AMED – “Fay hatları üzerinde yaşamak” başlıklı panelde konuşan Tabip Odası’ndan birçok temsilci, depremde yaşanan eksikliklere dikkat çekerek, sağlık sisteminin enkaz altında kaldığını ve bunun tam tersi bir sistemin mümkün olduğunu belirtti.
Amed Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Toplum ve Hekim Dergisi tarafından düzenlenen “İlhan Diken Mezopotamya Halk Sağlığı Günleri-3” kapsamında “Fay hatları üzerinde yaşamak” başlığı altında deprem ve sonrasında yapılması gerekenlerin konuşulacağı 2 günlük panelin ilk günü, verilen aranın ardından devam etti.
Panel, “Deprem bölgesinin fiziksel, yapısal ve sosyal özellikleri” başlıklı ilk oturumunun ardından, Dîlok, Riha, Amed, Hatay, Mêrdin ve Meleti tabip odalarının temsilcilerinin söz aldığı, “Ne kadar organize olabildik? Depreme ilk refleksler, AKUT ve uzun dönem çalışmalarında deneyim paylaşımı” başlıklı 2’nci oturumla sürdü. Oturum Cemile Özdemir ve Raşit Tükel’in moderatörlüğünde devam etti. Burada sunum yapan Tabip Odası temsilcileri, deprem günü yaşananları, mağduriyetleri, sağlıkçıların yaşadığı problemleri ve sonrasında gelişen refleksi aktardı. Konuşmacılar sunumlarında devlet içinde büyük koordinasyonsuzluk sorunu olduğuna dikkat çekerek, deprem sürecinde oluşturdukları kriz koordinasyonlarından bahsettiler.
‘SAĞLIK SİSTEMİ ENKAZ ALTINDA KALDI’
Ayşe Güneş ve Hamit Güçlüer’in moderatörlüğünü yaptığı 3’üncü oturum da yine aynı başlık altında devam etti. Bu oturumda da, TTB, İstanbul Tabip Odası, Ankara Tabip Odası, İzmir Tabip Odası, Adana Tabip Odası ve Bölge Hekim Meclisi temsilcileri söz alarak, deprem sürecindeki pratiklerini ve deneyimlerini aktardı. Deprem sürecinde sağlık sisteminin, “enkaz” altında kaldığını söyleyen konuşmacılar, bunun nedeninin “Sağlıkta dönüşüm programı” olduğunu belirtti. Sağlıkçıların olağandışı durumlarla baş başa bırakıldığını dile getiren konuşmacılar, “Yıllardır söylediğimizi dikkate almayan bakanlık ve iktidarın ihmalleri nedeniyle binlerce insanımızı kaybettik. Çok az insanı kaybetmek mümkünken binlerce insanımızı kurban verdik. İktidar yönetime geldiğinden bu yana neo-liberal politikalarla, her alanda yaptıkları girişimlerle bu afete davetiye çıkardı” diye kaydetti.
Konuşmacılar, “Ne sağlığın ne de hekimlerin enkaz altında kalmayacağını sağlayacak çalışmalarımızı, dayanışmamızı yükselterek devam ediyoruz. Depremle bizi ağır bir yıkımla baş başa bırakmasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz” diyerek, insanların enkaz altında kalmayacağı bir ülkenin ve sağlık sistemin mümkün olduğuna vurgu yaptı.
Tabip odalarından temsilcilerin söz aldığı 3’üncü oturumun ardından, “Ulusal-uluslararası sağlık örgütleri destek/organizasyonu nasıl oldu? TTB ile ne yapılabilirdi?” başlıklı son oturuma geçildi. Moderasyonunu Münevver Kaynak’ın yaptığı oturumda ilk olarak konuşan Sınır Tanımayan Doktorlar’dan (MSF) Deniz Mardin, “Uluslar arası destek organizasyonları” başlığıyla sunum yaptı. Deprem sırasında Sırbistan’da olduğunu belirten Mardin, “Biz gelebilir miyiz?” diye sorduklarında “Hayır” cevabını aldıklarını aktardı. Sonrasında bölgeye geldiklerini fakat kendi kurum isimleriyle çalışma yürütemediklerini belirten Mardin, deprem bölgesinde MSF olarak yaptıkları çalışmalara dair aktarımda bulundu.
