(Serbest Görüş) – HÜSNÜ YUSUF TURABİÇ
Eskiden internet, sosyal medya yaygın değilken siyasetin nabzı meydanlarda atardı. ‘Kalabalıklar ve coşku’ seçimi kazanmanın habercisi olurdu. Kim daha fazla insan toplarsa o iddialı olurdu. Partililer de ‘efsane’ gözüyle baktıkları genel başkanlarını görür, nutuklarını dinlerdi. Ecevit’i görmenin, Demirel’i dinlemenin keyfi başkaydı.
CHP’nin 1950 Taksim mitingi meşhurdur. İsmet Paşa’yı karşılamaya giden İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, etrafta toplanan kalabalığı göstererek ‘İşte Paşam İstanbul’ demişti. Gerçekten CHP Taksim meydanını bir insan mahşerine çevirmişti. Miting kalabalığı ve coşkusuyla iç ve dış basında yankılandı.
CHP seçimlere mitinglerin verdiği hava ve moralle girdi. Kazanacağından emindi. Başlarında ‘İsmet Paşa’ gibi bir tarihi kişi ve devlet adamı vardı. Sandık CHP için tam bir felaket oldu. İnönü’nün CHP’si çok partili döneme geçerken çok ağır bir yenilgi aldı. Ve 27 yıllık iktidarını kaybetti. O vali mi? CHP’den ayrıldı, Demokrat Parti’ye geçti.
Meydanlar her zaman doğruyu söylemez. Ama çoğu kere meydanlarda iyiyseniz sandıkta da yüzünüz güler.
FETHİ OKYAR VE MİTİNG MEYDANLARI…
Bir meydan hikayesi de 1930’dan… Atatürk, Ali Fethi Okyar’ı Yalova’ya çağırdı. Ve bir parti kurmasını istedi. Okyar istekli olmadı ‘Beni İsmet Paşa ile karşı karşıya getirme’ dedi. Fakat ısrar karşısında direnemedi. Partinin kurucular listesine de Atatürk yazdırdı. Atatürk hem İsmet Paşa’ya bir çalım atmak, hem de halkın nabzını tutmak istiyordu. Danışıklı dövüş partisi ‘Serbest Fırka’ böyle kuruldu.
Okyar miting için Ağustos ayında İzmir’e gitti. CHP’liler huzursuzdu. Okyar’ın İzmir’e geldiğini duyan halk rıhtıma akın etti. CHP’liler ise Okyar’ı konuşturmamak için elinden geleni yapıyordu. Okyar tereddütte kaldı, Ankara’ya sordu. Atatürk’ten gelen telgrafta şöyle deniyordu: ‘Anlıyorum ki sana nutkunu söylemek istemiyorlar. Fakat sen mutlaka nutkulu söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin’. Emir büyük yerdendi. Okyar’ın konuşmaktan başka seçeneği kalmamıştı.
Miting meydanı mahşer yeri gibiydi. Konak meydanı sadece İzmir’den değil Ege’nin değişik şehirlerinden gelenlerle dolup taşmıştı. Okyar güçlükle kürsüye ilerleyebildi. CHP’lilerin manipülasyonu sonucu tatsız olaylar yaşandı. Jandarma araya girdi ve ateş açtı. Arbede sırasında ölenler oldu. Onlardan biri 14 yaşındaki bir çocuktu.
Serbest Fırka’nın iki numaralı ismi Ahmet Ağaoğlu yıllar yılı unutulmayacak ‘o sahneyi’ hatıralarında şöyle anlatır: ‘Kalabalığın ortasından bir adamcağız kucağında taşıdığı bir çocuğu birdenbire Fethi Bey’in ayaklarının dibine atarak ‘İşte size kurban, başkalarını da veririz. Yeter ki sen bizi kurtar’ dedi ve ağlayarak Fethi Bey’in ellerine sarıldı.
