Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye’de yargı hakkını arayanları vazgeçirmek için misilleme mi yapıyor?


Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD) “Dezavantajlı Grupların Adalete Erişiminin Güçlendirilmesi” başlığıyla 2021-2024 yılları arasında yürüttüğü bir proje kapsamında Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır ve Mardin’de çalışmalar yürüttü. Çalışmalar sırasına insanların hak arama konusunda çekingen davrandıkları belirlendi.

Bunun üzerine ESHİD, Zan Sosyal Siyasi Ekonomik Araştırmalar Vakfı, Adil Yargılanma Hakkına Erişim Derneği, Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve Lezbiyen Gay Biseksüel Trans İnterseks Dayanışma Derneği, Kadın Özgürlük ve Eşitlik Derneği ve Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, “Hak Arama Özgürlüğünün Güçlendirilmesi” adıyla bir kampanya düzenledi.

Kampanya Diyarbakır’da düzenlenen bir basın toplantısıyla başlatıldı. Toplantıda ESHİD’in iki yılda bir tekrarlanan “Türkiye’de Ayrımcılık Algısı Araştırmaları”nın bazı verileri paylaşıldı.

En son 2022 yılında yapılan araştırmadan paylaşılan sonuçlar şu şekilde:

Uğradıkları ihlalleri adli veya diğer ulusal mekanizmalara taşıyanların oranı 2018 araştırmasında yüzde 7; 2020 araştırmasında yüzde 7,9, 2022 araştırmasında ise yüzde 6,2’dir. Yine araştırma sonuçlarına göre ‘Uğradığınız haksız muamele ve ayrımcılık sonrasında ne yaptınız?’ sorusu karşısında katılımcıların yüzde 73,3’ü hiçbir girişimde bulunmadığını belirtmiştir. Ombudsmanlık ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi ulusal mekanizmalara başvurduğu belirtilen katılımcıların sayısı ise sadece yüzde 1,2’dir.”

Araştırma sonuçlarından yola çıkan altı STK tarafından başlatılan kampanyanın gerekçeleri ise şöyle açıklandı:

– “Hak bilincinin geliştirilmesi, hak ihlallerine maruz kalanların hak arama konusundaki tutumlarının değiştirilmesi, hukuki ve anayasal hakların ve garantilerin geliştirilmesi ve ayrımsız herkes için adalete erişimde eşitliğin sağlanması,

– Yasalardaki mevcut koruma güvencelerinin dezavantajlı gruplar bakımından gözden geçirilerek sorun alanlarında gerekli hukuki ve politika değişiklerinin yapılması,

– Dezavantajlı gruplar içinde hak farkındalığını arttırmaya ve hak arama mekanizmalarına başvuru yapma konularına odaklı özel programlar uygulanması,

– Hukuki usullerde kültürel ve dil bariyerlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik değişiklerin yapılması ve alternatif başvuru mekanizmaları oluşturulması,

– Adli yollara başvuru yapmak isteyen kişilere masraflar için ekonomik destek programları oluşturulması,

– Adli yardım sisteminin dezavantajlı grupların ihtiyaçları odağında güçlendirilmesi ve mahkemeler ya da diğer mekanizmalara başvurular için avukata erişim desteği sağlanması,

– Misilleme tehdidine karşı yasal güvencelerin arttırılması, misillemelerin kamu görevlileri tarafından yapılması halinde cezai müeyyidelerin ağırlaştırılması”

Toplantıda konuşan Veli Encü Uludere olayından sonra yaşadıklarını anlattı.

Uludere olayına dikkat çeken açıklamaları nedeniyle Encü hakkında 15’e yakın dava açıldı

Toplantıya katılanlardan biri de Veli Encü’ydü. Türkiye Veli Encü’yü, 2011 yılında Şırnak’ın Uludere ilçesi Ortasu Köyünde 34 kişinin uçaklar tarafından bombalanarak öldürülmesinin ardından tanıdı.

Olayda kardeşi ve 17 akrabasını kaybeden Encü, tepkisini her ortamda dile getirdi. Ancak yaptığı açıklamalar ve sosyal medya paylaşımları Veli Encü’ye dava olarak döndü.

Hakkında 15’i aşkın dava açılan Encü bombardımandan sonra, hakkında davalar açıldığını, tehdit edildiğini ve birçok engelleme ile karşılaştığını söyledi.

