Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kışanak: Beni hücrelerle korkutmaya çalışanlar bilsin ki Esat Oktay beni korkutamadı


ANKARA- Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan işkencelere dair açıklama yapmasının suçlama konusu olduğunu belirten Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, “Diyarbakır cezaevinde o zulmü yaşadım, işkenceyi yaşadım. Bugün beni bu hücrelerle korkutmaya çalışanlar bilsin ki Esat Oktay beni korkutamadı” dedi.

Kobanê Davası, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonunda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla sürüyor. Verilen arada Kışanak’ın küçük bir sağlık sorunu yaşadığı ancak durumunun iyi olduğu öğrenildi. Avukatlar aracılığıyla SEGBİS üzerinde konuşan Kışanak, “Şuan iyiyim devam edeceğim” dedi.

SURUÇ ANMASINA KATILMAK DA SUÇ

Suruç Katliamı ile ilgili bir yürüyüşe katılmasının suçlanma konusu yapıldığını söyleyen Kışanak, İŞİD Suruç’ta gencecik çocukları katlettiğini ve bunu organize yaptığını, katliama göz yumulduğuna dikkat çekti. Kışanak, “7 yıldır benim önüme mütalaa, iddianame geldiğinde sürekli önüme bu yürüyüş geliyor. Hiçbir yere sığdıramıyorum, ne ahlaka, ne imana, ne dine, ne hukuka. Bu kadar büyük katliamdan sonra insanlar çıkar bunu protesto ederler. Eksik protesto etmişiz keşke daha fazlasını yapsaydık. Gencecik gençler, Kobanê’’deki çocuklara oyuncak götürüyorlar, bu kadar masum bir şey. İŞİD gibi barbar sürüsü gözüne kestirmiş ve gelip katletmiş. Suruç’taki gençleri katledildiler ama bunun manevi anlamı şudur;’ bu gençler şahsında bütün insanları katlediyorum demiştir. Bu katliamlar Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit ediyorum ya gelip benimle anlaşırsın yada insanları öldürürüm’ diyor. Diyarbakır’da böyle bir yürüyüş olduğu için bende katıldığım için 7 yıldır önüme geliyor. Evet katıldım, hücremde o gençleri anıyorum, anılarına saygı duruşunda bulunuyorum, ömrüm yettiğince bu katliamı lanetleyeceğim. Bunu kimse suç diye getirip dava dosyası diye önüme getiremez” dedi. 

‘HDP’NİN SİYASİ PROPAGANDASINI YAPIYORUM, DESTEKLİYORUM’

Kışanak savunmasına şöyle devam etti: “Sosyal medya hesaplarımla ilgili güya polis araştırma tutanağı tutmuş, tweetler ilgili yalan yanlış dizmiş alta. Savcı bunu da ciddiye almadığı için bunları iddianameyi suçlama olarak koymamıştı. Ama mütalaayı hazırlarken, bu zihniyet yeniden hortlamış esasa ilişkin mütalaa da bana suç olarak yöneltmiş. 2016’da polisin hazırladığı kumpas belgesi savcı tarafından kâle alınmamıştır. Ama bu kumpas davasının savcısı almış dosyaya koymuş. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’a dair, ‘İdam sehpasında söylediği halkların kardeşliği şimdi HDP’de yankılanıyor’ paylaşımım suçlama konusu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Meclisinde defalarca bu iddialarla ilgili özür konuşması yapılmıştır. Bunu getirip, ‘terör örgütü propagandası’ yapmak nedir ya. Bu insanlar ölüme gitmişler son sözleri bunlar amacı buki bu idam sehpasında bu sözü söylüyor, bu nasıl suçlama konusu oluyor. Ama biliyorum en büyük dert ikinci cümlede. HDP’nin siyasi propagandasını yapıyorum, destekliyorum. Halkların şiarını haykıran bir partidir HDP, bu suç mu?

ESAT OKTAY BENİ KORKUTMADI

Neden halkların kardeşliğini savunmuşsun o zaman sen teröristsin diyor. Böyle teröriste can kurban. Bütün insanlık değerlerini ortadan kaldıran bu ithamlar karşısında savunma yapma gibi bir pozisyonda olmak ağrıma gidiyor. Türkiye halklarına, bizim kardeşlik duygumuz, idam sehpalarında, bu davalarda, cezaevlerinde, hücrelerdedir demek için konuşuyorum. Evet bizler dava kardeşiyiz, bu dava bizim davamız. Bu ülkenin halkları yan yana durmasın mı istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz bizden. Bu zihniyetin arkasında da darbeci mantığı, demokrasiyi kast etme mantığı var. Diyarbakır cezaevinde o zulmü yaşadım, işkenceyi yaşadım. Bugün beni bu hücrelerle korkutmaya çalışanlar bilsin ki Esat Oktay beni korkutmadı. Bu memleketi o katil sürüsüne bırakmamak için ben sosyalistlerle beraberim. Diyarbakır vahşetine ilişkin açıklama yaptım diye kimse beni yargılayamaz. Bugün o zihniyetleri yaşatanların bana verecek özür borçları var. Diyarbakır cezaevi müze olsun dediğim için, ziyaret ettiğim için savcı utanmış bunları suçlama konusu yapmamış ama hortlayan bu zihniyet bunları bu davada suçlama konusu yapmış.

