Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Fidan bugün Brüksel’e gidiyor: AB, Türkiye ile yeni bir süreç mi başlatmaya çalışıyor?


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün, Brüksel’deki Avrupa Birliği Gayriresmi Dışişleri Bakanları toplantısına katılıyor.

Türkiye 5 yıl sonra gelen bu daveti, AB’nin Ankara ile diyalog arayışı olarak değerlendiriyor.

Türkiye, toplantıya davetten duyduğu memnuniyeti geçen hafta Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’nin yaptığı açıklamayla dile getirdi. Ancak toplantıda resmi kararlar alınması ve Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin derin bir görüş alışverişinin olması beklenmiyor.

Altı ayda bir yapılan AB ülkeleri gayriresmi dışişleri bakanları toplantıları bu sefer, AB ülkelerinin dönem başkanı Macaristan’a tepkisi nedeniyle, Budapeşte yerine Brüksel’de yapılıyor.

AB ülkelerin dışişleri bakanlarının 1974’ten bu yana her altı ayda bir düzenledikleri gayriresmi toplantılara geniş heyetlerle gidilmeyerek, görüşmelerin samimi bir atmosferde geçmesi sağlanıyor.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Ukrayna’ya savaş açmasının ardından Rusya’ya karşı sert tavrın ve ambargoların hafifletilmesini istiyor. Rusya’ya desteğinin yanı sıra Orban’ın “barış misyonu” adı altında Ukrayna, Rusya ve Çin’e son dönemde yaptığı ziyaretler AB’nin tepkisine neden oluyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçen ay, Macaristan’ın boykot edileceğini ve Budapeşte’de gerçekleşecek toplantılara bakanların değil, sadece bürokratların katılacağını açıkladı.

VOA Türkçe’nin konuştuğu Türkiye-AB ilişkileri uzmanları toplantının önemli olduğunu ancak büyük beklentiler içine girilmemesi gerektiğini, diyaloğun ve işbirliğinin devamının ise önem taşıdığını ifade ediyor.

“Bakalım devamı gelecek mi?”

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen, 5 yıl sonra Türkiye’ye gelen bu davetin sadece bu toplantıyla kalmaması gerektiği görüşünde. VOA Türkçe’ye konuşan Ülgen, “Bu bir ilk adım ama bakalım devamı gelecek mi?” diye soruyor.

Toplantının gündeminde Türkiye’nin AB üyelik sürecine dair çok derinlikli bir görüş alışverişinin olmayacağına dikkat çeken Ülgen, Rusya-Ukrayna savaşı, Gazze’deki durum, Suriye ve mülteci konuları gibi iki tarafında gündeminde olan uluslararası konuların masada olacağını kaydediyor.

Düşünce kuruluşu EDAM’ın direktörü, görüşmelerde Türk vatandaşlarının son yıllarda daha yoğun yaşadığı AB ülkelerine vize alma sorununu da Ankara’nın gündeme getireceğini tahmin ediyor.

“AB’nin Türkiye’ye yaklaşımı aday ülkeden stratejik ortaklığa evriliyor”

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Genel Sekreteri Çiğdem Nas da, Fidan’ın toplantıya çağrılmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor ve AB’nin Türkiye ile yeni bir ilişkinin imkanlarını aradığını ifade ediyor.

Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Nas VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, AB’nin Türkiye’ye yaklaşımının aday ülkeden stratejik ortaklığa doğru evrildiğine dikkat çekerek, şunları dile getiriyor:

“AB’nin son dönemde, özellikle bölgesel aktörlerle böyle ortaklıklar oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Türkiye bir yandan Kopenhag kriterleri üzerinden siyasi olarak eleştiriliyor ama diğer yandan da bölgesel olarak önemli bir aktör, AB komşu ülkesi ve AB’nin stratejik çıkarları açısından önemli bir ülke olarak görülüyor. Göç ve mülteci konusu gibi önemli konular bunun içine giriyor. Güvenlik işbirliği, terörle mücadele, enerji gibi stratejik fayda gördüğü konularda AB, Türkiye ile angaje olmak ve işbirliği yapma ihtiyacı duyuyor.”

“Büyük beklentiler içine girilmemeli”

Brüksel Özgür Üniversitesi Öğretim Üyesi Demir Murat Seyrek de davetin önemli olduğunu ancak büyük beklentiler içine girilmemesi gerektiğini söylüyor.

Seyrek, dünyadaki gelişmelerin AB’nin bazı konuları Türkiye ile koordine etmek zorunda kıldığını belirterek, “Bu toplantı, diyaloğun devam etmesi ve gerginliğin yerini diplomasinin alması anlamında önemli çünkü Türkiye ve AB elbette birbirleri için çok önemli. Bunu yadsıyacak durumda oldukları zaman veya bu tür politikalar geliştirdikleri zaman hem Türkiye’nin hem AB’nin kaybettiğini görüyoruz” diyor.

