Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Ensest gerçeği | Salih Zoroğlu Davası; çocukları kim umursuyor? 

Ensest gerçeği | Salih Zoroğlu Davası; çocukları kim umursuyor? 


İLKER DOĞAN | HABER İNCELEME

Pskolojik sorunlar yaşadığı belirtilen çok sayıda çocuğa, yetişkinler için kullanıldığı aktarılan ‘ketamin’ isimli ilaç vererek manipüle etmek ve ‘çoklu kişilik bozukluğu’ tanısı koymakla suçlanan psikiyatr Prof. Dr. Salih Zoroğlu ile ilgili iddianame tamamlandı. İddianamede 21 mağdur ve 6 sanık bulunuyor.  

Salih Zoroğlu, ve klinik çalışanları TCK’da yer alan suçlamalardan neredeyse üçte biriyle suçlanıyor. Bunlardan bazıları şunlar: Çocuğa karşı eziyet, şantaj, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, iftira…  

Burada hemen hatırlatalım; Süleyman Salih Zoroğlu ya da diğer sanıklardan hiç biri cinsel istismar ya da tacizle suçlanmıyor. ‘Şikayetçi’ olan ailelerin de Zoroğlu ve diğer sanıklar için böyle bir iddiası yok. Ailelerin iddiası da çocuklarının ilaçlarla ‘manipüle’ edilerek ‘sahte anılar’ oluşturulması ve kendilerinden (ebeveyn ve yakın akrabalarından) taciz ve cinsel istismar suçlamasıyla şikayetçi olmaları. Kimi erkek çocuklar annesinin, kimi kız çocuklar ise babasının ya da yakın bir akrabasının kendisine yönelik cinsel istismarda bulunduğunu söylüyor.  

Zaten iddianamede savcı da bunu, yani Zoroğlu’nun çocukları manipüle ederek ebeveynleri ya da yakın akrabalarıyla ilgili ‘sahte anılar’ oluşturduğunu, ‘cinsel istismar’la suçladığını savunuyor.  

Savcıya göre aileler çocukları istismar etmedi 

151 sayfalık iddianamenin sonuç bölümünde, ‘mağdur’ çocukların hiç birinin ailesi tarafından ‘cinsel istismar iddiasına bağlı travma sebebiyle kliniğe götürülmediği hatırlatılıyor. Ancak Zoroğlu’nun tüm vakalara kendine has bir yöntemle hızlıca çoklu kişilik bozukluğu teşhisi koyduğu kaydediliyor. Bunun da geçmişte yaşanan cinsel istismar ya da tacizlerle ilişkilendirildiği kaydediliyor. Zoroğlu’na göre bu rahatsızlığın temel sebebi geçmişte yaşanan ancak zamanla unutulan ‘cinsel istismar’ ve buna bağlı yaşanan travmalar…  

İddianamedeki en önemli suçlamalardan biri de ‘ketamin’ ilacının kullanılması. Söz konusu ilacın çocuklarda halüsünasyonlara neden olduğu ve sahte anılar yarattığı ileri sürülen iddianamede, “Dolayısıyla Ketamin’in çocuk ve ergen psikiyatrisinde yasal bir kullanım alanı mevcut değildir. (…) Yani şüpheli kliniğine gelen çocuklara dissosiyatif etkiler yaratan ajanı vererek disosiyatif kimlik bozukluğunu tedavi etmeye çalıştığını iddia etmektedir.” deniliyor.

Kısaca Süleyman Salih Zoroğlu, kliniğe gelen çocukları önce hasta edip sonra tedavi etmekle suçlanıyor. Ardından da, “Belirtmek gerekir ki çocuklara cinsel istismara uğradıkları düşüncesinin yerleştirilmesi esasen şüphelinin terapi sırasında kullandığı telkine yönelik açıklamaları ve yönlendirici, kapalı uçlu sorularıyla gerçekleşmektedir.” ifadeleri kullanılıyor.

Salih Zoroğlu çocuklar için bizzat şikayetçi oluyor 

Savcıya göre çocukların yakınlarının ‘cinsel istismar ve tacizine’ uğradıkları iddiası yalan ve uydurma… Süleyman Zoroğlu ise o çocukların ‘yakınlarının’ cinsel istismarına uğradığını savunuyor. Hatta 5 çocuk için bizzat kendisi şikayetçi oluyor ve o çocukların ailelerinin yanından alınması, devlet korumasına verilmesi gerektiğini belirtiyor.  

