Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

“Bağırlarına taş basıp CHP’ye oy vermek DEM Partili seçmen açısından sıkıntılı”


2019’daki yerel seçimlerde HDP çatısı altında İzmir’de aday göstermeyerek CHP’li adaylara destek veren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu kez CHP’yle işbirliği görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine İzmir’de kendi adaylarıyla yarışıyor.

DEM Parti İzmir Büyükşehir Eş Başkan adayları Türkan Aslan Ağaç ve Akın Birdal, VOA Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

DEM Partili adaylar, CHP’yle işbirliği görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının CHP’nin yaklaşımından kaynaklandığını söyledi.

2019’da CHP’ye verdikleri desteğe rağmen İzmir’in de aralarında olduğu birçok kentte yerel yönetimlerin HDP’li seçmenlerin yoğun yaşadığı bölgelere hizmet götürmediğini savunan eş başkan adayları, belediye başkanlarının HDP’yi kent yönetiminden dışladığını da dile getirdi.

Ağaç ve Birdal, İzmir’de kentin plakası olan 35’e atıfla yüzde 35 oyla büyükşehir yarışını kazanmayı hedeflediklerini söyledi.

Eş başkan adayları, CHP lideri Özgür Özel’in 2019’da CHP’li isimlere oy veren diğer siyasi parti seçmenlerine yönelik yeniden sandık ittifak çağrısına ise, “Herkesin özlemi DEM’in kendi adaylarıyla seçime girmesiydi. Bağırlarına taş basıp CHP’ye oy vermek DEM Partili seçmen açısından sıkıntılı” diye yanıt verdi.

“Biz belediyelere, belediye başkanlıkları noktasından yaklaşmıyoruz”

VOA Türkçe: CHP’yle İzmir’de yerel seçim işbirliği neden sağlanamadı?

Türkan Aslan Ağaç: DEM Parti Genel Merkezi, bütün metropollerde bir kent uzlaşısı yakalamak adına görüşmeler yaptı, sivil toplum örgütleriyle, meslek odalarıyla, aynı zamanda siyasi partilerle geniş bir yelpazede görüşmeler yaptılar. Sivil toplum örgütlerinden büyük bir destek aldığımızı ifade etmek isterim, bütün metropoller açısından geçerli bu. Aynı zamanda bu kapsamda CHP ile genel merkezler düzeyinde yapılan görüşmeler oldu. Kent uzlaşısının sağlanması konusunda birkaç noktada anlaşmış olsalar da genelde anlaşamadılar.

Anlaşamamanın temel nedeni bizce şu: biz belediyelere, belediye başkanlıkları noktasından yaklaşmıyoruz. Daha doğrusu yerel yönetimleri kimin yöneteceği noktasından yaklaşıyoruz. Biz yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olduğunu düşünüyoruz. Yani katılımcı, çoğulcu bir yaklaşım tarzıyla, o kentin çok kimlikli, çok kültürlü yapısının da yönetim noktasına yansıması gerektiğini düşünüyoruz. Yani sadece belediye meclis üyeliklerinin ya da daire başkanlıklarının paylaşılması, bunu çok basite indirgeyen bir durum. Anlayışlar noktasında yaklaşım farklılıklarımız var. O yüzden de örneğin biz mor bir bütçe öngörüyoruz. Biliyorsunuz eş başkanlık sistemimiz var ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması, eşit temsiliyetin olması gerektiğini savunuyoruz. Ama CHP bu noktadan uzak bir aşamada duruyor. Ötekileştirilmiş grupların, ötekileştirilmiş semtlerin ve ilçelerin öncelikli olarak ele alınması gerektiği, yatırımların bu noktaya yapılması gerektiği konusunda bir bakış açımız var. Ancak CHP’nin bu konudaki yaklaşım tarzı da farklı. Aynı zamanda biz yerel yönetimlerin rant alanı olmaması gerektiğini söylüyoruz. Bu sadece CHP’nin yaklaşım tarzı değil ama Türkiye’deki bütün siyasi partiler yerel yönetimleri rant alanları olarak görüyorlar. Bizim yaklaşım tarzımıza tamamen ters. Biz yerel yönetimin elde ettiği gelirin halk için kullanılması gerektiği noktasında bir yaklaşıma sahibiz.