KURUMLARLA ORTAKLAŞMA
Uluslararası örgütlerin ulusal bir kurumla her hangi bir anlaşma imzalamaması durumunda maddi bağış yapamadığını aktaran Mardin, uluslararası kurumların kayıt sorunu yaşadıklarını belirtti. Deprem sonrası çalışmalarda bir uluslararası ekibin tüm koordinasyonları bir araya getirdiğini aktaran Mardin, bunun bilgi aktarımı açısından önemli olduğunu dile getirdi. Mart başında bütün uluslararası kuruluşlara, “Burada ya ulusal bir kurumla anlaşma yapacaksınız ya da eğer burada bir üyeniz kalırsa izin alacaksınız” dendiğini belirten Mardin, bu “yarı ihtarın” ardından uluslararası kurumların alandan çekildiğini söyledi. Mardin, nötrlük ve tarafsızlık nedeniyle kurumlar arasında güven ilişkisi için zaman gerektiğini belirterek, bu nedenle ortaklığa girilmesinin zaman aldığını da sözlerine ekledi.
SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN TUTUMU
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Mehmet Sıddık Akın ise, “Sağlık emek örgütleriyle koordinasyon” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Depremin hemen sabahında sanal medyadan paylaşım yaptıklarını ve çağrıda bulunduklarını söyleyen Akın, Wan depreminden kaynaklı deneyimli olduklarını söyledi. Depremin hemen ardından TTB ve SES’i muhalif gören ve “muhatap” almayan Sağlık Bakanlığı’na halkın mağduriyetinden kaynaklı yazı yazdıklarını aktaran Akın, bakanlığa bağlı kurumların tutumunun ilk gün çok iyi olduğunu fakat 2’nci günden sonra yeniden kendilerini “muhatap” almamaya başladığını aktardı.
SES VE TTB ORTAKLIĞI
TTB’nin deprem günü diğer sağlık örgütlerine çağrıda bulunduğunu fakat bu çağrıya bir yanıt gelmediğini belirten Akın, sağlık meslek örgütleriyle koordinasyonun, “savrulmaya” başladığını ve merkezi düzeyde ortaklaşılamadığını kaydetti. Deprem bölgesinde sivil toplum örgütlerine güvenin devletten daha çok geliştiğine dikkat çeken Akın, “Depremde sağlık sistemi enkaz altında kaldı. Böyle bir sistemin köylere ulaşma şansı yoktu. SES ve TTB’nin büyük çabaları oldu. En büyük ortaklık TTB’yle oldu” diye kaydetti.
‘YENİ BİR AFET PLANI YAPMAK GEREKİYOR’
Oturumun son sunumunu “Uzmanlık dernekleriyle koordinasyon” başlığıyla Türk Psikologlar Derneği (TPD) üyesi Mehmet Hamid Boztaş gerçekleştirdi. Boztaş’ta deprem bölgesinde gerçekleştirdikleri faaliyetlere ilişkin aktarımlarda bulundu. Türkiye’de sağlık sorunu olmadığına fakat organizasyon sorunu olduğuna dikkat çeken Boztaş, TTB’yle iletişimleri olduğunu belirterek, bu tür süreçlerde ortaklaşılması ve koordine olunması gerektiğini vurguladı. Depreme karşı Türkiye’nin tamamını kapsayacak yeni bir çalışma oluşturulması gerektiğinin altını çizen Boztaş, “Bugünkü depremde sistem çöktü. Afet planı yapmak gerekiyor. Bunu kendimize görev olarak biçmemiz gerekiyor” dedi.
Programın ilk günü sona erdi. Program yarın da devam edecek.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***