Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Scott Pilgrim VS World: Sen yoksan her şey eksik, sen varsan her şey tamam

Scott Pilgrim VS World: Sen yoksan her şey eksik, sen varsan her şey tamam



Scott Pilgrim. 23 yaşında. Kanada’da yaşıyor. Ütüsüz pantolona benzeyen saçlara sahip. Yaşıyla uyumlu tüm salakları yapmaya hazır. Müzikal yetenekleri tartışılır bir grupta, bas gitar çalıyor. Liseye giden Çinli bir kız arkadaşı var. Geleceğe dair henüz bir fikri yok. Bu konuda acele etmiyor gibi görünse de zaman onun sırtından yavaş yavaş ittirerek o istikamete doğru götürüyor. En fenası da başına geleceklerden haberiz, Ramona isimli her hafta saç rengini değiştiren, geçmişini pek açık etmeyen bir kıza âşık olmak üzere. Gerisi hikâye…

Büyümek belalı, çileli ve oldukça sinir bozucu bir şey. Hele ki, 20’li yaşlarınızın başında, yapılabilecek tüm hataların henüz ilk basamağındaysanız ve gelecek, aşk konularında kafanızın içinde dev bir hortum dönüyorsa, işiniz gerçekten çok zordur. Bryan O’Mailey’in 2000’li yıllarda yayımladığı ve büyük ilgi gören çizgi roman serisi Scott Pilgrim VS World hikayesinin merkezine bunu alıyor.

O’Mailey, çizgi roman serisinde dünyanın en sıradan kahramanlarından biri olarak tarif edebileceğimiz Scott Pilgrim’in hikayesini bilgisayar oyunları simülasyonlarından esinle, geek dünyasından beslenerek karnavalesk bir dille anlatmıştı. O’Mailey, 1980’li yıllarda çocuk olan kuşaktan. Kendisinin de Scott Pilgrim’e benzeyen bir ilk gençlik dönemi olmuş. Müzik grubu, kız arkadaş ve başka yerlere savrulan hayaller…

Kanadalı yazarın geek dünyasına bir hayli hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Commodore 64 ve türevleri atarilerle büyümüş belli ki. Tuvaleti gelmiş karakterlerin kafalarının üzerinde beliren çiş barı, yaşadığı her olay sonrasında Scott Pilgrim’in edindiği deneyim puanın verildiği küçük kutucuklarla 1980’li yılların pikselli dünyasının hissiyatı okuyucuya veriyordu. Bununla beraber serinin her bir karesinde ninja filmlerinden, animelere, sinemasal referanslara varana dek bir dolu detayla karşı karşıya kalıyorduk. Çizimlerin animeye yakın olması ve O’Mailey’in kurduğu evrenin çocuksu yanları olmasına rağmen, şiddet ve cinsellik meselelerinde elini açık tutmuştu. Bu da metnin ayrıksı yanlarından biriydi.
Şimdi gelelim esas meseleye, Scott Pilgrim’in kime karşı? Scott Pilgrim’in rüyalarına dadanan bir yeşil, bir mor saçlı Ramona kim? Grubu Sex Bob-Omb virajı alıp ünlü bir gruba dönüşecek mi? Karlar altındaki Kanada’da sonunda güneş görülecek mi?

SIRADAN KAHRAMANIN YOLCULUĞU

Hepimiz öyle ya da böyle kendi hikayemizde bir maceraya atılıyoruz. Önümüze engeller çıkıyor, bazen düşüyoruz, bazen sorunsuz bir şekilde ilerliyoruz. Bu yolculuğun sonunda başladığımız yerle, geldiğimiz yer arasında muhakkak bir fark oluyor. Olgunluk denilen nane biraz da böyle bir şey zaten. Hafızalara kazınan deneyim puanları. İlerleyen yaşlarda geçilen yollarda aynı taşı takılmama dürtüsü. Scott Pilgrim de tam böyle bir dönüşümün ortasında. Günlerini işsizlikle geçiren ve gerçekleşmeyecek hayaller kuran üstelik sorumluklarından arkasına bakmadan kaçan Scott’ın tek düze hayatı Ramona Flowers’la tanışınca değişiyor. Önce rüyalarında karşına çıkan bu gizemli kadını daha sonra partide görüyor. Scott, kendisine gönderilen işaretlerin farkında, elini çabuk tutup Ramona’yla tanışmayı beceriyor. Ve hikâye beklendiği gibi Scott’ın ona âşık olmasıyla sonuçlanıyor. Ramona bu konuda daha itidalli. Olayları akşına bırakmaktan yana. Üstelik gizemli bir geçmişi ve kişiliğini fazlasıyla saklayan bir karaktere sahip. Scott ve Ramona zıt karakterlere sahipler, yaşamdan beklentileri de farklı o yüzden hikayeleri sıkı bir sınava tabii olacak.

