Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ümit Özdağ Gerçek Gündem’e Konuştu! ‘Derin Devletin Bir Parçası mısınız?’ Sorusuna İlk Kez Yanıt Verdi

Ümit Özdağ Gerçek Gündem'e Konuştu! 'Derin Devletin Bir Parçası mısınız?' Sorusuna İlk Kez Yanıt Verdi


Türkiye’de her söylediği olay olan, çıkışları ve açıklamaları ile gündemi değiştiren Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ Gerçek Gündem’e konuştu.

SEYHAN AVŞAR-ALTAN SANCAR

Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar ve Ankara Temsilcisi Altan Sancar’a açıklamalar yapan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, resmi sürgünde doğan ilk Türk vatandaşı oluşunu, babasının idam ile yargılanmasını, MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş ile anılarını ilk defa anlattı.

İYİ Parti’nin eski genel başkanı Meral Akşener’in kendisine açtığı davayı, AKP’ye geçen Ersagun Yücel ile Akşener arasındaki hukuku da açıklayan Özdağ, 28 Mayıs 2023 seçimleri öncesi Kemal Kılıçdaroğlu ile imzalanan protokolün yapıldığı odada kimlerin olduğunu, gelen eleştirilere cevaplarını da paylaştı.

-TOKYO’DA DÜNYAYA GELDİNİZ. HATTA SİZ ‘RESMİ SÜRGÜNDE DOĞAN İLK TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞIYIM’ DİYORSUNUZ. SİZİ, AİLENİZİ ORAYA NE SÜRÜKLEDİ?

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi sürgünde doğan tek yurttaşıyım. Babam yurt dışına sürüldü, Türkiye’ye girmesi yasaktı. Ve 27 Mayıs’tan sonra kurulan Milli Birlik Komitesi’nin üyelerinden birisiydi. 13 Kasım’da komite içerisinde başka bir darbe gerçekleşti ve o darbe neticesinde 14 komite üyesi dünyanın değişik yerlerine devlet müşaviri adı altında sürgüne yollandı. Ben de o sırada Tokyo’da doğdum. Takriben 2 yaşında da Türkiye’ye giriş yasağı kalktıktan hemen sonra ailem Türkiye’ye döndü, ben de o zaman döndüm.

-O DÖNEME DAİR BÖYLE BİR ŞEY HATIRLIYOR MUSUNUZ?

Hayır hatırlamıyorum, çünkü çok küçüktüm ama birçok şey tekrar tekrar değişik vesilelerle anlatıldığı için belki hafıza onları oluşturuyor ve sanki hatırlamış gibi oluyorsunuz zaman zaman. Geçmişten küçük kareler gözünüzün önüne geliyor.

-DAHA SONRA GİTTİNİZ Mİ?

Gittim, evet. Japon hükümeti davet etti. 2001 yılında Japon Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak 10 gün Japonya’da kaldım ve değişik şehirleri gezdim. Çocukken, bebekken gittiğim yerlere gittim. Nereden biliyorum? Fotoğraflardan biliyorum.

-PEKİ HEMEN TOKYO’DAN DEVAM EDELIM. 2 YAŞINDA DÖNDÜNÜZ ANCAK AİLENİZİN ÇİLESİ BİTMEDİ DİYE BİLİYORUZ. BABANIZ HAKKINDA BİR İDAM KARARI ÇIKIYOR…

Türkiye’ye dönüyor, 14’lerin, önemli bir bölümü hepsi değil, Türkeş dönüyor, Baykal dönüyor, babam dönüyor ve sonra Talat Aydemir’in bir darbe girişimi oluyor. O darbe girişimi sonrasında sadece Talat Aydemir’e ve birlikte darbe girişimine katılan Türkeş’i, Baykal’ı ve Muzaffer Özdağ’ı tutuklandılar. İdam cezasıyla yargılandılar. Aynı dönemde emekli bir üsteğmen olan, daha doğrusu ordudan ihraç edilmiş bir üsteğmen olan dayım da bir başka askeri cezaevinde, o da idamla yargılanıyor ve annem anlatır, ‘sen kucağımda ilk önce Mamak’ta babanı ziyaret ettik, sonra dayını ziyaret ettik’ diye.

