Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Doktor düşmanlığı mı Cemaat karşıtlığı mı?

Doktor düşmanlığı mı Cemaat karşıtlığı mı?


YORUM | SALİH HOŞOĞLU

Haberi görmüşsünüzdür; birçok gazetede tantanayla verildi. İstanbul’da bir çocuk psikiyatrisi uzmanının tutuklanması haberinden bahsediyorum. Haberi ilk yapan sözde muhalif bir gazete, mal bulmuş mağribi gibi üzerine atlayan yandaş gazete de az değil. Haberi okuyunca şahsen birkaç şeyden birden iğrendim. Öncelikle bu iddiayı haber diye yazan ve daha sonrasında bunu haber diye alıp aynıyla servis eden güruhun gazeteciliğinden iğrendim, ‘yazıklar olsun!’ dedim. Öncelikle gazetecinin adını da vereceğim, Timur Soykan. Daha önce birçok haber yapmış, sol mahallenin tanınmış bir üyesi. Birgün gazetesinde yazıyor, kendince gazetecilik etiğine önem veren vs. Bir de gazetecilik etiğini önemsemeyenleri varın siz düşünün.

Bir kere haberin dili asla bir haberci dili değil. Başlık bile gazetecilik etiğinden fersah fersah uzak. Tam bir mahalle dedikodusu. Belli ki birileri yazmış eline tutuşturmuş. Yoksa bu kadar kıdemli bir gazeteci bu tarz bir yazıyı haber diye yazamaz. Bu bilgiler doğru mu? Nasıl doğrulattın? İddialar hayatın akışına uygun mu? Hiçbiri yok. Bu kadar ciddi iddiaların var, bir dizi suçlama yapıyorsun, bari bir çocuk psikiyatri uzmanına danışsaydın, görüş alsaydın. Mağdur olduğunu iddia ettiğin kişilerden birileriyle görüştün mü? Hepsi muamma ve ‘iddia edildi, söylendi, biliniyor vs.’ gibi yuvarlak laflar. İddialar o kadar uçuk ki normal bir akıl yürütmeyle konunun çarpıtıldığı bariz şekilde görülebiliyor. 

Mesela “Ayşe bir gün kolunun acıdığını söyleyince ailesi iğne deliklerini fark etti. Doktorun anestezide kullanılan ketamin enjekte edildiği öğrenildi. Bu hayvanlarda kullanılan bir dozdu. Burun spreyi ile verilen de daha düşük doz Ketamin’di. Zoroğlu hastaya şizofreni vakalarında kullanılan ilaçlar yazdığı ve söylediği öğrenildi.” (Cümle düşüklükleri yazara aittir) Hoş değil mi? Onbeş yaşındaki kız çocuğuna kolundan bir enjeksiyon uygulanıyor ama ailenin izni yok, haberi bile yok! Demek ki çocuk tek başına kliniğe gidip geliyor, öyle mi? Ketamin tedavide kullanılıyor mu? Hangi dozda? Şahsen ben bir hekim olarak bunu ilgili uzmanlara sorardım.

Haberin Türkçe kalitesi de muhteşem ötesi! Ketamini doktor mu enjekte etmiş, doz mu enjekte etmişler? Anlayana aşk olsun. Timur kardeşim de kızın kolundaki enjeksiyon izleri varlığı rivayetine nazaran (ailenin iddiasıymış anlaşılan) hemen kullanılan Ketamin dozunun hayvanlarda kullanılan doz olduğunu anlamış. Kim bilir belki de kız başka bir ilacı/maddeyi koluna kendi enjekte ediyordur? Ya da doğru dozda Ketamin kullanmıştır. Bir de ilaçların hayvan dozu olduğunu ilk defa duydum, eh öğrenmenin yaşı yok. Timur kardeşime vallahi bravo.

Bunca yıllık hekimim bırakın kızının kolunda ailesinin gördüğü rivayet edilen enjeksiyon izlerinden ilacın adını, dozunu anlamayı, enjektöre çekilmiş olsa bile bir ilacın hangi ilaç olduğunu ve hayvan dozu olduğunu anlayamam. Neyse bu tarz masallarda bu detaylar zaten gerekmiyor. ‘Ver gazı gitsin’ anlayışı yeterli demek ki. Sanırım bu metni hazırlayanların Türkçesi iyi değilmiş. Bir de benim okurlar benim yazılarımı eleştiriyorlar, Türkçesi çok iyi değil diye. Allah insaf versin! Ben gazetecilik iddiasında da değilim, böyle zırva şeyler de yazmıyorum. Neyse konuyu dağıtmadan meselemize dönelim. 

