DEM Parti, PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşme başvurusuna ilişkin açıklama yaptı: “AKP iktidarı Öcalan ile görüşmeleri engelleyip oyalama siyaseti yürütmektedir.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de PKK lideri Abdullah Öcalan’a şu çağrıyı yapmıştı: “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.
Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”
Bahçeli, 27 Kasım’daysa çağrının arkasında olduğunu yineleyerek şöyle demişti: “İmralı’yla DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmesizin yapılmasını bekliyoruz, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz.”
Açıklama sonrası DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğlu, Öcalan’ın tutuklu olduğu İmralı Cezaevi’ne gitmek için resmen Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, DEM Parti’nin Abdullah Öcalan’la görüşme başvurusuyla ilgili kararın bütçe görüşmelerinden sonra verileceğini söylemişti.
ANKA Haber Ajansı, 20 Aralık’ta ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı ziyaretine onay verdiğini, 10 gün içinde ziyaret gerçekleşebileceğini’ duyurmuştu.
Dün DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, henüz resmi dönüş yapılmadığını açıklamıştı.
DEM Parti 22-23 Aralık Ankara’da yapılan parti meclisi toplantısının sonuç bildirgesi yayınladı ve iktidarı ‘oyalama siyaseti’ yapmakla suçladı.
“AK Parti iktidarı Suriye’de Kürt halkının kazanımlarını yok etmeye çalışıyor” denen bildiride özetle şu ifadeler yer aldı:
*”Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtler ile birlikte halklar ve inançların demokratik bir şekilde oluşturdukları çoğulcu yönetimin Türkiye için bir tehdit olmadığını; özgür, eşit ve barışçıl bir model olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Bugün yaşananlardan kimse sahte zaferler çıkarmamalıdır.
- DEM Parti olarak başta eş genel başkanlarımız olmak üzere siyasi heyetlerin, avukatların ve ailenin Öcalan ile görüşme yapmasının koşullarının sağlanmasını talep ediyoruz. Bu adım hem Kürt sorununun çözümü hem Türkiye’nin toplumsal barışı için tarihsel öneme sahiptir.
- Ancak AKP iktidarı tüm çağrılara rağmen bir yandan bu hukuksuzluğun sona erdirileceğine yönelik beklentiyi yükseltmekte, bir yandan yasal ve hukuki bir hak olan görüşmeleri engelleyip sürekli beklenti yaratarak oyalama siyaseti yürütmektedir.
- Türkiye’de Kürt sorununun demokratik müzakereye dayalı çözümü ve toplumsal barışın sağlanması için Öcalan’ın müzakerelere gerekli zeminlerde, eşit ve adil şartlar altında katılması tarihsel bir zorunluluktur.”
- Türkiye’de tüm muhalefet ve toplumsal dinamiklerin geniş bir konsensüsle bir araya geldiği, barış ortak paydasını güçlendirebileceğimiz tarihsel bir dönemdeyiz. Bu doğrultuda, tüm vicdan sahibi bireyleri ve toplumsal güçleri, savaşa karşı barış talebini yükseltmeye çağırıyoruz.”
Bakırhan: Barışa giden yolu dinamitliyorsunuz
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, iç barış çabalarının, sınır ötesinde devam eden çatışmalarla çeliştiğini belirtti. Bakırhan, ‘Türkiye’de gerçek bir iç barış istiyorsak, komşu ülkelerde savaş politikalarından vazgeçmeliyiz’ dedi ve sınır ötesi operasyonların, Türkiye’nin iç huzuruna zarar verdiğini belirtti.
Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirirken 2025 yılını ‘barış yılı’ olarak ilan etmeye yönelik çağrıda bulundu. Bakırhan, ayrıca bölgedeki gazetecilere yönelik saldırıları ‘insanlık suçu’ olarak nitelendirerek, gazetecilik faaliyetlerine yönelik baskı ve suçlamaları kınadı.
