MERCAN BULUT
(Serbest Görüş) – İslamiyet’te vefat eden kişi musalla taşına konulduğunda, namazı kıldıran İmam Efendi, hazır bekleyen cemaate döner ve sorar: Bu kişiyi nasıl bilirsiniz?” diye. İyi olarak bilinenler için, “iyi biliriz” diye şahitlik edilir. Kötü olarak bilinen kişiler için susmak, tanınmayan kimseler için ise “Allah rahmet eylesin” demek dinimizde uygun olur. Burada İslam dininin kişiye verdiği önem açısından ibretlik bir örnektir. Dinde yapılan bu eyleme kısacası tezkiye deniyor. Bir nevi ölüler hayırla yadedilirken, kötülüklerinden de bahsedilmemesi isteniyor kısacası.
Geçtiğimiz günlerce sosyal medyaları dolaşırken, karşıma birden Beşiktaş Belediyesi Bağımsız Başkan Adayı Nasuh Mahruki’nin bir röportajı düştü. Aslında yukarıda tezkiye kavramına buradan hareketle giriş yaptım. Neden mi, Türk toplumu Nasuh Mahruki’yi yakından tanıyordu. 17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7.4 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşmişti. O deprem günlerinde Türk vatandaşlarının hafızasına bir isim ve dernek kazınmıştı: Nasuh Mahruki ve AKUT idi. Dernek ve Mahruki ilerleyen yıllarda bir bütünlük arz ediyordu. Nerede bir doğa felaketi var, Mahruki ekibiyle birlikte oraya bitiyordu. Toplum kendisini yardım meleği olarak bile ilan etmişti. Ancak ilerleyen dönemlerde Nasuh Mahruki, toplumsal faaliyetlerinin yanına siyaseti de ekleyince işte o zaman, dananın kuyruğu koptu. Bir anda Nasuh Mahruki’nin içerisinde yıllardan beri büyüttüğü kötü bir düşüncesi ortaya çıktı.
BAŞÖRTÜSÜYLE KİMSENİN SORUNU YOK, TÜRBANLA VAR!
Mahruki, 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde Beşiktaş’tan bağımsız aday olduğunu ilan etti. Bunda eleştirilecek hiçbir taraf yok. Bu düşünce Sayın Mahruki’nin kendi kişisel tercihidir. Ancak Mahruki’nin seçim öncesi özel bir kanala verdiği röportajda sarf ettiği cümleler, içinde sakladığı gizli düşüncelerini gün yüzüne çıkardı. Mahruki, “Türban, bir siyasal İslam ve emperyalizm sembolüdür. Başörtüsüyle kimsenin sorunu yok ama türbanla var.” şeklindeki sözlerini duyunca bir anda midemin altı üstüne çevrildi. Hatta bir adım ileri gitti. Bir bayanın tamamen kapandığı zaman, kemik erimesiyle karşı karşıya kalacağını kaydetti. Haliyle örtünmenin doğaya aykırı olduğunu ileri sürdü. Haliyle bu ülkede 28 Şubat’lar yaşamış bir toplumuz. O dönemlerde üniversite kapılarında bekleyen bir birey olarak, başörtülü kadınlarımıza yaşatılan, çağdışı yaklaşımların hepimiz şahidiyiz. İkna odalarından tutun da, okula girerken, başörtüleri zorla indirilen kızlarımız da bu toplumun birer bireyleriydiler. Şimdi onların çoğunluğu, ülkenin farklı kurumlarında görevlerini başarıyla yerine getiriyorlar. Ancak o dönemde üniversite yöneticileri tarafından yapılan keyfi uygulamaları asla unutmadılar. Bu gerekçelerden olsa gerek ki, sol partiler bir daha iktidar yüzü bile göremediler.
EN SERT TAPKİ CHP YÖNETİCİLERİNDEN GELDİ
Şimdi tarihten ders alması gerekirken, yeniden tozlu raflardaki dosyaları indirmenin nasıl bir faydası olabilir ki? Kendisi ve ailesi her yönden özgürdür. Eşinin ya da çocuklarının türban takmalarına engel olabilir. Onlar üzerinde fikir yürütmesinde bir beis yok benim adıma. Ama toplumun genelinin hassasiyet gösterdiği bir noktada, görüş beyan etmesi işgüzarlıktan öte anlam taşımaz. Kaldı ki, başörtüsüyle hayatını sürdüren de bizim insanımız, saçını açıp, mine eteğiyle endam eden de bizim kadımız. Herkes kendi kararını vermekte özgür. Özgürlük kavramı, başkalarının yaşam alanına tecavüz edilmediği ana kadardır. Bir ötesi özgürlük değildir maalesef. Kaldı ki, kadınlarımızı başı açık ya da kapalı şeklinde tahkir ederek, onların yaşam alanı, eğitim seviyesi ve özgürlük düşünceleriyle ilgili yorum yapmakta, başlı başına bir densizliktir. Kadını canlı tutan giydiği kıyafetler değildir. Onun kafasının içerisinde taşıdığı engin ve canlı düşüncelerdir. Mahruki, çevresine bakmış olsa, artık başörtülü yüzlerce binlerce kadınımız hayatın tam merkezinde. Hakiminden savcısına, öğretmeninden müşavirine ve polisinden askerine kadar her meslekte artık kadınlarımız arzı endam ediyor. Mahruki’nin gözünü kapatmasıyla, gerçekler ortadan kalkmıyor ne yazık ki.
Mahruki’ye en sert tepki de yine CHP Gençlik ve Spor Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sevgi Kılıç’tan yanıt geldi. Kılıç, sosyal medya hesabından, “E türban takmayın o halde Nasuh Mahruki Bey, emperyalizme şöyle okkalı bir tokat atmış olursunuz. Kadınların ne giyeceğini erkekler konuşmasın! Biz kadınların tercih ettiği yaşam tarzı sizleri hiç mi hiç ilgilendirmez, anlayın artık!” ifadelerini kullandı. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de Mahruki’nin ifadelerine yanıt verdi. Çelik, Mahruki’ye yönelik, “Neyse ki Türkiye Cumhuriyeti’nin hür kadınları ne giyeceklerini, nasıl yaşayacaklarını size sormuyor Nasuh Mahruki! Ama duracağınız yeri ve haddinizi size onların öğreteceğine eminim.” ifadelerini kullanarak sert bir mesaj verdi.
Kısacası artık Türkiye eski Türkiye değil. Mahruki’nin de bunu anlaması biraz geç oldu ne yazık ki! Belki de Mahruki, 28 Şubat sürecinde takılı kaldı. Adının sanının unutulduğu bir hengamede, şov yapayım derken, enkazın altında kaldı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***