Dosyada bu da var, iddianamede de yazıyor…  

Dosyada ayrıca çocukların anne ve babalarının kendilerini nasıl taciz ettiklerine ve cinsel istismara dair de ayrıntılı anlatımları var. Ancak savcıya ve çocukların ‘istismarla’ suçlanan ailelerine göre bunların tamamı ‘hayal’ ürünü, sahte anılar…  

Tekrar edelim; Süleyman Zoroğlu ya da diğer 5 sanıkla ilgili iddianamede ‘cinsel taciz ya da istismar’ suçlaması yok. İddianamede Zoroğlu’nun hangi motivasyonla iddia olunan suçları işlediğine dair bir cümle de yok! Yani Zoroğlu neden bu çocuklara, kendilerinin geçmişte yakınları tarafından ‘cinsel tacize uğradıklarına’ inandırıyor? Nihai amacı ne? Böyle yaparak nasıl bir fayda sağlayacak? Kaldı ki 5 çocukla ilgili bizzat kendisi suç duyurusunda bulunuyor…  

Çocuklara yönelik bir ‘taciz ya da istismar’ yok. Dosyada yer alan tape ve yazışmalara göre çocukların koruma altına alınması gerektiğini, ailelerinden tazminat istenmesini ve paranın çocukların hesabına yatırılması gerektiğini görüştüğü ücüncü kişilere açık ve net olarak söylüyor.  

Yani bu işi ‘para’ için de yapmadığı aşikar. Hatta edinilen bilgilere göre bazı çocukların durumuna o kadar üzülüyor ki, seans ücreti bile almıyor. Yani paraya düşkünlüğü olan bir profil de çizmiyor… O halde Süleyman Salih Zoroğlu, bu çocukları neden manipüle etmek için çırpınsın? 

Yükselen şey ensest, yani insanlığın sükutudur 

Süleyman Zoroğlu’nun bazı uygulama ve ifadelerinin ‘doktorluk’ mesleğinin sınırlarını aştığı, hastalarıyla ‘aşırı empati’ kurduğu görülüyor. Zaten bunu kendisi de kabul ediyor. Hatta cezaevinden bir meslektaşına gönderdiği mektupta, dinlediği vakalardan sonra kendisinde de travma sonrası stres bozukluğu hastalığı oluştuğunu, çocukların durumlarına dayanamadığı için rahatsızlandığını anlatıyor. Çocukların içinde bulunduğu durumun kendisini çok derinden etkilediğini anlatan Zoroğlu, “Yükselen şey ensest, yani insanlığın sükutudur.” diyor.  

Süleyman Zoroğlu’nun çoçuklarla ilgili üçüncü kişilerle yaptıkları görüşmeler de iddianamede yer alıyor. Orada da bir kısım medya tarafından linç edilen doktorun hiç bir çocuk için kötü bir ifade kullanmadığı aksine onların geleceğine dair çok güzel temennileri olduğu görülüyor. Hatta bir çocuk için, “Bizim planlarımız var. Louven Üniversitesi’ne gidecek. Psikoloji okuyacak. Kitap yazacak, çoklu kişilik bozukluğu uzmanı olacak. Hiç kimse de bunu durduramayacak.” diyor. Bir başka çocuk için de yine övgü dolu sözler sarf ediyor. Bütün yazışmalarında ‘kızım, evladım’ ifadelerini kullanıyor.  

Bu arada Süleyman Zoroğlu’nun ‘uyuşturucu ticareti yapmak’la suçlanmasının nedeni, ‘ketamin’ denilen ilacı kullanmış olması. Bir doktor, ‘yeşil reçete’ ile kullanılabilen bir ilacı çocuklarda kullandığı için ‘uyuşturucu ticareti yapmakla’ suçlanıyor. Bu da enterasan bir nokta… Velev ki yetişkinler için kullanımı uygun olan bir psikyatri ilacını çocuklar için kullanmak nasıl ‘uyuşturucu ticareti’ olarak yorumlanabilir? 

O ilaç çocuklarda kullanılmalı mıydı, kullanılmamalı mıydı; o uzmanların bileceği bir konu. Ancak alanındaki önemli isimlerden biri olarak kabul edilen Zoroğlu’na göre o ilaç kullanılmalıydı ve kullandığı vakalarda çok olumlu sonuçlar aldığını anlatıyor meslektaşına gönderdiği mektupta.  

 

Savcıya göre taciz yok ama görüntüler var! 

