Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gözyaşlarımıza ortak olur musunuz?

Gözyaşlarımıza ortak olur musunuz?


YORUM | CEMİL TOKPINAR 

Bundan birkaç yıl önceydi. Evimin salonunda namaz kılmış, tesbihat ve duayı bitirmiş, “belki hayırlı ve müjdeli bir haber vardır” umuduyla telefonu elime almıştım.

Sevindirici haberlere hasret kalmıştık. Namazdan önce gelen bir telefon beni hüzne boğmuştu. Yakından tanıdığım bir kişinin aile problemini öğrenmiş, duamda ismen ona da yer vermiş, “Allah’ım, yuvalarımıza huzur saadet ihsan eyle. Sıkıntısı olan kardeşlerimize acilen çözüm lütfeyle” diye yalvarmıştım.

Her ne kadar bütün kanallardan üzücü haberler alsak da ara sıra sevindiren, ümit ve inşirah veren mesajlar da oluyordu. “Ya Rab, bunaldı milletin âfâkı bir sabah ister. Hayırlı haberlerle bizleri sevindir” dualarıyla önce Whatsapp mesajlarına baktım.

Grup içi duyurular ve rutin mesajların içinde bir tanesi ok gibi yüreğime saplandı. Yine bir aile dramıydı. Selâm ve hal hatır faslından sonra “Biliyorum çok yoğunsunuz, ama çok bunaldım ve acil yardımınıza ihtiyacım var” deyip problemini kısaca anlatıyordu.

Daha birinin ıztırabını hazmedemeden ikincisi karşıma çıkıyordu. Hüzünlü düşünceler içinde e-maillerime bakmaya başladım. Yeni gelen bir mesaj vardı. Şahsen tanımasam da dertli bir okuyucudan geliyordu. Kısaca kendini tanıttıktan sonra derdini anlatıyordu. Maddî manevî birkaç problemle birlikte aile içinde yaşadığı sıkıntıları sıralıyor, “Her gece ağlayarak uyumaktan yoruldum. Ne kadar dayanabilirim bilmiyorum, lütfen yardım edin” diye bitiriyordu.

“Dert bir değil, elvan elvan!”

Aman Allah’ım, bu kaçıncı? Şairin, “Derdim çoktur, hangisine yanayım?” dediği gibi hangisine üzülelim, hangisine koşalım? Üstelik kardeşlerimizin çektiği sıkıntılar sadece ailevî değil ki… Envaiçeşit dert ve ıztırap var. Bu acı haberleri hiç değilse biriyle paylaşıp biraz olsun sükunet bulayım dedim. Ama evde kimse yoktu, yalnızdım.

Öylesine dolmuştum ki, ağlamak için dokunmaya bile gerek yoktu. Kıbleye döndüm, açtım ellerimi, “kimsesizler kimsesine” dua etmeye başladım:

“Ya Rab, yetiş imdadımıza. Kırılan kalplere, sarsılan yuvalara, üzülen çocuklara yardım et. Yuvalarımızı cennete, ağlayışlarımızı gülmeye çevir. Ailelerdeki sıkıntı, ıztırap ve bunalımları gider. Eşlere karşılıklı sevgi, saygı, şefkat, anlayış, empati, hoşgörü, paylaşım ihsan eyle. Sıkıntılı ailelere yardım etmek için kapsamlı ve etkili çözümler ve projeler uygulamayı nasip eyle.”

Ne kadar sürdü bilmiyorum. Biraz rahatlamıştım. Ama acılı ailelerin derdine deva bulmadan gerçek huzura eremezdik. Evet, bir şeyler yapıyorduk, ama çok şeyler yapmalıydık.

Hani kıyıya vuran istiridyeleri alıp denize atan adama benziyorduk. Evet, dalgaların şiddetine karşı kurtardıklarımızı küçümseyip vazgeçemezdik. Ancak daha bilinçli ve kitlesel projelerle çalışmak gerekiyordu.

