Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

2024’ün şiir bavulu – 1

2024’ün şiir bavulu - 1


Yıl ardını arkasını, sağını solunu topladı; aldı başını gidiyor. Yolculuk kesin. Gitme desek de artık ne önemi, ne anlamı var. Bir ayağı kapıda, bir ayağını sokak kapısından dışarı attı bile. Yıl aldı başını gidiyor, gidiyor gitmesine de birçok açıdan gitme deyip önüne duracağımız yıl da değil neticede. Savaşların bittiği, barışın sağlandığı, açlığın, yokluğun, yoksunluğun sona erdiği yaşanabilir bir dünyanın temellerinin atıldığı bir dünyaya olan özlemimiz sona ermedi ne yazık ki.

Gidenin arkasından bir bakış asılı kalır, bir süreliğine de olsa öylece. Konumuz, o bakış değil. Ama o bakışı da kapsayacak bir konu, diyebiliriz. Bitmek üzere olan 2024’ün giderken yanına alıp götürmediği, bize bıraktığı “küçük çanta” büyüklüğündeki “bavulunu” açacağız.

Bu arada, gidenin, arkasından lanetlemeden konuşabilmek için elbette “illallah” dedirtmemiş, “yaka silkeletmemiş” olması önemlidir. Neyse ki, şiir açısından bakarsak, 2024 öyle bir yıl, yani “illallah” dedirten, “yaka silkeleten” bir zaman kesiti olmadı.

Hatta şiiri eksen alarak, beklenenin üzerinde verimli, olumlu bir yıl olduğu bile söylenebilir. Yayımlanan şiir kitaplarından yalnızca bize ulaşanların sayısı bile bunu kanıt gösterilebilir. Öte yandan, yıl içinde yayımlanan şiir kitaplarının örneğin sayısına ilişkin kamuoyuyla paylaşılan herhangi bir bilgi, veri, değerlendirme bildiğimiz kadarıyla yok. Belki olur, o nedenle şimdilik diyelim.
Şiir için verimli bir yıl oldu izlenimine gelirsek…

Bu çıkarımın temel dayanağı aslında yayınevlerinin yayın pratiği. Yıl içinde sayıları çok olmamakla birlikte, bazı yayınevlerinin şiir türünde ısrarlı olduklarına tanık olduk. Şiir yayımlamakta ısrarcı olan, direnen yayınevleri sayesinde birçok şairin yapıtı kitap olarak okurla buluşabildi.

TEMEL GÜÇ ŞİİR YAYINEVLERİ

Büyük ölçekli yayınevlerinin önemli bir kısmı, şiir türüne mesafeli yaklaşımlarını bu yıl da sürdürdü. Şiir türünün üstü listelerinde çizilmiş olan bazı yayınevlerinin tavrıysa bu yıl da değişmedi. Bundan sonra da değişeceğini beklememek gerekir. Az ama öz denilecek biçimde şiir kitabı yayımlayan yayınevleri de vardı. Metis yayınları onlardan biri. Buna karşın Ayrıntı yayınları, bu yıl da şiir için listesini geniş tutan yayınevi olarak dikkat çekti. Ayrıntı, hem telif, hem yabancı şiir yapıtlarını okurla buluşturdu.

Metis yayınlarının yıl içinde yayımladığı, daha önce tanıtımını yaptığımız Kutay Onaylı’nın (1994) “Türkolmak” kitabı ve şiirleri bu yılın en dikkat çekici yapıtlarından biri olarak değerlendirilebilir. Onaylı’nın kitabında “kimlik”, “toplumun elit ve egemen sınıfından olmak”, “ötekine bakmak”, “ötekiyle ilişki” gibi önemli temalar üzerinden tarihsel ve sosyal sorunsallara odaklanması ise ilginçti ve dikkati çekti. Genç şairin “Türkolmak” adlı yapıtı için modern Türkçe şiirde, günümüzden çıkmış önemli bir hamle denilebilir. Önümüzdeki yıl da okunmaya ve üstünde konuşulmaya devam edeceğini düşündüğümüz Onaylı’nın kitabından kısa bir alıntı sunalım. Alıntımız kitabın ilk şiiri “Birinci Türkolmak”tan:

yirmi beş yıl ipincecik bir çizgiyle bakıştım
büyüdüm okudum yazdım düşündüm sevdim
gözüm hep o çizgide

sonra bütün kötü şiir riskine rağmen
derin bir nefes aldım sildim çizgiyi
türkolmağa başladım

Kutaylı’nın bundan sonra yeni şiirleri, yeni kitapları merak edilen ve beklenen bir şair olacağını söyleyebiliriz.

