Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Fatih Erbakan: ‘OVP’nin milletimizin faydasına olmaktan uzak bir program olduğunu görüyoruz’

Fatih Erbakan: 'OVP'nin milletimizin faydasına olmaktan uzak bir program olduğunu görüyoruz'



Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, bugün, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

AKP’nin Orta Vadeli Programı’nı eleştiren Erbakan, “Orta Vadeli Program (OVP) gündeme geldi. Ancak OVP’nin bizim bakış açımızla milletimizin faydasına olmaktan uzak bir program olduğunu maalesef görüyoruz. Ve her zaman söylediğimiz gibi; ‘dostun en evlası acı da olsa doğruyu söyleyendir’ düsturuyla bu hareketi yapıyoruz. Bir defa 2022 yılında 142,7 milyar lira olan bütçe açığı, 2023 yılında 1 trilyon 633 milyar liraya fırlıyor. Yani ne demek bu? On iki misli artıyor. Bütçe açığı demek, borçlanmak demektir. Borçlanmak demek, faiz ödemek demektir. Programda 2026’da doların 48 lira olacağı öngörülüyor. Dolar 48 liraya yani 2 katına çıkarken enflasyon ise yüzde 8 buçuğa düşüyor. Bizim ekonomimiz gibi dışa bağımlı bir ekonomide, dolara bağımlı bir ekonomide, dolar ikiye katlarken enflasyonun sekizde birine-yedide birine düşmesi gibi bir durum nasıl söz konusu olacak” ifadelerini kullandı.

Erbakan’ın açıklamaları şöyle:

“YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK MİLLETİMİZİN SADECE SEÇİM ZAMANINDA DEĞİL, GEÇİM ZAMANINDA DA YANINDA OLARAK BULUNDUĞUMUZ NOKTAYA GELDİK”

“Bugün gerçekleştireceğimiz program son derece önemli. Çünkü bizler Yeniden Refah Partisi olarak doğrudan doğruya milletimizle temas kurarak milletimizin sadece seçim zamanında değil, geçim zamanında da yanında olarak bugünkü bulunduğumuz noktaya geldik. İlk girdiğimiz seçimde, yüzde 3’e yakın bir oy ve 5 milletvekiliyle 1 milyon 529 bin oy alarak önemli bir başarı elde ettik. Ve bu başarımızı da her şeyden çok bu Anadolu Buluşmaları programlarına; halkımızla, esnafımızla, vatandaşımızla iç içe olmamıza, onlara dokunmamıza, onlara derneği dinlememize bağlıyoruz. Bu nedenle seçim sonrasında bir süre ara verilen Anadolu Buluşmaları programlarını yeniden bugün Ankara ile başlatıyoruz.

“14 VE 28 MAYIS SEÇİMLERİNDE ANAHTAR PARTİ, YENİDEN REFAH PARTİSİ OLMUŞTUR”

14 Mayıs seçimlerinde anahtar parti, Yeniden Refah Partisi olmuştur. 28 Mayıs seçimlerinde de anahtar parti, Yeniden Refah Partimiz olmuştur. İlk girdiğimiz seçimde önemli bir çıkış yakalayarak önemli bir başarıyı elde ettik ve Yeniden Refah Partimiz Türk siyasetinde önemli bir aktör haline geldi. Şimdi yeni hedefimiz; önümüzde mart ayında yapılacak yerel seçimlerde, yine Yeniden Refah Partimizin bu seçimlere yeniden damgasını vurmak ve belediyelerde, Yeniden Refah Partimizi yerel yönetimlerde iktidara taşıyıp milletimizin özlemle aradığı, beklediği yerel yönetimlerdeki Milli Görüş hizmetlerine milletimizi kavuşturmak en önemli hedefimiz. Tabii yerel yönetimlerde Milli Görüş dediğimiz zaman, milletimiz de çok iyi biliyor; rüşvetin, yolsuzluğun, adam kayırmanın olmadığı bir belediyecilik anlayışı, 1989-1994’teki Milli Görüş ruhuyla belediyelere geldi.

