Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sanata, yoksulluğa, edebiyata dair bir sorgu: ‘Fakir Sanat’

Sanata, yoksulluğa, edebiyata dair bir sorgu: 'Fakir Sanat'


Abdullah EZİK


Edebiyat eleştirmeni Leo Bersani ve sinema eleştirmeni Ulysse Dutoit tarafından kaleme alınan Fakir Sanat: Beckett, Rothko, Resnais (Arts of Impoverishment), yakın geçmişin üç önemli sanatçısı farklı noktalardan ele alan ve onları ortak bir düşünce etrafında buluşturan bir eser. Suat Kemal Angı tarafından Türkçeye çevrilen eser, bugünün dünyası ile geçmişin snat algısının nasıl ve ne şartlarda iç içe geçtiğini de açıkça görünür kılar.

Her biri kendi disiplininde önemli bir noktaya ulaşmış, eserleri ile kendilerine özel bir alan açmış üç temel figürü/ismi (Beckett, Rothko ve Resnail) ele alan Bersani ve Dutoit, sanatın ne derece özerk bir yapı olduğunun izini sürer. Özerk bir alan olarak sanatın mevcut şartlardan farklı olarak kendi gelişim çizgisini takip eden bir unsur olduğunu belirten yazarlar, nihayetinde ebediyete giden yolun da bu düşünceyi gerçekleştirmekten geçtiğini belirtirler. Bu yönüyle Fakir Sanat: Beckett, Rothko, Resnais, hem bir kavram olarak sanatın merkezinde yer alan temel meselelere değinen bir bakış geliştirir, hem de ilgili yazar, ressam ve sinemacıya dair kapsamlı bir araştırmanın içerisine girer.

Bersani ve Dutoit’nin Fakir Sanat boyunca üzerinde durduğu üç isim de farklı yönleriyle ön plana çıkar ve günümüz entelektüel/sanat ortamını şekillendiren başat figürler olarak tarihte yerini alır. Bu bağlamda Beckett, Rothko ve Resnais tercihleri, söz konusu bu figürler üzerinden sanatın kendisine gündelik hayatta nasıl bir karşılık bulduğu sorunun da peşinden gider. Üç farklı disiplinden üç farklı ismin bir araya getirildiği araştırma boyunca herhangi bir meselenin birçok farklı disiplinde kendisine karşılık bulabileceğinin de altı çizilir. Tam da bu noktada “okunmak istemeyen bir yazar”, “anlaşılmak istemeyen bir ressam” ve “izleyenleri dumura uğratan bir yönetmen” ön plana çıkarılır.

Kitap, ana planda Beckett, Rothko ve Resnais’nin yoksulluk temasını nasıl işledikleri üzerinden sanat tarihinde hızlı bir yolculuk yapar. Söz konusu bu sanatçılar farklı disiplinlerde (edebiyat, resim ve sinema) çalışmış olsalar dahi onların eserlerinde yoksulluğun estetik ve varoluşsal boyutları zamanla kendisine büyük bir alan açar. Tam da bu noktadan hareketle yazarlar, gündeliğin, yoksulluğun, zayıflığın edebiyat, tiyatro, resim ve sinemada nasıl temsil edildiği konusunun izini sürer. Bu nedenle gerek tematik bir bakış ile hareket etmesi gerekse bu sanatçılar üzerinden bütüne dair bir yaklaşımın peşinden gitmesiyle Fakir Sanat önemli bir işi icra etmiş olur.

Beckett’in tiyatro oyunları ve yazılarında yoksulluk, minimalizm ve boşluk temalarının nasıl işlendiği üzerinden şekillenir. Onun için tüm bu bağlamlar konuyu bütünleyen ve özerkleştiren birer açmazdır. Öyle ki Beckett karakterleri çoğunlukla yoksul ve çaresizdirler, içerisinde bulundukları durumlar onların ne tür varoluşsal sıkıntılarla yüzleştiklerine dair yeni açılımlar geliştirir. Yoksunlukla, varoluşsal sorunlarla, anlam meselesiyle yüzleşmeyen bir Beckett karakteri düşünülemez. Bu da yazarın/şairin nasıl bütünlüklü bir düşünce ile edebiyatını oluşturduğunu ortaya koyar.

Bir başka noktada Beckett’in eserlerinin dil ve anlatının doğal sınırlarının nasıl zorlandığı ve yoksulluğun bu sanatsal tercihlerle nasıl bağlantılı olduğu üzerinde durulur. Bersani ve Dutoit için bu, insanoğlunun en temel olgularından biri olan dilin nasıl şekillendirileceği ve ele alınacağıyla ilgilidir. Beckett, her zaman dil ile uğraşan bir yazar/şair olarak bu meselenin izini sürmüş, nihayetinde vardığı yoksunluk/yoksulluk anlatılarında dili bir araç olmanın ötesine taşıyarak onu anlamsal açıdan da zorlamıştır. Tüm bu meseleler Beckett’in bugün için neden bu kadar önemli olduğunu açıkça görünür kılarken onun aynı zamanda nasıl bir düşünce yapısıyla hareket ettiğini de gösterir.

Mark Rothko, kitabın merkezinde yer alan ikinci isimdir. Rothko’nun soyut resimlerinde yoksulluk ve sadelik temaları sık sık işlenir. Öyle ki Rothko için birçok şey yoksulluk düşüncesinin birer görünümü olarak gün yüzüne çıkar. Onun tablolarında/resimlerinde hep duru ve açık bir yoksulluk söz konusudur. Öyle ki Rothko’nun sıklıkla tablolarında büyük, derin, boş alanlara yer vermesi ve tercih ettiği renk paleti, bu yoksulluğa farklı açılardan vurgu yapar. Onun sanatçı kişiliğinde yer alan ruhsal ve varoluşsal arayışlar, aynı zamanda sanatını şekillendirir.

Fransız Yeni Dalga sinemasının önemli temsilcilerinden biri olan Alain Resnais ise kitapta peşinden gidilen üçüncü isim olarak dikkat çeker. Yoksulluğu bütün bir sinema yolculuğu boyunca takip edilebilir özerk bir tema hâline getiren Resnais, bu konuya zaman kavramını dönüştürme arzusuyla müdahale eder. Anı, hafıza ve varoluşsal sıkıntılar, yoksulluğun bir tezahürü ve çoğu zaman onunla birlikte ele alınan başlıklar olarak ön plana çıkar. Resnais’in anlatım tekniklerinin ve görsel stilinin yoksulluk temasını nasıl desteklediği, Bersani ve Dutoit’nin araştırdığı bir diğer bağlam olarak kitap boyunca tartışmaya açılır.

Fakir Sanat: Beckett, Rothko, Resnais, söz konusu bu üç sanatçının eserlerinde yoksulluğun estetik ve varoluşsal boyutlarını inceleyerek onların sanatsal yaklaşımlarının ve tematik odaklarının derinlemesine bir analizini sunar. Öte taraftan kitap boyunca yoksulluğun bu sanatçıların eserlerinde sadece bir tema olarak değil, aynı zamanda bir estetik strateji ve varoluşsal bir durum olarak nasıl işlendiğini de araştıran Leo Bersani ve Ulysse Dutoit, nihayetinde ortaya felsefe, edebiyat, sanat ve gündeliği birleştiren bir eser çıkarırlar.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version