– Filistinli grupların Hamas’ın silahlı kanadı El Kassam Tugayları öncülüğünde İsrail’e yönelik başlattığı saldırının ardından İsrail içinden de barış çağrıları yükseliyor. Aşırı sağcı Netanyhau hükümetinin İsrail içindeki muhalifleri, yaşananlardan Netanyahu kabinesinin Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarını sorumlu tutuyor.
‘ABD’DEN AKAN MİLYARLARCA DOLAR APARTHEID’I AYAKTA TUTUYOR’
Barış için Yahudi Sesi (Jewish Voice For Peace) adlı grup çatışmaların başlamasının ardından yaptığı açıklamada, “Yitirdiklerimiz için yas tutarken, tüm hayatların değer gördüğü, herkesin eşit, özgür ve güvenli olduğu bir geleceğe olan inancımızı sürdürüyoruz” denildi. İsrail’in abluka altındaki Gazze’ye yönelik hava saldırılarında savaş suçu işlediği vurgulanan açıklamada, “İsrail’deki Apartheid’ın ve sürdürülen işgalin şiddetin ana kaynağı olduğu” vurgulandı. Grup, İsrail tarihinin gördüğü en ırkçı ve aşırı sağcı hükümetin geçen yıl Filistinlilere yönelik sürgün politikasını sürdürdüğünü ve kitlesel katliamlarla birlikte Filistinlilerin evlerinin yıkıldığını hatırlattı. Açıklamada, 16 yıldır İsrail hükümetinin Gazze’ye uyguladığı abluka sonucunda 2 milyon insanın açlığa mahkum edilerek hapsedildiği ve tıbbi yardımdan mahrum bırakıldığı vurgulandı. Ayrıca, 10 yaşındaki Gazzeli çocukların kısa ömürlerinde yedi büyük bombardıman yaşadığı ve travmatize edildiği de hatırlatıldı. Açıklamada, “Filistinlilerin evlerinin İsrailli yerleşimci çeteleri tarafından ateşe verildiği ya da İsrail ordusu tarafından yerle bir edildiği” de eklendi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bugün ve geçen 75 yılda akan kan, İsrail’in işgaline ve baskısına yönelik doğrudan ABD’nin suç ortaklığı sayesinde sürmektedir. Denetimden yoksun ordu harcamaları, diplomatik koruma kalkanı ve ABD’den akan milyarlarca dolarlık kaynak Apartheid rejimini ayakta tutmaktadır. ABD’nin İsrail’e desteğini sürdürmesini isteyenler yalnızca şiddetin artmasına hizmet etmektedir. Hepimiz özgürlük, güvenlik ve eşitliği hak ediyoruz. O noktaya ulaşmanın tek yolu da kendi hükümetimizden başlayarak, şiddeti kökünden ortadan kaldırmaktan geçiyor.”
‘İŞGALİN SONA ERDİRİLMESİ İKİ HALKIN DA ÇIKARINA’
Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe’nin (Hadaş) İsrail Komünist Partisi (İKP) ile yaptığı ortak açıklamada, “İşgal kurbanlarının tüm ailelerine, Araplara ve Yahudilere başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz” denildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İKP ve Hadaş, sağcı hükümeti son saatlerde yaşanan ve çok sayıda masum sivilin hayatına mal olan keskin ve tehlikeli tırmanıştan tamamen sorumlu tutmaktadır. Yerleşimcilerin, hükümetlerinin himayesinde işgal altındaki topraklarda cirit attığı, Mescid-i Aksa’ya saygısızlık ettiği ve Hawara’da bir katliam daha gerçekleştirdiği şoke edici bir haftanın sonunda, bu sabah sağcı hükümetin ilk günden bu yana körüklediği bölgesel ve tehlikeli bir savaşta tüm bölgeyi tehlikeye atan çok ciddi bir tırmanışla uyandık. Bugün yaşananlar Netanyahu hükümetinin ve Hill Boys’un tüm bölgeyi sürüklediği tehlikeli yönü göstermekte ve çatışmayı yönetmenin ya da askeri olarak çözmenin bir yolu olmadığını bir kez daha vurgulamaktadır – tek bir çözüm vardır: işgali sona erdirmek ve Filistin halkının meşru talep ve haklarını tanımak için çaba sarf etmek. İşgalin sona erdirilmesi ve barışın tesis edilmesi, bu ülkedeki iki halkın ortak çıkarıdır.”
