Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Akın: Seçeneğimiz Üçüncü Yol Uçar: Pusulamız HDP paradigması


ANKARA – Partisinin “Büyük Konferans”ında konuşan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Bizim seçeneğimiz üçüncü yoldur” derken, Eş Sözcü Çiğdem Kılıçgün Uçar da yeni dönemde pusulanın HDP paradigması olduğunu söyledi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) yeniden yapılanma ve inşa süreci kapsamında gerçekleştirdiği “Büyük Konferans”, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde başladı. “Rêxistin Azadî ye, (Değişim ile Özgürlüğe)” şiarıyla gerçekleştirilen konferansa, Türkiye ve Kurdistan’dan 800 delege katıldı. “Biji Serok Apo” ve “Biji Berxwedana Kobanê” sloganlarının atıldığı konferans, iki gün sürecek. Konferansta, seçim sonrası partinin halkla yaptığı toplantılarda öne çıkan öneriler tartışılarak, karar haline getirilecek.

 

Divan seçimi ve saygı duruşuyla başlayan konferansın açılış konuşmasını, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ile Çiğdem Kılıçgün Uçar yaptı. 

 

YENİ BİR YOL HARİTASI 

 

İlk olarak Akın, tutuklu siyasetçileri selamlayarak konuşmasına başladı. Akın, “Cezaevinde rehin bulunan bütün yoldaşlarımız adına sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün yoldaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz. Onların katkılarıyla daha güçlü bir yol haritası çıkaracağımıza inanıyorum” dedi

 

Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini ve bu zaman diliminde konferanslarını gerçekleştirdiklerini vurgulayan Akın, “Uzun bir süredir Türkiye halklarının çoklu bir kriz kıskacında zorluklar yaşadığını tespit etmiş ve bu tespitimizi çeşitli kanallardan kamuoyu ile paylaşmıştık. Toplumsal sorunlarımızdan, çökmekte olan ekonomiye, ırkçı-mezhepçi eğitimden yaşam tarzı dayatmasına, ayrımcı cinsiyet politikalarından ekolojik yıkıma kadar hayatın her alanı AKP-MHP iktidarı eliyle katlanılamaz hale getirildi” dedi.

 

NEDEN KÜRT SORUNUNDAKİ ÇÖZÜMSÜZLÜK

 

Konferansta önümüzdeki sürecin yol haritasını çıkartacaklarının altını çizen Akın, “Sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün yoldaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz. Onların katkılarıyla daha güçlü bir yol haritası çıkaracağımıza inanıyorum” diye belirtti. 

 

Ülkede yaşanan ana krizin sebebinin Kürt sorunundaki çözümsüzlük olduğuna dikkat çeken Akın, şunları belirtti: “2014 yılından bu yana yaşanan süreç aslında hepimizin yaşadığı içinde olduğu bir gerçekliği ifade ediyor. Bu gerçeklik neydi? Bu gerçeklik aslında 2013’te başlayan ‘barış süreci’nin 2014’te Erdoğan’ın ve AKP’ iktidarının imzaladığı Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddetmesi ve masayı devirerek başlattığı bir sürecin ifadesiydi. Bu krizin içerisinde Türkiye halkları debeleniyor. Bu krizin bedelini Türkiye halkları ödüyor.” 

 

KOBANÊ DAVASI 

 

Kobanê Davası ile yargılanmak istenenin sadece aktif sorumluluk almış arkadaşlarının olmadığını dile getiren Akın, “Aynı zamanda halkımızın yürüttüğü barış mücadelesi, sistematik olarak şiddete maruz kalan gençlerimizin bedenidir. Annelerimizin dinmeyen yarasıdır. Çocuklarımızın heba edilmek istenen geleceğidir. Kısacası bu devletin kuruluşundan bu yana yüzyıllık inkar ve imha siyasetinin sonucudur. Dolayısıyla bu süreç bir bütün olarak bizim yargılanma sürecimizdir” ifadelerini kullandı. 