“EFSANE BELEDİYECİLİK HİZMETLERİYLE MİLLETİMİZİ YENİDEN KAVUŞTURACAĞIZ”

Tabii efsane hizmetler derken bir yandan belediyelerin borçlarının ödendiği, bugün olduğu gibi belediyeleri boğazına kadar borca batırarak değil… Yine ‘rüşvet alan da veren de melundur’ anlayışının belediyenin giriş kapısına asılması ve sadece oraya asılması değil aynı zamanda uygulanması… Yeni dönemin, 2024’ün yerel yönetimler vaatleriyle birlikte kamuoyunun huzurlarına çıkacağız. 1989-1994’teki o efsane belediyecilik hizmetleriyle milletimizi yeniden kavuşturacağız. Tabii bunun arkasından 2028 seçimlerine de Yeniden Refah Partimiz seçimlerin favori partisi olarak, iktidar adayı olarak inşallah katılacaktır.

“SEÇİMLERDE SÖZDE NAMUS KAVRAMININ KÖKÜNÜ KAZIYACAĞIZ DİYEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ TEKRAR HAYATA GEÇİRMEK İSTEYENLERE KARŞI DURDUK. CUMHUR İTTİFAKI’NIN İÇERİSİNDE YER ALDIK”

Milletimizin gündemi, ekonomi gündemi bildiğiniz gibi. Bununla ilgili seçimlerden sonra şunu ifade ediyoruz: Bizler de Yeniden Refah Partisi olarak seçimlerde sözde namus kavramının kökünü kazıyacağız diyen bir İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar hayata geçirmek isteyenlere karşı durduk. Cumhur İttifakı’nın içerisinde yer aldık. ‘5-6 yaşında çocuğa Kuran öğretmek Taliban zihniyetidir’ diyenlere karşı durduk. ‘LGBT, Türk aile yapısını bozmaz, LGBT evlilikleri aslında normaldir, doğaldır ama toplum şu anda buna hazır değil’ diyen zihniyete karşı durduk. Milletimiz de bu yönde oy kullandı. Bütün ekonomik sıkıntılarına, geçim derdine rağmen dişini sıktı ve ülkenin, milletin, devletin geleceği için oy kullandı. Şimdi bu noktada artık hükümete, iktidara, hepimize büyük görev düşüyor. Milletimizin bu sıkıntılardan, bu ekonomik krizden kurtarılması için gereken adımların atılması gerekiyor. Bir an evvel, acilen özellikle işçi, memur, emekli, asgari ücretli, çiftçi, köylü, küçük esnaf, toplumun yüzde 80’lik kesimini oluşturan bu dar gelirli milyonların bu sıkıntısından kurtarılması gerekiyor.

“OVP’NİN BİZİM BAKIŞ AÇIMIZLA MİLLETİMİZİN FAYDASINA OLMAKTAN UZAK BİR PROGRAM OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

Bu noktada, Orta Vadeli Program (OVP) gündeme geldi. Ancak OVP’nin bizim bakış açımızla milletimizin faydasına olmaktan uzak bir program olduğunu maalesef görüyoruz. Ve her zaman söylediğimiz gibi; ‘dostun en evlası acı da olsa doğruyu söyleyendir’ düsturuyla bu hareketi yapıyoruz. Ve OVP’nin milletin derdine derman olamayacağını buradan üzülerek de olsa ifade ediyoruz. Bir defa bütçe açığı: 2022 yılında 142,7 milyar lira olan bütçe açığı, 2023 yılında 1 trilyon 633 milyar liraya fırlıyor. Yani ne demek bu? On iki misli artıyor. Bütçe açığı demek, borçlanmak demektir. Borçlanmak demek, faiz ödemek demektir. 2024’te 1 trilyon lira daha üzerine ekliyor, 2 trilyon 652 milyar liraya çıkıyor, yani 142 milyar. Böyle bir patlama bütçe açığında tabii ki olmaması gereken bir durum. Rahmetli Erbakan Hocamızın 54’üncü Hükümet icraatlarını buradan hatırlatmak isterim. 11 aylık bir koalisyon dönemi olmasına rağmen Erbakan Hocamızın Milli Görüş zihniyetiyle yaptığı ilk iş, denk bütçeyi gerçekleştirmek olmuştur. Denk bütçe olmadan borçtan kurtulamayız, borçtan kurtulamayınca da faizden kurtulamayız.

“BİZİM EKONOMİMİZ GİBİ DIŞA BAĞIMLI BİR EKONOMİDE, DOLAR İKİYE KATLARKEN ENFLASYONUN SEKİZDE BİRİNE DÜŞMESİ NASIL SÖZ KONUSU OLACAK?”