İşte tam bu noktada, sıradan kahramanın sonsuz yolculuğunun ilk büyük engeli karşımıza çıkıyor: Ramona Flowers’ın yedi eski şeytani sevgilisi. Şayet, Scott onunla birlikte olacaksa bu adamları tek tek def etmek zorunda. Eski sevgililerin hepsinin ayrı bir özelliği ve kuvveti var. Biri vegan güçlere, diğer ninja tekniklerine bir başkası Hint müzikallerine yeteneğine sahip, en güçlüsü, Gideon’ın ise müzik şirketi var. Scott Pilgrim’in ise doğru dürüst banka hesabı bile yok. Özel gücü yok, maceralarına otobüsle gidip gelen bir kahraman. Yine de Ramona’ya duyduğu aşkı kazanabilmek ve zedelenen özgüvenini yeniden inşa edebilmek için bu ölümcül eski sevgililer grubuna kafa tutup “Ben tek, siz hepiniz” diyor.

Scott bir taraftan eski sevgililer birliğiyle mücadele ederken diğer taraftan dünyaya da kafa tutuyor: O da hayatının sorumlulukları. Bir an önce iş bulması, grubuyla albüm kaydetmesi gerekiyor. Jetonları sayılı, tepesinde yanıp duran yaşam barı yediği darbeler yüzünden yarıya inmiş, oyuna yeniden başlayabilmek için ekstra canı yok. En ufak hata onu oyunun en başında götürebilir. Mecburen büyümek durumundadır. Bir taraftan eski sevgililerle ölümcül dövüşler içine girip, diğer taraftan liseli sevgilisinin kalbini kırmadan ilişkiyi bitirmeye çalışıyor. Ramona’yla da arasını iyi tutmak için çabalayıp, lokantada bulaşıkçı olarak işe başlıyor. Tüm bu kaotik zamanın arta kalanında ise grubuyla albüm kayıtlarını bitirmek için zaman arıyor. Her biri başka bir konudan alacaklı sorumluluklarını haklamak durumundadır artık.

Hikayesindeki her aşama ve alt edilen her bölüm sonu canavarı ona yaşam deneyimi olarak geri dönüyor. Jetonları, puanları topluyor. Hayat becerileri giderek artıyor. Ramona’ya duyduğu aşk ona sadakat puanı olarak geri dönüyor. Gideon’la meselesini şahsileştirdiğinde özgüven puanı yükselip, kendisiyle hesaplaştığında ise karanlık yanıyla barış imzalıyor.

Özetle hikâyenin başlangıcındaki hayat hakkında ne yapacağını bilemeyen bir Scott varken hikâyenin sonunda ise ne istediğini bilen yolu tam olarak kestiremese de artık yalnız yürümemektedir yanında Ramona vardır. Fazladan canı, birçok hayat deneyim yeteneği vardır. Hayatının yeni bölümünde, zorluk seviyesi yükseldikçe, karşısına çıkan engellerle nasıl mücadele edeceğinin en azından bir kısmını bilmektedir.

Nihayetinde hayatta bölüm sonu canavarları asla bitmez. Her yaş dönümü başka bir Boss Fight, karşılaşmak zorunda kalınan daha zorlu bölüm etabı demek. Jetonlarımız kısıtlı, hile yaparsak enseleniriz, dikkatimizi oyuna verip, hikayemizi devam ettirmeliyiz. Şöyle geriye dönüp baktığımızda edindiğimiz geçtiğimiz etapların puanlarına bakmalıyız. Her zaman yüksek puan toplayamasak da gelinen yol mesafesi arttıkça yolun kalanını da biliriz.

Büyümek de böyle bir şey. Mutlaka pataklanıp, tehlikeler boğuşacağız; bu kaçınılmaz. Cesareti toplayıp, devam etmek en büyük maharet. Scott Pilgrim’in yaptığı gibi. Herkes kendi hikayesinin kahramanıdır zaten. 2010 yılında Edgar Wright tarafından sinemaya da uyarlanan Scott Pilgrim, yakın zamanda animasyon olarak Netflix’e de geldi. Bakalım artık başka bir devrin kahramanı haline gelip retroya dönüşen Scott Pilgrim’in anlatacağı hikâye yeni kuşakta nasıl bir karşılık bulacak.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version