Ayrıntı Yayınları’nın yıl içinde şiirlerini okurla buluşturduğu şairlerden biri de Betül Tarıman (1962) oldu. Tarıman’ın kitabına daha önce değinme imkanımız olmadı. Bu vesileyle kısa bir not düşelim.

Tarıman’ın beş yıl sonra, geçen yaz çıkan kitabının adı “Bir Rüya İçin Gerekli Şeyler”. Betül Tarıman’ın daha önce yayımlanan şiir kitaplarıysa şunlar: “Ay Soloları” (1995), “Üzgündü Kırlar” (1996), “Kardan Harfler” (2000), “Güle Gece Yorumları” (2002), “Yol İnsanları” (2004), “Kar Merdiveni” (2007), “Ağır Tören” (2009) ve “Maksatlı Maksatlar” (2019). Betül Tarıman’ın aynı zamanda çocuk şiirleri şairi de olduğunu belirtmek gerekir. “Elim Sende (2011), “Kızlar İçin Prelüd” (2014), “Kayıp Karınca Yuli” (2014) şairin çocuk şiirleri içeren kitaplarından bazıları.

“Küslük iyi bir şey değildi ama vardı insanla aramada” alınlığıyla başlayan kitap kırk sekiz şiirden ve yüz on sayfadan oluşuyor. Ayrıca kitabın tek bölüm olduğunu da kaydedelim ve sözü şiire bırakalım. Kitabın “Leziz Bir Şey” başlıklı ilk şiirinin son iki betiğini ve final dizesini aktaralım:

yastığımın altına koyarak bir rüya
bu sabah ve her sabah
buraya buraya buraya
işaretler koyuyorum mesela
örtüyorum üzerimi yapraklarla

çünkü leziz bir şeyim ben
kendime ayıdığım parçalarımla
bu sabah ve her sabah
olmadık yerlerde
batıp batıp çıkıyorum kendime
küslük iyi bir şey değil ama

vardı insanla aramda

ŞİİR, O ESKİ SEVGİLİ

“Bir Rüyâ İçin Gerekli Şeyler”le ilgili arka kapakta yer alan imzasız sunuşta şunlar dile getiriliyor:

“Bir Rüyâ İçin Gerekli Şeyler, Betül Tarıman’ın ‘dünyaya ait olamama’ hallerinin bir izlek olarak süregeldiği rüyâlar toplamını bir araya getiriyor. Çoğunluğun ve hükümlerinin karşısında diğeri olarak yaşama uğraşının, dışardanlığın gerilimiyle şiire varmış rüyâlar… Kimi kez öfkenin yüksek sesiyle, kimi kez hüzünkâr tınılar taşıyan imgelerin fısıltısıyla bizi ‘kadın oluş’a dair o müthiş rüyânın benzersiz deneyimlerine davet eden şiirler. Rüyasızlık da çelişkiler, zorbalıklar, eşitsizlik ve adaletsizliklerle dolu bu dünyada baskın gelebilen insanlık yazgılarından biri ama Tarıman’ın ‘gerekli şeyler’i yine de hep rüyalara tutunmaktan, rüyaların geniş ve imkânlı imkânsız gerçekliklerinden yana… Ne de olsa rüya, bizim olağan yaşam algılarından koparak hayra yormak istediğimiz bir başka hal: Şiir: Kim bilir, unutsak da korumaya devam etsek de, belki de o eski sevgilimiz…”

