Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mercan Bulut yazdı… RTÜK, Türk dizileri ve aile içi ensest


(Serbest Görüş) – MERCAN BULUT

Türk toplumu olarak dizi, film ve maç izlemeyi çok seviyoruz. Özellikle çekirdek ve çay eşliğinde filmin nasıl bittiğinin farkına bile varamıyoruz. Akşam yemek sonrası çayla başlayan keyif, gece 00.00 olduğunda uykuyla noktalıyoruz. Şunu net olarak vurgulamak gerekiyor ki, Türk toplumunun yüzde 80’inin hayatı ve tarz tek düze bir yaşamla devam ediyor. Cumartesi-pazar günlerinin izinli olduğunu düşündüğümüzde de bu saat dilimi genellikle futbol ve basketbol izleme seanslarıyla tamamlanıyor. Yani söz konusu dilim içerisinde eşlerin ve aile bireylerinin birbirleriyle vakit geçirmelerine çok fazla zaman kalmıyor. İnsanların iletişimden anladıkları da birlikte ekran karşısına kilitlenip dizi izlemekle sınırlı kalıyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde yaşayanlar için yol çilesini işin içine kattığımızda bazen aile bireyleri birbirlerini bile göremiyor.

Yukarıda küçük bir girizgâh yaptım. Uzmanlık alanım iletişim ve psikoloji olduğu için gün içerisinde insan yaşamları benim ilgimi çekiyor. Toplumun birbirleriyle ilişkisinden tutunda, metroda, otobüste ya da kuyruklarda vatandaşların birbirleriyle iletişim kurmalarını yakından takip ediyorum. Aslında iletişim demeyelim. İletişimsizlik desem daha doğru olur açıkçası. Bir defa toplum bireyleri arasında algılama sorunu yaşıyor. Empati duygusu olmadığı için de bireyler genellikle ya kavga ediyor ya da birbirlerine küfürler savuruyor. Parkta ya yolculukta ortaokul ve lise öğrencilerinin konuşma tarzı ve ahlak tarzını hiçe sayan yaklaşımlarına değinmiyorum. Bunun tek bir kaynağı var. Bu da gençlerin bu yaklaşım tarzlarını televizyondaki dizilerden almaları. Gereksiz küfürlü konuşmalar, toplum arasında birbirleriyle sevişmeye varan yakınlaşmalar ve giyim tarzlarına kadar pek çok şey idollerinden yaptıkları kopyalamalardan kaynaklanıyor.

Dedim ya. İnsanın uzmanlık alanı olunca, internet üzerinden Türk dizilerini takip etmeye çalışıyorum. Baştan söyleyeyim Türk dizilerinin hayranı değilim. İzlemeyi de asla sevmem. Çünkü dizilerde temel bir konu olmadığı için bende zaman kaybından öte anlam ifade etmiyor ne yazık ki. Çünkü Türk dizileri ciddi sorunlar taşıyor benden söylemesi. Ancak Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) duyar mı bilemem. Ama ben söylemeye devam edeceğim. Son birkaç aydır sosyal medyaya reklamı yapılan birkaç dizi var. Sakla Beni, Kızılcık Şerbeti, Dilek Taşı ve İnci Taneleri bunlardan birkaçı. Bakınız RTÜK görevi, muhalif gibi konuşan insanları ve programları cezalandırmak değil. Toplumun temel yargılarını, örf ve adetlerini ve ahlak yapısına zarar veren yayınları incelemeye almaktır. Baştan ifade edeyim. Sansürcü bir insan değilim. Olmamın da imkanı yok. Tek uyarım var; söz konusu dizilerde yaşanan vakalar Türk toplumunun temeline dinamit koyuyor benden söylemedi. Aile içi ensest ilişkilerden tutun, reşit olmayan kız çocuklarını metres yapmaya ve kadınların gece kulüplerinde eğlence unsuru yapılmasına kadar onlarca ahlak dışı yaklaşımlar normal gibi topluma empoze ediliyor. Söz konusu dizilerden bu ilişki ağını görenler de çevresindeki insanlara adeta bir cinsel obje gözüyle bakıyor. Dedim ya… Burada temel sorun sansür değil. Ama RTÜK bu dizilerin belli bölümlerine neşter vurmak zorunda. Aksi durumda toplumun ahlakıyla ilgili ciddi sorunlar yaşayacağız. Kaldı ki, Antalya’da birkaç gün önce ortaya çıkan bir cinayetin temelinde de aile için ensest ilişki yatıyor. Bir adam hem eşi hem eşinin kız kardeşiyle aile hayatı yaşıyor. Bunun öğrenilme riskine karşı da baldızını öldürüp, boş bir araziye gömüyor. İşte size toplumun içinde hayat damlaları. Tabii ki ders alana.

Bir uzman olarak da şunu söylemem gerekiyor: Ensest ilişkiyi anlatan televizyon dizisini seyreden anne babaların, ileriki dönemlerde çocuklarının da bu tarz bir ilişkiye girmesi karşısında şikayet etmeye hakları yok diye düşünüyorum. Çünkü söz konusu dizilerin tek bir gayeleri var. Toplumun ahlak değer ve yargılarını yükseltmek olmadığı kesin. O zaman tek bir düşünce var; o da reyting kaygısı. Daha fazla beğenilme duygusu, reklam pastasından fazla kapma yarışı ve geceyi zirvede tamamlama kaygısı. Bunun yolu da haliyle, hafif cinsellikten, biraz kadın bedenini öne çıkarmaktan, biraz da gece alemi ve eğlenceden geçiyor. Bu faktörlerin arasına aile arası biraz da gizemli cinsellik serpiştirdiğinizde seyir zevki ön plana çıkıyor. Türk toplumunun kadın bedeni ve gizeme karşı duyduğu merakla birlikte diziler reytingler zirvelere tırmanıyor.

Yukarıda izah ettim. Mesele sansür değil. İsteyen istediği gibi bir hayatı sürebilir. Bu onun ve onun gibilerin hayatı. Tasvip edilmese de özel hayatlarına saygı duyulmalı. Ancak ahlak ve temel değerlerine özen gösteren ailelerin de bazı konularda dikkatli olmaları gerekiyor. Örneğin; anne-babalar mahremiyet konularını yasaklamak yerine, bu yanlışın olumsuz etkileri, sakıncaları, bizim kültürümüzde böyle bir kuralın neden oluştuğu ile ilgili çocuklarına, yetişkin bir bireye anlatır gibi gerekçeleriyle anlatmalı. Yasak, ayıp, günah lafı çocukta daha çok savunma duygusunu uyandırıyor, onu ters yöne iter bunu kesinlikle göz ardı da etmemeliyiz. Bundan dolayı burada ayıp, günah, yasak sözünden daha çok, çocuğa bunun gerekçeleriyle birlikte doğrular ve yanlışlar güzel bir üslupla anlatılmalı.

Zaten ailesinden bu değerleri alan gençlerin de bu dizilere ilgi duyması da mümkün değil. Şunu son olarak söylemekte fayda var. Siz çocuğunuzu evinizde ne kadar steril ortamda büyütürseniz büyütün. Okulda, sokakta, parkta ve bilumum farklı ortamlarda çocuğunuz onlarca mikropla ve haşereyle karşı karşıya kalacak. Biz evlatlarımıza bu temel değerleri doğru ve dozunda verirsek, doğru ve yanlışı o kendisi ayırt edecektir. Sizlerin müdahalesine bile ihtiyaç duymayacaktır.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version