Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kamil Aslan yazdı… Türk futbolunda kapkara bir gece


(Serbest Görüş) – KAMİL ASLAN

Tarihler Eylül 2022’ydi. Ankara’da Ankaragücü ile Beşiktaş ligin 5. haftasında karşı karşıya geldi. Maçın 72. dakikasında hakem Beşiktaş lehine penaltı verdi. Siyah Beyazlı oyuncu penaltı atışını gole çevirince deplasman takımı sahadan 3-2 galip ayrıldı. Maçın ardından saha karıştı. Ankaragücü taraftarı bir holigan sahaya girip Beşiktaşlı futbolculara uçan tekme attı. Josef de Souza da kendinin ve takım arkadaşlarını korumak amacıyla saldırganı etkisiz hale getirdi. Hatta birkaç yumruk atarak saldırganı etkisiz hale getirdi. Yaşanan olayların ardından Josef’e hakem kırmızı kart göstererek bir maç ceza almasına neden oldu. Souza da cezanın haksız olduğunu savunmuştu.

Kaderin tecellisine bakın ki; o gün Ankaragücü takımının başkanı Faruk Koca idi. Koca o gün, sahada yaşanan olaylardan dolayı deplasman takımından özür dilemişti. Hatta maç sonu açıklamasında, “Taraftarın sahaya girmesini tasvip etmiyoruz. Ancak hakemin verdiği penaltı da zorlama bir penaltı.” diyerek üstünkörü de olsa bir değerlendirme yapmıştı. Ne var ki, aynı takımın başkanı, dün gece Türk futbolu adına karanlık bir geceye imza attı. Daha önce Türkiye’de ve dünyada saha içerisinde futbolcu hakem tartışmasına, itiş kakışına defalarca şahit olmuştuk. Ancak bir takımın başkanının saha içerisine girerek, hakeme yumruk atmasına, tekme tokat saldırmasına şahit olmamıştık. Koca sayesinde buna da şahit olduk. Maalesef Faruk Koca sadece takımına değil, Türk futbolunun imajına da ağır bir darbe vurdu. Dün gece yayınlanan saldırı görüntüleri dünya medyasında geniş bir yer buldu. Bu aşamadan sonra Türk takımlarının Avrupa’dan yabancı futbolcu ve hoca getirmesi hiç sanıldığı kadar kolay olmayacak.

Gelelim asıl meseleye… Yaşanan kapkaranlık gecenin tek sorumlusu Ankaragücü Başkanı Faruk Koca ve yanındaki üç beş kişi mi? Kaldı ki, Koca’nın yanında hakeme tekme tokat saldıran kişilerin de başkanı dışardan korumaları olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yani bu kişilerin polis kontörü dışında maç sonu sahaya girmesi yasak ve suç. “Maç bittikten, ev sahibi ve deplasman takımları sahadan ayrılmadıktan sonra kimse hakem ve futbolcuların bölgesine giremez” futbolun altın bir kuralı. Ancak Koca’nın ne idüğü belirsiz tipleri yanında neden gezdirdiğini de anlatmaya gerek yok sanırım. Şimdi gelelim konuya. Saha içerisinde ya da dışında hakemlerin tekme tokat dövüleceği aslında aylar öncesinden belliydi. Çünkü; puan kaybetmelerinin ardından bir gün Fenerbahçe Başkanı, öteki gün Trabzonspor Başkanı ve devamındaki haftalarda da Galatasaray ve Beşiktaş yöneticileri sürekli hakemleri hedef göstermişti. Kimi hakemleri ‘çete kurmakla’, kimi ‘eyyamcılık yapmakla’, bazıları da ‘bahis’ iddiları da olayın merkezine yerleştirmişti. Yöneticilerin açıklamalarına holiganizm yapan bazı spor yorumcuları da katıldığında hakemler için çanlar çoktan çalmaya başlamıştı haftalar öncesinde. Ancak dün gece gaz fena patladı. Hem de sadece bir takımın üzerine değil. Türk futbolunun üzerine. Ayrıca yaşanan vaka, Türk futbolunu kimlerin yönettiğini de yeniden gözler önüne serdi. Maalesef bu olay ne ilk olacak ne de son. Şayet adalet tecelli etmezse sonraki haftalarda başka hakemlerde başka yönetici ve taraftarın gadrine uğrayacak. Halil Umut Meler’in dağılmış suratını gören hangi hakem bundan sonra sahada düdük çalabilir. Yanlış bir karar sonrasında başına geleceğini düşünmek, onları nasıl bir ruh dünyasına sürükler düşündünüz?

Meler’e yönelik saldırının ardından başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Spor Bakanı, sosyal medya hesaplarından açıklamalarda bulundu. Olay en şiddetli şekilde kınandı. Ancak yeterli mi bu tarz açıklamalar. Tabii ki hayır. Yıllardan beri Sporda Şiddet Yasası bir türlü TBMM’nden çıkmadı. Çıkmış olsaydı bu olaylar bu hale gelmezdi. Ancak yasayı ne yöneticiler ne de siyasiler istiyor. Türklerin anlayacağı tabirle “win win.” Herkes kazanıyor, ancak Türk futbolu kaybediyor. Bu geceden sonra tamamen kaybetti. Artık timsah gözyaşları dökmenin, acil toplanmanın bir anlamı asla olamaz. Kaldı ki, saldırıyı gerçekleştiren Faruk Koca’ya hiçbir şey olmaz. Bunu da buraya yazıyorum. Neden mi? Koca, AK Parti’nin eski kurucuları arasında yer alıyor. İki dönem de Ak Parti’den Ankara milletvekilliği yaptı. Sonra da geldi Ankaragücü’ne başkan oldu? Hızlı yükseliş değil mi?

Gelelim zurnanın düdük çaldığı noktaya. Bu saldırının ardından mutlaka bazı adımlar atılmalıdır. Sporu yönetenlerin Türk futboluna zerre saygısı varsa. Öncelikli olarak Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, baskı kurularak sabah itibariyle başkanlık görevinden alınmalı. Hakemleri korumak adına futbol maçlarına en az bir hafta ara verilmeli.  Koca ve yönetimi görevde bulunduğu sürece, Ankaragücü Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, başkana tepkisinden dolayı hocalık görevinden istifa etmeli. Yeni bir yönetim gelene kadar hiçbir hoca takımın teklifini kabul etmemeli. En önemlisi de saha içi ve dışı görüntüler incelenerek, Koca ve adamları bir daha asla yeşil sahalara adım attırılmamalı. Şayet TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve yönetimi azıcık futbola saygıları varsa bunları mutlaka yapmalılar. Yoksa bundan sonra Türkiye’de Avrupa ya da Dünya Kupası için adaylıkları unutsunlar. Bir uzman olarak benden söylemesi.

Yazıyı Hz. İsa (a.s) ile ilgili bir anekdotla bitirelim. Hz. Peygamber, yaşadığı muhitte bir sorunu çözmek ve adaleti tecelli ettirmek için, “İlk taşı içinizden günahsız olan birisi atsın!” der. Ve daha sonra önce yaşlılar olmak üzere oradakilerin hepsi teker teker olay yerini terk eder. Çünkü günahsız kimse yoktur. Ben de diyorum ki, Türk futbolundaki şiddeti ve holiganizmi bitirmek için ilk adımı günahsız biri atsın. Ne yazık ki, hiçbirimizde taşı atacak cesaret yok. Çünkü Halil Umut Meler’e atılan yumruğun sorumlusu sadece Faruk Koca değil. Hepimiziz. Saldırı birden gelmedi. Adım adım ve sinsice geldi.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version