Abdullah EZİK
“İşte yaralı insanların fotoğrafları
İşte yangından çıkarılan çocuk cesetleri
Bu, savaşmış bir atlının sakat kalan ayağı
Bu kesik kol, önemsiz bir iş kazası”
Süreyya Berfe, 1960’lardan bugünlere uzanan çizgide Türk şiirinin kendine özgü bir yer edinmiş, varlığı ile, sözü ve eserleriyle farklı bir çizgi benimsemiş şairlerinden biri. 9 Ocak 2024 itibariyle aramızdan ayrılan Berfe, ardında bıraktıkları, sözü ve sanatıyla değerini her zaman koruyacak bir isim.
Bir şairi şiiriyle, onu var eden dizelerle yâd etmek gerek. İlk şiirlerini 1960’larda yayımlayan, o günlerden bugünlere dur durak bilmeden yazmaya, üretmeye, sözünü sakınmadan dile getirmeye devam eden Süreyya Berfe, bugün nihayetinde ulaştığı yerde kendisine özel bir yer edindi. İlk şiirini 1962 yılında Yön dergisinde yayımlayan Berfe, her zaman kendisini ve sözünü yenileyerek mücadelesine devam eden bir şair olarak ön plana çıktı.
Hayatını büyük oranda şiirleri ve dostlukları üzerine kuran, onun üzerinden tanımlayan ve geliştiren bir şair olarak Süreyya Berfe, Cemal Süreya, Tomris Uyar, İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Refik Durbaş, Özkan Mert, Ali Özgentürk gibi birçok isim ile beraber hareket etmiş; söz konusu tüm bu isimlerle yolu kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı yoldan kesişmiştir. Geçmişten bugüne uzanan çizgide nihayetinde şiir bağlamında bir kanon inşa eden tüm bu şairler, günümüz Türk şiirinin yakın dönem usta isimleri olarak da anılabilir. Dolayısıyla kendisi kadar yakın çevresi de, birlikte hareket ettiği şair, yazar ve entelektüeller de Süreyya Berfe için önemli bir yerde durmaktadır.
60 yılı aşkın bir süre şiir yazmayı sürdüren Süreyya Berfe, hayatının hemen her döneminde farklı bir yoldan gitmiş, ortak duyarlılıklarını korumakla birlikte gerek biçim gerekse içerik olarak şiirinde hemen yeni bir arayışın izini sürmüştür. Bu anlamda her bir kitabında farklı bir yoldan giden Berfe, nihayetinde ortaya hakkında çok şey söylenebilecek özel bir şiir dünyası var etmiştir.
İlk dönem şiirlerinde dönemin ruhuna uygun bir şekilde imgeler üzerinde duran, dil ve içeriği itibariyle daha soyut bir anlayışın izinden giden Süreyya Berfe için şiir, imgeler üzerinden hayata dair açılımların söz konusu olduğu geniş bir hattır. Bu hat odağında hayatın nasıl alımlanabileceği, kişinin dünyadaki yeri ve anlamı, imgeci ve soyut bir tavır ile araştırılır. Özellikle Gün Ola’da bu anlayışın peşinden giden Berfe, daha sonra hem şiirinde hem de dilinde daha farklı bir arayışın izini sürecektir. Bu, onun hemen hızla şiirini de kendisini de yenileyebileceğini gösteren, Berfe’nin yenilikçi ruhuna ışık tutan bir mesele olarak değerlendirilebilir.
Savrulan ile başlayan ve Hayat ile Şiir gibi metinlerle devam eden çizgide Süreyya Berfe, yavaş yavaş başka bir akıntı ile hareket etmeye doğru evrilir. Gün Ola’dan farklı olarak bu kez kendisini imgelerden arınmış, hayatı tüm çıplaklığıyla kuşatır bir hâlde bulan şair, toplum ile yakınlaşma yoluna girer. Her metin, şiir, yazı nihayetinde bir amaca hizmet eder veya amacın kendisi olur. Berfe de bu noktada toplum ile kendisi arasında birtakım bağıntılar kurar ve bunu şiirlerinde açıkça duyurur. Okurun karşısında yeni bir şair ve yeni bir şiir söz konusudur.