Tabii vergiler maalesef faize gidiyor. 2022’de toplanan vergilerin yüzde 13,6’sı faize giderken 2026 yılında yüzde 20’ye kadar bu oran yükseliyor. Yani vatandaşa hizmet için ülkeye, millete hizmet için kullanılması gereken bu vergilerin faize gitme oranı maalesef önümüzdeki 3 senede artacak. Bu da bizim tabii kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Enflasyonun azaltılması hedeflenmiş. Ancak burada bir çelişki var. 2023’te dolar 24-25 lira iken enflasyonumuz TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 65. Programda 2026’da doların 48 lira olacağı öngörülüyor. Dolar 48 liraya yani 2 katına çıkarken enflasyon ise yüzde 8 buçuğa düşüyor. Bizim ekonomimiz gibi dışa bağımlı bir ekonomide, dolara bağımlı bir ekonomide, dolar ikiye katlarken enflasyonun sekizde birine-yedide birine düşmesi gibi bir durum nasıl söz konusu olacak?

“TÜRK MALI, YERLİ ÜRETİM DEDİĞİN BİR ÜRÜN YÜZDE 80 ORANINDA İTHAL ASLINDA”

Bir defa dış ticaret açığımız 100 milyar doların üzerinde, büyük ölçüde ithalata bağımlı bir ülkeyiz. Türkiye’de ürettiğimiz yerli malı, Türk malı dediğimiz ürünün üretiminde kullanılan ham madde malzeme yüzde 80 oranında ithal geliyor. Yani Türk malı, yerli üretim dediğin bir ürün yüzde 80 oranında ithal aslında. Böylesine dışa bağımlı, dövize bağımlı bir ekonomide döviz 25 liradan 48 liraya çıkarken enflasyon nasıl yüzde 65’ten yüzde 8 buçuğa inecek? Bu da tabii gerçekçi gözükmüyor. Burada diğer önemli bir husus Kur Korumalı Mevduat’a (KKM) 100 milyar doların üzerinde para harcanmasına rağmen bunun bir işe yaramadığı ve kurların patlamaya devam edeceği… 2026’da yaklaşık 50 lira olacağını da program ortaya koyuyor.

“BÜTÜN KURUMLARIN MUTLAKA AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZATMASI VE DENK BÜTÇE ZORUNLULUĞUNUN GETİRİLMESİ LAZIM”

Bir defa kamuda tasarrufun yapılması lazım, israfın önlenmesi lazım. Burada merkezi yönetim bütçesi katlanarak artıyor. Herhangi bir tasarruf olmadığı gözüküyor. Yap-işlet-devret modeli, kamu özel işbirliği modeliyle bunları yapan şirketlere aktarılan kaynakların tasarruf edilmesi, fazladan bir kaynak aktarılmaması, buradaki hesapların yeniden yapılması. Astarı yüzünden pahalıya gelecek şekilde bir projenin yapılmaması, merkezi ve yerel yönetimlerin bütçelerinin mutlaka denk bütçe haline getirilmesi… 110 milyar dolar dış ticaret açığımız var, trilyonluk bütçe açıklarımız var, millet zaten enflasyondan ve alım gücünün düşmesinden bunalmış, ekonomik kriz içerisinde, döviz almış başını gitmiş böyle bir ortamda kimsenin denk bütçe yapmamaya hakkı yok. Bütün kurumlar, bütün kamu kuruluşları mutlaka ayağını yorganına göre uzatması ve denk bütçe zorunluluğunun getirilmesi lazım. Böylece kamunun faiz yükü azaltılacak, denk bütçe yapmamızın sebebi bu.

“MİLLİ KAYNAK PAKETLERİNİ HAREKETE GEÇİREREK KAYNAK ÜRETMEMİZ GEREKİYOR”

Özelleştirme yapacağımıza, devletin, milletin varlıklarını satacağımıza, vergileri arttırıp, millete yük yükleyeceğimize veya yeniden borçlanacağımıza bu milli kaynak paketlerini harekete geçirerek kaynak üretmemiz gerekiyor. Tabii ihracat hacminin artırılması için Avrupa pazarlarına ek olarak D-8 pazarının canlandırılması… Bugün D-8 ülkeleri, 1 buçuk milyara yaklaşan nüfusa ulaşmış durumdalar, muazzam bir pazar, muazzam bir iş gücü. Bu pazarın değerlendirilmesi ve bizim ürettiğimiz ürünleri çok rahatlıkla alabilecek ülkeler var içlerinde. Bunlara yönelinmesi, sadece ihracatta Avrupa’ya bağımlılı kalınmaması…

