Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Tutsaklar anlatıyor: Duyabildiğim tek ses hakaret


ANKARA – Cezaevlerinde hak ihlallerinin en ağırını, Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsaklar yaşıyor. Çocuk olmasına rağmen yaşı büyütülerek ağırlaştırılmış müebbet hapis verilen Akar İkbal, yaşadıklarını “Duyabildiğim tek ses hakaret” sözleriyle özetledi. 

 

Türkiye cezaevlerinde bulunan 20 bini aşkın yabancı tutuklu ve hükümlülerin maruz bırakıldığı ayrımcılık ve hak ihlallerine dikkat çektiğimiz “Cezaevinin görünmeyen yüzü” başlıklı haber dizimizin ikinci bölümüne Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsaklarla devam ediyoruz. Çok sayıda sorunla karşı karşıya bırakılan ve çoğu politik tutsak olan tutsaklar, en temel haklarına dahi ulaşamıyor. Avukat ve aileleriyle görüşme olanağına sahip olmayan tutsaklar, tecrit içinde tecrit koşullarında tutuluyor. 

 

VASİLİK HAKLARI YOK 

 

Tutsakların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için cezaevi hesaplarına para yatıran aileleri, avukatları ve yakınları gözaltına alınıyor, haklarında dava açılıyor, “Örgüte finansman sağlamak” suçlamasıyla tutuklanıyor. Türkiye uyruklu, akraba, eş ve dostlarının gönderdiği para ise “gönderen yabancı değil” denilerek iade ediliyor. Tutsakların, ailelerinin, akrabalarının ve arkadaşlarının başına bu tür şeylerin gelmemesi için yasal olarak “vasi tayin” hakkı kapsamında “vasi tayini” ise, “vasiler” hakkında istihbarat birimlerinin hazırladığı raporlar doğrultusunda “uygun değildir” gerekçesiyle reddediliyor. 

 

TAHLİYE OLSALAR BİLE İŞKENCE SÜRÜYOR

 

Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsakların karşılaştığı başka bir sorun ise cezaevlerinin İdare ve Gözlem Kurullarının hazırladığı raporlarla herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın tahliyelerinin ertelenmesi ve infazlarının yakılması durumu. 30 yıl gibi uzun sürelerle tutsak edilen Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsakların birçoğunun tahliyeleri bu raporlar doğrultusunda 2 ile 4 yıl arası sürelerle uzatılıyor. Tahliye edilen tutsaklar, Suriye’ye gönderilmek üzere Geri Gönderme Merkezlerine gönderiliyor. Ailelerinden ayrı şekilde cezaevlerinden daha ağır koşullarda geri gönderme merkezlerinde ya da kanunda öngörülmeyen barınma merkezlerinde kapalı tutulan tutsakların, özgürlük ve güvenlik hakları kısıtlanarak adeta şantaj yapar şekilde gönüllü geri dönüş evrakları imzalatılmaya zorlanıyor. Tutsaklar zaman zaman ise Suriye’ye iade adı altında, Türkiye destekli paramiliter gruplara teslim ediliyor. Bu gruplar ise alıkoydukları tutsaklar ağır işkencelerden geçirerek yüklü miktardaki fidye karşılığında ailelerine teslim ediyor. 

 

AİLEYLE TELEFON GÖRÜŞMESİ: 270 TL

 

Tutsaklar, zaman zaman sivil toplum örgütlerine gönderdikleri mektuplarla, görüşe giden avukatlarla seslerini kamuoyuna duyurmaya çalışıyor.  O tutsaklardan biri de Yozgat 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Kuzey ve Doğu Suriyeli Muhammed Reşo. Vasi ataması kabul edilmeyen Reşo, tutsak edilen arkadaşlarıyla arıcılığıyla yaşadığı sorunları anlatan Reşo, Türkiye’de yaşamayan ailesiyle yaptığı 10 dakikalık telefon görüşmesi için 270 lira ödemek zorunda kaldığını aktarıyor. Reşo, “Aylık telefon görüşme masrafım bin lirayı geçiyor. Diğer mahpusların telefon görüş ücreti ise 10 dakika için 8 lira. Ancak o da 10 liraya çıkarıldı. Daha önceki aylarda 10 dakika için 27 liraya görüşme yapabiliyordum, ama son iki aydır 270 lira ödemek zorundayım” ifadelerini kullandı.