Şiir ile hayat, birbirleriyle kesiştiği alanlarda Berfe için değer taşır. Süreyya Berfe’nin şiiri hayattan, hayatı şiirden bağımsız değildir. Bu meselenin izleri Sen, Basmasın, Şiir Çalışmaları, Ruhumun gibi kitaplar üzerinden uzun yıllar devam eder. Şiirini sürekli olarak yenilemekten ve her bir kitabında farklı bir yoldan gitmekten geri durmayan şair, bunu aynı zamanda bir meydan okuma olarak görür. Hayat tekrarlar üzerine kurulu değildir, sürekli yeni bir gelişme, yeni bir olaylar silsilesi söz konusudur. O hâlde şiir de sürekli yenilenmesi gereken ve hayata ortaklık eden bir araç olmalıdır. Berfe, işte özellikle 1980 sonrası şiirinde bu anlayışın peşinden gider. Artık her bir kitabını farklı bir eksen genişleten/geliştiren bir şair ile karşı karşıyadır okur.
1980, şüphesiz Türkiye için olduğu kadar entelektüeller, bireyler, kişiler için de farklı bir yıl olarak değerlendirilebilir. Darbenin hemen ardından yaşananlar, ülkenin içerisinde bulunduğu durum, toplumun ve bireyin aldığı konum zamanla birçok şeyi etkilemiş, beraberinde büyük bir yıkım da getirmiştir. 1980 sonrası şiirinde hayata dair daha içten bir bakış geliştiren ve bütün yaşam tecrübesini şiirinde işlemeye başlayan Berfe de artık kişisel yaşantısını metinlerine taşıma yolundan gider. Dile getirdiği onca zorlu tecrübeye rağmen yalın bir dil ile şiirini farklı bir noktaya taşıyan şair, bu yaklaşımını ilerleyen yıllarda da sürdürür.
“Olduğum yerden başlasam yaşamağa; / olduğumu sandığım yerden.” (“Şiir Çalışmaları”), “Serin bir su alnının kokusu / Bu çok sıcak şehirde / birdenbire önüne çıkan / yenileyen dirilten / serin bir su” (“Uçurum, Su, Kırlangıç”), “Öldürmüşler babamı / yangın yılında” (“Yangın Yılı”), “Davullar zurnalar arasındaki şaşkın güveyi / Yürümek isterim son yolunu / Uyumak son geceni / Görmek isterim düşünü / Erginliğinde tanıdığın hayvanlarla boğuşmanı” (“Yeni Güveyi”) dizeleri sürekli kendini yenileyen bir şairin, hayatı boyunca sürdürdüğü yeni bir arayışın, yeni bir dil ve anlatı düzenin peşinden giden bir şairin zihinlere kazılı cümleleridir bugün için. Berfe de şiiri de bu düzlem üzerine yaşamaya, var olmaya devam edecektir şüphesiz.
1943 doğumlu Süreyya Berfe, şiiriyle bütün bir hayatını kuşatmış, kendisini şiiri ile ifade etmiş şairlerden biri olarak edebiyat tarihlerinde yerini aldı. Onun bugün için var ettiği ve kendisinden sıkça söz ettiren şiiri aşkla, geçmişle, bugünle, hesaplaşmalarla, hayatın iniş çıkışlarıyla dolu, sonu gelmez, paha biçilmez bir hediye olarak tahayyül edilebilir. 80 yıllık yaşamını hemen her zaman şiirle hak eden Berfe, şüphesiz dizeleriyle var olmaya devam edecektir.
Ve son söz yine Berfe’den, geçmişe, zamana ve anılara dair:
“Yanında oturan ben değilim / Zamanla dirilen anılar / Sorular soran ben değilim / Pişman eden merak / Geçmişi kabartan ben değilim / Yeni biten maceralar / Seninle yaşayan ben değilim / Yere düşen yaprak”
‘Yaşamın şairi’ Süreyya Berfe’nin ardından… ‘Şairlerin yanından tabiatın kırlarına çekildi’
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***