Tuncer Bakırhan, 2024 yılını Türkiye için ‘ekonomik krizlerin ve sosyal adaletsizliklerin derinleştiği bir yıl’ olarak değerlendirirken, hükümetin ekonomi politikalarını sert bir dille eleştirdi. Bakırhan, iflas bayrağını çeken şirketler ve siftah yapamadan kepenk kapatan esnafların durumuna dikkat çekti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik kriz karşısında yoksullara ‘sabır’ dileyerek sermayeye destek olduğunu vurguladı.
Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Bütçe görüşmeleri
Yaklaşık iki hafta süren bütçe sürecinin ardından Bakırhan, süreçte gösterdikleri çabalar için bütçe komisyonu, grup yönetimi, milletvekilleri ve danışmanlara teşekkür ettiğini belirtti.
Anma ve saygı
Konuşmasına Kuzey-Doğu Suriye’de yaşamlarını yitiren Cihan Bilgin ve Nazım Daştan’ı anarak başlayan Bakırhan, son beş yılda bölgede 13 gazetecinin öldürüldüğünü ve 7’sinin yaralandığını söyledi.
“Gazetecilik suç değildir”
Türkiye’nin SİHA’ları ile katledildiği iddiasıyla gazetecilere ve barolara açılan soruşturmaları eleştiren Bakırhan, “Gazetecilik suç değildir” diyerek, bu mesleğin baskı ve zulümle susturulamayacağını ifade etti. Bakırhan, gerçekleri daha yüksek perdeden ifade etme çağrısı yaptı ve hakikate karşı vicdani bir duruş sergilenmesi gerektiğini vurguladı.
Soruşturma ve tutuklamalar
Bakırhan, gazetecilerin ölümlerinin ardından gerçekleşen tutuklama ve gözaltıları eleştirerek, iktidardan bu suçların hesabını sormaya devam edeceklerini belirtti. Gazetecilik faaliyetlerinin suçlamalarla gizlenemeyeceğini ve bu tür eylemlerin teşhir edileceğini söyledi.
“2024 yılı mücadeleyle geçti”
Bakırhan, “Bu yıl, emek ve direniş yılıydı, hakların gaspına geçit vermedik,” dedi ve “Özellikle yerel seçimlerde yaşanan irade gasplarına karşı mücadelemizi sürdürdük ve sürdüreceğiz.” ifadelerinde bulundu.
Ekonomik kriz üzerine değerlendirmeler
Bakırhan, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlere ve sosyal adaletsizliklere de dikkat çekti. “2024 yılı, ekonomik krizlerin halkın yaşamını derinden etkilediği bir yıl oldu,” diyerek, asgari ücret ve emekli maaşlarının alım gücünün ciddi şekilde düştüğünü belirtti. İktidarın ekonomik durumun düzeldiğini iddia etmesine rağmen, “Emekliler 2024 yılını açlık ve sefalet yılı ilan etti” şeklinde konuştu.
İktidarın ekonomi politikaları eleştirisi
Bakırhan, iktidarın ekonomi politikalarını sert bir dille eleştirdi. “İflas bayrağını çeken yüzlerce şirket, siftah yapamadan kepenk kapatan on binlerce esnaf var,” diyerek, zenginleşen bir azınlık ile sefalet içinde yaşayan milyonlar arasındaki uçuruma işaret etti. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yoksullara “sabır” dilerken, ihale şampiyonu yapılan firmalara ve sermayeye ise sefahat dilediğini vurguladı.
“Bu kötülük ya bitecek ya bitecek!”
Bakırhan, konuşmasını, Pendik’te yaşanan trajik bir olayla sonlandırdı: “80 yaşındaki bir kadının denize atlayarak intihar ettiği bu günlerde, iktidarın bu tür trajedilere kayıtsız kaldığına dair bir örnek daha.” Bu sözlerle, iktidarın toplumsal sorunlara karşı duyarsızlığını eleştirdi ve “Bu kötülük ya bitecek ya bitecek! Bir başka seçenek yok,” dedi.