“DEM Parti’nin kendi adaylarıyla seçime girmesinin çok temel bir hak olduğunu düşünüyorum”

VOA Türkçe: Bazı illerde CHP’yle uzlaşı sağlandı. Yani CHP bazı yerlerde bu söylediğiniz genel ilkeleri kabul etti, bazı yerlerde etmedi mi?

Türkan Aslan Ağaç: Bu tabii genel merkeze yöneltilmesi gereken bir soru. Hangi kriterler çerçevesinde o görüşmelerin yapıldığı, o yerlerde nasıl anlaşıldığının çok detayını bilmiyorum ama İzmir açısından bunun geçerli olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Sonuçta bir de şunu da görmek lazım; DEM Parti’nin kendi adaylarıyla seçime girmesinin de çok temel bir hak olduğunu düşünüyorum. Siyasi partiler sonuçta seçimlere girmek adına vardır ve biz Türkiye partisi olarak da Türkiye’yi yönetmeye aday bir partiyiz. O yüzden de bulunduğumuz kentleri de yönetmek ve kendi anlayışımız doğrultusunda yeniden halklarla birlikte inşa etmek istiyoruz.

“Tabanımızın çok yoğun olduğu kesimlere hizmet götürülmedi”

VOA Türkçe: DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “DEM Parti’nin CHP’ye kaybettirmek üzerine strateji kurduğu” sözlerine yönelik “Size de AKP-MHP faşizmine de kaybettireceğiz. 2019 seçimlerinde size destek sunduk, belediyelerde bir cennet yarattık. Siz muhaliflere, Kürtler’e cehennem hayatı yaşattınız” sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir’de de CHP’li yerel yönetimler “muhaliflere, Kürtler’e cehennem hayatı” yaşattı mı?

Türkan Aslan Ağaç: Biz seçimlere kazanma noktasından bakıyoruz. Biz İzmir’de iddialıyız. İzmir’de ve Türkiye’nin bütün metropollerinde kazanma arzusundayız ve böyle bir güçlü irademiz var. Kimseye kaybettirmek ya da kazandırmak gibi bir derdimizin olmadığını ifade edeyim. Kazanmak temel argümanımız. Sırrı Bey’in ‘cehennem hayatı yaşattınız’ noktasındaki söylemiyle ilgili şöyle söyleyeyim; sonuçta 2019 yılında biz İstanbul’da da diğer metropollerde de CHP’ye koşulsuz olarak bir destek verdik. 2023 genel seçimlerini de hatırlarsanız, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da koşulsuz olarak bir destek sunuldu. Fakat yerel yönetimler noktasında o dönem itibariyle HDP’nin kendi anlayışı doğrultusunda yönetime katılarak hizmet etmesinin olanakları yaratılmadı. Bu açıdan yine bizim tabanımızın çok yoğun olduğu kesimlere hizmet götürülmedi. Öncelikli bir hizmet götürülmesi mümkün olmadı. Tabanımızın yaşadığı, İstanbul’da olsun, burada olsun, yaşadığı yerler genelde varoşlar. Fakat yerel yönetimler bu konuda bir hizmet götürmediler. Ne yönetime katılma konusunda düşüncelerimizi hayata geçirme imkanını bize tanıdılar ne de tabanımızın bulunduğu alanlara hizmet götürme konusunda bir pozitif ayrımcılık yaptılar. Şimdi bunları gözettiğiniz zaman artık bir siyasi partiyi koşulsuz olarak desteklemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bir siyasi partiyseniz kendi kimliğinizle, kendi anlayışınızla siyaset arenasına çıkmanız gerekir.

“CHP’yle aramızda ideolojik bir farklılık var, gündelik politikalardan çok bunu esas almak gerekir”

Akın Birdal: AKP’nin 22 yıllık bir iktidar deneyimi var. Yaptıkları belli, yapmak istedikleri belli. Şimdi de izlenen neoliberal kapitalist emperyalist sistem kaçınılmaz olarak bu sonuçları doğurdu. Cumhuriyet Halk Partisi de bir ana muhalefet misyonunu yerine getiremiyor. İnsan hakları, demokrasi, adalet açısından öylesine yarılmalar ve kırılmalar var ki buna karşı ana muhalefet partisi, caydırıcı ve uyarıcı bir rol üstlenemiyor. Hatta tam tersine, çok yaşamsal konularda Meclis’te AKP’ye destek veriyor. Sınırötesi operasyonlar, bizim tanımımızla savaş tezkerelerine. Şimdi örneğin; barış çok önemli bir sorun Türkiye’de ve gerekli olan Kürt sorununun demokratik, barışçı çözümüdür. Bu konuda CHP Meclis’te gerek arkadaşların Meclis dışına bırakılmasında, gerekse bu tezkerelerin verilmesinde destek olmuştur. İdeolojik bir farklılık var. Gündelik politikalardan çok bunu esas almak gerekir.