 

İMRALI TECRİDİ 

 

İmralı’da F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Akın, tecrit meselesinin bir kişiye uygulanan politika olarak anlaşılmaması gerektiğini belirterek, “Buradan herekse sesleniyoruz; mesele bir kesime yönelik bir tecrit politikasıyla başlamış ancak bütün Türkiye’nin temel olarak muhatap olduğu anti demokratik hukuksuz, insan haklarına aykırı evrensel normlara aykırı bir politika bu ülkede uygulanıyor. Bu bakımda önümüzdeki dönemde bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, muhalefet edenler bunun farkında olarak siyaset yapmak zorunda. Başka türlü üç maymunu oynayarak bu ülkede siyaset yapamazsınız” dedi.

 

ÜÇÜNCÜ YOL SEÇENEĞİ 

 

Akın, devamında ise şunları söyledi: “Önümüzdeki sürecin en önemli sorunlarından biri de bu iktidar karşısında yaşadığımız blok hikayesidir. İçinde bulunduğumuz süreci şöyle değerlendiriyoruz. Bu ülkede iki kutuplu siyasetle bizi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Biz de diyoruz ki; mevcut otoriter faşizan saray rejimi etrafındaki iktidar yani dinci, milliyetçi, otoriter rejim sadece bir rejim değil aynı zamanda devletin kendisi haline gelmiş durumda. Bu devletin karşısında muhalefet edecekseniz, bu topluma umut vereceksiniz, bu umudun yolu bir başka seçenek yaratmaktır. Bizim seçeneğimiz Üçüncü Yol seçeneğidir. Bu ülkedeki bütün ezilenlerin ortak geleceğinin inşa edileceği seçenek, üçüncü yol seçeneğidir. Deprem meselesini korkunç bir biçimde kullandılar. Deprem inanılmaz bir tahribat yarattı. Deprem doğal bir felaket ama aynı zamanda AKP ve MHP şahsında ikinci bir felaket yaşandı. Burada sesleniyoruz; bu yalancı talancı siyasete karşı artık daha fazla sessiz kalmayın. Herkesin demokratik hakkı buna isyan ve itiraz etmektir. Buradan bütün muhalefete sesleniyorum; bunun karşısında sessiz kalmayın.

 

YEREL SEÇİMLER 

 

Başka bir konu da yerel yönetimlerle ilgili. Biliyorsunuz seçim sonrası bu iktidar, seçim günü yerel seçimlerin startını verdi. Türkiye’de yaklaşık 7 yıldır kayyumlarla karşı karşıyayız. 15 milyonun iradesini gasp eden saray rejimi karşısında bu dönem bütün halkımızla beraber bu kayyım rejimini bertaraf etmeye hazırlanıyoruz. Alacağımız kararlarla önümüzdeki yol haritasını çıkartırken, kayyım rejimine karşı duracağız ve bir daha ülkeye gelmemesini sağlayacağız. Bu tasfiye ve tecrit siyaseti karşısında güçlü bir şekilde örgütlü duracağız ve mutlaka başaracağız. Halkımızın iradesi bunu başaracağımızı gösteriyor. Bu inançla bunu başaracağımıza inanıyoruz.

 

‘BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ’

 

Biliyorsunuz dört aydır özeleştiri sürecini başlattık. Tartışmalarımızı  açık ve şeffaf yaptık. Önce ilçelerimizde, sonra illerimizde toplantılar yaptık.  Halk toplantıları yaptık. Halk toplantılarına 30 binin üzerinden insanımız katıldı. Bunları raporlaştırarak, değerlendirerek önümüzdeki dönemin yol haritasını çıkartmak için çalıştaylar yaptık. Bu fikirlerle bugün sizlerin delege olarak katıldığı bu konferansta; kararlarımızı almış olacağız. Bu kararlarımız kongremizde sonuçlanacak. Bu kararlar yeni dönemin yol haritasını çıkartmak bakımından çok değerli ve kıymetli olacak. Devletin egemen güçleri hem de bizi daraltmaya sınırlamaya çalışanlar karşısında kapsayıcı Türkiye’nin barış mücadelesini ve bütünlüğünü sağlayacak bir yol haritasını çıkarmak konusunda sizlere güveniyoruz. Bu konuda burada bir karar çıkacağına inanıyoruz. Geçmişteki tartışmalara takılıp kalmamalıyız.  Geçmişi tartışalım ama aynı zamanda geleceğe bakalım. Ortak bilinç, irade kaydetmek konusunda konferansımızın başarılı geçmesini diliyorum. Birlikte başaracağız. An serkeftin an serkeftin.”