-ÇOCUKLUKTA YAŞADIKLARINIZ SİZDE TRAVMA BIRAKTI MI?

Bilmiyorum. Kaldı diyemem, bilmiyorum. Ama travmaları da her zaman bilmezsiniz. Belki de onun için travmadır. Bir ziyaret sırasında babam kucağına almak istiyor. Bir subay izin vermiyor kucağını almasına, beni sevmesine. Mesela onu anlatmışlardı bana. Babam da orada sert bir tepki veriyor subaya yönelik olarak.

Özetle, ailemin hayatında, benim hayatımda bu anlamda sıra dışılıklar var. Sonra evet, 1967’de ilkokuldan başlayarak Ankara Koleji’nde ilkokul, ortaokul, lisede okudum ama liseden mezun olmadım çünkü lisenin son günü siyasi faaliyetlerden dolayı Ankara Koleji’nden tasdikname verdiler.

-PEKİ ÖĞRENCİLİK HAYATINIZ NASIL GEÇTİ?

Çok, çok canlıydı. Tabii ben siyasetin oldukça içindeydim. Sadece Ankara Koleji’nde değil, Ankara Koleji dışında da Çankaya Ülkü Ocaklarında eğitimci olarak çalışıyordum. Rahmetli babamla birlikte olmak sürekli tarih, jeopolitik okumak demekti. Mesela çok iyi hatırlıyorum, lise ikiden lise üçe geçtiğim sene tatile babamla birlikte Erdek’e gittik ve Ramazan’a denk gelmişti. Dünya gerilla savaşı tarihi üzerine birkaç kitap birden okuyordu. İftar yaklaşınca balkona çıkıyorduk ve bana anlatıyordu. Mesela Ukrayna-Rusya Savaşı’nın çıkmasının yaklaştığı günlerde yaptığım bazı yorumlar Erdek’te babamla yapmış olduğumuz sohbetlere dayanır.

-BİZLER SİZİ AKADEMİSYEN VE SİYASETÇİ KİMLİĞİNİZLE BİLİYORUZ. ÜMİT ÖZDAĞ NE YAPAR, NASIL BİRİDİR, NEYI SEVER, NEYDEN HOŞLANIR?

Yemek yapabilirim çünkü uzun yıllar Almanya’da tek başıma yaşadım. Dönünce sonra bir süre daha tek başıma yaşadım. Yani hemen hemen zeytinyağlılar hariç her yemeği yaparım. Zeytinyağlıları da çok sevmediğim için. Ama artık çok vakit olmuyor. Artık evli de değilim. Ayrılalı çok zaman oldu. Şimdi daha çok dışarıda yemek yiyorum veya arkadaşlar sağ olsunlar bir şeyler hazırlıyorlar. Onu arabaya veriyorlar, akşam onu yiyorum çünkü yemek yapmaya vaktim olmuyor.

-GEÇEN GÜNLERDE CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL’İN MÜZİK LİSTESİ ÇOK KONUŞULDU. SİZİN BİR MÜZİK LİSTENİZ VAR MI?

Yok, benim bir müzik listem yok gerçekten. Ben televizyon seyrederim, program, dizi filmleri seyrederim daha çok. Çünkü kısa olur. Filmleri de böyle oturup sadece film seyretmem, muhakkak elimde kitap olur. Bir taraftan okurum, not alırım, bir taraftan da film seyrederim. Türk sanat müziğinden hoşlanırım. Zeki Müren’i harika bulurum. Olağanüstü bir sestir. Pavarotti gibi bir sestir.

-MHP’DEN AYRILDINIZ. BU AYRILIK SÜRECİNİ ASLINDA DEFALARCA KEZ AÇIKLADINIZ, ANLATTINIZ. ANCAK HEPİMİZ ÇOK İYİ BİLİYORUZ Kİ YAŞANAN OLAYLAR CİDDİ GÖNÜL KIRGINLIKLARI YARATIYOR. İNSANIN DOĞASINDA VAR BU. MHP’DEN SİZİ AYRILIĞA SÜRÜKLEYEN EN BÜYÜK DUYGU KIRILMASINI NEREDE YAŞADINIZ?