Örneğin; son bir ay içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaşanan hezeyanlar; nefret dili, ırkçılık, ayrımcılık. Şimdi bu olacak şey mi? Zaten AKP, MHP ve uzantısı ittifaklar böyle bir gündem yaratmakta, temel sorunları manipüle etmekte yarar görüyor. Cumhuriyet Halk Partisi de şimdi aynı düzleme çekildi. Yani Bolu’da, Antalya’da, Hatay’da, Mamak’ta, en son da Afyon’da. Bunu söyleyen grup başkan vekili (Burcu Köksal); sadece Afyon Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkan adayı değil. Bu kişi görevden alınır diye bekledim, oysa tam tersi, korundu ‘dil sürçmesi’ denilerek. Olur mu böyle bir şey?

Zaten Türkiye’de böyle bir kutuplaşma, ayrışma, kamplaşma yaratılmış. Bunu tam da kardeşlik diliyle, barış diliyle, birlikte, yaşama diliyle ve kültürüyle taşıması gerekirken Cumhuriyet Halk Partisi, bunu yapmadı. Ekonomik, politik farklılıklarımız da kuşkusuz var. Yani Kürt siyasi hareketi ve onun müttefikleri sol ve sosyalistler, bir demokrasi kaygısıyla, Türkiye’nin demokratikleşmesine duyulan ihtiyaç nedeniyle 2019’da da 14 Mayıs’ta da 28 Mayıs’ta da destek verdi. Ama görülüyor ki bu, anlaşılmış değil. DEM Parti, 35 yıllık örgütlü bir siyasi hareket geleneği yaratmıştır. Bunun öncesi de var; HEP, DEP. Ama HADEP çatısı altında ilk kez 1995’te sol sosyalistlerle birlikte emek, barış ve özgürlük adı altında bir yola çıkılmıştır ve bugün de DEM o yolun taçlandırılmış halidir. Onun için kimseye mecbur değil hareket. Kadınlarıyla, gençleriyle, çocuklarıyla emin olun çok özverili yani bu ülkede herkesin eşit ve özgür yaşayabileceği bir hayali gerçekleştirebilir. Çok bedeller ödedi. Artık bundan sonra ‘biz de varız’ dedi ve var olacak ve bunun da ilk örneğini bu seçimlerde göreceğiz.

“Herkesin özleminin aslında DEM’in kendi adaylarıyla seçime girmesi olduğunu gördük”

VOA Türkçe: CHP lideri Özgür Özel 2019’da CHP adaylarına oy veren diğer siyasi parti seçmenlerine yeniden sandıkta ittifak kurmaları çağrısı yapıyor. DEM Parti seçmenleri İzmir’de bu çağrıya uyar mı? Seçmenlerinizi nasıl konsolide edeceksiniz?

Türkan Aslan Ağaç: Zaten DEM Parti’nin metropollerde kendi adaylarıyla, eş başkanlarıyla yola çıkmış olması DEM kitlesinin ve tabanının konsolide olması için yeterli. Biz adaylığımız açıklandıktan sonra tabanımızda muazzam bir coşkuyla karşılandığımızı, herkesin özleminin aslında DEM’in kendi adaylarıyla seçime girmesi olduğunu gördük. Böyle bir talep varmış zaten. Yani zorunlu olarak, bağırlarına taş basarak gidip CHP’ye oy vermek onlar açısından oldukça sıkıntılı. CHP, kendilerini ifade eden bir politika izlemedi. Ne genel siyasetleri açısından ne de yerel açısından böyle bir politika izlemediği için DEM kitlesinde ve DEM’e gönül vermiş olan tabanda bu bir kırılmaya neden oldu. O yüzden de bizim adaylarımızın açıklanması DEM’i konsolide etme noktasında başlı başına bir etkendi. Diğer açıdan biz yüzde 35’i hedefliyoruz. İzmir’in plakasının 35 olması sebebiyle yüzde 35’i simgesel olarak ele aldık. Ancak biz İzmirliler’in tamamının oyuna talibiz. Yani Özgür Özel’in söylediği gibi ‘demokratların, aydınların hepsinin sandıkta birleşmesi’ değil.