Ağaoğlu’nun yazmaya eli varmamış… Oğlunu kaybeden babanın cümlesi bütün kaynaklarda ‘Sen bizi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’dan kurtar’. ‘Kurtar’ derken kastettiği Ankara’dakilerden başka kim olabilir ki… O İzmir mitingi Konak meydanını dolduran milyonlar Serbest Fırka’nın sonu oldu. Atatürk durumu test etti, CHP’yi bekleyen felaketi gördü, ‘Toplum henüz demokrasiye hazır değil’ gerekçesiyle Serbest Fırka’dan desteğini çekti ve parti kapandı.
99 günlük Serbest Fırka’nın öyküsü her yönüyle ilginçtir aslında ben İzmir mitingine dikkat çekmek istedim.
Meydanlar mitingler eski havasını yitirdi. Liderler, parti sözcüleri hergün ekranlardan vatandaşa seslenmekte. Meydanlara ne bir ‘yeni söz’ ne de ‘yeni yüz’ kalıyor. Nostaljinin ötesinde mitinglerin anlamı kalmadı. Eskiden liderler miting için Ankara’dan çıkar şehir şehir dolaşır günler sonra başkente dönerdi. Şimdi ulaşım da kolaylaştı.
ERDOĞAN VE MİTİNGLER…
Her ne kadar ‘o eski mitinglerden eser kalmadıysa da’ siyasetin nabzı ve seçimler için bir veri kabul edilmekte. Özellikle AK Parti daha doğrusu Erdoğan mitingleri çok önemsiyor. Diğer liderler de ‘adet yerini bulsun’ kabilinden miting meydanlarında arz-ı endam ediyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli kehdisini meydanlardan çekti. En son kurultay salonunda görüldü. Sonra kayboldu. Herhalde ‘Tabanının kemikleşmiş’ olmasına güveniyor. Belli bir oy oranı ‘çantada keklik’… Oy için partinin adı ve üç hilal amblemi yetiyor.
AK Parti’nin hafta sonu yaptığı iki büyük mitingi gündemde… Erdoğan önce Ankara, sonra İstanbul’da partililerin karşısına çıktı. AK Parti Ankara’da pek iddialı değil. Mitingin havası da orta şeker geçti. Benim gözüm Melih Gökçek’i aradı. Acaba Turgut Altınok’la aynı fotoğraf karesine girecek miydi? İkili arasındaki husumet malum… Buzların erimesi mümkün değil. Ankara mitinginin adı büyük ama kendisi sönük ve heyecansız geçti. Altınok’un işi zordu, mal varlığı meselesi daha da güçleştirdi. AK Parti’nin de ‘Altınok’u yalnız bıraktığı’ gibi bir izlenim var.
Asıl ‘büyük miting’ İstanbul’daydı. Erdoğan her zaman meydanın büyüklüğü ve kalabalığın sayısıyla övünür. Bu kez hayal kırıklığına uğradı. Meydanda önceki yılların kalabalığı ve coşkusu yoktu. Bunu bizzat Erdoğan itiraf etti: ‘Şu an karşımda 650 bin kişi var. Biz bu meydanda 1.5 milyona alıştık’. Rakam yarısının bile altında… Ne oluyor?
Bütün imkanların seferber edilmesine rağmen bu ilgisizliğin sebebi ne ola ki? Meydanlar 31 Mart için ne söylüyor acaba? Çanlar AK Parti için mi çalıyor? Galiba öyle… Meydanlara bakarsak, beklediği müjdeyi Ankara ve İstanbul mitinglerinden alamayan emekliler ve hayat pahalılığının ve enflasyonun vurduğu kitleler AK Parti’den kopuyor. Eğer meydanlar da söylediği doğruysa ‘Ankara gitti, İstanbul zor’. En iyimser AK Partililerin tahmini bile İstanbul’un ‘bıçak sırtı’ olduğu…
Meydanlar çok şey söylüyor… Anlayana…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***