Emekli büyükelçi Aydın Sezgin, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin ardından Erdoğan-Bahçelen ikilisinin PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinden kurguladıkları hamlenin hızlanabileceğini söyledi. Aydın Sezgin,” Çünkü şimdi Suriye’de her şey yerinden oynamış vaziyette ve bu oynaklık bugüne kadar rejime itiraz etmiş tüm güçleri yukarıya çekecek. PYD/YPG’yi de yukarıya çekecek, hem de Fırat’ın batısında arazi kaybetmiş olmalarına rağmen” ifadelerini kullandı.
Aydın Sezgin, Öcalan’ın hükümet açısından rolünü ise Putin’in Kadirov hamlesine benzetti. Sezgin, “Türkiye’deki otoriter iktidarın ağır Çeçenistan krizlerinden, savaşlarından sonra Putin’in Rusya’nın Çeçen nüfusunu kontrol altına almak için uygulamış olduğu yaklaşımdan esinlenmiş olabileceği aklıma geliyor. Demokrasiyi hukuku dışlamış yönetimler bu tür sorunlarda paralel yöntemler kullanabiliyorlar diye de düşünebiliriz. Sınır ötesi uluslararası bağlantıları ve sonuçları olan veya olabilecek bir meseleyi siyasal bir program veya açılım yerine tek bir adam vasıtasıyla yumuşatmak, çözmek arayışından bahsediyorum. Putin, Çeçenistan’da diktatör ve hoyrat karakteri belirgin Kadirov’la bir sadakat ilişkisi tesis etti” dedi.
Sezgin, “PKK’yı kuran kişinin bugün devletin etkisinde kalma ihtimalini kuvvetli görüyor musunuz hakikaten?” sorusuna ise “Görüyorum tabi. Zaten tutuklandığında da “Devletimin emrindeyim türünden laflar” etmemiş miydi?” yanıtını verdi.
Aydın Sezgin, T24’ten gazeteci Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrıları üzerinden yürütülen ama adı ‘çözüm süreci’ olmasa da Kürtleri hedeflediği anlaşılan bu süreç Abdullah Öcalan’ın alması umulan pozisyon üzerine kurgulanmış gibi gözüküyor. Kürt siyasi hareketinin kamuoyu nezdindeki en popüler isimlerinden Selahattin Demirtaş mesela, en başından denklem dışında bırakılmış gibi. DEM Parti’ye tam ne rol verilmek istendiğini de henüz anlayabilmiş değiliz. Ancak devlet bunu yaparken bir de ‘dış Kürtler’ gibi bir kavrama vurgu yaptığı için anlıyoruz ki hareketin PYD/YPG ile ilişkisinin zayıflatılıp kopartılması hedefleniyor. Suriye’de Esad rejiminin düşmesi AKP-MHP ittifakının bu hesaplarını nasıl etkileyebilir?
Bana göre bu iktidardan hiçbir şekilde demokratik bir çıkış, hukuka dayalı bir çıkış beklemek mümkün değil. Tam tersine bugünkü durum, demokrasi ve hukuk açısından bir anomi durumuna tekabül ediyor. Ve öyle bir manzara var ki bu iktidar gittikçe otoriterlik dozunu arttıracak. Bunun aksini mümkün görmüyorum. Zaten kerte kerte otoriterleşen hiçbir rejim, hiçbir lider geriye dönüş yapmamıştır. Bunun bir iki istisnası vardır, o da devrim dönemlerindedir. Ama genelde demokrasiyi ve hukuku tasfiye edip otoriterleşen rejimler, liderler geriye dönüş yapmazlar. Tam tersine dozu arttırırlar. Bu hatırlattığınız türden siyasi adımlar ise kasıtlı olarak veya tesadüf eseri birkaç hedefe birden hizmet eder. Öcalan açıklaması da çok maksatlı bir hamle olabilir veya kendiliğinden böyle bir istidat yakalayabilir.
‘Çok maksatlı’ derken neyi kastettiniz?