 

UÇAR: PUSULAMIZ HDP PARADİGMASI

 

Ardından Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, konuşmasına Kürtçe’nin Dimilki lehçesinde “Diyoruz ki kadınlar, erkekler, emekçiler kalkın. Biliyoruz ki güneş karanlıktan sonra doğar. Yolumuz açık olsun” diyerek başladı. 

 

Meşakkatli, emek dolu bir tarihsellik ve günceliğin içinde olduklarını söyleyen Uçar, “HDP’nin birikiminin, kazanımının ve paradigmasının özü üzerinden bir aradayız. HDP’ye inanan, güç veren, emek veren bütün arkadaşlara sonsuz teşekkürler. Kurulduğu günden beri ciddi kazanımlara, başarılara Türkiye siyasi tarihiyle birlikte ciddi bir birikime sahip olan HDP, özellikle 2015’te ulus devletin bugüne kadar bütün kodlarını bozmuştur. HDP’nin paradigması AKP tarafından yenilememiştir. Yeşil Sol Parti’nin mücadele pusulası emek verdiğimiz HDP paradigmasıdır” diye belirtti. 

 

‘HALKI NEFESSİZ BIRAKIYORLAR’

 

Uçar, konuşmasına şöyle devam etti: “Yeni bir yüzyıla girdik AKP ve MHP iktidarı, yeni yüzyılı anlata anlata bitiremedi. Biz de bunu değiştirme ve halkların yüzyılı yapma konusunda ısrarcıyız. AKP seçimden sonra ‘Rasyonel politikalara döneceğiz’ dedi. Bu şunun itirafı şimdiye kadar yaptıkları rasyonel değildi ve felaketin sebebi yürüttüğü ittifaklardı. İtiraf ettiği bir şey daha vardı; kapitalist çevreleri kıblesi olarak bizlere gösterdi. Bu durum bize nasıl yansıyor daha zamlar cebimize girmeden çıkıyor. Halkı nefessiz bırakan bir ekonomik siyaset yürütüyorlar. Bugün bu konferansta en çok konuşmamız gereken şey AKP’yi ayakta tutan savaş ekonomisidir. Adil, eşit bir düzen kurmak zor mu elbette değil. Tüm kesimlerle birlikte AKP’nin savaş ekonomisini teşhir etmek durumundayız ve savaş ekonomisini barışın ve emeğin lehine dönüştürecek şekilde yeniden düzenlemek zorundayız. Bunun için hiç bir kurtarıcıya ihtiyacımız yok, bu güç bu salondadır.

 

KADIN KAZANIMLARI HEDEFTE 

 

Bu salon adil, eşitlikçi, demokratik ekonominin temelini her beraber kuracaktır. Adalet Bakanı bir önceki yasama dönemi bittiğinde büyük bedellerle kazandığımız nafaka hakkını elimizden alınacağını söyledi. Özellikle Medeni Kanunu’nda yapılacak bir düzenleme ile nafakayı hedef alıyor. Yine biliyorsunuz torba yasa ile birlikte bir infaz düzenlemesi yapıldı ve kadın katilleri, taciz ve tecavüz failleri serbest bırakılıyor. Son 2 ay içerisinde 110 bin kişi cezaevinden serbest bırakılmış. Yine bir başka proje var ÇEDES Projesi okulların açıldığı dönemde okullara manevi danışmanlar atanıyor. Dolayısıyla kısaca anlatmaya çalıştığım bu başlıklar gündemimizde kadın konferansımızda da uzun uzun konuştuk yol haritamızı belirledik.

