Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Öğrenciler karnelerini alırken Türkiye’nin ‘eğitim karnesi’ ne durumda?


Türkiye’de yaklaşık 20 milyon öğrenci 19 Ocak Cuma günü yarı yıl karnelerini aldı. Öğrencilerin karne notları, ilk bakışta sadece kendi çabalarıyla aldıkları değerlendirme notları olarak algılansa da, diğer taraftan mevcut sistemde nitelikli eğitimin ne düzeyde yakalandığının da bir göstergesi. Türkiye’nin ‘Sürdürülebilir Nitelikli Eğitim’ karnesinde yakalanan bazı başarılar olduğu gibi, hala birçok ülkeye kıyasla geride kalınan alanlar da var.

Birleşmiş Milletler’in (BM) 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yoksulluğun sonlandırılması, açlığın önüne geçilmesi, sağlıklı ve kaliteli yaşam imkanlarının yakalanmasının ardından dördüncü sırada ‘Nitelikli Eğitim’ hedefi geliyor.

BM’nin tanımına göre, bir ülkedeki nitelikli eğitim düzeyini, nüfus içindeki okur-yazar oranı ve eğitmde fırsat eşitliğinden, bilim ve teknolojiye dayalı müfredatlar, barışçı eğitim ortamı ve cinsiyet eşitliğine varana kadar bir dizi etken belirliyor.

Nüfusa oranla okur-yazar birey sayısı, ilköğrenimde okullaşma oranı ve ilköğrenimde cinsiyet uçurumunun daralması Türkiye’de son yıllarda eğitimde ilk göze çarpan başarılar arasında. Fırsat eşitsizliği ve öğretmenlerin durumu ise hala devam eden zorlukların başlıca kaynağı.

Türkiye’de eğitimde kaydedilen ilerlemeler

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de 6 yaş üzeri nüfusta okuma-yazma bilenlerin oranı 2008’de yüzde 91,8 olarak kaydedilirken; bu oran 2022 yılı itibariyle yüzde 97,6’ya yükseldi.

Okuma-yazma oranındaki cinsiyet uçurumu da yine aynı yıllar arasında büyük ölçüde kapandı. 2008 yılında kadınların yüzde 86,9’u ‘okuma-yazma biliyor’ olarak belirlenmişti. Bu oran, 2022 yılı itibariyle yüzde 95,9’a yükseldi. Erkek nüfusundaki okur-yazar oranıysa aynı dönemde yüzde 96,7’den yüzde 99,3’e çıktı.

Araştırma kurumu World Population Review verilerine göre, küresel çapta kayıtlara geçen okur-yazarlık ortalaması yaklaşık yüzde 83. Dünyada 200’e yakın ülkenin üçte birinde okur-yazarlık oranı bu ortalamanın altında kalıyor. Türkiye ise yüzde 97,6 oranla listenin başındaki ilk 50 ülke arasında.

Türkiye’de ilköğretimde kayıt ve tamamlama oranı da son yıllarda ilerleme kaydedilen alanlar arasında. BM Kalkınma Hedefleri kapsamında Nitelikli Eğitim Hedefi’yle ilgili olarak UNESCO İstatistik Enstitüsü (UIE) tarafından yayınlanan verilere göre, 6-14 yaş grubundaki çocuklar arasında okula kayıtlı olmayanların oranı 2016 yılında yüzde 1,81 iken, 2023 yılı itibariyle yüzde 1’in de altına düşerek binde 22 olarak belirlendi.

UIE verilerinde ayrıca, 2013-2023 yılları arasında, Türkiye’de ortaokul ve lise çağındaki çocuklar arasında kayıt olmayanların oranının yüzde 8,32’den yüzde 3,94’e düştüğü görülüyor.

Çocuk yaştaki öğrencilerin okullaşma oranında kaydedilen ilerlemenin yanı sıra, son yıllarda genç yaştaki yetişkinlerin eğitime katılma oranlarındaki artış da dikkat çekiyor.

Türkiye’nin de dahil olduğu Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) geçen yıl Türkiye’yle ilgili yayınladığı eğitim raporunda, son 10 yılda 25-34 yaş grubundakilerin eğitime katılma oranında yaklaşık yüzde 20 artış görüldüğü belirtilirken, bu oranın aynı dönemde OECD ülkelerinde ortalama yüzde 5 olarak kaydedildiğinin de altı çiziliyor.

Rapora göre, Türkiye’de son 10 yıl içinde 25-34 yaş arasındaki bireylerin ilköğrenim, lise ya da yüksek öğrenime katılım oranlarındaki artış, ülkeye giren çok sayıda göçmenin de eğitime dahil olmasıyla doğrudan bağlantılı.

Türkiye’nin diğer OECD ülkelerine kıyasla öne çıktığı bir başka alan ise, yetişkin yaştaki genç kadınlar arasında lise mezunu olmayanların oranındaki düşüş oldu. 2015 yılında bu gruptaki kadınların yüzde 50’den fazlası lise mezunu değildi. Bu oran, 2022 yılı sonunda yüzde 33,7’ye geriledi.

OECD’nin her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilere sunduğu Uluslararası Değerlendirme Programı (PISA) testinin geçen yıl açıklanan sonuçlarına göre, 2022 yılında Türkiye fen bilimleri, matematik ve okumada ilerledi. Ancak bu alanlarda kaydedilen başarı henüz OECD ortalamasının üzerine çıkmış değil.

Türkiye’nin alarm veren eksiklikleri: Eğitimde fırsat eşitsizliği ve öğretmenlere sunulan imkanlarda yetersizlik

Eğitimin bel kemiği niteliğinde olan öğretmenlerin yeterliliği ve onlara sunulan eğitim ve yaşam standartları, bir toplumun sadece eğitim alanında değil, tüm alanlarda ilerlemesini sağlayan başlıca etkenler arasında.

Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilköğrenim ve lisede öğretmen yaş ortalamasının en düşük olduğu ülkeler arasında. Türkiye’de lise öğretmenleri arasında 50 yaş üzerinde olanların oranı yüzde 18’de kalırken, bu oran OECD genelinde ortalama olarak yüzde 39.

Bu, bazı uzmanlar tarafından, uzun vadede öğretmen açığı yaşanmaması açısından bir avantaj olarak değerlendiriliyor. Ancak OECD raporunda yer alan iyileştirme önerilerinde ise, Türkiye’de eğitmenlik kariyerlerinin ilk yıllarında olan öğretmenlerin profesyonel gelişimini destekleyici programların daha da kapsayıcı hale getirilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

Türkiye, 38 üyeli OECD’de öğretmen maaşları sıralamasında da sondaki 10 ülke arasında. Türkiye’deki öğretmen nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan genç öğretmenlerin, tecrübe ve kıdem eksikliğiyle beraber geçim sıkıntısı yaşıyor olması da, nitelikli eğitim hedeflerinin yakalanma süresini yavaşlatan etkenler arasında.

Alarm veren bir diğer unsur da, eğitim alanında henüz ortadan kaldırılamayan fırsat eşitsizlikleri. OECD’nin 2021 yılı raporunda Türkiye fırsat eşitsizliği endeksinde ilk sırada yer almıştı.

Bunun başlıca nedenleri olarak, sosyoekonomik duruma bağlı olarak kaydedilen eşitsizlikler, kentler ve kırsal bölgeler arasındaki eşitsizlikler ve başta üniversite giriş sınavı olmak üzere sınav yöntemlerinde belirlenen eşitsizlikler gösteriliyor.

Exit mobile version