Yani, aynı zamanda Suriye konusunu da hedefliyor olabilir. İktidarın Bahçeli vasıtasıyla ortaya koyduğu formül bana Çeçenistan’ın mevcut lideri Ramazan Kadirov konusunda totaliter lider Putin’in izlediği yöntemi çağrıştırıyor. İki durum arasındaki derin farkların elbette ayırdındayım. Mutlak bir özdeşlikten, birebir benzerlikten söz etmiyorum. Ama Türkiye’deki otoriter iktidarın ağır Çeçenistan krizlerinden, savaşlarından sonra Putin’in Rusya’nın Çeçen nüfusunu kontrol altına almak için uygulamış olduğu yaklaşımdan esinlenmiş olabileceği aklıma geliyor. Demokrasiyi hukuku dışlamış yönetimler bu tür sorunlarda paralel yöntemler kullanabiliyorlar diye de düşünebiliriz. Sınır ötesi uluslararası bağlantıları ve sonuçları olan veya olabilecek bir meseleyi siyasal bir program veya açılım yerine tek bir adam vasıtasıyla yumuşatmak, çözmek arayışından bahsediyorum. Putin, Çeçenistan’da diktatör ve hoyrat karakteri belirgin Kadirov’la bir sadakat ilişkisi tesis etti.
Erdoğan’ın ya da Erdoğan ve Bahçeli’nin Öcalan üzerinden benzer bir ilişki kurmak niyetinde olduğuna ilişkin bir izlenim içinde olmanızın sebebi nedir? PKK’yı kuran kişinin bugün devletin etkisinde kalma ihtimalini kuvvetli görüyor musunuz hakikaten?
Görüyorum tabi. Zaten tutuklandığında da “Devletimin emrindeyim türünden laflar” etmemiş miydi? Bir de tabii bu son gelişmeler içinde dikkatimi çeken şeylerden biri Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un geçen hafta size verdiği söyleşide söyledikleri. Selahattin Demirtaş’ın 2015’teki “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı için “ihanet” diyor. Bir siyasi partinin liderinin bir siyasi rekabet içinde görüşünü açıklaması hangi akla hizmet ihanet olarak tanımlanıyor? Bu Tayyip Erdoğan’ın şahsında tek adam kültü geliştirme anlayışından başka şey değildir. Nasıl Abdullah Öcalan kendi camiasında bir tek adam kültü geliştirdi, bu da Mehmet Uçum’un Erdoğan şahsında benzer bir arayışıdır.
O zaman siz bu son hamleyi ‘tek adamlar arasında bir arayış’tan öte bir şey olarak görmüyorsunuz.
Evet, Kürt sorununun çözümünü Öcalan’a ihale etmek ve bunu yaparken de Öcalan’ı da kontrol altında tutmak. “Ben bir siyasal program geliştiremiyorum. Suriye’nin kuzeyinde de böyle bir yapı oluşuyor. O yapının da referansı Öcalan. O zaman onu devreye sokayım” yaklaşımı. Suriye’deki YPG/PYD’deki Öcalan referansının sadece romantik bir referans olup olmadığını da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Esad rejiminin düşmesiyle, SMO’nun Tel Rıfayt ve Menbiç’i almasıyla ilerleyen süreç, Erdoğan-Bahçeli ikilisinin bu sizin sadece Öcalan üzerinden kurguladıklarını düşündüğünüz hamleyi nasıl etkiler peki?
Bana kalırsa hızlandırabilir. Çünkü şimdi Suriye’de her şey yerinden oynamış vaziyette ve bu oynaklık bugüne kadar rejime itiraz etmiş tüm güçleri yukarıya çekecek. PYD/YPG’yi de yukarıya çekecek, hem de Fırat’ın batısında arazi kaybetmiş olmalarına rağmen. Suriye’nin geleceğinin yeniden müzakeresi güncel hale geldi. Dolayısıyla ABD de muhtemelen Ankara’ya, “Burada şu an başat aktörlerden biri sensin, onun için oraya buraya saldırmayı bırak. Zaten Fırat’ın batısında da durumunu konsolide ettin. Biraz dur böyle. Suriye’nin geleceğine aktif olarak katılmak için masaya oturalım artık” diyecek.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***