Türkiye’deki bütün hukuk yollarının kapandığını savunan Encü, “Roboski katliamının faillerinin peşine düşmememiz için ellerinden gelen bütün imkanları seferber ettiler. Ama biz hiçbir şekilde hak arayışımızdan, hak arama ve adalet mücadelemizden vazgeçmedik. Mağdurlar adalete erişmekte ciddi anlamda engellerle karşılaşıyorlar. Devlet de burada bu engelleri çıkartmak için bütün imkanlarını seferber ediyor” dedi.

Encü, “Hakkımda onlarca dava açıldı. Birçok kez gözaltına alındım. En son hiç ilgim ve alakam olmayan bir olay yüzünden, hatta bir komplo yüzünden, yine devletin imkanlarıyla düzenlenen bir komplo ile tutuklandım. Bugün burada söylediklerim yüzünden yine hakkımda davalar açabilirler, yine farklı farklı sorular açabilirler. Çünkü sürekli takip ediliyorum, sürekli gözetim altında tutuluyorum ben. Tüm bunlara rağmen hak arayışımızdan, adalet mücadelenizden vazgeçmemek gerekir” diye konuştu.

“Yargının intikam aracı olarak kullanıldığı bir süreçte fail kamu otoritesi ise yargılanmaz, mağdur cezalandırılır”

Toplantıya katılanlar arasında bulunan Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, özellikle kolluk görevlilerinin yargılandığı davalarda, çeşitli suçlamalarla mağdurların suçlandığına vurgu yaptı.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Özdemir, mağdurların fail konumuna getirildiğini, fail konumdaki kolluk güçleri hakkındaki yargılamaların da cezasız bırakıldığını söyledi.

Türkiye bir hukuk devleti olmak istiyorsa hak arama hürriyetini eksiksiz ve tam bir şekilde sağlayabilmesi gerektiğine dikkat çeken Özdemir, şunları söyledi: “Yurttaş kendini hukuk güvencesi altında toplumsal yaşam içerisinde ifade edebilmelidir. Maruz bırakıldığı bir şiddete, işkenceye, kötü muameleye karşı esasında yargı mercileri vasıtasıyla hakkını arayabilmelidir. Ancak bugün Türkiye’de yaşanan süreç hukuk devleti olmanın gereklerinin yerine getirilmediği, aslında şiddete maruz bırakılan bir yurttaşın hakkını aramak için yargı mercine gittiğinde fail konumuna dönüştürüldüğü, yargı tehdidine maruz bırakıldığı cezalandırıldığı bir süreçle karşı karşıyayız.”

“Yargı hem intikam alıyor hem misilleme yapıyor hem de cezalandırıyor”

Zan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Resul Tamur VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Yargı hem intikam alıyor hem misilleme yapıyor hem de cezalandırıyor” dedi.

Tamur, yargının özellikle toplumsal olaylarda, adalet arayışını kendi gücünü bertaraf edecek bir arayış olarak gördüğünü savunarak, “Aslında temel meselesi sadece kendisinin dağıttığı yargıyla idare edilmesi ve sadece kendisinin yerine getirdiği hukuki işlemlerle adaletin tesis edildiğine olan inancın yerleştirilmesi, bunun haricinde bir adalet arayışını kendisine yönelik bir şirk koşma gibi görüyor” diye konuştu.

Yargı tacizinin bir misilleme aracı olarak kullanıldığına dikkat çeken Tamur, “Adalet arayışını önleyebilmek ve bertaraf edebilmek adına da adalet arayışı içerisinde olanları ciddi yargı taciziyle karşı karşıya bırakıyor ve bu kişileri büyük oranda cezalandırıyorlar. Yine cezalandırmadığı kişiler açısından da sistemi, adalet sistemini, yargısal mekanizmayı o kadar uzun tutuyor ki bu uzun yargılama süresi içerisinde aslında adalet arayışı içerisinde olanları yıldırmak istiyor ve birçok insanın bu adaletin tecelli etmeden adalet arayışından vazgeçmesine de sebep oluyor. Kendileri haricinde kalan tüm toplumu terörist olarak ilan ettiler. Aslında bunu ilan ederken de doğrudan hak arayışı içerisinde olanların çevresini boşaltma, yalnızlaştırma ve kimsesizleştirme ve hak arayışı içerisinde yalnız kalmalarını sağlamak amacıyla yaptılar” ifadelerini kullandı.

Kampanya kapsamında hak arama bilincinin yaratılması, mağdurlara destek verilmesi ve sivil toplum örgütleri koordinasyon yaratılması amacıyla bir dizi çalışma yapılacak.

Exit mobile version