Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Bu devlet, yetiştirme yurtlarında büyüyen bin kişiyi memur yapmaktan aciz mi?

Bu devlet, yetiştirme yurtlarında büyüyen bin kişiyi memur yapmaktan aciz mi?


Satı Gür (44), Selçuk Kuzucu (24) ve Asya Tairov (35)… Üçü de bir dönem devlet yetiştirme yurtlarında kalmış, orada büyümüşler. Anne babaları olmadığı ya da kendilerine bakamadığı için.

Şimdi tek bir istekleri var devletten; devlet memuru olmak.

Çünkü mevzuata göre devlet korumasında büyüyen bu insanlar öncelikli olarak devlet memuru olabiliyor.

2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun Ek. 1. maddesine yetiştirme yurtlarında büyüyen bir insanın, yani yurt çocuğunun devlet memuru olabilmesi için üç şart geçerli:

-Çocuk hakkında koruma veya bakım tedbiri kararı alınmış olması.

-Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sosyal hizmet modellerinden (eğitim, sağlık, danışmanlık) en az iki yıl süre ile yararlanması ve reşit olduğu tarih itibariyle de bu hizmetlerden yararlanmaya devam etmesi.

-18 yaşının dolduğu ve koruma kararının sona erdiği tarihten itibaren beş yıl içinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurarak hak sahibi olduğunun tespitini yaptırması.

Burada anahtar kelime ‘devlet koruması’. Öyle devlet bu çocukları korumak zorunda.

Ancak bazı çocukların, ‘devlet koruma kararı ve nakdi yardım’ı kendilerine sorulmadan ve tebliğ edilmeden kaldırılmış. Bu nedenle de idari dava açarak bu hakkı kazanmaya çalışıyorlar.

Mesela Ankara İdare Mahkemesi, 4 yıl yetiştirme yurdunda kalan Satı Gür’e oy çokluğuyla devlet memuru olma yolunu açmış ve Gür, 27 Kasım 2023’te Tokat Devlet Hastanesi’nde temizlik görevlisi olarak işe başlamış. Fakat Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı karşı dava açmış.

Ankara İstinaf Mahkemesi de, 18 yaşına kadar Çocuk Esirgeme’de kalmadığı için Satı Gür’ün memur olma hakkını iptal etmiş. Nasıl olabiliyor bu?

Satı Gür tek örnek değil.

Kocaeli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne atanan Asya Tairov ve Zonguldak Sağlık Bakanlığı’na atanan Selçuk Kuzucu için de aynı durum sözkonusu.

Ancak mahkemeler arasında bir çifte standart var. Davası İzmir’de görülen ‘yurt çocukları’ memur olma hakkını kazanırken, Ankara ve İstanbul İstinaf mahkemelerinden genelde red kararı çıkıyor.

Mahkemeler arasındaki bu farklı kararlar normal mi?

Zaten hayata zor şartlarda başlayan ‘yurt çocukları’ haklarını nerede arayacak?

“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINI BEKLİYORUZ”

Asya Tairov, haklı olarak “Adalet bölgeye göre, şehre göre değişiyor mu?” diye soruyor. Biri engelli olmak üzere üç çocuk sahibi olan Satı Gür ise “İlk defa kendi ayaklarım üzerinde durmuş, çalışmaya başlamıştım. İşten çıkardıklarında çok üzüldüm. Baştan yok deseler neyse, ama işe başlatıp çıkarmaları çok zorumuza gidiyor. Çaresizce Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekliyoruz. Lütfen sesimizi duyurun. Bizim sesimiz olursanız, kimsesizlerin sesi olursunuz.” diyor.

Şimdi size devlet memuru olma hayalleri yıkılan ‘yetim’ ve ‘öksüz’lerin yaşadıklarını verdiklerini kendi ifadeleriyle aktarayım. Hangi zorluklardan, acı dolu hayatlardan geldiklerini siz de görün.

Satı Gür (Ev hanımı, 43):

“Babam ben iki yaşındayken vefat etmiş. Annem de yengemin şiddetlerine dayanamayıp başka bir evlilik yapıyor. Ablamla beni bırakıp gitmiş yani. 7 yaşına kadar babaanne ve amcalarla kaldık. Sonra amcam bizi Tokat’tan alıp Zonguldak Çocuk Esirgeme yurduna veriyor. 1988-1992 yılları arasında orada kaldık. Önce çocuk esirgeme kurumdaydık, ilkokul bitince kız yetiştirme yurduna yolladılar.

Ablam, ilkokulda öğretmeni tarafından tacize uğradı ve yurdun yetkilileri bu olay duyulmasın diye amcamı arıyorlar ve ‘Kızlarınız durmuyor, gelin alın’ diyorlar. Amcam da kızların başına bir şey gelmeden yerlerine yerleştirelim mantığıyla beni 14 yaşındayken, ablamı da 16 yaşında evlendirdi.