“BUGÜNKÜ VERGİ SİSTEMİ, DAR GELİRLİLERİN DAHA ÇOK VERGİ ALIYOR; ZENGİNDEN DAHA AZ VERGİ ALIYOR. BU KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR”

Katma değeri yüksek ürün üretiminin ve ihracatının arttırılması. Evet İHA’larımız, SİHA’larımız çok muazzam, bunlarla gurur duyuyoruz. Ama bunun gibi üretimlerin ve ihracatın çok daha fazla olması, bunun Türkiye geneline yayılması son derece önemli. Katma değeri yüksek ihracat yapmadan dış ticaret açığından ve dolayısıyla borç ve faiz ekonomisinden kurtulmamız mümkün değil. Yüzde 80 oranında ithalata bağımlı yerli üretim modelinin ortadan kaldırılması. Ham maddede, malzemede, ara mamullerde yüzde 80 oranında dışa bağımlılığı olduğunuz zaman yaptığınız üretimin de yerli üretimin de size bir faydası olmuyor. Bu durumdan kurtulması ki bu bizim gene AK Parti’yle yaptığımız mutabakat metnimizdeki maddelerden bir tanesidir. Bugünkü vergi sistemi, dar gelirlilerin daha çok vergi alıyor; zenginden daha az vergi alıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Yüzde 70’i dolaylı vergiler, yüzde 30’u doğrudan vergiler olan bir vergi sistemi adil bir vergi sistemi değildir. Bunun da ıslah edilmesi.

“YOKSULLUK SINIRININ 40 BİN LİRA OLDUĞU BİR ÜLKEDE MEMURUNUZA, EMEKLİNİZE, İŞÇİNİZE VERDİĞİNİZ ÜCRETLER BUNUN KATBEKAT ALTINDA OLDUĞU ZAMAN MİLYONLAR BORÇLANMAYA MAHKUM OLACAK”

Bugün yoksulluk sınırının 40 bin lira olduğu bir ülkede memurunuza, emeklinize, işçinize verdiğiniz ücretler bunun katbekat altında olduğu zaman bu dar gelirli milyonlar borçlanmaya, banka kredisine mahkum olacak ve borçlandıkça da faiz ödemeye mahkum olacaklar. Onları bu durumdan kurtarmak için alım gücünün, refah seviyesinin arttırılması. Özel sektörün borçlanmasını, faizli borçlanmasını önlemek için de teşvikler, hibeler, faizsiz kredilerle özel sektörün desteklenmesi, güçlendirilmesi.

“HEM MİLLETİMİZ MAĞDUR OLUYOR HEM DE İKTİDARIN TEPKİ ÇEKMESİ VE YIPRANMASI SÖZ KONUSU OLUYOR”

İktidara, hükümete özellikle çağrıda bulunuyoruz. Bunların bir an evvel uygulanması gerekiyor. Bu olmazsa hem milletimiz mağdur oluyor hem de tabii ki iktidarın da tepki çekmesi ve yıpranması söz konusu oluyor. Çünkü bu harekete geçirilmediği zaman siz vatandaşın bir kesimine verirken öbür kesiminden alıyorsunuz. Şimdi EYT düzenlemesi yaptın; emekliye, memura maaş zammı verdin, peki. Öbür taraftan Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni (MTV) iki kere alacağım, ÖTV’yi arttıracağım, KDV’yi arttıracağım veya da milletin, devletin şu varlıklarını satacağım. O zaman bir şey anlamıyoruz bu işten. Yani Ali’den alıp Veli’ye vermek veya Ali’nin sağ cebine koyarken sol cebinden almak.

“BÜTÜN BUNLAR DİKKATE ALINMAZSA, BORÇ-FAİZ-ZAM-VERGİ EKONOMİSİ UYGULANMAYA DEVAM EDERSE 2028’DE YENİDEN REFAH PARTİMİZİ, İKTİDARA TAŞIYACAĞIZ”

Tabii ülkenin ve milletin rahat nefes alması için iktidarın bu çözüm önerilerimizi dikkate alarak hayata geçirmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Biz her zaman Yeniden Refah Partisi olarak bir hayırlı iş yapılacaksa bunun mutlaka biz yapmalıyız inadında, iddiasında olmadık. Hayırlı iş yapılsın da kim yaparsa yapsın. Milletin derdine derman olunsun da kim olursa olsun yeter ki bir an evvel olsun. Bu niyetle, bu yapıcı muhalefet anlayışımıza devam ediyoruz. Ancak bütün bunlar dikkate alınmazsa, borç-faiz-zam-vergi ekonomisi uygulanmaya devam ederse bu sefer 2028’de Yeniden Refah Partimizi, Milli Görüş’ü iktidara taşıyacağız milletimizin teveccühüyle, desteğiyle. Ve bütün bu adımları biz atacağız. Aynen 54’üncü hükümette olduğu gibi ekonomiyi inşallah bu sefer biz düzelteceğiz.”