Biz bu şehirde yaşayan çocukların, gençlerin, kadınların, yaşlıların, engellilerin, bu kentin ötekilerinin tamamının oyuna talibiz. Sonuçta biz özgürlükçü, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir bakış açısına sahibiz. ‘Gelin birlikte bu kenti yönetelim, bu kenti daha güzel bir yer kılalım’ diyoruz. Kentin kuruluş felsefesine uygun. İzmir diğer kentlerden çok farklı bir kuruluş felsefesine sahip. O felsefeye uygun olarak, bu kadar çok kültürü bağrında taşımış olması sebebiyle biz herkesle birlikte bu kentin daha yaşanılabilir bir kent haline getirebileceğine inanıyoruz. Biz kendi felsefemize, kendi paradigmamıza güvendiğimiz için bu paradigmanın İzmirlilerin tamamına seslendiğini düşünüyoruz. İzmirliler kendilerindeki önyargıları bir kenara bıraksalar, paradigmanın kendisine baksalar aslında İzmir için en güzelini öneren partinin DEM Parti olduğunu görecekler.

“Demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, adalet sadece DEM’in sorunu mu?”

Akın Birdal: Özgür Özel demokrasiden, Türkiye ittifakından söz ederken bölgede yine usulsüzlükler yaşanıyor. Kayyum meselesinde geçmişte 4 ilçenin dışında bölgede bütün her yere kayyum atandı. Şimdi başka bir şey yapıyorlar. Bölgede 54 bin seçmen, orada kayıtlı yaşamayan sahte seçmen kaydı yapılıyor. Şimdi siz demokratsanız, ana muhalefet lideriyseniz bunu kendinize sorun edinmelisiniz, bu usulsüzlüğü dillendirmeniz ve buna karşı çıkmanız gerekir. Öyle bir şey yok.

Diğer yandan Karabağlar’da, Karaburun’da muazzam bir rant hevesi var. Şimdi Karabağlar’da 546 hektar alanda bir kentsel dönüşüm projesi var. Orada bir kâr, rant ve sömürü mekanizması işletilecek. Buna karşı hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Karaburun ekolojisi yerle bir edilmek isteniyor GES’lerle. Şimdi o nedenle bence bir bütün olarak bakmak gerekiyor bu seçimlere, ekonomisiyle, demokrasiyle, insan haklarıyla, adaletiyle, hukukuyla.

Seçimlerin biz demokratik düzene yine ciddi gölge düşüreceği kaygısındayız. Selahattin Demirtaş, bu halkın nezdinde kabul görmüş, sevilen, sayılan, güvenilen bir siyasi lider, 7 yıldır Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına karşın hukuksuz şekilde içeride. Ne yaptılar dün? Avukatlarla, ailesiyle görüşe giderken odasından çıkarken ayakkabısını çıkartıyorlar. Yine kaşıyorlar ve provokatif bir sürece götürmek istiyorlar. 5 gün önce, 4 Kürt siyasetçiye 27 yıl hapis cezası verdiler. Muhalif basın üzerinde baskılar var, Mezopotamya Ajansı, Jinnews, ETA çalışanları gözaltına alındılar darp edilerek. Bizim bunlar sesimiz, sözümüz. Tam seçim arifesinde, doğrudan halkın bilgi edinme, haber alma hakkını kanallarını oluşturan, sağlayan arkadaşlar şimdi ev hapsindeler. Bunlar ilgilendirmiyor mu ana muhalefeti ya da diğer muhalefeti? Sadece DEM’in sorunu mu demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, adalet? Bunlara biz bütün halinde bakıyoruz. Yoksa sadece İzmir bazında bakarsak o bizi yanıltır.

Biz bütün bunları, Türkiye’nin demokratikleşmeye, barışa, adalete olan gereksinimine ve tek adam şefliğinin neler getirdiğinin tehlikelerine dikkat çekmek için bir fırsat sayıyoruz. Yerel seçimlerde de, örneğin, burada kolektif bir yönetim anlayışını dile getiriyoruz. Bakıyorsunuz, tek adama karşı çıkarken yerel yönetimlerde imar izni, ihalelerle tek adam sistemleri kurulmuş. ‘Hayır’ diyoruz, hep birlikte karar verilecek, hep birlikte yönetilecek.

Exit mobile version