DR. GÖKHAN GÜNEŞ | İNCELEME*
Yalçınkaya dosyasının dün yapılan duruşması, mahkeme heyetinin AİHM ihlal kararından haberi yokmuş gibi davranmaya devam ettiğini, savcılık ve ilk yargılama aşamasında bile araştırılmayan hususların araştırıldığını ve acaba “nereden tutturabiliriz” ya da “denize düşen yılana sarılır” mantığıyla hareket ettiğini göstermektedir. Örneğin, ilk yargılamada ne savcılık ne de mahkemede dinlenmeyen Tuğba Avcı isimli “ihbarcı”, şimdi tanık yapılarak dinlemiştir.
Dünkü duruşma beklendiği gibi geçmiştir. Zira ilk tensip zaptı mahkemenin tavrını ve araştırdığı hususlarla karar vermemek için her yolu deneyeceğini göstermiştir. Dünkü duruşma açısından en fazla merak edilen husus, bu anlamsız araştırma ve sorulardan öte, Yüksel Yalçınkaya’ya ait ByLock içeriğine konu ham verinin temininin mümkün olup olmadığı, mümkün olması halinde celbi hususunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılan müzekkereye ne cevap verileceğiydi.
Savcılıktan ‘beklenen’ ByLock cevabı: Ham veriyi veremeyiz!
Bu soruyla ilgili Ankara savcılığının olumlu bir cevap vermeyeceğini, zira verirlerse “kutsal emanetin” büyüsünün bozulacağını ve Bylock kullanıcısı olup bu zamana kadar sakladıkları isimlerin deşifre olmasını ve ByLock verilerinin bozuk olduğunun bir mahkeme kararıyla da tespitini istemeyeceklerini düşünüyordum. Düşündüğümüz gibi de çıktı ve Ankara C. Başsavcılığı; “…Ham verinin okunabilir olmadığı için herhangi bir işleme tabi tutulmadan User ID bazlı ayrıştırılması mümkün değildir. Ham verinin tamamının herhangi bir şüpheli veya sanığa verilmesi ise, ByLock’la ilişkili tüm şüphelilerle ilgili bilgiler de ihtiva edeceğinden mümkün değildir” diyerek talebi reddetmiştir.
Peki bu cevap ne anlama gelmektedir?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hiçbir dosyada mahkemelerce bağımsız inceleme yapılmak üzere bu verileri göndermeyeceği, AİHM’in 6. madde kapsamında verdiği ihlal gerekçelerinin karşılanmayacağı ve artık ByLock’un delil olma özelliğinin bizzat rejim mahkemelerince çöpe atıldığı anlamına gelmektedir. Zira bu zamana kadar ByLock kullanımına ilişkin tek husus, AİHM’in ham ve kaba bir veri tabir ettiği ve ByLock kullanımı sonucunun bu verilerle nasıl elde edildiğinin anlaşılamadığını söylediği Tespit ve Değerlendirme Tutanağıdır (TDT). Ham verileri inceleyememiş bir mahkemenin, bu verilerden elde edildiği iddia edilen TDT’lere delil muamelesi yapabilmesi mümkün değildir. Yani, Ankara savcılığının verdiği bu cevapla birlikte zaten hukuka aykırı olan ByLock verilerinin delil olma özelliği tamamıyla bitmiştir.
Mahkeme ‘tiyatroya’ devam ediyor!
Ancak, bu gerçeği gizlemek ve ByLock delilmiş gibi gösterebilmek adına ve sanki Ankara savcılığı yukarıdaki cevabı vermemiş gibi; kendisinin incelemediği ve yapısının bozuk olduğu sabit olan ve AİHM’in ifadesiyle ByLock kullacılarının nasıl tespit edildiğinin belli olmadığı Yalçınkaya’ya ait telefon hattına tanımlı ayrıntılı ByLock TDT’nin gönderilmesini ve kullanıcısı olduğu iddia edilen ID numarasına ait TDT’nin arkadaş listesindeki kişilerle ilgili bilgi istemiştir.
O zaman mahkemeye soralım; İnceleyemediğiniz bir delilden nasıl elde edildiği dahi belli olmayan bilgilere göre mi karar vereceksiniz? Ham verilerini inceleyemediğiniz ve bağımsız bir bilirkişi araştırması yapamadığınız bir delille ilgili ortada kapı gibi AİHM’in kararı varken ve bu ihlal gerekçesini gidermeden nasıl karar vermeyi düşünüyorsunuz?
Ayrıca, gelecek TDT’lerden veya isim listesinde olan kişilerle ilgili bilgilerden hareketle, AİHM’in 7. madde kapsamında verdiği ihlal gerekçesini nasıl karşılayacaksınız? Yani, gelecek hangi bilgi Yalçınkaya’ya isnat edilen örgüt üyeliği suçunun maddi unsuru olan hiyerarşik yapıya dahil olma ve manevi unsur olan darbe teşebbüsünü bilme ve isteme iradesini ortaya koyacak?
