Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Güç Yüzükleri’nde ikinci perde: Karanlık yükseliyor

Güç Yüzükleri’nde ikinci perde: Karanlık yükseliyor


Can ÖKTEMER


Yılın en çok beklenen yapımlarından biri olan ‘Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’nin ikinci sezonu nihayet seyirciyle buluştu. Serinin ilk sezonu seyirci üzerinde karmaşık duygular bırakmıştı. Özellikle Yüzüklerin Efendisi serisinin esaslı hayranları diziden pek hoşlanmamışlardı. Hatta sosyal medya üzerinde dizi büyük top atışlarına maruz kalmıştı.

Hayranların ortak şikayetleri belliydi; Amazon Tolkien’in yıllarca incelikle kurduğu evrene neredeyse hiçbir sadakat göstermemişti. Bazı seyirciler bu sadakatsizliğin karşılığı olarak diziyi aforoz etmişti. Öte yandan ilk defa Siyah Elf’in dizide yer almasının Tolkien evreniyle ne kadar örtüştüğü de büyük tartışmalara yol açmıştı. Bunun haricinde dizi hikâye anlatımı olarak da ciddi sorunlar taşıyordu. Elfler, cüceler, insanlar ve Hobbitler’in ayrı ayrı öyküleri üzerine kurulmaya çalışılan dizinin ana hikâye ayağı da çok dağınıktı. Senaryoda tempo sorunu vardı. Dizi bu haliyle okyanusta ilerleyip giderek su alan bir gemiye benziyordu.

İlk sezonda ayağı yere basan bir hikâye anlatmak yerine “Waldo Nerede?” oyununu hatırlatırcasına Orta Dünya’da Sauron’un kimin olduğunu bulmaya çalışıyorduk. Her karakterde Sauron veya Gandalf’ın izini arıyorduk. Finale doğru işler biraz anlaşılınca da bunun için mi tüm gizem demek durumunda kalmıştık. Senaristler dikkat dağınıklığı çağında seyirciyi yanlarında tutabilmek için bu türden gizem oyunlarını deneseler de bir türlü açılmayan hikâye, derinleşmeyen karakterle kötü bir sezonu geride bırakmıştı ‘Güç Yüzükleri’. Peki, geçtiğimiz hafta üç bölümü birden yayınlanarak seyirci karşısına çıkan ‘Güç Yüzükleri’nin şimdiye kadar gördüğümüz manzarasında nasıl bir atmosfer var?

İlk sezonda kimin kim olduğunu bulmakla geçiren hem kendisini hem de seyirciyi yoran hikâye akışının bu sezon biraz daha derlenip toparlandığını söylemek mümkün. Yazarlar hikâye anlatmaya ufak ufak başlamışlar. Yeni sezonun ana taşıyıcısı doğrudan Sauron. Dizinin ilk bölümü Sauron’un nasıl Hallbrand’a dönüştüğünü ve yollarının Galadriel’le nasıl karşılaştığı sırrının açıklığa kavuşmasıyla başlıyor. Sonra da ilk sezonda derinleşmeyen hikâyeyi derinleştirmeye çalışıyor. Bir tarafta Sauron’un yükselişi diğer tarafta kendi sorunlarıyla boğuşmaya devam eden Elfler, cücelerin durumu, iktidar mücadelesinin tam ortasına düşmüş insanlar ve Gandalf olup olmadığını hâlâ öğrenemediğimiz ‘gizemli’ büyücünün peşine maceraya atılmış Hobbitler. Senaristler ilk bölümde yavaş bir tempo ve ilgi çekici olmaktan uzak bir üslupla anlattıkları bu hikâye akslarını bu sezon biraz açmaya, derleyip toparlamaya gayret etmiş görünüyorlar. Sauron’un öyküsü ve etrafındaki karanlık gölgenin büyümesi dizinin en büyük taşıyıcısı olacak gibi görünüyor. Cüce diyarı tarafında ise ilk sezondan pek farklı atmosfer yok gibi şimdilik. İlk sezonda pek Elf gibi durmuyorlar eleştirilerine maruz kalan Elfler’in bu yıl biraz daha kendi özleri gibi durduğunu söyleyebiliriz sanki. Bilge gemi yapımı ustası Cirdan, soylu ve heybetli Elf arketipini başarıyla yansıtıyor.