 

CENAZELERE İŞKENCE 

 

En önemli sorun olarak Kürt sorununu görmeyen bir devlet aklıyla karşı karşıyayız. Kürt sorunu bir inkar ve imha sorunu. Kürt sorununda geldiğimiz aşamayı anlamak için son bir hafta 10 gün içerisinde yaşananlara bakmamız lazım. Halkımızın çocuklarının cenazeleri, kutular içerisinde ailelere verildi. Devletin direksiyonunda oturan AKP ve MHP çok ahlaksız bir kırım savaşı yürütüyor. Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet Ana’nın kızı Hezni İnan’ın yanmış elbiseleri geçtiğimiz günlerde bir poşet içerisinde ailesine teslim edildi. Buradan şunu söylemek gerekiyor; esas ve gerçek gündemlerimiz bunlar olmalı. Bu kırılmadan ne Kürt halkının ulaşmak istediği hedefe doğru yol alabiliriz, ne de Türkiye halklarının ulaşmak istediği hedeflere ulaşabiliriz.

 

AKP’NİN YENİ VİZYONU 

 

Buradan sorumlulara ve iktidara sesleniyoruz; o mezarlar Kürt halkının tarihidir, o mezarlar bizim tarihimizdir. İnan ailesine gönderdiğiniz poşetten iki şey çıktı; birisi devletin vahşeti ve kırımı, diğeri ise Kürt halkının direnişi. Bu halk diz çökmedi çökmeyecek, bu halk biat etmedi etmeyecek. AKP’nin yeni yüzyıl vizyonunda cezaevleri de var. Yeni cezaevi yapma hayali olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Cezaevlerinde işkence, ölümler, siyasi rehineler var. Cezaevlerinde hukuksuzluğu ve rehine siyasetini hatta bir ölüm rejiminin uygulandığını görmemiz gerek. Nerede bir muhalif varsa, nerede AKP-MHP iktidarı karşısında söz kuran biri varsa, kadın, emekçi, gazeteci, siyasetçi bugün hepsi cezaevinde. 2022 yılında cezaevlerinde 81 kişi hayatını kaybetti, 561 ağır hasta tutsak var. Bin 500’den fazla hasta tutsak var. Erzincan L Tipi Cezaevinde yaşamını yitiren 70 yaşındaki kanser hastası Şakir Turan’a bu devletin Adli Tıp Kurumu ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdi. Ailesi gidip kendisi ile görüştüğünde hastanenin bodrum katında en soğuk en özensiz, en sağlıksız yerde ailesiyle vedalaşması bile zar zor yapıldı ve hayatını kaybetti.

 

HASTA TUTUKLULAR 

 

Bundan bir hafta sonra Erdoğan ATK kararını beklemeden Madımak Katliamı faillerinden Hayrettin Gül’ü serbest bıraktı. 14 Eylül de Madımak katliamın zamanaşımına uğrama tarihidir arkadaşlar. Cumhurbaşkanı bu affetme ile bir mesaj gönderiyor; bu dava bitmiştir zaman aşımına uğramıştır ve bu katliamı gerçekleştirenler bu ülkenin cumhurbaşkanı tarafından affedilmiştir, suçsuz bulunmuştur. Alevi toplumunun bu konuda yürüttüğü mücadelenin yanında olduğumuzu kaydetmek isterim.  Onlarca infaz düzenlemesi yapıldı politik tutsak hiç bir şekilde yararlanmadı, 300 politik tutsağın infazı, çok su kullandığı, çok kitap okuduğu, ALES’e girmediği, zılgıt çektiği, Kürtçe şarkı söylediği gerekçesiyle infazı yakıldı. Cezaevleri işkence evlerine dönüşmüş durumda. Patnos Cezaevi’nde kadın arkadaşlarımız, erkek gardiyanların yaptığı sayıma izin vermedikleri için işkenceye maruz kaldılar, hücreye atıldılar. 90’larda bıraktığımızı düşündüğümüz Hizbulkontra yöntemi ile yani domuz bağı ile bağlandılar. Avukat arkadaşlarımız ve her birimiz bu mücadelenin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

 

ROJAVA’DAKİ ORTAK MÜCADELEYE SALDIRI 

 