Ben bir duygu kırılmasıyla ayrılmadım. Babam 1965’te MHP milletvekiliydi. Ben 2015’te ilk kez MHP milletvekili oldum. Yani babamdan 50 sene sonra aynı partiden Meclis’e girdim. Yani burada bir ömrüm geçti benim. Ama parti kutsal değildir. Kutsal olan Türk milletine hizmet misyonumuzdur ve Türk milletidir. Parti sadece araçtır. Babamın kurucuları arasında olduğu partiden bu anlamda bir duygusal kırılmayla değil, bir mantıklı seçimle ayrıldım. Ve bu mantıklı seçim, bu sürecin MHP’de yürümeyeceği, MHP’nin misyonunu terk ettiği tespitine dayanıyordu. Tabii sadece benim ayrılmam değil, aynı zamanda ihraç edilmem de söz konusu oldu.

Siyasette duygularınız zaman içinden nasırlaşıyor. Nasıl deriniz örselene örselene nasırlaşıyorsa duygularınız da örselene örselene nasırlaşıyor. Siyasete girdiğim zaman beni çok etkileyen, üzen, üzerinde düşünmeme neden olan şeyler şimdi umurumda değil

-ZAFER PARTİSİ’Nİ ÖZELLİKLE SIĞINMACILAR KONUSU ÜZERİNDEN BİLİYORUZ. FAKAT SİZİN BAŞKA POLİTİKALARINIZ DA VAR. AMA SANKİ BUNLARI YETERİ KADAR KAMUOYU BİLMİYOR

Türkiye’de 13 milyon sığınmacı ve kaçak var. Sabah her sığınmacı ve kaçak bir tane yumurta yese ertesi gün fiyatlar artar. Doğum oranları 5.3, 2040 yılında kalırlarsa 21 milyon olacaklar.
2018-2023 entegrasyon planını İçişleri Bakanlığı aracıyla başlatmışlardı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin projesi neydi bu konuda? ‘Sığınmacılar geri dönmezler, onlara anayasal bir çözüm getireceğiz, vatandaşlık vereceğiz, Göç ve Entegrasyon Bakanlığı’nı kuracağız.’ 150 sayfa rapor yazdı CHP’ye.

Zafer Partisi kurulduğunda Türk siyaseti ama aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Soros, İsrail, sığınmacıların Türkiye’de kalmasına karar vermişlerdi. Zafer Partisi buna ilk ‘hayır’ diyen parti oldu. Ve hayır dediği zaman da Zafer Partisi’ne ‘devletler hukukuna aykırı, yollayamazsınız’ dediler. Biz dedik ki böyle bir devletler hukuku yok, yalan söylüyorsunuz.

Türk milletini çaresizliğe sürüklemek için, Türk milletinin elinden ülkesini almak için yalan söylediler. Bakın bazı şeyler çok rahat söyleniyor. Erdoğan ne dedi Malazgirt’te? ‘Bu’ dedi ‘bir Türk zaferi değildir, Müslüman zaferidir. Araplar da Kürtler de vardı’ dedi. Malazgirt bir Türk zaferidir. Her şeyimizi elimizden aldı, şimdi tarihimizi elimizden alıyor. Ülkemizi Arap fethine açtı. Nasıl sığınmacılardan bahsederken ensar, muhacir diyorlar. Aslında mesele ensar, muhacir değil. İsrail ne yapıyor? Yahudi yerleşimcileri yerleştiriyor. Erdoğan da Arap yerleşimcileri Türkiye’ye getirdi.

Türkiye’nin demografik yapısını bozdu. Şimdi de tarihimiz ile oynuyor. Araplar da vardı Malazgirt’te. Yok ya, nerede varmış Araplar Malazgirt’te kardeşim? Bu, Türkiye’nin federasyona hazırlanmasıdır, çok ulusluluğa hazırlanmasıdır. Türkiye’de Türk kimliğine son verip, İslam ümmeti çerçevesinde tarihi yeniden ve bugünü kurgulamaktır. Onun başına da halife olmaktır tabii ki.