‘ANCAK FİLİSTİN’İN BAĞIMSIZLIĞI VE KALICI SİYASİ ANLAŞMA SORUNU ÇÖZER’
1982’de Lübnan Savaşı’nın patlak vermesiyle Lübnan’da hizmet etmeyi reddeden muharip gaziler tarafından kurulmuş bir organizasyon olan Yesh Gvul hareketi de “Askeri çözüm yok – savaş yok, şiddet yok” başlığı altında bir mesaj yayınladı. “Şimdi hatırlamak ve hatırlatmak bizim için her zamankinden daha önemli: düşmanlık döngüsünün askeri bir çözümü yoktur” denilen açıklamada, “Sadece işgalin sona ermesi, Filistin’in bağımsızlığı ve kalıcı bir siyasi anlaşma barış ve güvenlik dolu bir geleceği garanti altına alacaktır. Şu anda, özellikle de silahların konuştuğu bir dönemde: topyekûn bir savaşa ya da Şerid’in yeniden ele geçirilmesine sürüklenmemeliyiz. İşgali sona erdirmenin, tam bir çözüm için çabalamanın ve işgal altındaki toprakları terk etmenin zamanı geldi” ifadeleri kullanıldı.
“İşgale gözlerimizle bakıyoruz” hareketi ise Netanyahu hükümetinin bölgeye yerleşimcileri göndererek işgali sürdürmesinin şiddeti körüklediğini söyledi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Şimdi İsrail vatandaşları ve özellikle de güney sakinleri bunun bedelini ödüyor. İsrail hükümeti Batı Şeria’nın ilhakına giden yolda protestoları bastırmayı amaçladı ve amacına ulaştı. Mesihçi yerleşimci hükümeti devirmek zorunludur. İşgalin gözünün içine bakmak ve onu sona erdirmek için harekete geçmek zorunludur.”
‘ÇATIŞMAYI ÇÖZMEDEN YÖNETME DÜŞÜNCESİ BİR KEZ DAHA ÇÖKÜYOR’
İsrailli eski askerlerden oluşan bir başka organizasyon ‘Sessizliği bozmak’ (Breaking The Silence) ise yaptığı açıklamada, “İsrail’in güvenlik politikası on yıllardır ‘çatışmayı yönetmek’ olmuştur. Birbiri ardına gelen İsrail hükümetleri, sanki bir fark yaratacakmış gibi, şiddet turları atmakta ısrar ediyor. ‘Güvenlikten’, ‘caydırıcılıktan’, ‘denklemi değiştirmekten’ bahsediyorlar. Tüm bunlar Gazze Şeridi’ni, her zaman ‘teröristleri hedef almakla’ gerekçelendirilen, ancak her zaman ağır sivil kayıplara yol açan bir şekilde bombalamanın şifreli sözcükleridir. Bu şiddet turları arasında Gazzeliler için hayatı imkansız hale getiriyoruz ve sonra her şey patladığında şaşırmış gibi davranıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Birleşik Arap Emirlikleri ve şimdi de Suudi Arabistan ile ‘normalleşmekten’ bahsederken, dünyanın arka bahçemizde inşa ettiğimiz açık hava hapishanesini görmezden geleceğini umuyoruz. Akıl almaz insan hakları ihlallerinin yanı sıra, kendi vatandaşlarımız için büyük bir güvenlik sorunu yarattık. Tüm İsraillilerin sorduğu soru şu: Dün askerler neredeydi? Yüzlerce İsrailli evlerinde ve sokaklarda katledilirken ordu neden yokmuş gibi görünüyordu? Talihsiz gerçek şu ki “meşguldüler”. Batı Şeria’da.
Filistin şehri Nablus’a yerleşimci akınlarını güvence altına almak, El Halil’de Filistinli çocukları kovalamak, katliamlar gerçekleştiren yerleşimcileri korumak için askerler gönderiyoruz. Yerleşimciler Huwara sokaklarından Filistin bayraklarının kaldırılmasını talep ediyor; bunu yapmaları için askerler gönderiliyor.
Ülkemiz -on yıllar önce- yerleşimci-mesihçi bir gündem uğruna, işgal altındaki milyonlarca sivil nüfusu kontrol altında tutmak adına, şehir ve kasabalarımızdaki vatandaşlarının güvenliğinden feragat etmeye karar vermiştir. Çatışmayı çözmek zorunda kalmadan ‘yönetebileceğimiz’ fikri bir kez daha gözlerimizin önünde çöküyor. Şimdiye kadar bu fikir geçerliydi çünkü çok az kişi buna karşı çıkmaya cesaret edebildi. Bu yürek parçalayıcı olaylar bunu değiştirebilir. Değiştirmeli de. Nehir ve deniz arasındaki hepimiz için.” (DIŞ HABERLER)
İsrail’den Gazze için ‘topyekûn abluka’ kararı: Savunma Bakanı ‘Hayvansı insanlarla savaşıyoruz’ dedi
Kaynak:
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***