Türkiye’de Kürt sorununu derinleştiren AKP Dışişleri Bakanı Ortadoğu’da bu savaşı sürdürmenin ittifaklarını yaratmaya çalışıyor. 2015 yılından beri Kürt düşmanlığı için ittifak arayan bir iktidarla karşı karşıyayız. En son Dêrezor’da yaşananlara bütün dünya tanıklık etti. Orada yaşananlar bir provokasyon. Bu devlet kendi içinde kriz yaşıyor ve bunu aşmak için Kürt sorununu derinleştirmeye ve Kürt halkının kazanımlarına müdahale etmeye yöneliyor. Son iki hafta içerisinde İran, Irak, Rusya, Körfez ülkelerine seferler düzenlendi, bu seferlerden Kürt halkının kazanımlarına savaş açma kararı çıkardılar. Dêrezor’da yaşanan provakasyonu bütün dünya seyrediyor. İŞİD çetelerini bize Arap aşiretleri olarak göstermeye çalıştılar. Açıkça ifade edelim, Dêrezor’da yaşanan ikinci bir Kobanê kuşatmasıdır. O gün Kobanê’nin düşmesini bekleyenler, bugün Dêrezor’da yaşananların müsebbibidir, failleridir. Kobanê ve Rojava’da bugün mücadelesini yürüttüğümüz tüm dünyaya örnek olan bir ortak yaşam örneği var. Bugün de Dêrezor’da Kürt-Arap birlikteliği ve ortak yaşama karşı bir saldırı ile karşı karşıyayız. Kobanê’de oluşan bu birlik Suriye’nin kuzeyinde o kadar etkili bir hale geldi ki özgür ve demokratik Suriye’nin gerçekleşmesinde öncü güç olacak Arap Kürt birliğine karşı mevcut iktidar bütün kanallarla saldırmaya devam ediyor.  HDP nasıl ki Kobanê direnişi karşısında halkların ortak direnişini savunduysa Yeşil Sol Parti olarak Arap ve Kürt halkının ortak mücadelesini sahiplenmeye devam edeceğiz.

 

DEMOKRASİ SORUNU

 

Kürt sorunundan bahsettiğimizde en önemli başlıklardan biri elbette tecrit olmak durumunda. Kürt sorunu bir ‘güvenlik’ sorunu değil. Kürt sorunu bir demokrasi sorunu bir özgürlük ve statü sorunudur. Ama devlet Kürt sorunu konusunda sorumluluk almayan aklıyla bizleri cezaevleri ve mahkemelerle baş başa bırakıyor. Herkes biliyor bu ülkenin mahkeme tutanakları Kürt halkının mücadelesini savunduğu dosyalarla doludur. Dönüp oraya bile baksalar bu halkın mücadelesinden vazgeçemeyeceğini kazanımlarını sahipleneceğini görecekler Yine birilerinin ortalığı karıştırmak istediği ve Kürtleri savaşa sürüklemek istediği çok açık. Deyrazor yerlidir millidir diyenlerin bunun faillleri. Kucaklaşma fotoğraflarını her birimiz gördük.  Şunu söylemek gerekiyor, bu kucaklaşmadan halkalar lehine bir şey çıkmadı çıkmayacak Bu kucaklaşmadan Kürtlere ölüm ve Kürt halkının bütün kazanımlarının gaspından öte bir şey çıkmayacaktır.

 

TECRİDE KARŞI MÜCADELE

 

Kürt sorunu aslında inkara dayalı bu inkarın en derinleştiği yer tecrittir. Çünkü tecrit Kürt sorununda inkardır. Bu inkar üzerinden dört bir taraftan savaş devam ediyor. Öyle ki tecrit konuşmak bile tecrit edilir hale getirildi. Yeşil Sol Parti olarak alanlarda vekil arkadaşlarımızı mücadele arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili her söz ciddi saldırıyla karşı karşıya kalıyor. Yaptığımız doğru. Çünkü bize saldıranlar Kürt halkının kimliğini dilini kültürünü tarihini tanımayanlardır. Ne kadar saldırırlarsa saldıranlar biz tecrit var demeye devam edeceğiz bu tecridin kaldırılması için mücadele edeceğiz.