“ŞU ANDAKİ PLANIMIZ, BÜTÜN İLLERİMİZDE VE İLÇELERİMİZDE SEÇİME YENİDEN REFAH PARTİMİZİN ADAYLARIYLA GİTMEKTİR”

Erbakan, “Hükümete yönelik eleştirilerinizi özellikle ekonomi yönünden eleştirilerinizi sıraladınız. Bir taraftan da ittifaklar konuşuluyor yerel seçime giderken. Siz ittifaklar konusunda ne düşünüyorsunuz? Ankara gibi büyükşehirlerde Yeniden Refah Partisi’nin adaylarını görecek miyiz” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Tabii şu anda biz her zaman olduğu gibi doğruya doğru, yanlışa yanlış demeye devam ediyoruz. Muhalefete yönelik de çok ciddi eleştirilerimiz oldu, olmaya devam ediyor. Zaten seçimlerdeki pozisyonumuz da bunun en açık göstergesidir. Ancak iktidarın da herhangi bir yanlışı olduğunda, herhangi bir eksiğini gördüğümüzde tabii ki çözüm önerilerimizle birlikte bunu da dile getirmekten kaçınmıyoruz. Bu bizim siyasetimizin en önemli özelliklerinden. Şu anda il ve ilçe teşkilatlarımızda ve genel merkezimizde aday adayları başvurularını başlattık. Ve şu andaki planımız, düşüncemiz, bütün illerimizde ve ilçelerimizde seçime Yeniden Refah Partimizin adaylarıyla gitmektir. Tabii ki siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır. Seçime yakın dönemde başka bir gelişme, başka bir teklif olursa bunlar yetkili kurullarımızla, başkanlık divanımızda, teşkilatlarımızla değerlendirip, istişare edilir. Ancak şu an için bütün illerde ve ilçelerde kendi adaylarımızla seçime gitme yönünde çalışmalarımıza devam ediyoruz.”

“YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK HAYRA MOTOR, ŞERRE FREN OLMA FONKSİYONUNU YERİNE GETİRECEĞİZ”

Erbakan, “Dostluğun en hayırlısı doğruyu söyleyendir dediniz az önce. Ancak son dönemdeki açıklamalarınız özellikle iktidara muhalif medya organlarında Yeniden Refah Partisi iktidardan uzaklaşıyor. Cumhur İttifakı’na mesafeli bir duruş sergiliyor şeklinde yorumlanıyor. Şu an Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’yla olan güncel ilişkisini nasıl yorumlamamız lazım” sorusu için şunları söyledi:

“Tabii biz seçimlerde bir ittifaka gittik. Ve bu ittifakta da yeniden Refah Partimizin seçmeniyle oy kitlesiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın seçilmesine büyük bir katkısı oldu. Ve seçimden sonra da bu mutabakat metninin takipçisi olacağımızı ve aynı zamanda uygulanması için gayret göstereceğimizi zaten hem seçim döneminde hem seçimden sonra da ifade ettik. Şu andaki bu yaptığımız açıklamaları, bu çalışmaları da mutabakat metninin uygulanması için ve böylece bu mutabakat metnindeki milletimizin hayrına olan maddelere uygulanması ve milletimizin derdine derman olması için bir çabadır. Seçim süresince de seçimden sonra da seçimden önce Cumhur İttifakı’yla bir mutabakat yaptığımızda da dedik ki biz Yeniden Refah Partisi olarak hayra motor, şerre fren olma fonksiyonunu yerine getireceğiz. Dolayısıyla yanlış gördüklerimizi dile getirip, bunların önlenmesine vesile olacağız. Faydalı gördüklerimize destek olacağız. Eğer bunu yapmazsak o zaman milletimizin de ortağımız olan Cumhur İttifakı’nın ortaklarını da hayrına, faydasına bir iş yapmış olmayız.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version