Betül Tarıman’ın, ilk şiiri 1992’de yayımlanır. O tarihten itibaren şiirden kopmadan yolculuğunu sürdüren şairin modern Türkçe şiirde kadın sesinin oluşmasında, pekişmesinde, genişlemesinde ve derinleşmesinde etkili olduğunu da kaydetmek gerekir. Modern Türkçe şiirin eril dilinin kurduğu hegemonyanın sorgulanmasında ve geriletilmesinde doksanlı yıllarda şiire başlayan şair kadınların çıkış bir hayli etkili oldu. Elbette yüz yılı aşkın bir sürüveni olan modern Türkçe şiirde daha öncesinde de şair kadınlar vardı. Son derece de önemli şiirler yazdılar. Örnek göstermek gerekirse Gülten Akın adı bile yeterli. Ancak şair kadınların modern Türkçe şiirde toplu çıkışlarının tarihlendiği zaman kesiti doksanlı yıllardır. Doksanların ikinci yarısı bilhassa. Bu dönümde şiire başlayan şair kadınların sayısındaki artış ve sonraki yıllarda, ikibinlerde şiir “performansları” önemli bir kanal oluşturdu. Modern Türkçe şiirde şair kadınların açtığı o kanalın varlığı son derece önemli. Adeta “cinskırım (femicide)” boyutuna ulaşan kadın cinayetlerinin, katliamlarının gündemden düşmediği düşünüldüğünde, o kanalın bugüne kadar kapanmamış olmasının önemi daha iyi anlaşılacaktır.

TARMAN’IN KİTABININ SON ŞİİRİ

Betül Tarıman’ın kitabından bir şiir daha okuyalım. İlk alıntımız kitabın ilk şiirinden olmuştu. Bu defa alıntımızı kitabın son şiirinden yapacağız. Aradaki kırk altı şiiri keşfetmeyi, okumayı, yorumlamayı şairin rüyasına ortak olmayı okurlara bırakalım. “Bir Rüya İçin Gerekli Şeyler”in “Geyikler Geldiler” başlıklı şiirinden:

ben ki kimselere kefil olmamakla bir gece
vaktiydi kalbimi bir geyiğe açtıydım
otlar vardı sessiz kalabalıklardı
anlayamadıydım neydi bir kelebeğin ilk hamlesi

hangi ölünün hakkı üzerine kurulmuş hangi şehir
hangi riyâ hangi köprüler hangi
köprülere bağlaç olmuş muş hangi karşımda
sağımda solumda bir iblis vaktimi alanlar vardı

geyikler geldiler

hırçındılar
dünya bir yılan ısırığı olmuş olabilir

Tarıman’ın şiirinin önemli özelliklerinden biri olarak sinematografik atmosferi gösterilebilir. Şairin ayrıca folklorik anlatıların, geleneksel şiirin, söylencelerin öğelerinden, birtakım figürlerinden, motiflerinden kantarın topuzunu kaçırmadan, incelikli bir biçimde istifade ettiğini de belirtelim. Tüm bunlar Tarıman’ın şiiri için ayrıştırıcı ve belirleyici etkenler olarak ön plana çıkan özellikler diyebiliriz.
Şiir okurunun geçen zamanda dikkatinden kaçırmış olacağını sanmayız. Ama ola ki kaçıranlar vardır ihtimaline dayanarak şöyle diyelim: Şiir şiirse her zaman okutur kendini. “Bir Rüya İçin Gerekli Şeyler” 2024’te yayımlanan ve her zaman okunabilecek şiirlerden mürekkep kitaplardan biri.

BAVULDAN ÇIKANLARDAN…

İlhan Sami Çomak otuz yılı aşkın mahpusluğun ardından nihayet serbest bırakıldı. Şaire daha önce hoş geldin demiştik.

Bavulunu açtığımız 2024’ün en dikkat çekici, çarpıcı gelişmelerinden biri oldu İlhan Sami Çomak’ın, şair olarak aramıza katılması. Ona bir kez daha hoş geldin diyor ve gelecek yılın dilediği gibi olması temennimizi iletiyoruz. Bu arada, darısı haksız, hukuksuz biçimde tutsak tutulan diğer düşünce suçlularının başına. Politik nedenlerle tutsak olan herkes aslında düşüncesinden dolayı hapistedir.

Elbette düşüncesi nedeniyle hapishanede kimse yok gibi söylemlerin gerçekçi ve ikna edici olmadığı da son derece açık.