Aralık 1996’da resmi nikah yapıldığında ben kızıma hamileydim. Gittik bir yere imza attık, ne olduğunu da bilmiyorum. Çocuktuk. Sonra kızım doğdu. İki aylıkken menenjit geçirdi, 28 yıldır yatağa bağımlı halde. Kızıma engelli parası ve evde bakım parası veriyorlar ama kıt kanaat geçiniyoruz. Ben bu yaşıma kadar çalışmamıştım. Yurtta kalan çocukların devlet memur olma hakkının olduğunu öğrenince çalışmak istedim. Zaten üç yıl önce eşimden de ayrıldım. İki oğlum da var. 

Böyle bir kanun olduğunu 2020’de öğrendim. Bir akrabam çocuk esirgeme kurumlarında en az iki yıl kalanların mahkeme yoluyla işe başladığını söyledi. 2020’de davayı açtım. Eylül 2023’te Tokat Devlet Hastanesi’nde hizmetli memur olarak göreve başladım. Ancak dört ay çalışabildim. Kurum İstinaf’a gitti. Ankara İstinaf Mahkemesi birçok kişiye olduğu gibi bana da red verdi ve beni işten çıkardılar. Gerekçe olarak “Çocuk Esirgeme Kurumu’nda 18 yaşına kadar fiilen kalmamıştır.” diyor.

Ben zaten kızımın engelli parası ve evde bakım maaşıyla geçiniyordum. İşe başlayınca evde bakım parasını kesitler. İki aydır yeniden almaya başladım ama o arada çok zorlandım. İşten çıkarılınca acayip mağdur oldum, iki ay ne yapacağımı bilemedim. İşimden memnundum. Ben görev olarak morgda çalışıyordum. Sabah imamların masalarını temizliyordum, çöpleri topluyordum, cenaze çıkan dolapları temizliyordum, paspas yapıyordum. Akşam da kirlileri çamaşırhaneye götürüyordum.

İşe ilk başladığımda 23 bin TL alıyordum, daha sonra 33 bin TL yaptılar. Benim gibi kıt kanaat geçinen biri için iyi bir gelirdi. Yokluktan geldik zaten, parayı korkarak harcıyorduk. İki evlenecek oğlumuz var diye. Dört ay çalıştım, kendime bir çöp bile almadım, çocuklarım için çabaladım ama olmadı.”

“NEDEN BİZE BÖYLE BİR ACIMASIZLIK YAPILDI, ADALET BİZE SAHİP ÇIKMADI”

(Asya Tairov, 35): 

“Aslen Kazakistanlı’yım. 19 Ağustos 1989 Cimkent doğumlu Ahıska Türklerindenim. Babam ben daha anne karnındayken trafik kazasında vefat etmiş. Annem Kazakistan’da tanıştığı tır şoförlüğü yapan bir Türk ile evlendi (gayri resmi).

Ben daha 6 yaşındayken 1996 senesinde Türkiye’ye Kocaeli Derince’ye geldik. 1999’da 17 Ağustos depremi ile birlikte evimiz yıkıldı. Ben ve annem göçük altında kaldık. Annem vefat etti. Üvey babamın tarafları bir-iki ay baktı. Sonra Çadırkent’te tanıştığım eşi jandarma olan bir kadın, hayat hikayemi dinleyince beni apar topar İstanbul Yakacık Çocuk Esirgeme Kuruma yerleştirdiler.

Orada iki yıl kaldıktan sonra annemin mezarı Kocaeli’de olduğu için oradaki yuvaya naklimi istedim. Beni Kocaeli Gölcük’teki Saraylı Çocuk Köyü’ne yerleştirdiler. Orada 5,5 sene kaldım.

18 yaşıma 8 ay kala Kazakistan’daki ailem ortaya çıktı. Beni almak istediler. Ben de oradaki çalışanlar ‘Siz memur olamayacaksınız’ dediği için kaçışı orada buldum. Ama gittiğimde hayal kırıklığına uğradım. Annemin ailesi çok fakir yaşıyormuş. Bana bakamadılar. Eğitimimi yatılı okulda tamamladım. Ama hiç orada kalmak istemedim. Kimseye de ulaşamadım. Hep dil problemi yaşadım. Maalesef büyük bir hüsrana uğradım. Keşke araştırılıp gönderilseydim.

