Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Ayrımcı Şiddet Raporu’nu açıkladı: Irkçı saldırılara 1065 gözaltı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Ayrımcı Şiddet Raporu’nu açıkladı: Irkçı saldırılara 1065 gözaltı


Serbest Görüş Haber Merkezi

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) son raporu, Türkiye’de ayrımcı, ırkçı, fobik ve nefret içerikli saldırıların boyutunu ortaya koydu. TİHV’in tespitlerine göre yılın ilk 8 ayında bu tür saldırılar sonucunda en az 5 kişi yaşamını yitirirken, en az 26 kişi yaralandı. Bu saldırıların hedefinde olan grupların gerçekleştirdiği düğün, etkinlik ve gösteriler gerekçesiyle en az 602 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz bırakılarak gözaltına alındı. Raporda, yetkililerin saldırganlara adeta hoşgörüyle yaklaşan tutumu eleştirilerek, “Devletin toplumsal ilişkilerde de şiddetin düzenleyici rol oynamasına onay vermesi, bir hukuk devletinin esastan ilgası, demokratik bir toplumsallık imkanının yok olması demektir” denildi. 1 Ocak – 1 Eylül 2024 tarihleri arasında tespit edilen saldırı ve hak ihlallerini ele alan raporda, pek çok olay ele alındı.

Raporda önce çıkan başlıklar şu şekilde:

Kayseri’deki saldırılar

Kayseri’de Suriyeli mülteci/sığınmacı bir kişinin akrabası olan bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiası ile tutuklanmasının ardından, kentteki Suriyelileri hedef alan saldırılar sonucu, en az 24 işyeri kapanırken, 3 bini aşkın sığınmacı kenti terk etti. Kayseri’nin ardından 8 farklı ilde yaşanan ırkçı ve nefret içerikleri saldırılar sonucu 1 kişi yaşamını yitirdi. İçişleri Bakanlığı söz konusu ırkçı saldırılar ile ilgili toplam 1065 kişinin gözaltına alındığı, bu kişilerden 28’inin tutuklandığı, 187’sinin ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı bildirildi.

661 kişiye işkence ve kötü muameleyle gözaltı

Aynı dönemde, Kürtlere, LGBTİ+’lara ve mültecilere/ sığınmacılara yönelik resmi kurumlar tarafından gerçekleştirilen en az 45 ayrımcı, ırkçı, fobik ve nefret içerikli idari uygulama ve tedbir tespit edildi. Bu tür idari uygulamalar ve kolluk güçlerinin müdahaleleri sonucu, 1’i sınırdışı edildikten sonra olmak üzere, en az 3 mülteci/sığınmacı yaşamını yitirdi. 59’u mülteci/sığınmacı, en az 661 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldı.

Onur ayı gözaltıları

Ağırlıkla Kürtlerin üyesi olduğu dernek, vakıf ve siyasi partiler tarafından düzenlenen Newroz, seçim mitingi vb. 17 barışçıl toplantı ve gösteriye yönelik kolluk güçlerinin şiddet kullanarak gerçekleştirdiği müdahalesi sonucunda aralarında çocuklarında olduğu en az 498 kişi “örgüt propagandası”, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “görevi yaptırmamak için direnme” vb. gerekçelerle gözaltına alındı, 10 kişi tutuklandı, 51 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Kürtçe halay tutuklamaları

Çeşitli düğün vb. toplantılarda veya sokakta Kürtçe müzik eşliğinde halay çeken kişi ve gruplara kolluk güçleri müdahalesi ya da söz konusu kişi ve grupların halay çekerken çekilmiş fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmaları üzerine başlatılan soruşturmalar sonucunda Mersin, Ağrı, Siirt, İstanbul, Hakkari, Batman, Aydın’da en az 7 etkinlikte, aralarında düğün sahiplerinin ve müzisyenlerin de olduğu toplam 48 kişi “örgüt propagandası yapma” gerekçesiyle gözaltına alındı. Bu kişilerden 30’u aynı gerekçeyle tutuklanırken, 9 kişi adli kontrol ve 1 kişi de ev hapsi tedbiri ile serbest bırakıldı. 4 kişi, haklarında açılan davada “örgüt propagandası yapma” suçundan 1 yıl 3’er ay hapis cezası ile cezalandırıldı.

Hukuk devletinin ilgası

Raporda, ötekileştirilen toplum gruplara yönelik ayrımcı, ırkçı, fobik ve nefret içerikli söylem ve tutumların endişe verici yeni bir boyut kazandığı değerlendirmesi yapıldı. Kayseri örneğinde olduğu gibi, linç eylemlerine varan saldırganlık karşısında yetkililerin, kolluk güçlerinin ve politikacıların tutunduğu ve saldırıları adeta hoşgörüyle karşılayan yüzeysel tavrın, ayrımcı şiddetin toplum içinde meşrulaşmasına hizmet ettiği belirtilen raporda, şunlar ifade edildi:

“Endişe verici saldırganlık ve bunun karşısında kamu otoritesinin meşrulaştırıcı tutum ve eylemleri, aslında ülkede siyasal ve toplumsal tüm ilişki biçimlerini belirleyen yapısal şiddetin somut bir tezahürüdür ve sadece mülteciler/ sığınmacılar ile sınırlı değildir. Çok daha geniş kesimleri kapsayan ve etkileyen katman katman bir meseledir

İnsan haklarını ve onun dayandığı ilke ve değerleri eylem ufkundan çıkaran, epeydir kamu düzenini şiddet ve baskı ile sağlamayı seçmiş olan bir devlet, toplumsal ilişkilerde de şiddetin ‘düzenleyici’ rol oynamasına da onay vermektedir. Bu ise bir hukuk devletinin esastan ilgası, demokratik bir toplumsallık imkanının yok olması demektir.”

 

 

 

 

 

Exit mobile version