Ankara’nın dolaylı destek verdiği bilinen radikal cihatçı HTŞ’nin Beşar Esad rejimini devirmesi sonrası “Suriye’de kim kazandı, kim kaybetti?” tartışmalarının bir yanıtı da Türkiye’nin kazançlı çıktığı yönünde. Ancak siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne’ye göre tarih dış politikada kazanılan büyük başarıların iç politikada büyük güç ve destek kaybı ile sonuçlanmasının zengin örnekleri ile dolu.
“Cihatçı selefiliği, böylesine seküler bir denklem içinde ıslah edip yönetmek, yani HTŞ’den Batı ile uyumlu bir Suriye demokrasisi çıkartmak bile iki tarafı keskin acem kılıcıyla savaşmaya benziyor. Türkiye’yi de Suriye’yi de tırpan gibi biçebilir” diyen Türköne, muhalefetin neler kazandığının farkında olmadığına dikkat çekti.
Türköne, “Kim kazandı, kim kaybetti? sorusuna cevap ararken sabırlı davranın. Kazananlar ve kaybedenler her an yer değiştirebilirler” yorumunda bulundu.
Mümtaz’er Türköne’nin Turkish Post‘ta yer alan yazısı şöyle:
“AK Parti-MHP koalisyonu Suriye’de kendisinin de şaşırdığı büyük bir başarıya imza attı. Tarih dış politikada kazanılan büyük başarıların iç politikada büyük güç ve destek kaybı ile sonuçlanmasının zengin örnekleri ile dolu. Churchill’in savaşı kazanıp seçimi kaybetmesi en bilinen örneklerden biri.
Cihatçı selefiliği, böylesine seküler bir denklem içinde ıslah edip yönetmek, yani HTŞ’den Batı ile uyumlu bir Suriye demokrasisi çıkartmak bile iki tarafı keskin acem kılıcıyla savaşmaya benziyor. Türkiye’yi de Suriye’yi de tırpan gibi biçebilir.
Şu anda bile harekete geçen ve iktidara kaybettirecek bir yığın tüketici dinamik var.
Muhalefet ne kazandı:
Muhalefet neler kazandığının farkında değil, çünkü peşinen kendisini kaybeden tarafta görüyor.
Nusayrilikle Aleviliği denk gören bir mezhep taasubunun, Colani’nin İbrahim Kalın’a özel şoförlük yapmasını eleştirmek gibi magazin boyutunun üzerine çıkabilmiş değiller. Suriyeli mülteci sorununda, faşizme özgü bir xenophobia muhalefeti aynı dar çatının altına sıkıştırıyor. “Neden hemen gitmiyorlar” aceleciliği yerini, geniş kapsamlı bir insani çözüme bırakmadığı takdirde muhalefet dış politikayı makul ölçülerde üstlenebilecek sorumluluğu göstermiş olamayacak. Adam kiracısından boşalan evine mi geçecek? Milyonları savuran büyük bir dram hemen hal yoluna girer mi? Nedir bu nobranlık? Yapıcı rol neden sadece iktidara özgü?
İktidarın Suriye’deki başarısı, aslında muhalefetin önüne, en başta da CHP’nin durduğu yere çok verimli kapılar açtı. Bugüne kadar sadece itiraz etmekle sınırlı mesajlarla bu işin üstesinden gelemezler. Yeni Orta Doğu’nun bizden önce nasıl şekillendiğine baksınlar. Namık Tan gibi akıllı adamları neden dinlemezler?
Yeni bir kehanette bulunalım. Tarihin akışı, Suriye’yi inşa edecek ve bölgede Türkiye’nin yeni rolünü daha hafif techizatla üstlenecek potansiyelin muhalefette olduğunu haber veriyor. Elbette onlar farkına varana kadar, iti yani statükoyu öldürenler sürümeye, yeni bir statüko inşa etmeye mecbur kalacaklar.
Demokrasi ve hukuka dayanmak, bunun için değişmek de cabası.
“Kim kazandı, kim kaybetti?” sorusuna cevap ararken sabırlı davranın. Kazananlar ve kaybedenler her an yer değiştirebilirler.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***