Müslüman, Türk’ün zaferidir. Orada Araplar yoktu ama Peçenekler vardı. Bizans ordusundan Türk ordusuna geçtiler, savaştıkları ordunun Türkçe konuştuğunu gördüler. Yani orada Hristiyan Türkler vardı, Müslüman Araplar yoktu. Ama böyle bir zeminde biz de bu işgale karşı, bu stratejik göç mühendisliğine ve Türk siyasetinin teslim olmasına karşı tabii ki sığınmacılar meselesini ön plana çıkarmak zorundaydık. Çünkü bizden başka bahseden yoktu, hâlâ da yok.

Oysa sığınmacı ve kaçak meselesi çözülmeden Türkiye hiçbir meselesini çözemez. Ne ekonomik kalkınmasını gerçekleştirir ne eğitimini gerçekleştirir, ne güvenliğini sağlayabilir. Ne ülke bütünlüğünü sağlayabilir. Bir parti için dezavantaj olabilir ama ülke için avantaj. Başka siyasi partileri düşününce tek bir politika. Bana CHP’nin bir politikasını söyleyin.

-SORUN ÇÖZÜLÜRSE YENİ POLİTİKANIZ NE OLACAK?

Bir defa bahsettiğimiz dünyanın en büyük geriye dönüş hareketi. Şimdiye kadar dünya tarihinde 13 milyon insanın geri dönmesi hiç olmamış. Ve bu 13 milyonu bir parti hiçbir şey yapmasa, bunu yapsa büyük bir başarı olur. Fakat biz bu politikayı ön şart olarak diğer politikalarımızı gerçekleştirmenin ilk adımı olarak ortaya koyduk. Ama öyle bir ambargoyla karşı karşıyaydık ki birçok şeyi anlatmaya kalksak hiçbir şeyi anlatamazdık.

Ben size iki kalemi atarsam muhakkak birisi düşer, belki ikisi düşer. Bir tek bu kalemi atarsam havada tutarsınız. Propagandada böyle bir şey vardır. Bir konuyu ön plana çıkartırsınız. Kaynaklarınız mahduttur. Bizimki kaynaklarımız mahduttu. Bir konuyu anlatırsınız ve sonunda herkese ulaşırsınız. Biz de bu üç sene içerisinde herkese ulaştık. Şimdi bizi Rize’nin bir dağ köyündeki Temel de tanıyor. Hakkari’nin bir dağ köyündeki Ahmet de tanıyor. Şimdi artık Zafer Partisi diğer politikalarını da rahatlıkla anlattığı zaman dinleniyor.

Sistem partilerinden ekonomi konusunda da ayrılıyoruz. Yani biz Devlet Planlama Teşkilatı’nı ve sürdürülebilir planlı kalkınmayı savunuyoruz. Biz neoliberal politikalara tarihin çöplüğüne atılması gereken politikalar olarak bakıyoruz. Biz, imalat sanayini önceleyen bir kalkınma stratejisi hazırlamış durumdayız. Biz, Türk halkının gıda güvenliğini sağlamak için kalkınmayı ve kalkınmanın gerek duyduğu finansmanı tarımda ve turizmde nasıl yapacağımızın planlamasını gerçekleştirmiş bir siyasi partiyiz.
İkinci turun ana gündemi olduk. Ve ikinci turda bizim söylediğimiz şekilde yaklaşılsaydı seçimler kazanılabilirdi. Başkanlık seçimi kazanılabilirdi ama bizim söylediğimiz yapılmadı ve gördüğünüz gibi kaybedildi.

-KAMUOYUNDA MERAL HANIM’IN İYİ PARTİ, ALTILI MASADA YAŞADIĞI SÜREÇLERE BAKILDIĞINDA VE SONRASINDAKİ SÜRECE BAKTIĞIMIZDA BİR PROJE OLDUĞU İDDİALARI VAR. SİZCE MERAL HANIM KAYBETTİRMEK İÇİN Mİ O MASADAYDI? SİZ DE TOPLUM GİBİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Onu bilmiyorum. Biz altılı masanın parçası değildik. İçeride nasıl sistem çalıştı bilmiyorum ama ben Meral Hanım masadan kalkmadan aylarca önce Kayseri’de bir yerel televizyonda ‘Meral Akşener masadan kalkacak dedim’ kalktı mı? Kalktı.