Suriye
Bakırhan, Suriye’deki gelişmelere de değindi ve Baas rejiminin çöküşünün sadece Suriye için değil, tüm bölge için bir dönüm noktası olduğunu belirtti. “Afrika Boynuzu’ndan Lübnan’a, Irak’a ve Afganistan’a kadar jeopolitik manzarayı yeniden şekillendirecek bir süreçle karşı karşıyayız,” diyerek, bölgesel güç dengelerindeki değişimin altını çizdi. Suriye’de yaşananlar sonrasında, bölgesel ve küresel güçlerin dikkatinin Irak ve Yemen gibi bölgelere kaydığını, Lübnan ve Libya için de yeni senaryoların masada olduğunu ifade etti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı, Suriye savaşının demokrasi, iç barış, insan haklarına saygı ve halkların yönetimde söz sahibi olmalarının önemini bir kez daha gösterdiğini vurguladı. “Suriye’de barışın yolu Şam’dan, Kobani’den, Halep’ten, Lazkiye’den ve Süveyda’dan geçiyor,” dedi ve çözümün etnik ve dini çeşitliliği kabul ederek, tüm toplulukların katılımıyla mümkün olacağını söyledi.
İktidara da çağrıda bulunan Bakırhan, “Eğer içerideki Kürt düşmanlığından dolayı Halep’te çaldığınız mehter marşı durduysa, artık tefekkür zamanıdır,” diyerek, iktidarın Ortadoğu gerçekleri üzerine düşünmesi gerektiğini belirtti.
Bakırhan, Türkiye’nin Suriye politikası hakkında çarpıcı eleştirilerde bulundu. “Türkiye bir yandan ‘bu yüzölçümü ile yetinmemeliyiz’ diyor, diğer yandan Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız diyor,” diyerek, Türkiye’nin bu çelişkili tutumunu eleştirdi. Ayrıca, Türkiye’nin SMO gibi güçleri ve paralı askerleri kullandığını iddia ederek Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne saldırılar düzenlediğini ve bölgenin istikrarını bozduğunu iddia etti.
Özerk yönetimin müzakere çağrılarına sert yanıtlar verildiğini ifade eden Bakırhan, “Özerk yönetim defalarca müzakere elini uzatmasına rağmen bu ele SİHA’larla, tanklarla yanıt veriliyor,” şeklinde konuştu. Türkiye’nin, tarihi bağlardan bahsederken, Suriye’deki Kürtlerle olan gönül bağını neden göz ardı ettiğini sorguladı ve “Oraya attığınız her bombanın Türkiye’de Kürtlerin yüreğinde infilak ettiğini görmüyor musunuz?” dedi.
“Biz barış istedikçe siz barışa giden yolu dinamitliyorsunuz”
Bakırhan, iç barışın önemine vurgu yaparak, “Biz iç barışımızı tesis etmek istedikçe, siz barışa giden yolu dinamitliyorsunuz,” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin iç barışının, sınırın ötesindeki savaşla uyumlu olamayacağını belirtti ve Kürt halkının birlik çağrılarını desteklediğini, DEM Parti olarak bu konuda üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazır olduklarını ifade etti.
Bakırhan, MİT Başkanı’nın Şam’a yaptığı ziyareti öne çıkararak, “Eğer MİT başkanı araçla 5 saat yolculuk yapıp Şam’a gidebiliyorsa, iktidar temsilcilerinin iddia ettiği gibi bir güvenlik sorunu yoktur,” dedi ve Türkiye’nin Suriye politikasındaki çelişkilere dikkat çekti. Özellikle, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile yüz yüze diyalog kurmasının önemini vurguladı: “Sayın Kalın, Sayın Fidan, Kobani’ye SİHA’dan bakmak yerine gidip, diyalog kurun. Suriye sizin ameliyat masanız değil, vazgeçin artık inkar ve savaştan!”
Suruç ve Nusaybin örneklerini vererek, sınırdaki yakın mesafelere işaret eden Bakırhan, Kürtlerin sesinin sınırlar ötesinden duyulabileceğini belirtti: “Suruç’un ötesi Kobani, Nusaybin’in ötesi Kamışlo. Sınırın bu tarafından seslenseniz diğer taraf çok rahatlıkla duyar.”
