Serbest Görüş Haber Merkezi
Karar yazarı İsmet Berkan, İsrail’in 26 Ekim gecesinde İran’a saldırısında kullandığı Türkiye’nin de NATO bünyesinde geliştirdiği F-35 uçaklarına değinerek, “Türkiye NATO’nun geri kalanıyla ve Batıyla bu denli ters düşmese bugün F-35’lerimiz de, Kızıl Elma filolarımız da olabilirdi. Kaybettiğimiz F-35’lerin değerini bu sabah anladık mı? Acaba Selçuk Bayraktar ne düşünüyor?” dedi.
“Biliyorsunuz, ülkemiz NATO bünyesinde ortak bir konseptle geliştirilen ve bugün F-35 adını alan beşinci nesil savaş uçağı platformunun kurucu ülkelerinden biriydi.” diyen Berkan’ın köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Uzun yıllar Türk uzmanlar bu uçağın konseptinin geliştirilmesinde, savaş taktiklerinin belirlenmesinde görev yaptı. Uçak ABD’de üretildi, ama Türkiye üretim programının da ortağıydı, bazı parçalar yapılan off-set anlaşmaları gereği Türkiye’de üretiliyordu. Bu sayede Türk havacılık sanayii çok gelişecek, bu arada Türkiye de geçen yıllardan başlayarak eskiyen filosunu F-35’lerle değiştirmeye başlayacaktı.
Ama bunların hiçbiri olmadı. İlk iki F-35’imiz fabrikadan çıkmıştı, pilotlarımız bu uçaklarda eğitim almak üzere ABD’deydi ve uçuyordu ki, Türkiye Rusya’dan hava savunma füzeleri almaya karar verdi. Bu kararın sonucu bize ait olan o iki uçak başta olmak üzere F-35’lerin Türkiye’ye gönderilmemesi, ardından Türkiye’nin bu savaş uçağı ortaklığından tamamen atılması oldu. Yani artık ne uçakları alabiliyoruz ne de Türk havacılık sanayii bu uçaklar için parça üretiyor. Tamamen dışlandık.
Oysa Türkiye bütün stratejik savunma ve saldırı hazırlığını F-35’lere göre biçimlendirmişti.
Örneğin, Türkiye’nin gurur kaynağı savunma sanayi şirketlerinden olan Baykar’ın tepesindeki isim olan Selçuk Bayraktar jet motorlu Kızıl Elma’yı tasarlamış, prototip üretimini de tamamlayıp uçuş testlerini bile yapmıştı. Kızıl Elma filoları F-35’lerle birlikte uçacaktı ve böylece Türkiye 26 Ekim sabaha karşı İsrail’de gördüğümüz saldırı kapasitesini elde etmiş olacaktı.
F-35’ler gelemeyince Kızıl Elma programı da durdu kaçınılmaz olarak. Çünkü F-35’lerin gelmesine engel olan şey, Kızıl Elma’yı uçuracak olan jet motorların gelmesine de engeldi. Bunun üzerine bu motorların Ukrayna ile ortak üretilmesi konuşuldu, hatta Baykar gitti Ukrayna’da fabrika bile kurdu ama Ukrayna’nın jet motoru üretecek fabrikası Rusya tarafından yerle bir edildi. Bugün Kızıl Elma’ya yerli motor yapmaya çalışıyoruz.
Benzer şekilde F-35’in yerine de kendi Milli Muharip Uçağımızı, Kaan’ı yapmaya çalışıyoruz. Kaan’ın prototipi yapıldı ve bu uçak havalandı bile. Ama seri üretim için o uçağa da jet motoruna ihtiyacımız var ve Türkiye işte PKK’nın saldırdığı TUSAŞ’ta (ve onun kardeş kuruluşu TAİ’de) o jet motorunu geliştirmeye, bir yandan da Kaan’ı F-35’le eş değer kılacak elektronik özellikleri eklemeye çalışıyor.
Türkiye NATO’nun geri kalanıyla ve Batıyla bu denli ters düşmese bugün F-35’lerimiz de, Kızıl Elma filolarımız da olabilirdi. Kızıl Elma için gereken motor Batıdan temin edilebilirdi. Motorun dışarıdan temin edilmiş olması Türkiye’nin kendi jet motorunu geliştirmeye çalışmasına engel değildi. Aynı şekilde F-35 sahibi olmak da Kaan’ı geliştirmeye engel değildi, olamazdı.
Şimdi, F-35 uçaklarının ortağı bile olmayan, bu uçakların pasif alıcısı konumunda İsrail’in hava kuvvetlerinin yaptığı bu dev gövde gösterisini izliyoruz ve içimizden bazıları ‘Bütün bu kapasiteye biz de sahip olabilirdik’ diye hayıflanıyor kuşkusuz.
Acaba Selçuk Bayraktar 26 Ekim sabahı okuduğu haberlerden sonra ne düşündü, sahiden merak ediyorum.”