-BİLGİYE DAYALI MIYDI BU?

Çalışılmış tahmin diyelim isterseniz. Ne demek istediğimi anladınız. Çalışılmış tahmin. Sonra masaya geri oturdu, dedim ki ‘seçimleri AKP kazanırsa Meral Hanım Cumhur İttifakı’nın yanına geçecek’, bence geçti zaten. Meral Hanım altılı masada işlevini yerine getirdi.

-NEYDİ İŞLEVİ?

Altılı masanın kazanması değildi. Eğer altılı masanın kazanması olsaydı Meral Hanım, diyelim ki Kemal Bey’in kazanamayacağını düşünüyor. Kemal Bey’i karşısına oturturdu. Kemal Bey’e derdi ki, ‘Kemal Bey, sizle kazanamıyoruz.’ Dışarıda ama şunu söylerdi, ‘Kemal Bey kazanır.’ Siz bana deseniz ki, bizim televizyon kanalımız veya bizim internet sistemimiz hiç iyi bir site değil. Ben buna inanırım. Neden? Çünkü siz oradasınız, değil mi? Dışarıdan sizinle ilgili birisinin söylemesinden daha farklı etki yaratır bende bunu. Meral Hanım da aynı etkiyi kamuoyunda yarattı. Yani kendi seçmenine Meral Hanım, benim adayım seçilemez duygusuna verdi sürekli olarak. Bunu ben yapsaydım mesela, kimse bana onu söyleyemezdi. Çünkü ben o masanın parçası değilim.

Bakın ‘seçilecek aday Mansur Bey’ dedim. Çıkıp ‘Onu aday gösterin, biz hiçbir şey istemiyoruz’ dedim. Mansur Bey aday olsaydı altılı masa dışında da birçok kişi aday olmayacaktı veya Mansur Bey’i destekleyecekti. Madem Kemal Bey aday, sabote etmeyin. Sabote etti.

-NEDEN SABOTE ETTİ?

Buna kamuoyu karar verecek.

-SİZE DAVA AÇTI…

Sayın Akşener, siyasi meselelerin dava yoluyla çözülmeyeceğini bilir. Bence yapmak istediği şey başka bir şey ve spekülasyon yaratmak istiyor. Onu da dava dosyalarında yazılacak şeylerle spekülasyon aracı haline getirmek istiyor. Yani bu onun tercih ettiği yol olabilir. Fakat ben bir ciddiyet görmüyorum bu işte.

-SİNAN OĞAN’I İTTİFAKINIZIN ADAYI GÖSTERDİĞİNİZE PİŞMAN MISINIZ YA DA KANDIRILDIĞINIZI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Sinan Oğan biz aday göstermeden de adaydı. İki buçuk seneden beri çalışıyordu. Türkiye İttifakı diye bir parti oluşturmuştu. Yüz bin imzayla aday olmak üzere hazırlanıyordu. Şimdi bizim Mansur Bey meselesi olmadı. Muharrem Bey’le bir görüşme yaptık. İlerleme sağlayamadık. Önümüzde tek seçenek kaldı. Daha doğrusu iki seçenek vardı. Birisi benim aday olmamdı. Bunu da konuştuk. Parti divanındaki arkadaşlar dediler ki “Siz aday olmalısınız.” Ben de şu soruyu sordum. Peki hem ben hem de Sinan Oğan aday olursak Türk milliyetçileri olarak 100 bin imzayı toplayabilir miyiz? Herkes durdu.
İmza toplama meselesi önemliydi. Çünkü tek Türk milliyetçisi aday çıkartmak bir sinerji yaratacaktı, onu biliyoruz. İkiye ayrıldığında bu sinerji olmayacaktı. Onun için Sinan Oğan’ın adaylığı bizim için bir zorunluluktu.

