Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Barış Terkoğlu: Barış Pehlivan’ın tutuklanması muhalefetsizleştirilmesinin sonucu. Çocuk istismarcıları affedilirken sokakta çığlık varsa muhalefet vardır

Barış Terkoğlu: Barış Pehlivan'ın tutuklanması muhalefetsizleştirilmesinin sonucu. Çocuk istismarcıları affedilirken sokakta çığlık varsa muhalefet vardır



Gazeteci ve yazar Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan’ın hapse girmesini ülkenin muhalefetsizleştirilmesinin sonucu olarak gördüğünü ifade etti.

BirGün Pazar’a konuşan Barış Terkoğlu, “Türkiye’de son dönemde muhalefet kavramı, CHP’nin seçim stratejisine, ittifaklarına, içindeki gerilimlere indirgendi. Elbette buna bir miktar iktidarın sopası da mecbur bıraktı. Ama ‘CHP bunu kendi kendisini yaptı” dedi.

“ÇOCUK İSTİSMARCILARI AFFEDİLİRKEN SOKAKTA ÇIĞLIK VARSA MUHALEFET VARDIR”

BirGün’ün Terkoğlu’na soruları ve yanıtları şöyle:

-Ekonomiye, doğaya, yoksulluğa, eğitime… dair söylem bu kadar acilken, pratikte de olmayan bir muhalefet ile nasıl bir gelecek tasavvuru kurulabilir? Bu üçgeni aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel bağlamında da kurabiliriz. Sizce CHP böyle bir üçgenle nereye varır?

-Bu dönemde daha çok hatırlatma gereği duyuyorum. Biz gazeteciler, herhangi bir partinin temsilcisi, sözcüsü, hizipçisi olamayız. Kalemimizle partileri dizayn etme eylemine de girişemeyiz. Bunu hatırlatma nedenim, öyle veya böyle, seçim sonrasında aksinin ön plana çıkmış hatta en çok görünen olması.

Sorunuza gelirsek, ben, bir kere muhalefet kavramının CHP’ye sıkıştırılmasını yanlış buluyorum. Bir ülkede kadına şiddeti önleyen yasalar kaldırılırken, çocuk istismarcıları affedilirken sokakta çığlık varsa muhalefet vardır. Emeklisi, işçisi, memuru adeta harçlıkla yaşamaya zorlandığında meydanında eylem varsa muhalefet vardır. Üniversiteleri yok edilirken amfilerinde tartışma varsa muhalefet vardır. Yolsuzluklar, adaletsizlikler, hukuksuzluklar yazılabiliyorsa, konuşulabiliyorsa muhalefet vardır. Uzatmayayım, bunlar yoksa muhalefet de yoktur.

“BİRBİRLERİNE BELALTI VURAN HİZİP KAVGALARI MUHALEFET ETMENİN HAVASINI DA KİRLETİYOR”

Türkiye’de son dönemde muhalefet kavramı, CHP’nin seçim stratejisine, ittifaklarına, içindeki gerilimlere indirgendi. Elbette buna bir miktar iktidarın sopası da mecbur bıraktı. Ama öte yandan “CHP, seçim, sonra yine CHP yine seçim” çizgisine çekilerek kendi kendisini de bunu yaptı. Cumhuriyete dair, laikliğe dair, kadın özgürlüğüne dair, işçi sınıfına dair her türlü söz “şimdi sırası değil” diye ertelendi. Sonunda seçim kaybedilip, CHP de iç kavgalara gömülünce yeni bir tehlike belirdi: Ülkenin muhalefetsiz kalması. Haliyle muhalefetsiz demokrasinin, demokrasinin de sonunu getirmesi.

İşte bu tablo içinde gelecek tasavvurunu programsız, stratejisiz, eylemsiz tartışan, yalnızca kişilere indirgeyen CHP içi tartışma; ne muhalefete bir yön gösteriyor, ne ülkeye bir gelecek çiziyor. Açık söyleyeyim ben dahil kimseye heyecan da vermiyor. Üstelik birbirlerine belaltı vuran hizip kavgaları muhalefet etmenin havasını da kirletiyor.

“BARIŞ’IN HAPSE GİRMESİNİ ÜLKENİN MUHALEFETSİZLEŞTİRİLMESİNİN SONUCU OLARAK GÖRÜYORUM”

-Muhalefet partilerinin Barış Pehlivan ile ilgili tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?

-Göz göre gerçekleşen, engel olunamayan bir tutukluluk ve sonrasında rutin cezaevi ziyaretleri… neredeyse herkes için bu böyle…

-Muhalefet partilerinin AKP’yi bu alanda olsun durduracak bir tutumu sizce nasıl söz konusu olabilir?

-Mesele Barış Pehlivan meselesi değil, adalet ve hukuk meselesi. Muhalefetin bu konuda asıl görevi insanların haksız yere hapishaneye girmediği bir düzeni korumak. Bunu da herkes için yapmak. Bana sorarsanız Meclis’te de sokakta da yapılacak çok şey var. Düşünün, Barış’ın faydalandırılmadığı infaz düzenlemesi Meclis’ten geçerken muhalefet Meclis’te neredeyse yoktu. Sadece 5 dakika konuşuldu. Halen de AYM’ye götürülemedi. Bu zor dönemin muhalefetinin bu zor döneme göre olması gerekir. Açıkçası böyle bir hazırlık göremiyorum. Haliyle Barış’ın hapse girmesini ülkenin muhalefetsizleştirilmesinin sonucu olarak görüyorum.

Cumhuriyetin laik yönelimli 100 yıllık tarihinin reddiyesi, hatta tasfiyesinin dinsel tematik icraat ve söylemlerinin de en yoğun olduğu evredeyiz. Eğitim sistemi başta, tüm devlet aygıtlarında belirleyiciler. Piyasayla bütünleşmekte de sorun yok; her bir ferdi, her bir cemaati sistemle gayet uyumlu.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN EN BÜYÜK MESELESİ

-Rejimin bu devlet organizasyonu içinde cumhuriyeti, laikliği, kamusal yapıyı en çok hangileri tehdit ediyor, en tehlikelisi hangisi?

-Cumhuriyet topyekün bir saldırıyla karşı karşıya. Fiilen savunulacak bir kurum da belki de kalmadı. Yeniden kurulması gerekenlerden söz edebiliriz. Eğitim neyse ordu o, yargı neyse ekonomi de o. Bu açıdan önümüzdeki dönemin en büyük meselesi, iktidar için bu yıkımı resmileştirecek bir anayasa yapmak. Muhalefet sorununu da o zamana kadar dümdüz ederek bitirmek. Önümüzdeki tehlike bu…

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version