Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Tutukluluğu devam eden Barış Pehlivan isyan etti: “Bunun adı hukuk değil, bunun adı vicdan değil”


Denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmadığı için üç aydır Maltepe Açık Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Barış Pehlivan bugün çıktığı ilk duruşmada da tahliye edilmedi.

30 Kasım 2022’de Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde “Mide bulandıran öykü” adlı bir makale kaleme alan Pehlivan, yazıda adı kodlanarak yazılan Yargıtay üyesi Ömer Faruk Aydıner’in şikayeti nedeniyle yargılanıyordu.

Savcı duruşmada sunduğu mütalaasında “kamu görevlisine hakaretten” yargılanan Pehlivan hakkında cezalandırma isterken İstanbul 2. Asliye Mahkemesi, duruşmayı 16 Kasım’a erteledi.

Barış Pehlivan: “Hakimin yazıyı okuyup inceleyecek cesareti olmadığı için yarın cezaevine döneceğim”

Duruşma salonundan çıkışta gazetecilere kısa bir açıklama yapan Barış Pehlivan, “bomboş bir dava” yüzünden tutuklu kaldığını söylerken hakimi de eleştirdi.

Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı, “Aylarca yazılan bir iddianame. Aylar önce UYAP sistemine konan belgeler. Aylarca tartışılan bir dava. Ve bir hakim sadece bahaneyle dosyaları okumadığı için beni yarın hapse gönderiyor. Bomboş bir dava. Beş paragraf, 1,5 dakikada okunacak bir yazıda hakaret olup olmadığını inceleyecek cesareti olmadığı için ben yarın tekrar cezaevine döneceğim. Bunun adı hukuk değildir. Bunun adı adalet değildir, bunun adı vicdan değildir” dedi.

Avukat Ersöz: “Mahkumiyet kararı Barış’ın 2024 yılı Mart ayına kadar yine cezaevinde kalması gibi bir ihtimal doğuracak”

Avukat Hüseyin Ersöz ise 16 Kasım’da görülecek davanın ikinci duruşmasında müvekkili bakımından tutuklama hükmü verilmesi halinde gazeteci Barış Pehlivan’ın dört ay daha cezaevinde kalacağını ifade etti.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ersöz, “Mahkemenin vermiş olduğu bu ara karara ilişkin olarak herhangi bir itiraz mekanizması da şu aşamada bulunmuyor. O yüzden de mahkemenin nihai kararını açıklayacağı 16 Kasım tarihinde yine burada olacağız ve Barış hakkındaki beraat kararını burada bir kez daha duymak isteyeceğiz. Ama tabii önümüzde iki tane seçenek var. Bunlardan birincisi Barış hakkında bir beraat kararı verilmesi, diğeri ise bir mahkumiyet kararı verilmesi. Mahkumiyet kararı alması durumunda ise Barış’ın ne yazık ki 2024 yılı Mart ayına kadar yine cezaevinde kalması gibi bir ihtimal de doğacak. Bu istemediğimiz bir sonuç. Ama bunu 16 Kasım tarihinde birlikte yaşayıp göreceğiz” dedi.

Avukat Ersöz, “hakimin dava dosyasındaki evrakları incelemediği halde bunun bedelini de Barış Pehlivan’a ödettirmek istemesi” üzerine müvekkilinin tepki gösterdiğini de sözlerine ekledi.

Barış Pehlivan savunmasında Yargıtay üyesinin hakkında “iftira”, “suç uydurma” ve “kamu görevlisine hakaret”ten suç duyurusunda bulunduğunu ancak sadece “kamu görevlisine hakaret”tan dava açıldığını söyledi.

Pehlivan, “Kimse yazmaya cesaret edemiyorken, şu an yargılandığım bu adliyenin bazı mensuplarının FETÖ Borsası içinde olduğunu belgeleriyle ortaya koydum. Yine bedelini cezaevine atılarak ödedim. Lakin gün geldi, o yazdığım yargı mensupları HSK tarafından ihraç edildi. Kimse yazmaya cesaret edemiyorken, İzmir Başsavcı Vekili’nin nüfuz ticareti yaptığını belgeleriyle ortaya koydum. Almadığım tehdit kalmadı. Yine gün geldi, o yazdığım savcı hakkında HSK müfettiş raporu düzenlendi, idari yaptırım kararı alındı. Mesele şu: Eğer Ömer Faruk Aydıner’e ‘kamu görevinden dolayı hakaret ettiğim’ iddia edilirse… İş kadını ile uyuşturucu baronunun para alışverişinde bir yargı mensubunun görev almasını ‘kamu görevi’ olarak kabul etmemiz gerekir” dedi.

20 yıldır gazetecilik yaptığı halde 5 kez cezaevine girdiğini belirten Barış Pehlivan, “Dışarıda yazdıklarımın bedelini içeri atarak ödetenler, sadece bedenimi hapsediyorlar. Zira, nerede olursam olayım yazdım, yazıyorum ve yazacağım” diyerek yazmakta vazgeçmeyeceğini ilan etti.

“Bir yazıdan eğer ceza çıkarsa biz gazetecilerin hangi konuları yazıp yazamayacağımızı lütfen açıklayın”

Savcının cezalandırma talep eden mütalaasından sonra söz alan Pehlivan, gazetecilere sansür uygulanmak istendiğini dile getirdi.

Cumhuriyet gazetesi yazarı, “Topu topu dört, beş paragraftan oluşan bir yazıdan eğer ceza çıkarsa biz gazetecilerin hangi konuları yazıp yazamayacağımızı lütfen açıklayın. O zaman Adliye’nin içindeki tüm gazetecileri Adliye’den kovun çünkü işleri benim yaptığımı yapmaktır” ifadelerini kullandı.

“Bu yazının suç teşkil edeceğini söylemek basın mensuplarına otosansür uygulamaları yönünde bir baskı doğurur”

Avukat Hüseyin Ersöz de bu yargılamanın cezalandırmayla sonuçlanması halinde gazetecilerin kendilerine otosansür uygulamasının kaçınılmaz olacağını belirtti.

Ersöz, “Bu yazıda yer alan her şey gazetecinin haber verme yükümlülüğüne ve halkın haber alma hakkına hizmet ediyor. Bir gazetecinin eline yazıya söz konusu olan bilgi ve belgeler gelmiş, suç duyurusu var, tanınmış ve bilinen bir yüksek yargı mensubuyla ilgili ve Savcılık bunu yazmanın suç teşkil edeceğini söyleyecek, gazeteci bu belgeleri çöpe atacak, buna gazetecilik diyemeyiz. Bu tüm basın mensuplarına otosansür uygulamaları yönünde bir baskı doğurur” diye konuştu.

Exit mobile version