-BUGÜN OLSA YİNE O ZORUNLULUĞU…

Bakın, siyaset öyle bugün olsaydı olmuyor. Her iki tarafa da oy vermek istemeyen bir seçmen vardı. Biz bunun ikinci tura kalacağını çıkarttığımız aday sayesinde biliyorduk. İlk turda Erdoğan’ın kazanmamasıydı bizim hedefimiz. Bu hedefe ulaştık. İki, HDP belirleyici olmasın istedik. Bu hedefimize de eriştik. Üç, Zafer Partisi, Ata İttifakı, Türk Milliyetçileri siyasette belirleyici güç olarak belirsinler istedik. Bu hedefe de ulaştık. Yani biz Sinan Oğan’ın adaylığıyla istediğimiz bütün hedeflere ulaştık.

İkinci turda ayrı noktalara düştük. Çünkü Sinan Oğan bir şey talep etmeden Erdoğan’ın adaylığını kabul etti. Bizim için ise en önemli mesele, sığınmacıların geri yollanmasını sağlayacak bir politik yapının oluşmasıydı. Ve hem AKP hem CHP bu konuda bizimle temas kurdu. Numan Kurtulmuş’a dedim ki ‘sizi destekleriz ama bir şartla. Nedir o şart? Ben İçişleri Bakanı olacağım, siz de Anadolu Kalesi’ni kabul edeceksiniz, sığınmacıları yollayacağız.’ Şimdi ben Erdoğan’ın bunu kabul etmeyeceğini bilmiyor muydum? Erdoğan’ın değil sadece, bunu Bahçeli’nin kabul etmeyeceğini biliyor muydum? Peki neyi göstermek istedim bu teklifi yaparak? Cumhur İttifakı seçmenine ‘Bakın, Erdoğan sığınmacıları, kaçakları geri yollamak istemiyor’ mesajı verdim. Bunda da başarılı olduk. Öbür taraftan Kemal Bey’i desteklemeyi de belirli şartlar çerçevesinde kabul ettik.

Altılı masa 1921 Anayasası’ndan çıkış yapıyordu. Biz dedik ki 1924 Anayasası. Atatürk’ün partisi, Artık Atatürk’ün partisi değil, Atatürk’ün partisi Zafer Partisi. CHP Atatürk’ün eski partisidir.

-OĞAN İLE GÖRÜŞÜYOR MUSUNUZ?

Hayır görüşmüyoruz. O günün şartlarında bir siyasal zorunluluktu ve bizim bu hedeflerimizi gerçekleştirmemizi sağlamıştır ve bitmiştir.

-GELELİM PROTOKOL MESELESİNE… CHP’DE BU PROTOKOLÜ KİM BİLİYORDU? ZİRA YALANLAYANLAR OLDU

Biliyorsunuz parti meclisinin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutanakları var. Tutanaklar muhafaza ediliyor 20-25 sene. O tutanaklara bakın, Kemal Bey orada anlatıyor, ‘Ümit Bey’le biz bir anlaşma yaptık. Bu anlaşmanın şimdi basında gereksiz yere tartışılmasını istemediğim için kamuoyunu açıklamıyorum’ diyor. Özgür Özel Bey de oradan bağırıyor, ‘Başkan ne istediyse ver’ diyor. CHP Grup Başkanvekiliyle yolda karşılaştık, yanında eşi de vardı. Dedim ki, ‘Sayın Başkan niye böyle yapıyorsunuz?’; dedi ki, ‘Sayın Genel Başkanım, kusura bakma yani biz de hepimiz biliyoruz ama işte bu da siyaset.’ Yani Kemal Bey kimseden bir şey gizlemedi, gizlemesine ihtiyaç da yok. Gayrimeşru bir şey yapmadı ki. Cumhuriyet Halk Partisi’nin uhdesinde olan, onlara bırakılmış üç Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nı kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Zafer Partisi’ne verdi.

Bakın, esas sorulması gereken AKP’ye geçen Ersagun Yücel’in CHP’den milletvekili seçilmiş olmasıdır. Bir parti seçime giriyor. O partinin genel başkanının kasası ise Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili adayı oluyor. Bak, kasası diyorum. Kasası. Biliyorum çünkü kasası olduğunu.

-NE ANLAMDA KASASI?

