Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hasta adam, kızı ve intihar salgını

Hasta adam, kızı ve intihar salgını


Cennet SEPETCİ


“Selmin Zeki Hanım: Hasta Adamın Kızı”, Osmanlı’nın artık Avrupalılarca ‘Hasta Adam’ olarak anılmaya başladığı dönemde, son demlerinde bir kadınlık hikayesi. Öyle başkaldıran, isyankar bir kadın hikayesi değil. Dönemin şartlarında Yıldız Sarayı’ndan emekli babasıyla boğaza nazır bir yalının müştemilatında ayrıcalıklı bir hayat süren, iyi eğitim görmüş apolitik bir kadının kendini bir dizi politik olay içerisinde ‘bulma’ hali.

Yönetmenliğini Onur Ünsal’ın yaptığı, Derya Özsoy’un Selmin Zeki karakterine hayat verdiği oyunun metni Mürüvet Esra Yıldırım’a ait. 7-8 Aralık’ta Moda Sahnesi’nde tekrar oynanacak olan bu tek kişilik oyunda Derya Özsoy’a Vardal Caniş’in çizimleri ve fonda bir kanun sesiyle şarkılar eşlik ediyor. Sahne, Selmin Zeki’nin halayığı İnşirah’ın ölüm haberiyle açılıyor; ‘yeri daha soğumamış’.

Bir röportajında Yıldırım, İnşirah karakterinin Halide Edip’in halayığından yola çıkarak yazıldığından bahsediyor. Diğer karakterleri de dönemin önde gelen isimlerini harmanlayarak oluşturmuş M. Esra Yıldırım.

Yararlandığı (oto)biyografiler arasında Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Abdülhak Şinasi Hisar, Refik Halit Karay, Halit Ziya Uşaklıgil gibi isimler yer alıyor.

POLİGAMİ BELASI

‘Hasta Adam’ın ölümüne ‘kızının’ anlattığı hayat hikayesi ve intiharıyla, son
sözleriyle tanıklık ettiğimiz oyunda dönemin çalkantılı siyasi gündemini ev içindeki karakterlerle takip ediyoruz. Mehtaba çıkılan gecelerin, boğazda salınan kayıkların, keyifli bahar akşamlarının anlatısı sürerken, ’Bunlar dünyanın bize şefkat ettiği zamanlardı…’ cümlesiyle ikiye bölünüyor adeta oyun, ülkenin de bölündüğü gibi. Böyle gecelerden birinde aşık oluyor Selmin Zeki, yanında salınan kayıkta gördüğü bir çift göze. Fuad Kâmil, adını henüz bilmese de böyle giriyor Selmin Zeki’nin hayatına. Uzun bir zaman da bekliyor tekrar görebilmek için o gözleri, umudunu yitirdiği noktada aile hekimleri Hakkı beyle evleniyor. Nikahına babası vekâlet ediyor, o esnada kolejde Selmin Zeki, son sınıfta. Hakkı beyden iki de oğlu oluyor.

İkinci bir eş isteyene kadar evli kalıyorlar Hakkı beyle. Reddediyor ikinci eşi, kumayı Selmin Zeki. Reddin sebebi dadısının çocukken anlattığı hikayeler ve annesinin odasına çekilip içli içli söylediği şarkılar. Hiçbir zaman ikinci eş olmayı kaldıramamış Selmin Zeki’nin annesi, ilk eş artık hayatta olmasa dahi. ‘Onun gibi olmak istemedim’ diye anlatıyor bu durumu Selmin hanım, dönem şartlarında çok eşlilik doğal ve yasal olsa da.

Eşinden boşanıp babasının evine geri döndüğünde Fuad Kâmil’de artık dergilerde tefrika edilen yazılarıyla da olsa hayatında Selmin hanımın. Kardeşi Hikmet’in siyasi görüşleri ve yazdığı yazılar sebebiyle tehdit edildiği bir mektup almasıyla çok sinirlenen Selmin Zeki de bir yazı yazıyor ‘Poligami Belası’. Yazının Hikmet’in de ısrarıyla bir gazetede yayımlanmasıyla kendini ilk kez ‘şahsiyet sahibi’ hissediyor. Bir yazı daha yazıyor; “Erkeklerin faziletlerinden yitirmeden yapabilecekleri beş kötülük.”