KENAN EVREN’İN ZİHNİYETİ BUGÜN BU DOSYADA YAŞIYOR

Mecliste başkan olarak oturan dönemin adalet bakanı Bekir Bozdağ, ben seçildikten sonra gelip beni ziyaret etti. Diyarbakır cezaevinin müze olması için dosya teslim ettim ona basına açıklama yaptık. Diyarbakır cezaevinde yaşanılan acıları hatırlatmak için değil, bir daha asla demek için bir müze olması gerektiğini söyledim ve kendisi de aynı fikirde olduğunu söyledi. Basına açıklamaları yaptıktan sonra gitti. O yıllarda Erdoğan meydan meydan gezip, ‘duvarların dili olsa da konuşsa’ diyordu. Benim çektiğim acılar üzerinden oy devşirmeye çalışıyordu şimdi de benim yargılanmamı istiyor. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, niye her şey bu kadar karışık ve anlamsız. Şimdi kendileri bir şey yapmaya çalışıyorlar, umarım oradaki acıların anısına aykırı bir şey yapmadan bir müze çalışması sonuçlanır. Bunların suç olarak buraya konulmasının tek sebebi Kenan Evren’in zihniyeti bugün bu dosyada yaşıyor demektir.

ONURUMUN KIYMETİ VAR

Heyet olarak siz anlayın artık, kimse burada 3 yıldır sözünü sakınmadı, kimse siyasal görüşlerini kıvırıp dönmedi. Herkes dost doğru bildiğini, siyasetini yaptığını, halka anlattığını burada da söyledi. Biz çünkü halka giderek bunları söyledik, oy istedik ve halk bize temsiliyet görevi verdi. Bize oy veren halka sırtımızı dönmeyiz, o gün ne söylediysek, bugünde bunları söylüyoruz. Bağımsız Kurdistan söyleseydik, bugün de bunu söylerdik. Kimse siyasi görüşünden imtina etmez, ayıptır, öbür türlü tarihe karşı rezil oluruz. Ama biz olamayız, biz halka ne söylediysek bugün de onları söyledik.  Hücrede miyiz, siyasi rehine miyiz hiçbir kıymeti yok bunların, benim onurumun kıymeti var.

TUTUKLANMASINA NEDEN OLAN NURULLAH HAKAN KAYIP!

Ben dava dosyasındaki hakkımdaki iddialarının tamamı 2011-2023 yılına aittir. Ben o dönem milletvekiliydim, bu iddialara dair meclise gönderilen tek fezleke yoktur. Çünkü DTK faaliyetleri suç değildir, Cemil Çiçek resmi davetiye göndererek gel mecliste çalış dedi. Ortada bir çözüm süreci vardı, tamamı yasama dokunulmazlığı ihlal edilerek, polisin yalan yanlış tuttuğu iftiralardan ibarettir. DTK, Kürt sorunun demokratik barışçıl yöntemlerle çözülmesi için en kapsamlı çalışmalar yaptı. DTK, riskli bir görevim olsaydı bunu savunmaktan gurur duyardım ama onun ötesinde kumpasa da evet demem. Ağzınıza pelesenk ettiğiniz , Malatya’da tutuklanmama neden olan Nurullah Hakan vakası var. Nurullah Hakan diye bir adam yok şu ortada. Nurullah Hakan’a ait olan bir kaç sayfalık fotokopiden başka bir şey yok. Artık bunu bulsunlar, Nurullah Hakan’ı güya İstanbul’da 2012’de ifade verdiği ve benim özerklik toplantısına katıldığım ifadesi var. Tüm milletvekillerini saymış, dava dosyasında kanıt olarak gösterilemeyecek bir üç beş sayfalık okunmayacak hale gelmiş bir kağıt parçasını getirip buraya koyamazsınız. Ben hukuki savunma yapmıyorum, ben bu kumpası teşhir ediyorum, ortada suç yok çünkü. Rahmetli annem derdi ki; sen doğru dur yanlış belasını bulur. Bu savcıda belasını bulmuş. Nurullah Hakan bu toplantıya katılmamış ama nasıl benim katıldığımı biliyor, kararda bunların hiçbiri yok. Nurullah Hakan’ın emniyete susma hakkını kullandı diyorlar ama önümüze emniyetin belgelerini getiriyorsunuz, işte kumpas böyle oluyor.

DTK’YI TERÖRİZE EDEMEZSİNİZ!