Kasa. Ne anlamda olacak kasa? Kasa kasadır yani. Bakın bir başka genel başkan yardımcısı, bakın İYİ Parti’nin divanında oturuyor. Divan üyesi, genel başkan yardımcısı İstanbul’da 2. bölge 5. sıra veya 6. sıra milletvekili adayı oldu.

-ODADA KİM VARDI?

Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir yetkili arkadaş daha vardı. Benim de bir genel başkan yardımcım vardı.

-GÖREVLİ MİYDİ YOKSA KEMAL BEY’İN DANIŞMANI OLARAK MI?

Ya ne yapacaksınız Kemal Bey’in yanında olduğuna göre partide görevli. İki partinin genel başkanı arasında imzalanmış.

-HATTA 28 MAYIS SEÇİMLERİNİN ÇİVİSİ BU PROTOKOLLE ÇAKILDI SÖYLEMLERİNDE BULUNULUYOR. SİZ NEDEN BU PROTOKOLÜ AÇIKLAYARAK BU ÇİVİYİ ÇAKMAK İSTEDİNİZ?

Bakın siz gazeteciler açık siyaseti savunmuyor musunuz? Halktan gizli bir şey yapılmamasını istemiyor musunuz? Biz de bunu yaptık. Sizlerin de tanıdığı Ankara’da 1990’ların 2000’lerin başında saygın bir muhabir arkadaş olan şimdi Türk basınında önemli bir yere olan Cansu Hanım’a bana sorduğu için anlattım. Cansu Hanım’dan önce siz sorsaydınız, size anlatırdım. İki, ne zamandan beri cumhuriyetin kuruluş ilkelerini terörle mücadeleyi, devletle liyakati savunmak, sığınmacı kaçakları vatanlarına yollamayı hedeflemek bir suç oldu? Ne zaman ayıp oldu? Ne zamandan bu yana bir siyasi partinin bir seçimde bir başka partiyi desteklemek için belirli makamları istemişse suç oldu?

-CHP GENÇLİK KOLLARI’NIN BİR GÖNDERİSİNİ ALINTILAMIŞTINIZ VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI DEMİŞTİNİZ… REDDEDİLMİŞTİ CHP TARAFINDAN; O TWEET REDDEDİLMESEYDİ, SİZCE SEÇİM SONUCU FARKLI OLUR MUYDU?

Tabii ben bunu Kemal Bey’e söyledim. Dedim ki ‘seçimi kaybedeceksiniz.’ Kendisi de ‘Kaybedersek kaybedelim’ dedi. Burada, burada. Sizin bulunduğunuz yerde, o tweet reddedildiği için. Sadece o tweet reddedildiği için değil. Kalan dönemde benim Kemal Bey’e söylediğim ‘Bakın, siz alabileceğiniz oyu aldınız. Bundan sonra oy verecek seçmen sizin Cumhurbaşkanlığınızı devralmanız için değil, benim İçişleri Bakanlığını devralmamı görmek için oy verecek’ dedim. Kendisine ‘Onun için bunun üzerinden gidelim’ dedim. Neydi Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci turda? Sloganı vurguladık, sığınmacıları yollayacağız. Şimdi sığınmacıların yollanmasının İmamoğlu’yla, Yavaş’la, sonra olmayacağı ortada. Sığınmacıları Ümit Özdağ yollar. Seçmen bunu böyle düşünüyor.

-GÜNÜ GELDİĞİNDE EKREM İMAMOĞLU VE MANSUR YAVAŞ ADAY OLURSA İKİSİ ARASINDA BİR TERCİH YAPAR MISINIZ? YENİDEN MANSUR YAVAŞ’I MI DESTEKLERSİNİZ?

Gelecek seçimlerin cumhurbaşkanlığı seçimi olup olmayacağını bilmiyoruz. Parlamenter demokrasiye geçiş daha büyük bir seçenek olarak görüyor. Bana gelen bilgiler de bunu gösteriyor. Bunun da hazırlıklarının yapıldığını görüyoruz. Onun için daha seçimin hangi seçim olduğu belli olmadan CHP’nin veya Zafer Partisi’nin Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili tartışmanın bir anlamı yok. Şu aşamada bu arkadaşlar kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.

-NEREDEN BİLGİ ALIYORSUNUZ?