O sene içinde Ankara Üniversitesi’ni burslu kazanıp Türkiye’ye geri geldim. Ahıska Türklerinden olduğum için vatandaşlık için başvuru yaptım. 5 buçuk yıl sonra vatandaşlığımı aldım. Sonra yurttan bir arkadaşım dava yolu ile memurluk hakkından bahsetti. Ben de önce kaldığım kuruma gittim. Diğer arkadaşlarım gibi bana da 18 yaşını yurtta doldurmadığım için memur olamayacağımı söylediler. Bunun üzerine dava açtım. Kocaeli 1. İdare Mahkemesini kazandım.

Atamam Kocaeli İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne oldu. 3 ay çalıştıktan sonra maalesef İstanbul 10. İdare İstinaf Mahkemesinin vermiş olduğu ret kararla işimden oldum. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Ben aynı zamanda evli, iki küçük çocuk annesiyim. Eşim ekonomik nedenler yüzünden Kazakistan’da çalışıyor. İlk defa ayaklarımın üstünde durup çocuklarıma yetebilecektim. Adalet bize sahip çıkmadı.

İstinaf Mahkemesi de koruma kararım olmasına rağmen bana yurtta 18 yaşıma kadar fiilen kalmadığım için ret verdi. Madem öyle neden İzmir Bölge Mahkemesi 1,5 sene yurtta kalıp ayrılan kardeşlerimizin davasını onuyor. Sadece İzmir de değil. Muğla, Adana, Denizli… Bizim tek suçumuz oradaki şehirlerdeki bir yurtta kalmamak mı? Adalet bölgeye göre değişiyor mu? Neden bize böyle acımasızlık yapıldı. 7,5 yıl kalmışım. Hakim bana kalkıp ‘Bir süre kalmış’ diyor. Şaka gibi.”

“ABLAM DAVAYI KAZANDI, BEN KAZANAMADIM, OYSA ŞARTLARIMIZ AYNI”

Selçuk Kuzucu (tekstil fabrikasında ayakçı, 24):  

Ben ve ablam 2005 yılında Denizli’deki çocuk yurduna verildik. Ben 6, ablam da 8 yaşındaydı. Denizli’de 4 yıl kaldım. Sonra annemiz bizi nakdi yardım ve koruma kararı devam etme şartıyla yurttan aldı. Sonra annem evlendi. Eşi ‘ya çocukların ya ben’ dediği için, ben 15 yaşına kadar görmediğim babamın yanına Zonguldak’a gönderildim. Ablam da evlendi.

Maalesef babamın yanında kalamadım, beni dilendirmeye çalıştılar, kolumu kırdılar, en son sokağa attılar. Sokakta kalınca halamın yanına gittim, halam beni karakola götürdü, karakol 15,5 yaşında yurda geri teslim etti. Çaycuma Çocuk Evleri Sitesi’nde kalmaya başladım ama yurt bu sefer bana ‘Sen buraya memur olmak için geldin’ diye baskı uygulamaya çalıştı. Orada 3-4 ay kalabildim.

Çaycuma Çocuk Evleri Sitesi Müdürü ‘Seni babana teslim edeceğiz, senin memur olmana izin vermeyeceğim’ dedi. Yurt kanununda şöyle bir madde vardır; çocuk 13 yaşına girmişse onun rızası olmadan ailesine teslim edemezsin, aile istese bile. Çaycuma Kaymakamlığına başvurdum. Aileme teslim edilmek istemediğimi söyledim. Kaymakamlık yurdu aradı, müdür ‘Yok öyle bir şey, biz zorla kimseyi teslim etmiyoruz. Çocuğu yurda gönderin’ dedi.

Yurda geri döndüğümde elimden telefonu aldılar. Beni bir odaya kilitlediler. Sadece tuvalete gitmeme izin verdiler, o da güvenlikle birlikte. Güvenliği kapıma diktiler. Ben gidip de Kaymakamlığa şikayet etmeyeyim diye. Bu çocuk dışarı çıkarsa işine son veririz diye güvenliği tehdit ettiler.

Ertesi gün hizmetliler kıyafetlerimi topluyor. Ben de o sırada babamın yanına gitmek istemiyorum, tekrar sokaklara düşmek istemiyorum diye ağlıyorum. Müdür geldi, elime bir kağıt verdi, ‘Bunu imzala’ dedi. İmzalamak istemediğimi söyledim. Benim yerime orada çalışan bir kadına imzalattırdılar. 2017 yılında oldu bu olay. Babamı da zaten bir gün önceden aramışlar, ‘Size nakdi yardım bağlayalım, çocuğunuzu alın’ diye. Babam da ‘Para verecekseniz alırım’ demiş. Zorla beni babama teslim ettiler.

Devlet memurluğu için 2021 yılının sonunda Zonguldak İdare Mahkemesi’nde dava açtım. Davayı kazandım. Zonguldak Sağlık Bakanlığı’na atandım ama göreve başlamadan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Daire Mahkemesi (İstinaf) bana red verdi. Dosyamı doğru dürüst incelemeden 19 günde red! Kopyala-yapıştır yapıyorlar çünkü.