Hobbit, Yabancı, insanlar ve Numenor cephesi ise dizinin en zayıf halkası olmaya devam ediyor. Numenor’daki taht kavgasının aceleye getirilmesi, karakterler arası gerilimin yüzeysel kalması oradaki anlatı potansiyelini güdük bırakmış. Özellikle Numenor’da geçen bölümlerdeki drama zaman zaman yerli dizi atmosferine bürünüyor. Neredeyse Yeşilçam vaziyetleri bile var. Hobbitler ve Yabancı arasındaki derinleşmeyen dostluk da dizinin bir başka defosu olmuş. Hikâye anlatma sırası bu karakterlere geldiğinde temponun bir hayli düşmesi ise yine başka bir zaaf olarak karşımıza çıkıyor. Artık bu Yabancı karakterinin kim olduğu, amacının ne olduğu da ortaya çıksa iyi olur. İşin özü senaristler ilk sezondaki hataları yinelemekten kaçınmaya çalışsalar da yeni sezonda o hatalar sağlıklı bir yolda ilerlemelerine henüz izin vermiyor.

Sauron’un öyküsü giderek kuvvetlenerek ilerleyecek gibi. Elf cephesinde ise Galadriel’in durumu, karakterin değişimi ve Sauron’la ilişkisinin nasıl olacağı dizinin ilerleyen bölümlerinde netleşir sanırım.

Elrond’un rolü bu dönem biraz daha artmış. Dolayısıyla Elrond’un yolu nereye çıkacak göreceğiz. Sauron’un (Annatar) manipülasyonlarına maruz kalan ve her şeyi en son öğrenen muhalefet mebusu gibi ortalarda dolaşan Celebrimbor ise adım adım Orta Dünya’yı karanlığa boğacak tek yüzük dökümünü yapmaya başlamış durumda. Celebrimbor bu noktada dizinin selameti açısından önemli bir yerde duruyor. Senarist hatası olarak karakterin ufak sallantısı tüm yapıyı çökertebilir.

Amazon’un ‘Yüzüklerin Efendisi’ yorumu birçok defoya sahip bu aşikâr. Lakin dizinin görselliği ise bu sezon daha güzel ve detaylı. Dizi boyunca ziyaret ettiğimiz diyarlar Orta Dünya’nın ruhuna uygun bir şekilde tasarlanmış. Özellikle Khazad-dûm’un mimari olarak tasarımı muazzam. İlk sezonda da Numenor aynı şekilde kusursuz bir tasarıma sahipti.

Henüz bitmemiş bir dizinin sezonunu üç bölüm üzerinden okumak güç. Lakin ‘Güç Yüzükleri’ ilk sezonda kötü inşa ettikleri evrenin zorluklarıyla yeni sezonda da karşılaşacak gibi görünüyor. Bir tarafta düşük tempo, sıkıcı diyaloglarla bezenmiş kötü yan hikayeler, diğer tarafta baş döndürücü bir hızla ilerleyen diğer hikâye aksı. Bu denge sorunu dizinin epikleşmesinin ve çarpıcılığının önüne geçiyor maalesef. Üstelik önlerinde daha da büyük bir engel var: Tolkien’in dünyasına sadakat ve her sadakat dışı hamlenin zarara uğrayacağı bir dünya… Tolkien edebiyatı ve dili mezunu kemik hayranlar kare kare denetime girişmiş durumdalar bile.

‘Yüzüklerin Efendisi’, ‘Yıldız Savaşları’ gibi kendi mitolojisini, tarihini yaratmış yapıtların her yeni uyarlaması ciddi tehlikeler ve riskler barındırıyor. Ufak değişimler lego misali tüm yapının parçalanmasına neden olabiliyor. Bu yüzden son yıllarda karşımıza çıkan bu yapımlarda en büyük sorun temel hikâye anlatıcılığından uzak, sıkıcı ve yenilikçi olmayan tavır bana kalırsa. Yaratıcı, dinamik ve yenilikçi bir yorumla karşılaşmıyoruz. Bunda yapımcıların doğrudan müdahalesi, senarist ve yönetmenlerin özgürce kendini ifade edememesinin payı büyük. Böylesine büyük bütçeli yapımlarda öncelik para kazanmak, bunu tartışmak yersiz. Lakin öte tarafta para kazanıldığı kadar estetik bir iddia ortaya konmuyorsa orada mutlaka bir kriz oluyor, bu da günümüz modern epik anlatılarının krizinin derinleşmesine, seyircinin mutsuz olmasına ve yapımların hızla tarihin tozuna bulanmasına yol açıyor… Bakalım ‘Güç Yüzükleri’ bu sınavdan nasıl geçecek?

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version