Olayın kendisi başlı başına mide bulandırıcı ve ağır bir konu. O nedenle bir cümle kurmadan 40 defa düşünmek, tetkik etmek gerekiyor. Zoroğlu’nun çocuklarla konuşurken, onların aileleri hakkında kurduğu bazı cümleleri ‘doktorluk’ mesleği sınırları içinde görmek mümkün değil, izaha muhtaç… 

Savcı ve ‘mağdur’ çocukların ailelerine göre ‘taciz’ yok ancak dosyaya giren fotoğraflar hatta görüntüler var! İddianamede mağdur olan kız çocuklarına cinsel organını gösteren 50 yaşlarındaki erkek şahsı savcılık görmemiş olabilir mi? Kim bu şahıs ve cinsel organını kız çocuklarına neden gösteriyor? Bununla ilgili ne yapıldı? (Fotoğraf ahlak dışı olduğu için kullanamıyoruz)

Ya da kızlardan birinin babasının kapıya dayandığı video görüntüsü savcının dikkatinden kaçmış olabilir mi? Savcının, kızlardan bazılarının Süleyman Zoroğlu’na yazdıkları mesajları neden dikkate almadığı da merak konusu zira o mesajlarda dehşet itiraflar var. Kızlar, yaşadıkları istismar nedeniyle intiharı düşündüklerini vs. yazıyor.  

İşte tam bu noktada savcının ya da Süleyman Zoroğlu’nu hedef gösteren, linç eden ‘gazetecilerin’ amacını sorgulamak gerekiyor. Mesela Süleyman Zoroğulu, KHK’lı bir akademisyen olmasaydı, yanlış ilaç kullandığı ya da çocukları manipüle ettiği iddiası üzerinden yine de bu şekilde ‘düşmanlaştırılır’ mıydı? Savcının, sanığın lehine olacak delilleri görmezden gelmesini nasıl yorumlamak lazım? Çünkü CMK’ya göre savcı sanığın hem aleyhine hem de lehine olan delilleri hakimin önüne koymak zorunda…  

Türkiye’de ensest gerçeği 

Tabi bu dava bazı konuların da yeniden tartışılmasına zemin hazırlayacak. Nedir o ‘bazı’ konular; Türkiye’de ensest gerçeği…  

Süleyman Zoroğlu, ifadelerinde ve meslektaşına gönderdiği mektupta bu soruna uzun uzun yer ayırıyor ve ensest ilişkinin boyutunun düşünülenin çok üzerinde olduğunu anlatıyor. Zoroğlu’na göre bu oran yüzde 15. Yani 100 aileden 15’inin ‘ensest’ ilişki yaşadığını savunuyor.  

Kendisine gelen mağdurlarla bu kadar yakından ilgilenmesinin, suç duyurusunda bulunmasının, kendisini çocuklarla özdeşleştirmesi ve aileleriyle tartışmasının sebebinin de bu gerçek olduğunu anlatıyor. Bununla ilgili acilen önlem alınması gerektiğini söylüyor.

‘Aşırı empati’ kuruyor!

Süleyman Salih Zoroğlu’nun avukatının anlattığı bir anektod ilgil çekici. Cezaevinde kendisini ziyarete gittiğinde, hiç tanımadığı küçük bir kız çocuğuyla ilgili bir istismar haberini kendisiyle paylaştığını, bunun üzerine Zoroğlu’nun hüngün hüngür ağladığını anlatıyor. Kendisine ‘Aman çocukların isimleri deşifre olmasın, onlar zarar görmesin.’ diyerek defalarca tembihte bulunduğunu belirtiyor. İddianameyi okuyup, yazışmaları ve tapeleri gördükten sonra bu anektod daha ilginç hale geliyor. 

Şöyle ki; Salih Zoroğlu’nun özellikle küçük çocuk hastalarıyla ilişkisinin ‘empati’nin de ötesine geçtiği ‘aşırı empati’ kurduğu görülüyor. Çocukların acısını ‘anlamakla’ kalmıyor, bizzat acı çekiyor. Kendisine gelen çocukların sorunlarını çözmek, ihtiyaçlarını gidermek için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor. Bunun için ev tutmayı, çocuklara bakıcı ayarlamayı bile düşünüyor. Hatta intihara meyilli bir çocuğu evinde bir gün misafir ediyor.  

Peki gerçekten öyle mi? Türkiye’de ensest bu kadar yaygın mı? 

Hürriyet’te 2 Eylül 2017 tarihinde yayınlanan Melis Alphan’ın yazısından bir bölüm aktaralım: “Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (TKDF) 2014’te yayımladığı Türkiye Ensest Atlası Projesi’nin amacı, ülkemizde çok yaygın olmasına rağmen hemen hiç konuşulmayan ensest konusunu konuşulur kılmaktı. Ne de olsa, ‘ülkemizde ensest, ‘kutsal aile’ mitini korumak için toplumsal bir konsensüs içinde çok sıklıkla görmezden geliniyor.’ 2009’da yapılan ‘Türkiye’de Ensest Sorununu Anlamak’ araştırmasına göre de ensest vakalarında mağdurlar genellikle kız çocukları, saldırgan ise aile içinden bir erkek. Aynı evde birden fazla çocuk istismar edilebiliyor ve mağdur çocuklar büyüdükçe saldırıyı küçük çocuğa yöneltiyor. Bu toplumun ciddi bir kısmının ensesti cinsellik olarak gördüğü anlamına geliyor!” 