DTK, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle kurulmuş ve herkes orada yer alıyordu. Herkese açık bir platformu terörize edemezsiniz. DTK’nin faaliyetlerine bizzat katılan, çalışan, kurularında yer alan AKP’li yandaşlar çatır çatır berat alıyor, bize gelince neden suç oluyor. Meclis başkanı resmi olarak meclise çağırdığı DTK neden suç oluyor? Yandaş olana mübah, muhalif olana günah. Buna da pabuç bırakacak halimiz yok. Ortalıkta AKP milletvekili olarak dolaşanlar, bilmem nerede olmak için DTK’ya yalakalık yapıyordu. Biz sözümüzden vazgeçen insanlar değiliz, korkan insanlar değiliz. Ceza tehdidi ile vazgeçmiyoruz, koltuk kapalım diye bazen buraya, bazen şuraya yamanmıyoruz. Ben onlar adına utanıyorum, isimlerini söylesem rezil olacaklar.

RAYLI SİSTEM PROJESİ PARASINI KAYYIM YEMİŞ

DTK’yı bahane ederek siyasi kumpas kurdular. Halkın malı olan Diyarbakır belediyesini çetelerine peşkeş çektiler. Kayyımlar, kentteki bütün sosyal hizmetleri eşit ve adil olmaktan çıkarıp yandaşlara peşkeş çekip, AKP’ye oy devşirmenin aracı haline getirdiler. Bunu ben söylemiyorum, Sayıştay raporu söylüyor. Yıllarca benim peşime müfettiş taktınız tek bir şey bulamadınız ama kayyımlarına bakın. Belediyenin kayıtlı kuruşunu tek kişiye veremezsiniz. Kayyım döneminde DBB’de sosyal yardımların kime dağıtıldığına dair kayıt olmadığı için inceleme yapılmamış. İşte belediyeyi o yüzden aldılar, yandaşlarına kadrolaşma imkanı açtılar, özel kalemi devri daim yaparak yandaşlarını habire memur yaptılar. Sayıştay raporlarında ortaya çıktı ki ihalesiz minibüs ve taksi plakalarını satılığa çıkarmışlar. İplik Mahallesini satılığa çıkarmışlar. Kayyımların Diyarbakır’a yaptığı kötülüğün hadi hesabı yok. Hafif raylı sistem projesini Osman Baydemir’in başkanlığı döneminde başlamışlardı, ben görevi devr aldıktan sonra revize ettik, onaylandı. Solculuğuma helal getirerek, gidip dünya bankasından kredi istedim, krediyi aldım mecliste kararımızı aldık. Beni tutuklamasalardı Diyarbakır’da raylı sistem hizmete girecekti. Kayyım geldi bunu yedi bunu ne raylı sistem yapacak. Yalan söylüyorlar, oy almak için bunu öne atıyorlar. Bunların derdi hizmet değil, rant. Önümüzde bir seçim daha var, Diyarbakır halkının da da Türkiye halklarının da bu rantçılardan hesap soracağına inanıyorum. Halkın iradesini gasp edenlere, halk en büyük cevabı verecektir. Buna yürekten inanıyorum.

ÖZERKLİĞİ DEMOKRASİ FORMÜLÜ OLARAK SUNDUK

Türkiye’de artık yerel demokrasi diye bir şey yok ruhuna el fatiha. Hiçbir dönem yerel yönetimler bu kadar güçsüz bırakılmamıştı. Kredi alma hakkı yok, imar hakkı yok, herşeyi merkezi hükümete bağladılar. Toplu taşımada ücret belirleme yetkisini bile merkezi hükümete bağladılar. Yasal düzlemde yerel yönetimlerin hiçbir hakkı kalmadı. Biz özerkliği savunurken, sadece Kürtler için, etnik kimlik için değil. Türkiye’nin tamamı için yerel ve yerinden yönetim için bir demokrasi formülü olarak önerdik. Kürt sorunun çözümüne katkı sunacak diye de önerdik. Bu davada iddia edildiği gibi oradan buradan gelmedi. Vekil seçilir seçilmez, DTP’de oturup yerel demokrasiyi nasıl güçlendirebiliriz diye kafa yorduk, demokratik yönetim modeli olarak bir kitapçık çıkardık. Türkiye’yi güçlendirecek tek siyasi öneridir.

TÜRKLERİN KENDİLERİNİ YÖNETİME KATMA HAKKI VAR DA KÜRTLERİN YOK MU?

Özerkliğin devletin bölünmesiyle zerre kadar alakası yoktur. Özerkliği uygulayan ülkeler var ayrılmıyor neden yalan söylüyorsunuz. Biliyoruz sizin derdiniz demokrasi değil, sizin derdiniz tek yönetim. Devleti yıkalım, Kurdistan’ı kuralım diye birşey yoktur demokratik özerkliğin içinde. Türkiye bazı yerlerde özerkliği destekliyor oradakiler etnik olarak Türkler mi diye? Türklerin kendilerini yönetime katma hakkı var da Kürtlerin yok mu? Kürde günah, Türke mübah mı? Demokrasi, insan hakları, yönetmek herkesin hakkıdır. Bu evrensel bir haktır, insanlar yüzyıllar boyunca mücadele ederek bu hakkı kazanmıştı. Yalandan, iftiradan bunu suçlama konusu yapamaz.

Duruşma yarın saat 10.00’da Kışanak’ın savunmasıyla devam edecek.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version