İlk yargılamada bunların hepsi zaten dosyada yok muydu? Şimdi aynı hususları araştırmak suretiyle, karar verme sürecini uzatmaktan başka neyi hedefliyorsunuz? Bunların hangisiyle AİHM’in 63 yıllık tarihinde 7. maddeden verdiği en ağır ihlal kararının gerekçesi karşılayacaksınız? Yalçınkaya’nın örgüt üyeliğinden cezalandırılmasını gerektiren ve suçunun olmazsa olmazı cebir-şiddet içeren eylemini talep ettiğiniz hangi hususla ortaya koyacaksınız? Hem de Bylock içeriklerine kadar her şey bizzat Hükümet trafından AİHM’e sunulmuşken.
Bankacılık faaliyetleriyle neyi ispat edeceksiniz?
Bizzat hükümet tarafından Bank Asya ve sendika-dernek üyeliği suçun bir unsuru değil, destekleyici delil denilmesine, AİHM’in bu faaliyetlerin AİHS’in koruması altında olduğu için AİHS’in 7 ve 11. maddelerinden verdiği ihlale rağmen, hâlâ Bank Asya hesap hareketiyle ilgili araştırma yapıp bilirkişi görevlendirmenizin mantığı nedir? Devletin denetim ve gözetimi altındaki bir bankadaki bankacılık faliyetinde bulunmayla neyi ispatlayacaksınız. Böyle bir faaliyetle olmazsa olmazı cebir-şiddet olan bir suç arasında nasıl bir bağ kuracaksınz? AİHM tam da bu nedenle böyle bir bağ ortaya konulmadan yapılan cezalandırmaların varsayıma dayalı, yani uyduruk olduğunu söylemedi mi?
Acaba, Bank Asya ile ilgili araştırma yapmanıza rağmen, ne tensip zaptında ne de dünkü duruşmada dernek ve sendika üyeliği ile ilgili hiçbir hususa yer vememenizin sebebi nedir? AİHM’in dernek-sendika üyeliğinin cezalandırmaya gerekçe yapılması nedeniyle AİHS’in 11. maddeden ihlal vermesi midir? Bu hususla ilgili başka bir ihtimal olmadığına göre soralım; AİHM sadece 11. maddeden mi ihlal vermiştir ki, diğer hususları görmezden gelip yalnızca dernek-sendika üyeliğiyle ilgili ihlal gerekçesini dikkate aldınız?
Bu sorunun cevabı da elbette hayırdır. Zira AİHM’in Bylock’la ilgili verdiğ ihlal gerekçesini ince bir işçilikle ve sadece Yalçınkaya’ya ilişkin ham verilerin istenmesi şeklinde yorumlayan sizin AİHM’in söylediği diğer hususları bilmemesi mümkün değildir. Ancak ne hikmetse, Ankara savcılığından gelen cevaba ve artık AİHM’in 6. madde kapsamında verdiği ihlal gerekçesinin karşılanmasının imkansız hale gelmesine rağmen, TDT istemenizin ve bu hukuksuz tutanağa delil muamalesi yapmanızın sebebi nedir? Kararın işinize gelen ve esasa çok da etkili olmadığını düşündüğünüz kısmını alıp diğer hususları görmezden mi geliyorsunuz?
Birinci derece yakınlarının isim ve soy isimlerini ne yapacaksınız?
Acaba görseldeki taleple amacınız nedir? 1. derece yakınlarını hangi yasal dayanakla araştırıyorsunuz? 1. derece yakınlarından suç işleyen birileri olsa onu da mı Yalçınkaya aleyhine delil kabul edeceksiniz? Suç ve cezaların yasallığı ilkesini bilmediğinizi AİHM tüm dünyaya ilan etti. Şimdi de suç ve cezaların şahsiliğinden de mi habersiz olduğunuzu ispata çalışıyorsunuz? AİHM’in ihlal kararının gereğini yerine getirmekle sorumlu olan siz, başka hak ihlallerine yol açacak bu taleple neyi amaçlıyorsunuz? Kendinizi Anayasa ve AİHS’in üstünde mi görüyorsunuz?
Yüksel Yalçınkaya’nın D-Smart, Digitürk, TT-Net ve Tivibu aboneliğini sonlandırıp sonlandırmadığını araştırma sebebiniz nedir? Bir kişinin herkesin kullanımına açık bir dijital platforma üye olması ve sonlardırması suretiyle nasıl cebir ve şiddet içeren bir eylemde bulunduğunu ortaya koyacaksınız? Öyle ya, yargılamasını yaptığınız dosyada sanığa isnat edilen suç silahlı örgüt üyeliği ve bu suçun olmazsa olmazı cebir-şiddet içeren bir eylemin varlığıdır. Bu tarz bir eylem içeren faaliyet ve dolayısıyla suçun unsurunu ortaya koymadan kimseye ceza veremeyeceğinizi ve buradan da size ekmek çıkmayacağını AİHM kararına rağmen daha anlayamadınız mı?
* İnsan hakları hukukçusu… Yazı, Gökhan Güneş’in sosyal medya hesabındaki paylaşımlardan derlenmiştir…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***