Ben Zonguldak Çaycuma Çocuk Eğitim Sitesi’nde kaldım. Ablam Denizli’deki yurtta kaldı. Zonguldak bölgesi Ankara’ya, Denizli İzmir’e bağlı oluyor. İzmir İstinaf Mahkemesi yurt çocuklarının devlet memuru olma hakkını onaylıyor ama Ankara İstinaf Mahkemesi onaylamıyor. Ablamla benim yurda girişimiz çıkışımız, her şeyimiz aynı. Ablam 15 yaşında çıktı yurttan. Denizli’de açtı davasını. Mahkemesi İzmir’de görüldü ve İstinaf’ı kazandı. Şu an tercih bekliyor.

Ablam niye kazandı? Çünkü 2014’te ‘devlet koruma kararı ve nakdi yardım parası’ kesilince ikimizin de haberi yoktu. Bize bu kararlar tebliğ edilmediği için davayı İzmir İstinaf’ta kardeşim kazandı. Ben Ankara İstinaf’ta kaybettim. Üstelik ben reşit oluncaya kadar devletin danışmanlık, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlandım, buna rağmen kaybediyorum. Normalde kanuna göre reşit oluncaya kadar sosyal hizmet modellerinden de  faydalanman gerekiyor. Ablam eğitim, sağlık, danışmanlık gibi hiçbir şeyden faydalanmamasına rağmen davayı kazandı.

Ankara İstinaf bana diyor ki, “Selçuk Kuzucu bütün sosyal hizmet modellerinden yararlanmıştır. En az 2 yıl yurtta kalma şartını da sağlıyor. Ama bu haktan yararlanabilmesi için ya nakdi yardım yapılması gerekiyor ya da sosyal hizmet modellerinden birinden faydalanması gerekiyor. Ben yararlanmışım zaten, idare mahkemesi bana hak vermiş. Koruma kararı kaldırılırken bize sorulmamış. İzmir ablamı haklı buluyor, Ankara beni haksız buluyor. Çifte standart.

Ankara İstinaf Mahkemesi’nde davayı kazanan bir yurt çocuğu var. Onun yurda girişi çıkışı bile yok. Sadece 13-14 yaşlarında bir yakını ölüyor, devlet buna koruma kararı veriyor. Karar 7 ay sonra kaldırılıyor. Ama sosyal hizmetler ona da tebliğ etmediği için davayı kazandı.

Yargılamanın yenilenmesini için tekrar başvuru yaptık. Çocuk Mahkemesi hakkımda ‘2014’ te koruma kararı kaldırılmış olsa dahi bu karar çocuğa tebliğ edilmediği için koruma kararı devam etmiştir’ diye karar verdi.

Şu an Denizli’de Gökhan Tekstil fabrikasında getir-götür işleri yapıyorum. Ne söylerlerse onu yapıyorum yani, meydancılık, ayakçılık deniyor. 2 bin TL’ye bir ev tuttum, 5 aydır burada kalıyorum ama kömürlükte yattığım günler oldu, babamın evinde bir parça ekmeğe muhtaç hale geldim, köpek bağlasan durmayacak yerlerde kaldım. İki kere intiharın eşiğinden döndüm. Derdimizi anlatmak için Show Haber, Fox Haber gibi kanallara gittik ama hiçbiri bizi kabul etmedi.”

Evet yetiştirme yurtlarında, devlet korumasında büyüyen bu insanlar -muhatap Aile Bakanlığı olduğu için büyük ihtimal- seslerini duyuramıyor?

Oysa Satı Gür, Selçuk Kuzucu, Asya Tairov, Gökhan Güzel gibi mağdur edilen bin civarında insandan bahsediliyor.

Bu insanlar zor durumda. Memuriyet hakkı için açılan davalar gün geçtikçe çoğalıyor.

Ama öte yandan iktidarın Danıştay’dan karar çıkarttığını ve başvuru şartlarını kısıtlandığını söylüyorlar.

Ve tabi bunun da kasıtlı yapıldığına inanıyorlar.

Yeni düzenlemeye göre 18 yaşını dolduran ve koruma kararı sona eren çocuğun 5 yıl içinde Aile Bakanlığı’na başvurması gerekiyor. Yoksa memur olma hakkından yararlanamayacak.

Ya bu düzenleme yapılmadan önceki dosyalar? Sayıları bini bulan bu insanlar ne yapacak?

Devlet korumasında, yetiştirme yurtlarında büyümüş bin kişiyi istihdam etmekten, memuriyete kabulden aciz mi bu devlet?

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version