Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Safa Kar yazdı… Önce Budapeşte sonra Viyana bozgunu


(Serbest Görüş) – Adı üzerinde ‘hazırlık maçı’… Puan mücadelesi değil, tur kaygısı yok. Özel maçlarda teknik taktikten ziyade, oyuncular denenir. Ve karşılaşmalar ideal 11 arayışına sahne olur. Milli Takım’ın ‘oyuncu havuzu’ çok kalabalık. Doğru isimleri seçebilmek için böyle maçlara ihtiyaç var. Sadece oyuncu seçimi için değil takım ruhu için de gerekli.

Ama bu hazırlık maçlarında skorun hepten de önemsiz olduğu anlamına gelmez. Türkiye gibi duygusallığın ağır bastığı ülkelerde milli maçlar her zaman önemsenir. ‘Gazozuna bile olsa…’. Gazozdan çok daha ötesi. İtibar ve milli formanın onuru var. Rakibine bu kadar kolay teslim olan takım hocasından oyuncusuna her türlü eleştiriyi hak eder.

Milli Takım’ın Viyana seferi Semih Kılıçaslan ve Ahmet Can tatsızlığıyla başladı. Takıma davet edilen bu iki genç oyuncudan vazgeçildi. Olabilir. Süreç iyi yönetilemedi. Genç oyuncuların duygu ve psikolojisiyle oynandı.

Vincenzo Montella kızmak, bozulmak yok… Ağır eleştiri sorusu da gelir, istifa sorusu da. Burası Türkiye… Duygularıyla, hisleriyle, heyecanlarıyla yaşayan, ayranı çabuk kabaran insanların ülkesi. Gerçi memleketin İtalya da pek farklı değil ya… Akdeniz havzasının insanları birbirine benzer.

Önce Macaristan yenilgisi… Macaristan futbolda bir dünya devi değil. Orta şeker bir takım. Geçmişinde büyük başarılar var. Fakat bugün Türkiye’den ileri olduğu söylenemez, birkaç adım geride. Tek gollük mağlubiyet deplasman faktörü nedeniyle hoş görülebilir. ‘Hazırlık maçıdır’ diye üzerinde durulmayabilir.

Avusturya maçına ne demeli? Böyle bir takımdan 6 gol yenir mi? Türkiye’nin futbol geçmişinde Avusturya gibi takımlar karşısında 4-5 gollük yenilgiler var. Skor hemen herkese o eski kabus yılları hatırlattı. Kabus geri mi dönüyor yoksa dedirtti. Kale yol geçen hanı mı ki her gelen top gol oldu. Türkiye averaj takımı değil ki kalesinde 6 gol birden görsün.

VİYANA BOZGUNU… 

Bir de Anadolu toplumunun bilinçaltında ‘Viyana bozgunu’ gerçeği var. Savaş ve futbol ne alaka denebilir? Kağıt üzerinde alakasız elbette. Ahh o tarihi geçmiş, o bilinçaltı… Kolay unutulur mu? ‘Edirne’nin ötesi’ diye başlayan sohbetler Viyana’ya geldi mi düğümleniverir. Futbol da olsa, şarkı yarışması da olsa Anadolu insanı ‘Viyana’yı da Haçlı’yı’ da bir şekilde hatırlar. Garip ama gerçek bu.

Biri bizden 6’sı rakipten 7 gollük karşılaşma Türkiye’ye için hazırlık maçıydı da Avusturya için hazırlık maçı değil miydi? Avusturya niye bütün planlarını galibiyet üzerine kurdu da Türkiye sıradan, önemsiz sadece ‘eksikliklerini görme maçına’ dönüştürdü. Ay yıldızlı formanın itibarı her maçta korunmalı.

Montella’nın dediği gibi ‘derslerin çıkarılacağı, eksikliklerin görüleceği’ bir maç idiyse eğer o zaman vay Türkiye’nin haline. Milli Takım Avrupa Şampiyonası öncesinde alarm veriyor. Daha takımın omurgası oluşmamış. Bir takımın 11 arayışı bu kadar uzun sürer mi? Havuzda çok yetenekli ve Avrupa’nın süper takımlarında oynayan oyuncular var. Bu geniş ve kalabalık kadro içinden bir takım oluşturmak da teknik yönetimin işi. Biraz geç kalınmadı mı?

Montella Milli Takım hocalığına çok iyi başlangıç yaptı. Hırvatistan deplasmanındaki galibiyet gibi rüya maçlar kazandı. Genç ve yetenekli oyunculardan kurulu takım Avruya şampiyonasının sürpriz adaylarından biri. Dünya futbol çevrelerinin gözü Türk Milli Takımı’nın üzerinde olacak. Montella’nın ‘güven tazelemesi’ beklenirken iki hazırlık maçıyla bazı soru işaretlerine neden olması Avrupa öncesi hiç de hayra alamet değil. İstafa sorusu yersiz fakat bu soru işaretlerini de gidermek lazım.

Hazırlık maçlarında skora takılmayalım tamam ama eve de böyle bol gollü yenilgi ve bozgun havasında dönmeyelim.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version