Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Günün yazarı… Üç haftada üç karanlık saldırı


Fatih Camiinde slogan atan şahsın, kendisini uyaran İmam Galip Usta’yı ve müdahale edip saldırısını engellemeye çalışan öğrencisi Bilal Erdem’i bıçaklaması…

Bu olaydan üç hafta sonra Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesine IŞİD militanları tarafından yapılan ve Tuncer Cihan isimli Türk vatandaşının katledildiği saldırı… Ardından “Filozof Ramazan” olarak da anılan Ramazan Böçkün (Pişkin) Hocanın Kocamustafapaşa’da işlettiği çay ocağında bıçaklı saldırıya uğrayıp öldürülmesi…

Ocak ayında kısa aralarla peş peşe meydana gelen bu saldırıların arkasında ne var? Fatih Camii saldırganının psikolojik problemleri olan bir meczup olduğu belirtilirken, Ramazan Hocanın katlinde tarikatlara yönelik eleştirilerinin rolü olabileceği iddia ediliyor ki, işin bu yönünün çok dikkatli tahlil edilmesine ihtiyaç var.

Hakkında söylenenlerden ve yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla Ramazan Hoca nev-i şahsına münhasır bir şahsiyet. Dünya nimetlerinde gözü olmayan kanaatkâr bir insan. Tarikatları “rant kapısı” yapanlara ve din tüccarlarına ağır tenkitleri var. 2017’de Diyarbakır Ulu Camiinde kıyafeti için uyardığı bir kadının şikâyeti üzerine mahkemelik olmuş. Sözlerinde yer yer Vehhabiliğe kaydığı ve Ehl-i Sünnetten sapmalar olduğu yönünde iddialar seslendirenler de var.

Bazılarının “deli,” bazılarının “veli” olarak gördüğü, derviş mizacında, “gariban” bir kişilik olarak “derin” konulardaki sohbetleriyle kendisinden söz ettirmiş. Yaşayış tarzındaki sadelik ve kanaatkârlık, bilhassa bu dönemde iktidar nimetleriyle ayakları yerden kesilen kimi “din ehli”nden çok bariz bir farkı yansıtıyor. Tarikatlara yönelik tenkitlerini “toptancı bir mantık”la yapmadığı noktasında bir tadil ihtiyacı hissetmesi de gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus.

“Böyle bir insanı kim katletmiş olabilir?” sorusunun cevabı aranırken, eleştirdiği tarikatları adres gösteren yorumların, yakın zamanda dikkat çekmeye çalıştığımız bir fitne senaryosunun parçası olması kuvvetle muhtemel.

Cumhuriyet tarihi boyunca çok daha ağır hücumlara maruz kalan tarikatların bunlara şiddet kullanarak karşılık verme gibi bir tercihten özenle kaçındıkları, bilinen bir gerçek.

Arkaplanı aydınlatılamayan münferit suikast ve cinayetlerde ise mutlaka derin mahfillerin parmağı var. Ve istihbarat vesayetinin alabildiğine güçlendiği tek adam rejimi bu mahfillerce tezgahlanacak her türlü provokasyona alabildiğine müsait bir alan açmış durumda.

Böyle puslu bir ortamda bir kez daha “Cemaat ve tarikatlar; tuzaklara dikkat!” diyoruz…

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version