Türkiye ve Gürcistan için oynanan ilk grup maçının son dakikası… Peki, neden 80.000 kişiyi yörüngesine çeken bir renk ve enerji cümbüşü, Roma’nın son günleri gibi hissettiriyor?
Bir kaleci eşitliği sağlamak için atağa kalktı… Beş saniye sonra, bir orta saha oyuncusu kaleye doğru ilerledi… Hiçbiri normal değil… Ve bir daha asla “normal olanı” izlemek istemiyoruz.
Borussia Dortmund’un sarı duvarı kalıcı olarak renk değiştirmeyecek, ancak bir akşam için kırmızı olması hiç bu kadar ses getirmemiş olabilir.
Euro 2024’ün açılış maçları coşkulu ve şiddetli geçti, ama bunu daha önce ne gördünüz ne de duydunuz!
Güneyden Dortmund’a giden otoyollar, Türk bayrakları sallayan ve şehre giden ara yollarda her seferinde durmak zorunda kaldıklarında korna çalan araçlarla doluydu. Almanya’da tahminen üç milyon Türk kökenli insan yaşıyor. Bu sayı, Westfalenstadion’u defalarca doldurmaya yeterdi.
Fakat içeridekiler, eksik olan her bir kişi için yeterince tezahürat yaptı. UEFA tarafından cezalar kesilecek ve bunlar yerinde olacaktır. Bu konuda iyi yönlerini övüp en kötülerini görmezden gelip, sonra da kendimizi gerçek tanıklar olarak adlandıramayız. Maç öncesi, Türk ve Gürcü taraftarlar birbirlerini tahrik edip ardından bir araya geldiğinde silahlı polis müdahalesine neden olan şiddet kabul edilemez, bu etik sınırları da aşan bir harekettir.
Geri kalan her şey uluslararası futbolun en ham, en saf haliyle kutlanmasıydı ve bu kutlama, iktidardakilerin her türlü homojenik dayatma girişimine gülüp geçiyordu. Gürültünün yüksekliği düşünmeyi de zorlaştırıyordu ve bu durum, sansasyonel derecede iyi olduğu kadar komik derecede kötü şeyler yapmaya da yatkın olan bir grup oyuncuya adeta ozmoz yoluyla geçmiş gibiydi. Her zaman olduğu gibi, bu da en iyi eğlenceyi oluşturuyordu.
Atmosfer de buna yardımcı oldu. Westfalenstadion maç atmosferi yaratma konusunda Avrupa’nın en iyisi olsa da, Salı günkü kalabalık bir festival düzenleyebilirdi.
Maçtan önce aralıksız yağan yağmur, işaret fişeklerinin dumanıyla karışarak ortama mistik ve gümüşi bir hava kattı.
Bu, hobilerin oluşması için uygun laboratuvar koşulları gibiydi. Türkiye-Gürcistan maçına götürülen 10 yaşından küçükler, muhtemelen gelecekte sıkı bir taraftar ya da rozet koleksiyoncusu olacak; ya da 40’lı yaşlarında futbol kulübü kupa koleksiyonlarını saklamak için evlerini taşımak zorunda kalacaklar.
Kritik pozisyonlar şaşırtıcı derecede güzeldi. Mert Müldür’ün ilk golü sanki gökten zembille inmiş gibiydi; sağ ayağıyla yarı yumuşak bir vuruşla üst köşeye gönderdiği vole, Türk oyuncuların şaşkınlık içinde etrafta dolanmasına ve desibelin rahatsızlık verecek kadar yükselmesine neden oldu. Bu gol Turnuvanın Golü seçilmeyebilir ya da maçın en iyisi olmayabilir. Yine de konuşulacak bir pozisyondu.
Gürcistan, oynadığı oyun ve gösterdiği cesaretle her türlü övgüyü hak ediyor. Marjinal bir ofsayt gerekçesiyle anında iptal edilen ikinci golle sersemleyen Gürcüler, bir anda kaybedecek çok az şeyleri olduğuna ikna oldular ve keskin, amansız kontra ataklarla kazanmak için her şeyi yaptılar. Georges Mikautadze’nin golü, diğer takımın iki golünden daha düşük kalitedeydi, ancak bu podyumda bronz madalya almak hakaret sayılmaz. Ülkenizin ilk büyük turnuva golünü atmak, kesinlikle çok daha büyük bir ödüldür.
2-0’lık üstünlüğü 1-1’lik beraberliğe çevirmek kimsenin hoşuna gitmedi. İkinci yarı Türkiye’den uzakta yarım yamalak bir şekilde ilerlerken, kırmızı taraftar kitleleri huzursuz ve sinirli bir haldeydi. Serbest vuruş ve taç atışı talepleri isyan noktasına varacak kadar şiddetliydi. Gürcistan’ın her topa sahip olduğunda ortaya çıkan tiz ıslıklar, muhtemelen şeytanın seçtiği bir melodi olmalıydı ve muhtemelen o da benzer bir ses seviyesi seçerdi.
Gürcistan daha zayıf bir takıma sahipti ama Khvicha “Kvaradona” Kvaratskhelia gibi süper bir yıldızı vardı. Ancak Türkiye, geleceğin çocuğuna, bir neslin en iyi bireysel yeteneğine sahip olduğuna inanıyordu: Arda Güler 19 yaşında ve geçen sezon Real Madrid’de sadece altı kez forma giymesine rağmen şimdiden ligde altı gol attı. Sahip olduğu kısıtlı imkanlar, onu etkileyici olmaya daha da aç hale getirirse, kazandığı zafer onu ve ülkesini günlerce tatmin edecektir.
Güler’de müthiş bir hava var ve bu hava, topla birlikte ileriye doğru süzülürken saldırgan olmaya meyilli oyuncularla fiziksel temastan kaçınma becerisiyle pekişiyor. En az 25 metre uzaklıktan attığı ve Giorgi Mamardashvili’nin eldivenlerine bir metreden daha yakın olmayan kavisli şutu, yaşı ve içinde bulunduğu koşullar düşünüldüğünde olağanüstü soğukkanlıydı. Mükemmel bir başlangıç ve ana yemeğin ardından en lezzetli pudingin gelmesi çok ender rastlanan bir durumdur. Korkmayın.
Yakında başka maçlar da olacak. Büyük ülkeler birbirleriyle ilerleyen zamanlarda karşılaştıklarında, büyük bir turnuvanın ilk günlerinde yaşanan olayların üzerine kalın bir perde çekme eğilimi gösterir. Ancak endişelenmeyin: Sarı duvarın kırmızıya büründüğü, coşku ve ateşin mantığın ötesine geçtiği bugünü kimse unutmayacak. Burada bulunanlar gelecek yıllarda çocuklarına ve arkadaşlarına bu turnuvayı anlatacaklar. Biz de muhtemelen aynısını yapmalıyız.
Orijinali:
https://inews.co.uk/sport/football/turkey-georgia-euro-2024-win-feeling-3119018
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***