Onlarca mektup geliyor yalıya ikinci yazıdan sonra, biri de Fuad Kâmil’den; “Selmin Hanım, bu yürekten isyan kelimelerini haykıran ruhunuz kim bilir ne çamurlu yollardan geçerek varmıştır buraya. Yazı ruha bulaşan kiri tasfiye etmenin en mükemmel yollarından biridir.”

Fuad Kâmil’in dediği gibi “isyan kelimeleri”yle dolu iki yazı kaleme alsa da isyankar mıdır Selmin Zeki? Hiç zannetmiyorum. İlki sinirle, ikincisi belki ilkine gelen yanıtlar ve yazısının yayınlanmış olmasının hissettirdiklerinden iki yazı kaleme almış olsa da döneme, şartlara etrafında sürekli değişip duran kutuplara uyum sağlamaya çalışan bir kadın o. Siyasi bir görüşe, bir tarafa oturtmak imkansız ismi ‘barış yanlısı’ anlamına gelen Selmin hanımı. Etrafındaki erkekler durmadan değişen iklimde gittikçe daha da politize olurken o sadece uyum sağlamaya çalışıyor.

İSTANBUL İNTİHAR SALGINI

Oyun bizi adeta açıldığı andan itibaren bir yere varmaya hazırlıyor. Metin, kardeşi Hikmet’e olan aşkından yataklara düşüp ölen Habeşistan’dan kaçırılıp İstanbul’da halayık diye satılan İnşirah’ın öldüğü yatakta açılıp yine aynı yatakta Selmin hanımın ölümüyle kapanıyor. Metin aralarında ölümü takip ediyoruz oyun boyunca; Evden kaybolan, hacca gitti denilerek geçiştirilen, geri dönmeyen dadılar, devrilen kayıktan boğazın serin sularına karışan kadınlar, elinde bir kangal iple uygun ağaç arayan adamlar…

Abdülhamid döneminin karanlığı, ümitsizliği ve baskılarının yanında yaşanan
imkansız aşklar ve ilişkiler sarmalının içinde buluyoruz kendimizi. Kusursuz erkekler yok bu metinde, kusursuz kadınlar, idealize edilmiş karakterler de.

‘Bugün, hayatı varlıklarının arasından görmeye alıştığım erkeklerin hepsinden
mahrum kaldım.’ cümlesinin de içinde yer aldığı bir tiradla bitiyor oyun. Bunlar
Selmin Zeki’nin son sözleri. Başından itibaren Esra Yıldırım’ın bizi hazırladığı sonda ilerlerken fona sosyoloji profesörü Max Bonnafous’un sözleri yansıyor;

1920’li yıllarda İstanbul’da Batılı yaşam pratiklerine açık semtlerde yaşayan Türk- Müslüman kadınlar arasında artan intihar vakaları “İntihar salgını” olarak isimlendirilmiş ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü duruma müdahale etmek için “Kadın İntiharları Masası” kurulacağını açıklamıştır. Konuya dair araştırma yapan Max Bonnafous, modernleşme sürecinden geçen Müslüman toplumlarda intihar fikrinin öncelikle kendilerini iki düzen arasında sıkışmış hisseden Batılılaşmış bireylerde görüldüğünü belirtmiştir. Buna göre özgürlük, kadınlar için yalnızca bir sevinç kaynağı değil, aynı zamanda kendi eylemlerinin sorumluluğunu sahiplenme yüküdür.

Bkz: Nazan Maksudyan, “Max Bonnafous and the “Female Suicide Epidemic” in Istanbul in the 1920s,” Société d’économie et de science sociales, vol. 1, no. 165 (2017): 157-181.

Bu notla kapanıyor Selmin Zeki’nin gözleri kanun ‘Kimseye Etmem Şikayet’i
çalarken.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version