Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Çağın bir şahidinden ve kınına girmeyen zalim kılıç

Çağın bir şahidinden ve kınına girmeyen zalim kılıç


YORUM | AHMET KURUCAN

80 yaşında. Bir ömre onlarca insanın hayatını sığdırmış bir insan. Allah vergisi zekaveti, çalışkanlığı ile birleşince ortaya çıkan tabii bir sonuç bu. Şartların ona yol vermesi de var tabii ki. Hani kader yoluna su serpmiş denir ya, işte o cinsten.

13 bölüme ayırmış, 2022 Aralık ayına kadar olan hayatını. Doğumu ile başlamış ve bugünlere kadar gelmiş. Hayat hikayesini yazmış. 80 yıllık ömründe köşe taşı diyebileceğimiz tarihe ışık tutan hatıralarını paylaşmış. İyi de yapmış. Çok seviyorum bu tür kitapları. Maziye doğru bir yolculuk yapıyorsunuz yazarla birlikte. Yazar adeta okurunun elinden tutuyor ve dolaştırıyor onu kendisi ile birlikte çocukluğuna, ergenliğine, olgunluğuna, yaşlılığına.

Hele bu yazar Suat Yıldırım gibi erbabı kalem ve erbabı kelam bir insan olursa hiç bitmese bu yolculuktaki birlikteliğimiz diyorsunuz. 

3 günde 3 oturumda okudum kitabı. Suat Hocamla el ele tutuştum, Diyarbakır’dan Ankara’ya, Edirne’den Erzurum’a, Malezya’dan İstanbul’a, Sakarya’dan Clifton’dan Montreal’e kadar uzandım. Onunla yedim-içtim, onunla yattım-kalktım, onunla okudum-gezdim ve onunla ağladım onunla güldüm.

Suat Yıldırım ismini ilk defa Ankara İlahiyat yıllarında Ensar nesriyatın yayınladığı “Anahatlarıyla Kur’an-ı Kerim ve Kuran İlimlerine Giriş” kitabı ile duydum. Benim gibi Lise mezunu İlahiyat öğrencileri için sade dili, meramını net anlatan üslubu, Kur’an ilimleri adına hiçbir şeyi dışarıda bırakmayan çerçevesi ile kitap beni mest etmişti. Kendisinin de hocası olduğunu bu kitaptan öğrendiğim merhum İsmail Cerrahoğlu ya da arkadaşı olan merhum Mevlüt Güngör bizim derslerimize giriyorlardı ama Suat Hocamın o kitabı derslerde öğrendiklerimizi öğrenmediklerimizle birleştirmesi ve aradaki boşlukları kapatması açısından çok önemliydi.

İlerleyen yıllarda kendisi ile şahsen tanışma fırsatı da buldum. Torunu yaşında insan olmama rağmen -ki sadece bana değil, herkese karşı öyledir- nezaketi, nezaheti, onca ilmi birikiminin ve Rabbisi ile olan irtibatının kendisine kazandırdığı mehabet ve mehafete rağmen onu gizleyen tavırları ve engin tevazusu hayran olduğum özellikleri arasındadır.

Kitaptan bahsedeceğine yazardan bahsediyorsun diyebilirsiniz sözün geldiği bu aşamada. Haklısınız. Ama şunu unutmayın, bazı kitaplar vardır yazarı kim olursa olsun muhtevasından dolayı okunur. Bazı kitaplar da vardır ki yazarından dolayı. O yazar ne yazsa okunur mu? Evet, yazarından dolayı okunan kitaplar öyledir. Suat Hocam da benim için bu kategoride yerini alan bir ilim adamı ve yazardır. Dolayısıyla “Çağın Şahidinden” kitabını kendiniz okuyacak ve kitap hakkındaki nihai kanaata kendiniz varacaksınız.

Bununla beraber bir-iki hususa nazarlarınıza arzedeyim. Benim kitapta en çok dikkatimi çeken şeylerin başında Suat Hocamın bir Nur talebesi olarak tefsir alanında “hocaların hocası” lakabı ile anılmaya layık olacak derecede akademik başarı merdivenlerini nasıl tırmandığı sorusuna bulduğum cevap oldu. Türkçenin haricinde Fransızca ve Arapça’yı üniversite mahfillerinde hocalık yapacak ölçüde konuşan bir insan olması bir yana, rejimin ve İlahiyat fakülteleri dahil olmak üzere rejim destekçilerinin buna nasıl evet dediği… Hiç de kolay olmamış. Devrin hakim zihniyetine karşı ciddi mücadele etmiş. İyi ki de bu mücadeleyi vermiş. Bütün bunlar benim “Hiçbir başarı tesadüf değildir” özdeyişini zihnimde daha da pekiştirdi.