Bir saatte 20 yuva yıkılıyor

Geç kalınan, ihmal edilen her gün, hatta her saat kayıp demekti. Çünkü sadece ülkemizde geçen yıl 181 bin yuva yıkılmıştı. Buna göre, günde 495, saatte 20 aile dağılmıştı.

Boşanmadan geriye sadece yıkılan yuvaların eyvahı ve enkazı kalmıyordu. Aynı zamanda eşlerde, çocuklarda ve akrabalarda derin psikolojik hastalıklar, travmalar, hayal kırıklıkları ve dinmeyen acılar meydana geliyordu.

Elbette bazı ailelerde çözümsüz sorunlar vardır. Ancak problemli ailelerin çoğunda huzuru ve mutluluğu canlandırmak mümkündür. Bunun için bir eğitim programı veya bir danışman rehberliğinde inanç ve gayrete ihtiyaç var.

Sevinç gözyaşlarI

Bu tespitler ve hedefleri dikkate alarak yaptığımız araştırmalar ve arayışlar geçen yıl meyvesini verdi. Respect Aile Okulu bünyesinde uygulamaya koyduğumuz Aile Hayatımız Programıyla yüzlerce öğrenci yetişti ve binlerce aileye ulaşıldı.

Artık sadece üzüntüden değil, aynı zamanda kurtulan yuvaların sevincinden dolayı da ağlayabiliyoruz. Bu eğitimin en güzel meyvesi ise, eğitim alan kursiyerlerin problemli ailelere yardımcı olmaları.

Öğrencilerin kurs bitiminde, “Keşke bu eğitimi evlenmeden önce alsaydım” demeleri ise sorumluluk alanımızın zaman ve mekân açısından ne kadar geniş olduğunu vurguluyor.

Sürecin en büyük mağduru aileler

Ülkemizde yaşanan zulüm süreci çok büyük mağduriyetler oluşturdu. Bunların hepsi de çok önemli ve tüm mağduriyetleri gidermek için mücadele etmek, olumsuzlukları telafi ve tedavi etmeye çalışmak gerekir.

Ancak bunlar içinde en önemlisi, ailelerin yaşadığı problemler ve sıkıntılar sonucu yıkılan yuvalardır.

Maddî kayıpların dünyada veya ahirette bir şekilde telâfisi mümkündür. Ancak ailelerdeki iletişimsizlik, huzursuzluk ve geçimsizlik çocuk eğitiminden ibadetlere kadar her şeyi olumsuz etkiliyor. Böylece karşılıklı sevgi ve saygının, güven ve sadakatin kalmadığı bir evde dünya ve ahiret için köklü ve kalıcı mutluluklar oluşturmak mümkün olmuyor.

Çözüm, modern bilimin tespitleri ve dinimizin kuralları ile aile yuvamızı yeniden yapılandırmak, bir huzur ve mutluluk ortamına dönüştürmektir.

İşe kendimizden ve çevremizden başlayalım

Şimdi hepimize düşen yapması kolay görevler var. Önce kendimizi ve yuvamızı daha bilinçli, daha duyarlı ve daha donanımlı hâle getirmeliyiz. Bu alanda yapacağımız araştırmalar ve okumalar, alacağımız eğitimler aynı zamanda çevreye ışık saçmaya ve rehberlik etmeye vesile olacaktır.

Herkes çevresindeki ailelerin sorunlarına karşı duyarlı olabilir. Hiç değilse Respect Aile Okulunu çevresine duyurarak ihtiyacı olan ailelere yardımcı olabilir.

Bu gayeyle 14 Ekim’de başlayacak yeni programımız hakkında ayrıntılı bilgi almak için web sayfamızı ziyaret edebilirsiniz: https://turkce.respectgs.us/respect-aile-okulu/aile-hayatimiz/

Belki ulaştırdığınız bir aile problemlerini çözüp yepyeni bir mutluluk yakalayabilir. Böylece hem hüzünden hem de sevinçten akan gözyaşlarımıza ortak olabilirsiniz.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version