 

ODA DEĞİŞİMENE RET 

 

Bafra T Tipi Cezaevi’nde bulunan Efrinli Serbest Süleyman kendisiyle 22 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen avukat görüşünde, kendisine ve diğer tutsaklara uygulanan kötü muameleye dikkat çekti. Pandemi öncesinde boyun fıtığı ameliyatı olması gerektiğini ancak iptal edildiğini ifade eden Süleyman, ağız içi araması dayatması nedeniyle hastaneye sevkini ve ameliyatını kabul etmediğini aktardı. Cezaevi müdürünün sosyal faaliyetleri ve etkinlikleri engellemeye çalıştığını anlatan Süleyman, bir yıl içerisinde 5 kez oda değişimi için başvuru yaptığını ancak “suç potansiyelini arttırır” iddiasıyla reddedildiğini söyledi. 

 

ARAMALAR SEVK VE İNFAZ UZATMA GEREKÇESİ

 

Süleyman, 14 Ağustos tarihinde 6 adet defterine el konulduğunu söylerken, bu durumun tutanaklara dahi yansımadığını ve söz konusu arama-el koyma uygulamalarının sürgün ve infaz uzatma gerekçesi yapıldığını dile getirdi. Yaşadığı sorunlardan bir tanesi de ACEP (Akıllı Teknolojilerin Ceza İnfaz Kurumlarına Entegrasyonu) sistemi. Süleyman, bu durumu şu sözlerle anlattı: “Ailemle yaptığım 10 dakikalık görüş 12 lira. Bu nedenle kantinden 12 liralık kontör alıyordum. Bazen arkadaşlarım alıyor ve kartlarını bana veriyorlardı. ACEP sistemi geldikten sonra bize Vakıfbank kartı verildi. Bu kartta para olmaması durumunda hiçbir şey yapamıyoruz. Bir kalem bile alamadım, ailemle görüşemedim. 10 dakikalık görüşme için 325 lira isteniyor. Ayda bin 275 liraya ihtiyacım var, ancak vasim iltica ettiği için hesabıma para yatırılamıyor” diye belirtti. 

 

YÜKSEK GÜVENLİK’TE DURUM 

 

Vasisi bulunamayan tutsakların birçoğu yaşadıkları mağduriyetleri beraber tutuldukları arkadaşları aracılığıyla sivil toplum örgütleriyle paylaşırken, Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan tutsaklar için durum farklı. Yüksek Güvenlikli Cezaevleri’nde tek kişilik hücrede tutulan tutsakların dışarıyla irtibatları neredeyse imkansız. 

 

DAYANIŞMA FIRSATLARI YOK: 1 YILDIR KETIL BEKLİYOR

 

Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsaklar Ferhad Musa ve Şadi Mohammed de vasi sorunu nedeniyle maddi ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Hücrede tutuldukları için birbirleriyle dayanışma imkanları da bulunmuyor. Aynı cezaevinde bulunan tutsakların fazla olan su ısıtıcısı (ketıl) idare tarafından depoya kaldırılırken, ketılın Musa’ya verilmesi için tüm tutsaklar talepte bulundu, ancak 1 yıldır hesabında para olmayan Musa’ya ketıl dahi verilmedi. 

 

VASİ YOK, VEKALET YOK, MAHKEME KARARI YOK!

 

Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde bulunan Derwiş İsmail, Ahmed Aziz, Muhammed Halife de vasi tayini istihbarat raporları nedeniyle reddedilen tutsaklar arasında. İsmail için vasi atansa da mahkemenin kararı onaylamaması nedeniyle görüş imkânı henüz tanınmıyor. Ve söz konusu üç tutsağın da vekalet çıkarılamadığı için avukat talebi karşılanamıyor.  

