CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Yeni doğan bebekler üzerinden SGK’yı dolandıran organize şebekeyle bazı eski bakanların sahibi olduğu hastanelerin de bağlantılı olması, Sağlık Bakanlığı’nın, SGK’nın denetim ve görev ihmalinin, bu sürece göz yumulduğunun, aylarca görmezden gelindiğinin göstergesidir. Demokratik bir ülkede bakanların, sorumluların istifasını gerektiren bu tablonun üstü suskunlukla örtülemez” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Toprak, haftalık değerlendirme raporunu yayınladı. Toprak’ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
”Onlarca özel hastanenin yeni doğan bebek yoğun bakım ünitelerinde bebek ölümleri üzerinden SGK’yı dolandırıp, bebeklerin ailelerini istismar ederek sahte tedavi harcamaları ve ölüm şantajlarıyla kazanç elde eden suç örgütünün yıllardır faaliyet gösterdiğinin açığa çıkması dehşet vericidir. Suç organizasyonunda hipokrat yemini etmiş doktorların, hemşirelerin, acil çağrı elemanlarının, özel hastane patronlarının, bazı siyasilerin ve kamu görevlilerinin de yer alması organizasyonun yaygınlığını ve korunduğunu ortaya koyuyor. İktidarın sağlık sistemini özelleştirme, özel hastaneleri teşvik etme, şehir hastanelerini iktidar müteahhitlerine paylaştırma, sağlığı ticarileştirme politikaları, yeni doğan bebeklerin bile vicdansızca kara para ve haksız kazanç kapısına dönüşmesine zemin yaratmış durumda. Çetenin faaliyet gösterdiği dönemde İstanbul İl Sağlık Müdürü olan Sağlık Bakanı hiçbir sorumluluk üstlenmediği gibi istifayı düşünmüyor. İçişleri Bakanı, bir baba olarak acı duyduğunu söylemekle yetiniyor.
TIKLAYIN – Yenidoğan bebekleri para için ölüme götüren çete ülke gündemine oturdu!
Yeni doğan bebekler üzerinden SGK’yı dolandıran organize şebekeyle bazı eski bakanların sahibi olduğu hastanelerin de bağlantılı olması, Sağlık Bakanlığı’nın, SGK’nın denetim ve görev ihmalinin, bu sürece göz yumulduğunun, aylarca görmezden gelindiğinin göstergesidir. Demokratik bir ülkede bakanların, sorumluların istifasını gerektiren bu tablonun üstü suskunlukla örtülemez.
İktidar, 2025’e ertelediği Savunma Fonu’na katkı ve ek vergi düzenlemelerinden önce; 18 ay önce faaliyete geçen Deprem Fonu’na ne olduğunu, toplanan paraların tutarını ve nerelere harcandığını, fon yönetim kurulunun hangi kararları aldığını, üçer aylık denetim raporlarının sonuçlarını ivedilikle açıklamak zorundadır.
İktidarın ‘cebimizden beş kuruş çıkmayacak’ diye pazarladığı kamu-özel iş birliği projelerinin garanti ödemesine 2025 bütçesinde ayrılan ödenek 204 milyar lira. Kamu-özel iş birliği modelli havaalanlarını kapsamayan bu tutar ve bir avuç iktidar müteahhidine paylaştırılan projeler, halkın cebinden karşılanıyor.
”Filistin’in 8 ayda Türkiye’den 399 milyon dolar ithalat yapmasının, İsrail ile örtülü ticaretin sürdürülmesi dışında izahı yok”
Ana pazarlarda ihracat artış hızı yavaşlarken Filistin’e ihracatın yüzde 400 artışla rekor kırması dikkat çekici! Savaşla ekonomisi çöken, gıda, su, ilaç bulamayan Filistin’in başta demir-çelik olmak üzere 8 ayda Türkiye’den 399 milyon dolar ithalat yapmasının, yasağa rağmen İsrail’le örtülü ticaretin sürdürülmesi dışında bir izahı yoktur.
2024 Küresel İflas Raporu’nda dünya ülkeleri içerisinde en yüksek iflas riski oranı yüzde 20 ile Türkiye için öngörüldü. Uygulanan ekonomik programın yıkıcı etkisinin kaçınılmaz olduğunu gösteren bu tespitle her 5 şirket ya da işletmeden birisinin iflas etmesi söz konusu.
‘‘Yeni bütçenin yükü dar gelirli kesimin üzerine yıkılacak”
Bütçe harcamaları ve giderlerin toplam tutarı 14 trilyon 731 milyar lira olarak belirlenen yasa teklifinde 2025 yılında beklenen gelirler 12 trilyon 800 milyar lira. Gelir-gider farkıyla 2025 bütçesinin yıl sonunda 1,9 trilyon lira açık vermesi, bütçe açığının yüksek faizle borçlanarak karşılanması ve açığın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH-Milli Gelir) oranının yüzde 3,1 olması hedefleniyor. Orta Vadeli Program ile aynı hedefler doğrultusunda hazırlanan yeni bütçe teklifindeki ödeneklere bakıldığında başta kamu çalışanları olmak üzere memur, emekli, sözleşmeli personel maaşlarında ciddi bir artış öngörülmediği gibi kamuda yatırımların duracağı, israfın süreceği anlaşılıyor. KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler ile ücretli çalışanlardan kesilecek gelir vergisi toplamının bütçede hedeflenen gelirin yüzde 60’ını aşması, yeni bütçenin yükünün iktidarın önceki bütçelerinde olduğu gibi dar gelirli, çalışan kesimlerin üzerine yıkılacağını ortaya koyuyor.
İktidar, 2025 bütçesinde tarımsal desteklemeye ayırdığı 135 milyar liraya karşılık, üreticinin 307 milyar lirasına el koyuyor. Tarıma ayrılan desteğin 22 katı tutarındaki 3 trilyon lira vergiden vazgeçiliyor. Bütçede tarım ve hayvancılığın tamamına ayrılan pay ise 706 milyar lira ile vazgeçilen verginin dörtte biri.
İsrail’in Suriye sınırında mayın temizlemeye başlaması, Suriye’ye kara harekatı olasılığını gündeme getiriyor. İsrail’in Suriye’ye olası harekatı öncesinde İdlib’i kontrolünde tutan HTŞ’nin Suriye ordusuna saldırması, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nda (SMO) iç çatışmalar başlaması dikkat çekicidir.
”Türkiye-AB tam üyelik süreci donmuş durumda”
Türkiye-AB arasında tam üyelik süreci donmuş durumda. Siyasi-demokratik ilkeler, hukuk devleti, insan hakları, ve benzeri konularda mesafe açılıyor. Batı Balkan ülkelerinin AB ile yakınlaşması, Türkiye’nin tarihi, ekonomik ve siyasi bağları bulunan bu ülkelerle ilişkilerinde zemini AB lehine çevirebilir. AB, tam üyelik vaadiyle bölgede Türkiye etkisine set çekme hedefinde öne geçebilir. İktidarın ulusal çıkarlarımız açısından baskıcı otokrat yönetim anlayışını gözden geçirmesi, demokrasi ve özgürlük karşıtı zihniyetini sorgulaması elzemdir.” (ANKA)