Suat Hocam 370 sayfalık bu kitabında ilmi birikimini de zaman zaman yapmış olduğu yorumlarla okuyucuya sunmuş. Benim bu bağlamda örnek olarak sunacağım şey, Hocaefendinin 1998 yılında Vatikan’da Papa ile görüşmesi esnasında Papa’ya sunmuş olduğu üç teklifin izahları. Malum gerek Papa görüşmesinin kendisi gerekse o tekliflerin yapılmış olduğu mektup o dönemin Türkiye’sinde tabandan tabana herkesi ayağa kaldırmış ve takdirler çok dar bir çerçevede kalırken tenkitler aylarca kamuoyunu meşgul etmişti. “Diyanet İşleri Başkanı dururken sen kim oluyorsun?” ile başlayan bu tenkitler adeta “Ağzı olanın konuştuğu” bir arenada herkesin bir şeyler demesini netice vermişti. Kitabın 11. bölümünü teşkil eden ‘Semavi Din Mensuplarıyla Diyalog’ bölümünü bu gözle okumanızı hararetle tavsiye ederim.

O bölüm içinde benim de ilk defa duyduğum bir hadise hayretime mucip oldu. Kendisini şahsen tanırdım. Karakterli, özgüvenli, samimi bir insandı ama yaptığı şeyi yapması beni çok şaşırttı. Kim bilir bu şaşırmamda 15 Temmuz 2016 sonrası ülkemizde yaşanan insanlık krizinin de etkisi vardır. Konu şu; İstanbul’da Vatikan Katolik kilisesinin temsilcilerinden biri olan Monsenyör George Maroviç, Nuh Mete Yüksel’in açtığı ve 1999 yılından 2008 yılına kadar devam eden davada Hocaefendi lehine şahitlik yapmak için mahkemeye müracaat etmiş. İddianamede Hocaefendi’ye atılı olan suçların, söz konusu isnad ve iddiaların asılsızlığı ekseninde kendi şahitliğini anlatmak istemiş ve mahkeme de bu isteği kabullenmiş.

Bu süreçte bir zamanlar Hocaefendi’ye methiyeler düzen bazı meslektaşları rejimin diskurunu peynir-ekmek yer gibi ağzına alarak nice ifiralar nice yalanlar söylediler. Hem de mahkemelerde. ‘Ya selam!’ diyesi geliyor insanın! Hayır öyle demeyeyim de Suat Hocamın dediği gibi diyeyim. O kitabının 318. sayfasında Hz. Ali’yi öldüren Hariciler üzerinden değerlendirme yaptığı bir yerde aynen şöyle diyor: “Hariciler Hz. Ali gibi, Hz. Peygamber’in (aleyhissalatu vesselam) övgülerine mazhar olmuş pek büyük bir ilim ve takva abidesini katletti. Onu vuran zalim kılıç, maalesef günümüze kadar da kınına girmedi. Halbuki o Hazret kendisine kılıç çekenler hakkında mürted dememiş, “Bize karşı din kardeşlerimiz” demişti. Müslümanlığına delil olan biri hakkında ‘İslam dışına çıktı’ demenin vebalini iyi bilirdi.” Anladınız sanırım. Kınına girmeyen kılıç Hocaefendi’yi de biçmeye çalışıyordu ve o kılıcı elinde tutan bazı Müslümanlar mürted bir kenara kafir bile diyordu ona ve hala daha demeye devam ediyorlar. Bu durumda ben şaşırmayayım da kim şaşırsın?

Bir teşekkür ve iki teklifle bitireyim. Çok teşekkür ederim Hocam. Zaman ayırıp böylesi bir eseri kaleme aldığınız için. Nice karanlık ortamlar aydınlandı benim zihnimde bu eseriniz sayesinde. 

Tekliflerime gelince; ilk teklifim, tasnifi konusundaki nihai karar size ait Yeni Ümit makalelerinizin kitaplaştırılması. O makaleleri zamanında dergiden okuyan bir insan olarak bunların günümüz ve gelecek nesillerine mal edilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

İkinci teklifim ise matbaa mürekkebi ile buluşmamış akademik tebliğlerinizin kitaplaştırılması. Eğer bu tahakkuk ederse İlahiyat talebelerinden sahasında uzman olmuş öğretim görevlilerine kadar hemen herkesin bu eserden istifade edeceğine inanıyorum. Hem bugün hem de yarın.

Allah ömrünüzü müzdâd kılsın Suat Hocam. Bereketler ihsan buyursun. Kılsın ve buyursun ki insanlığın istifadesine daha nice nice eserler bırakasınız. Dualarınızla.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version