Türkiye, 15 Temmuz sonrasında demokrasiden hukuka, ahlaktan ekonomik iflasa, güvenlikten toplumsal çöküşe kadar her alanda yıkıma uğradı. Ülkede yaşanan adli ve sosyal olaylar bu yıkımın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Neredeyse her sokak başını tutmuş mafya, cinnet geçirip birbirini öldüren insanlar, siyaset ve bürokrasinin çürümüşlüğü, muhalefetin sessizliği ile birleşince kapkaranlık bir tablo ortaya çıkıyor.
MUHALEFET YAPILANLARA GÖZLERİNİ KAPADI
Bu tablonun oluşmasında en büyük rolü ise 15 Temmuz sonrası Gülen Hareketi’ne yönelik bitmek bilmez bir nefretle saldıran iktidar ve bu saldırıya gözlerini kapatan muhalefet oynadı. Yaptıkları bu nefret operasyonlarıyla sadece yüzbinlerce insanı sosyal bir yıkıma sürüklemediler, aynı zamanda bir ülkenin tüm kurumlarını ve sosyal yapısını da yıktılar.
YÜZBİNLERCE İNSAN BİR GECEDE NEFRET OBJESİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Bold’da yer alan habere göre, bu nefret dalgasının öncüleri çok önceden başlasa da asıl operasyon 15 Temmuz sonrası başladı. Neresinden tutarsan tut tel tel dökülen bu operasyonun asıl zayıf karnı, 2016 yılından sonra ortaya çıkan rakamlardı. Sağlıklı beyne sahip bir bireyin 15 Temmuz’la ilişkilendirmekten kaçınacağı yüzbinlerce insan, bir gecede toplum nezdinde nefret objesine dönüştürüldü, açlığa, sefalete terk edildi; hapislerde, hücrelerde işkenceye maruz kaldı.
2 MİLYON 217 BİN KİŞİ HAKKINDA TERÖR SORUŞTURMASI BAŞLATILDI
15 Temmuz’un hemen ardından tarihte görülmemiş bir cadı avı başladı. 2 milyon 217 bin kişi hakkında terör soruşturması açıldı. 60 milyon yetişkinin yaşadığı bir ülkede devlet, neredeyse her 30 kişiden birinin terör şüphelisi olduğunu düşünerek 705 bin 172 kişi hakkında adli işlem yaptı. Toplam gözaltı sayısı ise inanılmazdı; sadece eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2022 yılı Temmuz ayındaki açıklamasında, “135 bin 916 F… operasyonu ile 312 bin 121 gözaltı yapıldığını” söylemişti. Bu sayının bugün açık kaynaklar ve İçişleri Bakanlığının verilerine göre güncellenmiş hali 347 bin 600 olarak biliniyor. Bu sayının dışında savcılığa çağrılmak suretiyle ve basına yansımayan operasyonlarla gözaltına alınanlar ise tespit edilemiyor. Bu soruşturmalar süresince verilen mahkumiyet sayısı 125 bin 456 olarak açıklandı ve hala binlerce dava mahkemelerde devam ediyor.
YÜZBİNLERCE İNSAN KHK’LARLA İŞİNİ KAYBETTİ
İnsanlar özgürlüklerinin yanında işlerini de kaybettiler. Kamu sektöründe çalışan birçok insan, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevlerinden ihraç edildi. Bu ihraçlar, bireylerin sadece işlerini kaybetmelerine değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik anlamda ciddi sıkıntılar yaşamalarına neden oldu. KHK ile atılan memur sayısı 134 bin 258 kişi olarak biliniyor fakat bakanlık ve kurumların Resmi Gazete’de yayınlanmadan attığı on binlerce insan var.
İNSANLAR AİLELERİYLE AÇLIĞA MAHKUM EDİLDİ
Özel şirketlerde ve kurumlardan atılanların durumu ise daha vahim. Kapatılan 1,034 okul ve 15 üniversiteden yüz binlerce insan işsiz kaldı. O da yetmedi, yüz binlerce öğretmen, doktor ve mühendisin diplomaları askıya alındı. Yine iktidar baskısıyla özel şirketlerden binlerce insan atıldı ve aileleriyle birlikte açlığa mahkum edildi.
İktidarın nefreti, insanları işlerinden ve özgürlüklerinden haksız yere alıkoymakla yetinmedi. Hem gözaltı süreçlerinde hem de hapishanelerde binlerce insan hak ihlaline uğradı, işkence gördü. Sadece cezaevlerinde insan hakları derneklerinin tespit ettiği 10 bin 3 hak ihlali gerçekleşti.
HUKUKSUZLUKLARDAN ÇOCUKLAR VE BEBEKLER DE NASİBİNİ ALDI
Bu nefret öyle bir hale geldi ki 321 hamile kadın hukuksuz bir şekilde cezaevine gönderildi. Yine binlerce kadın çocukları ve bebekleriyle içeri girerken birçok anne de emzikli çocuklarını bırakıp hapse girdi. Sürek avı bunlarla da bitmedi, insanlar kaçırılıp işkence edildi veya yok edildi. Binlerce insanın mal varlığına el konuldu ve milyar dolarlık şirketler AKP yandaşları tarafından yağmalandı.
TECRİDE MARUZ KALAN ÇOK SAYIDA KİŞİ İNTİHAR ETTİ
Yine birçok insan toplum içinde büyük bir damgalanma ile karşı karşıya kaldı. Medyada ve kamuoyunda “terörist” olarak nitelendirilmeleri, bu kişilerin sosyal hayatlarını ciddi şekilde etkiledi. Birçok aile, sosyal çevrelerinden dışlandı ve yalnızlaştı. Birçok çocuk ve yetişkin bu baskıyı kaldıramayıp intihar ederken bazıları da amansız hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Yine sosyal tecride maruz kalan insanlar, ailelerini geçindirmek adına ehil olmadıkları işlerde hayatını kaybetti. Brüksel merkezli insan hakları derneği OTHERS’ın topladığı bilgilere göre 1,229 insan çeşitli sebeplerle bu süreçte hayatını kaybetti.
TÜRKİYE’DEN ÇIKMAK İSTEYENLER MERİÇ’TE HAYATINI KAYBETTİ
Artan baskılar ve güvenlik endişeleri nedeniyle binlerce insan yurtdışına göç etmek zorunda kaldı. Bu göç süreci, hem göç edenler hem de geride kalan aile bireyleri için ciddi travmalara yol açarken birçok insan ya Ege’de ya da Meriç’te hayatını yitirdi.
Bu felaketten nasibini alan bir diğer kesim ise medyaydı. İçinde haber ajansları, televizyonlar, radyolar, gazeteler ve dergilerin olduğu 120 medya kuruluşu KHK ile kapatıldı. Yüzlerce gazeteci tutuklanarak hapse atıldı ya da ülkeden çıkmak zorunda kaldı.
ÇÜRÜME ARTIK SAKLANACAK GİBİ DEĞİL
AKP iktidarı ve Erdoğan’ın hem özel kuruluşlarda hem de devlet kurumlarında çalışan insanlara olan öfkesi, sadece damgaladıkları insanlara zarar vermedi, aynı zamanda günden güne çürüyen devlet ve toplumun yıkımına da neden oldu. 10 yıldır süren bu çürümeyi, ellerindeki devlet ve basın yoluyla ‘F…’ propagandasıyla saklasalar da, artık ne koku ne de çürüme saklanacak gibi değil. Haksız şekilde toplumun bir kesiminin şeytanlaştırılıp yok edilmesi, bir ülkenin de geleceğini yok etti. Belki de hedefleri buydu, kim bilir?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***