Kürtlerin uluslararası alandaki konumuna da değinen Bakırhan, “Lütfen herkes şunu iyi bilsin. Bugün Birleşmiş Milletler’e üye yaklaşık 205 ülke var. Türkiye dışında tek bir ülke Suriye’deki Kürtlere karşı değil,” diyerek Türkiye’nin izolasyonuna vurgu yaptı. Kürt halkının haklarına karşı savaş açan tek ülke olarak Türkiye’nin durumunu eleştirdi ve “Tüm dünyada bir tek Türkiye, Kürt halkının haklarına karşı savaş ilan ediyor, tehditler savuruyor,” şeklinde konuştu. Bakırhan, kimse için “terör parantezi” açmaması gerektiğini, “Kürt düşmanı değilim” denmemesi gerektiğini belirtti, çünkü bu durumun artık inandırıcı olmadığını savundu.
“2025’in barış ve çözüm odaklı bir yıl olmasını diliyoruz”
Tuncer Bakırhan, konuşmasının son bölümünde önümüzdeki yıl için şu sözleri kullandı:
“2025 yılı, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sona ermesiyle birlikte halkların yılı olsun istiyoruz. Yeni dönemlere sorunlarla değil, çözümlerle girmeyi arzuluyoruz. Toplumun en büyük arzusu barıştır ve DEM Parti olarak 2025’i barışın yılı yapmak için çalışacağız. Bu tablo eminim o engelleri kaldıracak güce sahiptir.
İmralı görüşmelerinin yeniden başlaması ve tecridin son bulması için mücadele etmek, barışa olan inancımızın bir gereğidir. İmralı, siyasetin şiddet ve çatışmadan hukuki zemine geçeceği yerdir. Milyonların inancı budur. İmralı görüşmelerini zamana yaymak, keyfi davranmak toplum nezdinde çözüm ve diyalogdan kaçmak gibi okunuyor. Bu fırsatçı eğilimlere girilmemelidir.
Sayın Öcalan zemin sunulursa “katkı yaparım” dediği günden beri, bu zemin için içeride ve dışarıda baltalanıyor. İkinci bir görüşmenin yapılması, tecridin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın koşullarının oluşturulması ısrarla gerçekleştirilmiyor. Her seferinde bir bahane üretiliyor.
Açıkça soruyoruz: Nedir derdiniz? Bu ülkede demokratik çözüm ve barış istemiyor musunuz? Barış ve demokrasi gelince iktidarınızı üzerinde kurduğunuz halı mı kayacak? Bu korkuyu yaşıyorlar.
Sayın Öcalan’ın bir mesajıyla milyonların nasıl alanlara aktığını, kanın nasıl durduğunu, umudun nasıl büyüdüğünü hep beraber yaşayarak gördük. İmralı’nın kapılarını açın, 2025’in barış, özgürlük, demokrasi, umut yılı olmasının önünü açın.
Bizler, barışın, demokrasinin, özgürlüklerin bu ülkeye hakim olması için en önemli gücün halklar olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin barışını örgütlenerek, büyüyerek, güçlenerek sağlayacağımızın farkındayız. Bunun için önümüzdeki süreçte ittifaklarımızı daha da büyüteceğiz.
DEM Parti, sadece sorunları konuşan değil, çözümleri hayata geçiren bir siyasi irade olacaktır. Ekonomi için adil düzen, toplum için adalet ve geleceğimiz için barış demeye devam edeceğiz. Toplumsal yapılarla, kesimlerle, ezilenlerle daha fazla birliktelikler kuracak, omuz omuza durmaya devam edeceğiz.
‘Örgütlü bir halkı hiçbir güç yenemez’ diyerek, halklarımızın geleceği için 2025 yılında daha güçlü bir DEM Parti olacağımızın sözünü sizlere veriyoruz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***