(Serbest Görüş) – ASLI GÜNEY
Türkçemizde güzel bir atasözü var; “Meyve veren ağaç taşlanır” diye. Acun Medya Grubu Başkanı Acun Ilıcalı ile Fenerbahçe eski Başkanı Aziz Yıldırım arasında hakarete ve tehditlere varan ifadelere şahit olunca bu söz dizisinin ne kadar değerli olduğuna bir kez daha anladım. Aziz Yıldırım, Ilıcalı’yı ‘terör örgütü üyelerine yardım yataklık’ başta olmak üzere farklı suç isnatlarıyla itham ediyordu. Ancak hukukta bir kaide vardır; müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Burada iddiaların sahibi Sayın Yıldırım, söylemlerini bir adım öteye taşıyıp, acilen hukuk yoluna başvurmalıdır. Aksi halde “yalan beyanda bulunmak ve iftira” suçlamasıyla hakkında işlem başlatılmalıdır.
İnsanın işi hukuk olunca her şey o çerçeveden bakmaya çalışıyor. Ancak bugün bu köşede hukuktan bahsetmeyeceğim. Şayet Türkiye’de hukuk varsa, halen olduğuna inanmak istiyorum. Acilen Aziz Yıldırım’ın iddiaları üzerine re’sen soruşturma başlatmalıdır. Çünkü iddialar çok vahim. Hem de ötesinde. Artık Yıldırım’ın kapı kapı dolaşıp savcı aramasına da ihtiyaç yok. Gelelim asıl mevzuya… Türkiye’de Acun Ilıcalı’yı bilmeyeniz yok. 7’den 70’ine bütün vatandaşlarımız kendisini saygıdeğer bir işadamı ve programcı olarak biliyor. Kaldı ki, Ilıcalı medya sektörüne Tv8 ile de başlamadı. Show Tv’de ve farklı kanallarda başladığı medya serüvenini zirveye taşıdı. Kim ne derse desin. Acun Ilıcalı, geldiği noktaya kendi emeğiyle ve mücadelesiyle geldi. Aksini söyleyenlerin iyi niyetten yoksun olduğunu düşünürüm. Çünkü Ilıcalı, bu mesleğin adeta ameleliğinden program yapımcılığına kadar ki, sürecin bütün aşamasında yer aldı. Doğru zaman ve doğru adımlarla da bir kanal satın aldı. Ardından Türkiye’de en fazla reyting yapan yarışma programlarını Türkiye’ye getirdi. Ve ekran başındaki seyirciler de, evlerine konuk ettiği programları büyük bir keyifle izledi. Bu sayede de Acun Ilıcalı kazanmaya devam etti.
BİR HAFTA ÖNCE KAHRAMAN… ADAY OLUNCA?
Evet… Acun Ilıcalı kendi emeğinin karşılığını aldı her zaman. Reklam pastasından kazandığını, yine yatırıma çevirdi. Yeni mecralar açarak hem yeni istihdam alanları oluşturdu, hem de karını katlamayı başardı. Medyadan kazandığını da en sevdiği şeye, futbola yatırdı. İki farklı ülkeden iki futbol takımı satın aldı. Türkiye’den bazı yıldız adaylarını da takımına götürerek, yine ülkesine hizmet etti. Bir hafta öncesine kadar Acun Ilıcalı, bir ‘kahraman’dı herkes için. Ancak ne zaman ki, Fenerbahçe Olağan Seçimli Genel Kurulu öncesinde mevcut Başkan Ali Koç yönetimine girdi, dananın kuyruğu koptu. Koç’un karşısına aday olarak çıkan eski Başkan Aziz Yıldırım bir anda Ilıcalı’yı farklı örgütsel gruplara yardım yataklık başta olmak üzere farklı iddialarla hedef haline getirdi. Hatta Yıldırım, iddiasını bir adım öteye taşıyarak Ilıcalı hakkında, “İşte bu Dominik’te Fetöcülere pasaport ve oturma izni veriyormuş dediler. Kendisiyle konuştum ve yapma dedim. Yapmıyorum, etmiyorum dedi ama yapıyormuş. Öğrendik sonradan. Ayrıca Acun’un oraya kalkan özel uçakları da takip etsinler başka bir şey demiyorum. Adnan Oktar’a sadece 1 sene gittim diyor ama 9 sene gitmiş. Hakkında yazılan 3 bin 500 sayfalık fezlekeyi okudum” şeklinde ifadeler kullandı. Ilıcalı da eski Fenerbahçe Başkanı Yıldırım’a ağır şekilde cevap verdi.
AZİZ YILDIRIM, SEÇİMİ KAYBEDECEĞİNİ ANLAYINCA…
Diyorum ya… Acun Ilıcalı, Ali Koç’un yönetiminde yer almasaydı bu ithamların hiçbirine maruz kalmayacaktı. Kısacası kimse “Meyve veren ağacı taşlama” zahmetinde bulunmayacaktı. Demek ki Ilıcalı, Yıldırım’ın bütün planlarını altüst etmiş ki, bu ağır sözlerin hedefi olmuş. Şimdi burada yeniden hukuka dönmek istiyorum. Şunun altını çizmek istiyorum. Acun Ilıcalı’nın bana göre hiçbir örgütsel ve terör gruplarıyla bir ilişkisi olamaz, olmamıştır da. Neden mi? Acun Ilıcalı, yıllardan beri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın spor dünyasındaki en yakın dostları ve arkadaşları arasında yer alıyor. Yıldırım’ın ortaya attığı iddialar gerçek olsa, Sayın Cumhurbaşkanı ve çevresi bunları inceletme zahmetinde bulunmaz mı? Kaldı ki Erdoğan’ın yakın çevresinin bu konudaki hassasiyetini bilmeyen yok. Şüpheli de olsa, hakkında bir iddia olan birini değil makam odasına, birkaç metre yakınına bile sokmazlar. Bu çok açıktır. Diyorum ya… Aziz Yıldırım’ın eline tutuşturulan evraklar boş kağıt parçası değil. Bildiğin mahkeme evrakı. Şayet doğruysa adli makamlar neden işlem başlatmadı? Ve en kritik konu ise, Acun Ilıcalı ile ilgili belgeler neden Yıldırım’ın eline tutuşturuldu? Ortada büyük bir skandal ve çekememezlik olduğu aşikar. Aziz Yıldırım, hafta içerisinde muhtemelen söylemlerinin dozunu daha da artıracak. Ancak Acun Ilıcalı haklı olduğu bir konuda, haksız duruma düşmemek için söylemlerine dikkat edecek.
Acun Ilıcalı’nın bilmesi gereken bir şey var ki; sokaktaki kimse Yıldırım’ın iddialarını ciddiye dahi almıyor. Sevgili Acun Ilıcalı, sen güler yüzünle izleyenleri güldürdün. Ve güldürmeye de devam ediyorsun. Sen de biliyorsun ki, iş üreten, ciddi kazanç elde edenler maalesef kıskanılır. Bu kurak toprakların bir hastalığı. Sen bunları bir kenara at. Sadece işine konsantre ol. Senin de hakkında bir iddia varsa, adli makamları göreve çağır. Hem haklı olduğunu milyonlara ispatla. Hem de iddia sahibini kamuoyun vicdanına havale et.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***