Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Cebinizde bomba varsa! 

Cebinizde bomba varsa! 


ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

İzlediklerimiz bir ‘007 James Bond’ filmi olsa, “Sanki biraz abartmışlar gibi!” derdik ama ne izlediklerimiz sinema filmi ne de ortada bir abartı var.  Hatta dün yaşanan saldırı o kadar yeni o kadar sofistike ki güvenlik uzmanları durumu tanımlamakta zorlanıyorlar.

Gerçekten de tüm dünya daha önce eşi benzeri görülmemiş ve çok kompleks bir saldırı izledi. Salı günü öğleden sonra 15.30’da Lübnan’da bulunan Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazları aynı anda patladı. Güvenlik kameralarına yansıyan görüntülere göre kullanıcıların cebinde ya da kemerinde olan çağrı cihazları eş zamanlı olarak patlıyor.

Bu saldırılarda aralarında bir çocuk olmak üzere dokuz kişi hayatını kaybederken 3 bine yakın yaralı var. Bazı yaralıların durumu ağır olduğu için ölü sayısı artabilir. Hizbullah saldırıdan İsrail’i sorumlu tutarken, Tel Aviv yönetimi sessiz kalmayı tercih etti. Gerçi İsrail bu tür durumlarda hiçbir saldırıyı üstlenmemesi ile biliniyor.

Peki ama bu saldırı nasıl oldu?

İsrail böyle sofistike ve hazırlığı aylar süren bir saldırıyı nasıl gerçekleştirdi? Hizbullah demode çağrı cihazlarına neden yönelmişti? Bu saldırı korkulan büyük savaşı tetikler mi?

Komplo teorisyenleri binlerce senaryo yazacak ama şu ana kadar bilinenleri özetlersek tablo şöyle; Hizbullah üyeleri bu yılın başında İsrailin hedefi olmamak için cep telefonlarını atıp yerine kamerası ve konuşma özelliği olmayan, takibi daha zor çağrı cihazlarına geçti.

Hizbullah yönetimi,Tayvan üretimi Gold Apollo Co tarafından üretilen AR-924 model çağrı cihazlarından üç bin adet alıp üyelerine dağıttı. Bu cihazlar düne kadar sorunsuz şekilde kullanıldı. Peki ne oldu da bu cihazlar aynı anda patladı?

Öne çıkan teorilerden birisi pillerin ısınıp patlaması.

Dünkü saldırılara dair görüntüleri izleyen askeri ve siber uzmanlar lityum pillerin patlaması yönündeki ihtimali kesinlikle reddediyorlar. Çünkü söz konusu pil patlamadan önce bin 100 dereceye kadar ısınıyor. 

Oysa ki görüntülerdeki hiçbir kullanıcı ısınmış bir çağrı cihazı belirtisi vermiyor. Ayrıca çağrı cihazlarının hepsinin aynı anda ısınıp patlaması da ihtimal dışı.

En güçlü ve neredeyse kesin olan ihtimal ise şöyle; İsrail söz konusu çağrı cihazlarının tedarik zincirine sızıp cihazlara patlayıcı yerleştirdi. Ayrıca mesaj ağını hackleyip merkezi bir mesaj ile tüm cihazları aynı anda patlattı. 

İsrail istihbaratının uzaktan suikastler düzenleme konusunda ciddi bir ünü ve tecrübesi olduğu herkesin malumu. Mesela HAMAS’ın en önemli bombacılarından Yahya Avyaş 1996 yılında bir cep telefonuna yerleştirilen düzeneğin patlatılmasıyla öldürülmüştü. 

İsrail ordusunun binlerce askerden oluşan Birim 8200’ü istihbarat toplamak ve sabotajlar yapmak için sürekli yeni yazılımlar üretiyor. Dahası İsrailli özel şirketlerde casus yazılımlar konusunda dünya çapında bir üne sahip. 

Mesela İsrailli NSO Grup’un ürettiği casus yazılım sayesinde birçok devlet hedef gazeteciler, rakip politikacılar ve aktivistlerin telefonlarına sızdığı ortaya çıktı. Bu yazılımın Türkiye tarafından da alındığı iddia edildi ancak bu konuda ne muhalefet ne de medya konunun üzerine gitme cesareti gösteremedi.

Kısacası İsrail’in siber saldırı ve uzaktan suikast yeteneği tartışmasız. Yine de dünkü saldırı başka bir seviye ve herkesi şok etti.

Peki şimdi ne olacak?

Ancak ABD’nin başkentinde iki nedenle ciddi endişe var.

Birincisi zamanlama. Çünkü ABD seçime gidiyorken yaşanan bu saldırıya bağlı olarak gelişecek gerginlik Beyaz Saray’ı zorda bırakacaktır. ABD’nin çok önem verdiği rehinelerin kurtarılması işini sekteye uğratacaktır. 

İkincisi ise uzun zamandır süren Gazze ateşkes görüşmeleri kesilebilir. 

Kısacası dün yaşanan patlamalar yeni bir dönemin kapısını açtı. Olayı Hizbullah’ın 11 Eylül’ü olarak yorumlayanlar bile var. Dünya artık başka bir yer denebilir. Peki hemen burnumuzun dibinde böyle komplike saldırılar olurken Türk istihbaratı ve devleti hazırlık yapıyor mudur dersiniz?

Erdoğan rejiminin üst düzey bürokratları ve bu dönemin yandaş işadamları kolları sıvamıştır bile.

Fakat bir farkla!

Onların derdi gerekli tedbirleri alıp vatandaşın güvenliğini sağlamak değil. Hedefleri rant devşirmek.

Hatırlanacağı gibi Eski MİT Başkanı Hakan Fidan’ın oğlu Halid Fidan ve bu dönemin önde gelen bazı iş adamları ‘fırsatı’ görüp İsrail’den 3 milyon dolara aldıkları cihazları 50 milyon dolara MİT’e satmışlardı. 

Benzer bir ticareti bu kez daha büyük rakamlara yapabilirler. 

Neden olmasın? Yeter ki İsrail bu teknolojiyi satsın!

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version