Daha da ilginci bu Profesör bunca bilgi ve eğitimine rağmen çok aptalca şeyler söylüyor ve yapıyor (tabii iddialara göre). Gene Timur kardeşimizden takip edelim “Profesör, anneyle yaptığı bir görüşmede babanın Ayşe’ye 5 yaşından itibaren yüzlerce kez istismar ettiğini söylemiş ve “Babayı tehdit edip tüm malvarlığını Ayşe’nin üzerine geçirin” demişti. Anne ise tepki göstermişti.” Pardon! Şimdi azıcık düşünelim, bir psikiyatri uzmanı aileye “mal varlığınızı çocuğa devredin” dese, o aile ne tepki verir? Sormazlar mı ne alaka diye? Herhalde bir daha o kliniğe gitmezler, şikayet ederler. Böyle ince işler çeviren bir doktor niye aileye bu zırvayı söylesin? Mercimek kadar beyni olan bir hekim bu tarz bir saçmalığı yapmaz. Ama hazret sormamış, daha doğrusu hiç bir konuda soru ve mantık yok. Başta dediğim gibi bizim gazetecilik kalitesi bu. Fazla beklentiye girmeyelim. Haber diye yazılan metni baştan aşağı irdelemeye kalksak buna sayfalar yetmez, o yazı buna da değmez zaten. Burada tek bilmemiz gereken ek bir husus var. Suçlanan profesör çok başarılı, konusunda Türkiye’deki en iyi kişi. 2011-2016 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde bulunmuş. Malum KHK’lardan biriyle işinden atılıp bir yıl hapis yatmış. Bu bilgiye ulaşınca mesele zaten anlaşılmış oluyor değil mi?

Şimdi masanın öbür tarafına geçelim ve kendimize soralım. Bir hekim bu tarz yanlışlar yapamaz mı? Elbette yapabilir, bu iddiaların bir kısmı yahut tamamı doğru da olabilir. Ancak bu, gazetecinin haber diye anlattığı bir masal. Sadece suçlanan profesörün adı doğru olan bir masal. Gazetecilik iddiasındaki kişi ne karşı görüşü sormuş, ne olayları doğrulamaya çalışmış. Bu konuyu nereden öğrendiğini, haber toplamak için ne yaptığını, bu bilgileri nasıl bulduğunu bize söylemiyor. Haberin kaynağını elbette açıklamak zorunda değil ama hiç bir delil de sunulmaması normal mi? En azından bir çanta ile kendisine gelen belgeler olduğunu iddia etse ve o belgelerin fotokopilerini belli kısıtlamalarla koysa mesele daha inandırıcı olabilirdi. Ben akıl yürütmeyle bu haberden daha inandırıcı bir çıkarım yapayım: Olması en muhtemel senaryo, çocuk istismarı ile suçlanan kişilerden biri dişli ve siyasette etkili birisidir. Malum yargı da siyasetin emrinde (daha başka bir ifade var da neyse). Savcı soruşturma için suçlanan kişiye ulaşınca bu işten sıyrılmak için bu tezgahı kurmuşlar. Haber metni diye yazdıkları bu şeyi de Timur kardeşimize iletmişlerdir. Anlaşılan Timur da bunu pek düzelt(e)memiş, olduğu gibi okuyucusuna boca etmiş. 

Beni utandıran ikinci meslek grubu bu tarz tezgahlara alet olan hukukçular. Burada iyi hukuki işleyiş aramak yersiz ama gene de soralım. Bu doktor niçin tutuklandı? Adam kaçacak mıydı? Elbette hayır, zaten muayenehanesi var, hastaları var, bir yere gidecek durumu yok. Bir de siz doktor musunuz, çocuk psikiyatristi misiniz? Bu tedavilerle ilgili nasıl fikir yürütüyor, hüküm kesiyorsunuz? Hani bilirkişiler ve onların değerlendirmeleri? Anlaşılan bu aşamada hukuku normal yoldan işletseler tezgah ters tepeceği için önce infaz edip sonra bilirkişi ayarlayacaklar. 

Her meslekte yanlış kişiler olabilir, her meslekte mesleki dayanışma vardır. Ancak bu yanlış kişiler en fazla o meslek mensuplarına zarar verirler. Türkiye’de hakim ve savcıların genel siyasi ortamdan çok fazla etkilendikleri herkesin malumu. Şu andaki tetikçi hakim ve savcılar yokken de bu etkilenme vardı. Şimdi eskiye göre vahim derecede hakim rüzgara göre karar veriliyor. Bundan onbeş sene önce çalıştığım hastanede yaşadığım bir olay beni şok etmişti. Bir cumartesi günü önemsiz bir mesele için hastaneye gelen bir hasta bizim asistanlardan birine bıçak çekip kadını tehdit etmişti. O da polisi aramış ve şikayetçi olmuş, polis de tehdit eden şahsı gözaltına alıp karakola götürmüştü. Ancak şahıs karakoldan savcı ifadesine bile gerek görülmeden serbest bırakılmıştı ve tekrar hastaneye gelmişti. Ben olayın tam burasında hastaneye gittim ve asistan doktor durumu bana iletti, ben de adliyede tek tanıdığım olan bir savcıyı aradım. Bu savcı ile Cuma namazı sonrasında tanışıp ahbap olmuştuk, daha sonra bu süreçte yargıda etkili olan bir tarikattan olduğunu öğrendim, hatta beni tarikatına katılmaya davet etmişti. Kendisini aradığımda yaz tatili nedeniyle şehir dışındaydı. Olayı anlatınca “Hocam sizin doktorların imajı çok kötü, o yüzden savcı arkadaş o kişinin ifadesini bile almaya gerek görmemiştir. Zaten şimdi yaz tatili, nöbetçi savcı da yoğundur” dedi. Görüldüğü gibi adalet dağıtımında esas olan hakkın yerine gelmesi değil imajmış.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version