Yılın açtığımız “küçük şiir bavulu”ndan çıkararak değinmeden geçemeyeceğimiz olaylardan biri de bir şairin, yarım yüzyıldır şair olarak tanınan, bilinen bir ismin, A. Hicri İzgören’in gözaltına alınıp bir süre tutulması diyebiliriz. Şairlerin gözaltına alınması, tutuklanması ilk defa olan bir olay değil. Ancak günümüz koşullarında, öne sürülen gerekçelerle, evi basılarak bir şairin gözaltına alınması pek sıradan bir olay değil.

Yıl içindeki gelişmelerden biri de Attilâ İlhan adına verilen şiir ödülünü Onur Sakarya’nın alması oldu. Sakarya’ya ödül getiren “Tekliler” kitabı Eylül 2023’te Plüton yayınlarından çıkmıştı. O dönemde kitap elimize geçmediği için Sakarya’nın şiirlerini okuyamamıştık. “Tekliler”i okuduk. Kitapla ilgili düşüncelerimizi kısaca paylaşalım.

Onur Sakarya’nın (1981) ödüle değer görülen kitabını ve şiirlerini unutturacak kadar zaman geçmiş değil. O nedenle unutulduysa hatırlatalım demeyeceğiz. Fakat, şiir muhitinin sakinlerine, Sakarya’nın şiirleri kolay ulaşabileceğiniz yerde bulunsun diyebiliriz. Onun semt, mahalle gibi daha çok tanımlı çevrelerden ötekilerin, bir biçimde marjinalize olmuş, kıyıya itilmiş tiplerin ağzıyla kurduğu şiirlerde, bireysel olanın yanı sıra toplumsal krizin yansımaları da dikkat çekiyor. Onur Sakarya şiirlerinde incinmiş, kırılmış ve fakat o kadarla kalmamış, iflah olmayan yaralar almış “tanımlı ötekiler”i konuşturuyor şiirlerinde. Kendisi de onların yanından, onların ağzından, dilinden söz alıyor yeri geldiğinde. Bilenler biliyordur; bilmeyen okurlar için söyleyelim: “Tekliler” Sakarya’nın, merak edilmeye değer, okunması için fırsat kollanması, imkân yaratılması gereken şiirlerin şairi olduğunu ispatlıyor. Bahse konu kitabın “Attilâ İlhan’la Demirtaş Parkı’nda Yoksulluk ve Cansu Faciası Hakkında Fısıltılar Gezegeni” başlıklı, biraz Attilâ İlhan, biraz küçük İskender esintisi de taşıyan şiirden bir betik okuyalım:

Cansu bir git başımdan, dumanlıyım, karayım, eriyorum
Bir çingenenin yarım kalmış torbasını tutuyorum
Bir müzik çalıyor kalbimin kulakları patlıyor
Kanıyor. Ağzım kanıyor.
Cansu ben sana bakamam, dünya yorgunuyum,
Biraz. Arabım, biraz tütünüm.
Evim tek oda, bir çekyat,
Gözlerimle tavanda bir düş yaratıyorum.

Şiirin ilk hatırlattığı elbette Attilâ İlhan’ın “Aysel Git Başımdan” adlı şiiri oluyor. Bu vesileyle İlhan’ın unutulmaz şiirinden de bir betik aktaralım:

aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum

Şiirde küçük İskender etkisinin daha belirsiz kaldığını da kaydedelim.

Şair şairi, şiir şiiri hatırlatır. Eski kuşaktan şairlerin, unutuluşun sularında kaybolup gitmesine mâni olan biraz da onlardan esinlenen yeni kuşaklardan şairler değil midir? Şairler arasındaki etkileşimin önemi tarihsel açıdan bakıldığında daha da anlaşılır olabiliyor. İzini sürmek, mirasçısı olmak, o mirasın değerini, önemini bilmek, devralınan birikimi güncellemek, işlemek, geliştirmek önemlidir. Şiir ekseninde kalarak söyleyelim: Yeni kuşaktan şairler, kendilerinden önceki kuşaktan şairlere deyim yerindeyse borçlu doğarlar. Borçlarınıysa ancak kendilerine yeni kuşakların borçlu olmasını sağlayacak adımlar atarak karşılayabilirler. Borç mecaz elbette. Nâzım Hikmet’in “ben sadece ölen babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” dizelerini de bu bağlamda düşünebiliriz.

Toparlanıp gitmek üzere olan 2024’ün küçük valizine, şiir bavuluna bakmayı yeni yılda da sürdüreceğiz.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version