 

SADECE KÜRTLERİN SORUNU DEĞİL

 

İmralı tecridi sadece Kürtlerin sorunu değildir bütün ülkeye yayılmış bir rejim haline geldi. Özgür ve eşit bir yurttaş olarak yaşamak isteyen Kürt halkının kaderiyle Türkiye halkının kaderi umduğumuzdan daha fazla ortaklaştı. Dolayısıyla ekoloji mücadelesinde, emek, kadın mücadelesinde yan yana gelişlerimizin her biri tecrit mücadelesinde yan yana gelmek durumunda. Bu ülkede yaşanan yozlaşma ve çürümeyi tecrit rejiminden ayrı ele alamayız.  Bunun anlatmak durumundayız. Halkımızı savaş konusunda tecrit konusunda ve bizim yapabileceklerimiz konusunda barışın bir ütopya olmadığı konusunda erkek devlet aklının bize dayattığından öte bir şey olmadığı konusunda ortaklaşma yaratmak durumundayız. Bugüne kadar yaptıklarımızla yol aldık ama güçlü bir sahiplenmeye ihtiyaç vardı. Tecrit bir hukuk katliamı hukukun dışına çıkılması devlette süreklilik esastır denir ya. Demirel’de söylemişti “devlet zaman zaman rutin dışına çıkar.’ AKP rutin bırakmadı, sınır bırakmadı. Adaleti, hukuku katleden bir sisteme boyun eğmemizi istiyor. Cumartesi Annelerinin her hafta gözaltına alınması, öğretmenlerin ters kelepçe ile gözaltına alınması 3-4 insanın en temel demokratik hakkı olarak bir araya gelmesine izin verilmemesi tecrit rejiminden bağımsız değildir.  O yüzden tecrit Türkiye sorunudur, hepimizin mücadele etmesi gereken bir alandır.  

 

DEMOKRATİK SİYASET

 

Seçim sonrası ciddi toplantılar yaptık. En cesur eleştirilerin olduğu toplantılar oldu. Bu cesur eleştiri bizimle beraber yıl alam mücadele arkadaşlarımızın ve halkımızın bu paradigmayı sahiplendiğinin en büyük göstergesidir. Bize güç kattı. Eksiklerimizi gördük. Nasıl yol alabileceğimizi tartıştık. Ama bugün burası bu kararların somutlaşacağı başlıkların netleşeceği yerlerden biri. Bu çalışmayı yürütürken sadece toplantılardan yapmadık. Önceki dönem eş genel başkanlarımız ve cezaevlerindeki arkadaşlarımızdan, sürgünde olan arkadaşlarımızdan görüş aldık. Selahattin Demirtaş’tan Figen Yüksekdağ’dan Gültan Kışanak’tan, Alp Altınörs’ten, Sebahat Tuncel’den, Leyla Güven’den Mahir Sayın’dan Ertuğrul Kürkçü’den Nasrullah Kuran’dan yeni dönemin inşasında konferansa giderken yapabileceklerimiz konusunda katkılarını istedik. Bir araya getirdiğimiz komisyonumuz arkadaşlarımız gönderdiği bilgi ve belgelerden faydalandı. Buradan sizler aracılığınızla hem sürgünde olan arkadaşlarımızla hem de cezaevlerinde olan arkadaşlarımıza selam olsun. Demokratik uzlaşı özgür bir siyaset ve evrensel hukuk bizim temel ilkelerimiz. Bugün demokratik siyaseti Türkiye’de en büyük güç durumuna getirmek durumundayız. Bu çerçevede devletin her yerden bize saldırdığı yerde bizlerin mücadelemizi büyütmek hepimizin görevi. Özgür insana ve özgür topluma yakışır baharlar yaratmak iddiamız var. Tarih bizi mücadeleye zaman ise başarıyı dört elle sahiplenmeye çağırıyoruz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum yolumuz açık olsun.”

 

Konferans, delegelerin yeni döneme dair tartışmalarıyla devam ediyor.

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version