MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM’e el uzatması ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ı Meclis’e çağırmasıyla başlayan, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “muhatap millettir” diyerek DEM’in de destek verdiği Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasına neden olan soruşturmayı onaylamasıyla devam eden tartışmalar, “Ne oluyor?” sorusunu gündeme getiriyor.
Araştırmacı-yazar Bekir Ağırdır, yaklaşık bir aydır ülkenin gündeminde olan yeni açılım tartışmasını değerlendirdi. “İktidarı oluşturan zihni koalisyon neden bu zaman aralığında üçüncü kez açılım tartışmasını, terörün bitirilmesiyle sınırlayarak da olsa gündeme getirdi?” sorusunu yönelten Bekir Ağırdır, “İki belirleyici neden var. Birincisi Orta Doğu’da olanlar, ikincisi de ülkenin içinde bulunduğu krizler yumağı. Orta Doğu’da olanlar, savaşın yayılma olasılığı doğal olarak Türkiye’yi de dört ülkeye yayılmış Kürtleri ve Kürt siyasi aktörlerini de doğrudan ilgilendiriyor ve etkiliyor” dedi.
Ağırdır yeni açılımdan bir sonuç beklemenin ise gerçekçi olmadığına dikkat çekiyor:
“Hangi gerekçeyle veya dinamiğin ittirmesiyle başlamış olursa olsun, kısa vadede bu açılımdan sonuç beklemek gerçekçi değil. Yalnızca terör çerçevesinden hareket edilse bile sonuç alacak noktaya çok uzak olduğumuzu sanıyorum.”
Bekir Ağırdır’ın Gazete Oksijen‘de yer alan yazısından bir bölüm şöyle:
“İktidarı oluşturan zihni koalisyon ve bir arada tutan zihni mutabakatın temel dayanağı “devletin bekası” olarak görülen sınır güvenliği ve hemen sınır ötesinde olup bitenler. Kuzey Irak’ta ve Kuzey Suriye’de oluşturulmaya çalışılan güvenlik koridoru da bu güvenlik kaygı ve arayışının sonucu. Bölgedeki dinamiklerin hızlanışı Türkiye’yi de daha net pozisyon almaya zorluyor doğal olarak. Bir yandan sınır güvenliği diğer yandan olası bir bölgesel savaşın doğrudan etkileyeceği fay hatlarından birisinin risklerini en aza indirmek arayışının bir sonucu olarak açılım gündeme gelmiş olabilir.
İçeriye dönük kısmına dair üç ayrı gerekçelendirme mümkün. Birincisi, yerel seçimlerden bu yana siyasi gündemin içinde CHP ağırlığı artıyor. Henüz gündemi belirleyecek güçte olmasa da Özgür Özel’in normalleşme olarak adlandırdığı yeni siyaset tarzı arayışlarına iktidar kayıtsız kalamıyor. Ekrem İmamoğlu’nun önünün kesilmeye çalışıldığı “ahmak davası” meselesi istemeseler de İmamoğlu’nu hep gündemde tutuyor. Ekonomik kriz, Mehmet Şimşek politikalarıyla hala kontrol altına bile alınamamışken iktidar “güven” eşiğini bir türlü aşamıyor.
Siyasetteki bu sıkışmaya karşılık iktidar topluma “Asıl normalleşmeyi ben istiyorum, bakın normalleşme için neleri bile göze alıyorum” demiş oluyor. Böylece de “ülkenin sorunlarını ancak ben çözebilirim” algısını yeniden inşa etmeye çalışıyor.
Kabul edelim ki Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis kürsüsüne davet eden cümlelerini hala CHP kuramıyor. Altılı Masa’nın CHP dışındaki partileri gündeme tutunarak sahnede kalmaya çalıştıkları süreçte iktidar CHP’yi ve DEM Parti’yi bir kez daha çizdiği çerçevede ve gündemde kalmaya zorluyor.
‘KISA VADEDE BİR SONUÇ BEKLEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL’
Bir başka olasılık, anayasa referandumuyla geçilen yeni yönetim sistemi merkezileşme ve keyfiliğe yaslanıyor. Doğal olarak da merkezileşme bir yandan hukuku zorluyor diğer yandan maharet eksikliği nedeniyle ülkenin sorunları yönetilemiyor. Sistemin merkezi, hayatın sorunları ve dayatmalarına karşı ısınıyor. Belki de sistemin ve iktidarı oluşturan zihni koalisyonun aktörleri arasında gerilim yükseliyor. Bir kanat sorunların devlete beka riski üretmeden siyasi yöntemlerle çözümünü istiyor, diğer kanat ise engellemeye çalışıyor. Bu noktaya dair elimizde açık ve net bir bilgi olmasa da dışarıdan bakınca iktidarın aktörleri arasındaki bir gerilimin hararetinin yükseldiği gözleniyor.
Hangi gerekçeyle veya dinamiğin ittirmesiyle başlamış olursa olsun, kısa vadede bu açılımdan sonuç beklemek gerçekçi değil. Yalnızca terör çerçevesinden hareket edilse bile sonuç alacak noktaya çok uzak olduğumuzu sanıyorum. Çünkü aktörlerin açıklamalarından şimdiye dek duyduklarımızdan yola çıkarak şunu görebiliyoruz, henüz taraflar kapsam, çerçeve ve muhatapların tespitinde bile mutabakat üretebilmiş değiller.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***