 

34 YILDIR CEZAEVİNDE TAHLİYESİ ERTELENDİ

 

Afyon 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Kuzey ve Doğu Suriyeli Dijwar Nesri, tam 34 yıldır cezaevinde. Son gerçekleşen kurul görüşmesinde ise infazı 3 ay daha uzatıldı. Nesri, 12 Eylül tarihinde avukat ile gerçekleştirdiği görüşmede, kurulda kendisine hiçbir soru sorulmadığını ve bir gün öncesinden kendisiyle ön görüşme yapıldığını anlattı. Nesri, yaşananları şöyle dile getirdi: “Bana açıkça çıkarsam örgüte katılıp katılmayacağımı sordular. ‘Çocuklarımın yanına gideceğim. Hapishanede 34 yıla girdim, benden daha fazla cezaevinde kalan kimse yok. Sağlık sorunlarım var, tahliyem saçma gerekçelerle erteleniyor” diye kaydetti. 

 

‘DUYABİLDİĞİM TEK SES HAKARET’

 

Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Kuzey ve Doğu Suriyeli tutsak Akar İkbal, Kürtçe konuştuğu için defalarca hakaret ve tehditlere maruz bırakıldığını dile getirdi. Ailesi Türkiye’de yaşamadığı için hesabına para yatırılmayan İkbal, hiç kimseyle iletişimi olmadığı için telefon görüşmesi dahi yapamıyor. İkbal, “Duyabildiğim tek ses hakaret” diyor. 

 

ENGELLİ TUTSAK 8 AY HORTUM BEKLEDİ

 

İkbal’in sol kolu kesik. Bu nedenle ihtiyaçlarını tek başına gideremiyor. İkbal buna rağmen tek kişilik hücrede tutuluyor. İkbal’in, fiziksel engelinden dolayı lavaboda kullanması için cezaevi idaresinden talep ettiği hortum ise hesabında para olmadığı için tam 8 ay verilmedi. Sonrasında ise cezaevi müdürünün inisiyatifiyle bir metrelik bir hortum temin edebildi. 

 

YAŞI BÜYÜTÜLDÜ, KEMİK TESTİ DİKKATE ALINMADI

 

İkbal’in yaşı, gözaltı sürecinde polisler tarafından olduğundan büyük yazıldı. O süreçte 16 yaşında olan İkbal’in yargılamasında, Adli Tıp Kurumu verilen kemik yaşı testine rağmen “suça sürüklenen çocuk kanunu” işletilmedi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen İkbal’in dosyası Yargıtay tarafından onandı. 

 

‘KİMLİKSİZLEŞTİREN UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMELİ’

 

Uzun süredir yabancı tutsaklara dair çalışmalar yürüten İHD Ankara Şube Eş Başkanı Ömer Faruk Yazmacı, genel sorunların yanı sıra yabancı tutsakların farklı özel ihtiyaçlara sahip olduğunu ve grupların bir birinden ayrıştığını ifade etti. Yazmacı, “Bu nedenle her grup için özgün stratejiler üretmek ve uygulamaya geçmek elzemdir. Türkiye, kanunları, yönetmelikleri uluslararası anlaşmalarda yer verilen sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmek yerine özgün stratejiler ve uygulamaları gerçekleştirmeli. İntikam duygusuyla mahpusların kimliğine ve ideolojik görüşüne göre ayrıştırarak mahpusların hayatını zorlaştıracak, tecrit rejimiyle mahpusları yalnızlaştıracak, kimliksizleştirecek, bedenini ve belleğini esir almayı hedeflemekten vazgeçmeli. Mağduriyetinin ortadan kaldırılabilmesi için yasa ve uygulamalar yeniden düzenlenmelidir” diye konuştu.

 

MA / Fırat Can Arslan

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version