Ben her yerden bilgi alıyorum. Bu bir sır değil. AK Parti içinde de böyle bir çalışma var, CHP içinde de böyle bir yaklaşım var. O zaman parlamenter demokrasiye geçilirse, başbakan adayı Özgür Özel olur. Başkası olmaz. Bu belli olsun, ondan sonra konuşuruz. Çok erken.

-NORMALLEŞME YA DA YUMUŞAMA SÜRECİ İLE BİR İLGİSİ VAR MI?

Ondan bağımsız düşünülemez bence. Ben ona normalleşme olarak bakmıyorum, Erdoğan’ın çok akıllı bir hamlesidir. Toplumsal muhalefetin son derece yükseldiği, sokakların cayır cayır yandığı, köylünün sokağa çıktığı, esnafın sokağa çıktığı, muhasebecilerin sokağa çıktığı bir ortamda, ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği bir ortamda hiçbir şey yokmuş gibi siyaset yapılmaz.

Özetle Erdoğan, CHP’yi normalleşme süreciyle nötralize etmiştir. Tabi bu nötralizasyonda anayasa değişikliği konusunda el sıkışmış olmak ve bundan dolayı tansiyonu yükseltmemek gibi bir başka yaklaşım da olabilir. Onu o görüşmeleri yapanlar bilir, ben bilmiyorum.

-SİZ DERİN DEVLETİN BİR APARATI MISINIZ? TÜRKİYE’DE BİLDİĞİMİZ ANLAMDA BİR DERİN DEVLET VAR MIDIR?

Başlangıçta kontrgerilla diye bir laf vardı. Uzun yıllar konuştuk. Sonra kontrgerillanın yerini JİTEM aldı, kavram olarak. Ve bu 1990’lı yılların hemen başında şimdi profesör olan ve sosyal bilimlerle de ilgilenen bir psikiyatri profesörü bir sohbette söyledi, sonra da bunu yazdı: Çok paniğe kapılmayalım PKK teröründen dolayı. Çünkü bir derin millet var” dedi. Bu kavram basına geçtikten kısa bir süre sonra PKK bu kavramı aldı, derin devlete çevirdi. Yani bu kavramın kökeninde derin devlet yoktur, derin millet vardır. Ben de derin milletin bir ferdiyim.

-PEKİ, TÜRKİYE’DE BİR STRATEJİK AKIL DİYELİM BUNA VAR MIDIR?

Cemal Madanoğlu 27 Mayıs’ı gerçekleştiren nadir sayıdaki generalden birisiydi. Yıllar önce bir sohbet sırasında bana, ‘Ümit, biz hükümete değil devlete itaat ederiz’ dedi. Ben de ‘Paşam, devlet kim?’ deyince, ‘Devlet, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir’ dedi.

-TÜRKİYE’NİN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN OLDUĞU NOKTASINDA MISINIZ?

TSK devletin varlığını korumak için zaman zaman refleks vermiştir veya devlete yönelik tehditleri bertaraf etmiştir. Atatürk’ün vefatından sonra kimin cumhurbaşkanı seçileceği tartışılmıştır. Bunun kararı Birinci Ordu’da alınmıştır. Birinci Ordu’da komutanlar toplanmıştır. Fahrettin Altay Paşa gelir Genelkurmay’a, Genelkurmay’ın ikinci başkanı karşılar, kendisi Mareşal Çakmak’ın yanına gider ve ‘Biz karar aldık, İnönü cumhurbaşkanı olacak’ der. Ertesi gün Ankara’da silahlı kuvvetler yerleşir meclisin etrafına. Zaten seçilmesi gereken kişidir de bir yanlış yapılmasına izin verilmez.

Kaynak: Gerçek Gündem


Hatay’da Orman Yangını


Ehliyetsiz Sürücüden İlginç Savunma


Hazırlıklar Başladı. Bozulmayan Turşu Yapmanın Sırrını Ustalar Açıkladı


Eve Gittikten Sonra mı Öldürüldü?


Narin Cinayetinin İtirafçısı İfadesini Değiştirdi


Ekim Ayında Dikkat Etmesi Gereken 3 Burç! Ellerine Büyük Fırsatlar Geçecek

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version