Seyrek ayrıca, Türkiye’de bu yılki yerel seçim sonrası demokrasi anlamında AB için “kaybedilmiş bir ülke değil, geri dönebilir bir ülke” algısının oluştuğunu ifade ediyor.

Türkiye’de bu yıl 31 Mart’ta yapılan yerel seçim sonuçları iktidardaki AK Parti için (yüzde 35) yenilgi oluşturmuştu. Ana muhalefetteki CHP, yüzde 37 oy desteğiyle birinci parti konumuna yükselmiş ve birçok büyükşehirde belediyeleri kazanmıştı.

“Türkiye ile AB arasında tamamlayıcı işbirliği kulvarlarının açılması lazım”

Türkiye’nin Avrupa’nın parçası olma çabası, 31 Temmuz 1959’da Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) yapılan ortaklık başvurusu ile başladı.

1999’da AB üyeleri tarafından Türkiye aday ülke olarak resmen kabul edildi. AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından ise 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerine geçildi. Müzakere süreci oldukça yavaş işledi, katılım sürecini tamamlamak için gerekli olan 35 fasıldan sadece 16’sı açıldı.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında, Türkiye AB’yi yeteri kadar dayanışma ve destek göstermemekle eleştirdi. 3 Aralık 2016 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Dönem Başkanlığı Sonuçları’nda “mevcut koşullar altında yeni fasılların müzakereye açılmasının düşünülmediği” belirtildi.

2016’dan bu yana inişli-çıkışlı bir seyir izleyen Türkiye-AB ilişkilerinde, 2021’den bu yana ise üst düzey görüşmelerin sayısının arttığı görülüyor.

EDAM Direktörü Sinan Ülgen, toplumda AB üyeliğine yönelik beklentinin düşük olmasına karşın, üyeliğe desteğin hala yüksek olduğunu belirtiyor ve “Türkiye ile AB arasında tamamlayıcı işbirliği kulvarlarının açılması lazım. Bunların zaten neler olduğu belli, başta Gümrük Birliği’nde revizyon, bunların aktive edilmesi gerekiyor” tavsiyesi yapıyor.

Türkiye, 1996’da yürürlüğe giren AB ile arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması’nın, uluslararası ticaretteki gelişmelerin gerisinde kaldığı için uzun süredir güncellenmesini istiyor. Ancak bu konuda Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın vetosuyla karşılaşıyor.

Gümrük Birliği’nin tamamlanması ile beraber, Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri, miktar kısıtlamaları ve eş etkili tedbirler kaldırılmış, Türkiye üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi uygulamaya başlamıştı.

2018 yılında AB, Türkiye’nin birlik değerlerinden uzaklaştığı yönündeki açıklamasında Gümrük Birliği Anlaşması’nın da güncellenmeyeceğini duyurmuştu.

“Türkiye’de bir şeyler değişmediği sürece bir ülkenin dönem başkanlığından bir şey ummak mümkün değil”

Demir Murat Seyrek Türkiye-AB ilişkilerinin değişeceğine dair büyük bir sinyal görülmediği görüşünde. Seyrek, müzakerelerden yeniden bahsedilmesi için demokraside, hukukun üstünlüğünde ve temel hak özgürlüklerde Türkiye’den adımlar gelmedikçe, değişimin zor olduğunu vurguluyor.

Avrupa Komisyonu’nun 2023 Türkiye raporunda, Türkiye’nin AB dış politika kararlarına uyumunun yüzde 10’a kadar indiğinin görüldüğüne dikkat çeken Seyrek, “Acaba bu toplantılarla, bu görüşmelerle daha uyumlu bir hale gelecek mi, ona da bakmamız gerekiyor” diyor.

Her ne kadar toplantı Budapeşte yerine Brüksel’de yapılıyor olsa da, 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını üstlenen Macaristan’la Türkiye arasındaki iyi ilişkiler de bu davetin nedenleri arasında görülüyor.

İKV Genel Sekreteri Çiğdem Nas, Macaristan’ın dönem başkanlığını üstlenmesinin davette mutlaka etkisi olduğu görüşünü paylaşıyor.

Brüksel Özgür Üniversitesi’nden Demir Murat Seyrek ise, dönem başkanlıklarının etkisinin kısıtlı olduğunu, AB içinde belli oranda izole olmuş ve çokça eleştirilen Macaristan’ın bunu yapmasının daha da zor olduğunu ifade ediyor.

Seyrek, “Türkiye’de bir şeyler değişmediği sürece bir ülkenin dönem başkanlığından bir şey ummak mümkün değil” görüşünü paylaşıyor.

Türkiye, resmi kararların alınmayacağı bugünkü toplantıya AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell tarafından davet edildi.

Exit mobile version