Yukarıdaki oranı TKDF veriyor… Korkunç… Söz konusu dönemde bu orana itiraz edenler oldu. Velev ki oranın yüzde 40 değil de, yüzde 10 olduğunu varsayalım; bu durumda rahatlamamız mı gerekiyor? On aileden birinde ‘ensest’ ilişki olmasına sevinmeli miyiz?  

Biraz daha geriye gidelim…  

24 Şubat 2014… Habertürk’ten Kübra Par, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile röportaj yapıyor. “Türkiye’de ensest çok yaygın” başlıklı yazıdan bazı bölümleri aktaralım: “(Sadece kız çocukları değil) Elbette erkek çocuklar da ensest mağduru olabiliyor. Hatta annesi tarafından taciz edilen erkek çocuklar var. Ankara’da öyle bir vaka vardı. Ama en yaygın olan babanın kız çocuğunu taciz etmesi. Çok yaygın. Rakamları açıklayamıyorum ama çok yüksek oranda… O şehirde öyle şey olmaz dediğiniz çok beklenmedik yerlerde de var. (Batı illeri dahil) Evet, kesinlikle her yerde var.” 

“Yetkilileri harekete geçirmek için adım attınız mı?” sorusuna verdiği cevap ise şöyle: “Ceza yasası içine suçun tanımının yapılması gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yazılı başvuru yaptık. Türkiye Ensest Atlası projesi için destek istedik. Eski Bakan Fatma Şahin, aile danışmanları yetiştirdiklerini, bu konuyu onlar üzerinden çözeceklerini söyledi.” 

Mağdurların başka ortamlara ihtiyacı var

Daha geriye gidelim; Sosyoloji Araştırmaları Dergisi 2010 yılında Türkiye’de ensest konusunu araştırıyor. “Ailenin karanlık yüzü; Türkiye’de ensest” başlıklı araştırma Adana, Ankara, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul ve Kocaeli’de ve 98 uzman tarafından yapılıyro. Araştırmadan bazı cümleleri artaralım: “ESaldırganlar başta baba olmak üzere, dede, ağabey, amca, dayı ve kuzen gibi genellikle mağdurdan yaşça büyük erkek akrabalardır. (…) Ensest vakalarının uzun süre saklı kalması hatta hiç ortaya çıkmıyor olması pek çok nedene bağlıdır. Ensest saldırganının çocuğun güvendiği bir yakını olması ve olayın genellikle çocuğun kendini güvende hissetmesi beklenen evinde –hatta kendi yatağında- yaşanması, mağdurun istismarı ifade etmesini zorlaştıran bir durumdur. Mağdurun bu çemberden çıkması için kendisi güvende hissedeceği başka ilişkilere ya da ortamlara ihtiyacı vardır. (…) Ensest varlığının kabul edilmesi ve gizli kalmasının önüne geçilmesi gerekli bir toplumsal sorundur. Ayrıca aile içi şiddetin ve çocuk istismarının önemli bir boyutudur.” 

‘Ensest’ gerçeği çok ciddi ve çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor. Ancak iktidar bu soruna çözüm üretmediği gibi, toplum da rezaletin ‘üzerini örtmekle’ meşgul…

Dikkat ettiyseniz bu konudaki son araştırma 2014 olarak görülüyor. Son dönemde ‘ensest’ ilişkinin arttığı yönündeki açıklamaları ‘doğrulatma’ şansımız yok. Bu konuyla ilgili yeni diyebileceğimiz yakın tarihli bir araştırma da bulunmuyor. Çünkü, aileler bu olayları gizlemek istiyor. Yukarıda da aktarıldığı üzere devletin de bu konuda kayda değer hiç bir çalışması yok. Dünya genelinde ise istismar oranı, değişik araştırmalarda yüzde 10 ila 40 arasında değişiyor.  

Sanki bu ülkede 70-80 yaşındaki dedeler torununa tacevüz etmemiş, kız çocukları babalarından defalarca hamile kalmamış gibi davranıyorlar! Çocukların taciz edilmesi, cinsel istismara uğraması vs. kimsenin umurunda değil.  

Dolayısıyla ‘ensest’ gerçeği çok ciddi ve çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor. Türkiye ise bu sorunla yüzleşip, kalıcı çözüm üretmek yerine, KHK’lı bir akademisyen üzerinden ‘nefret’ söylemini toplumda daha fazla nasıl derinleştiririmin derdinde… 

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version