Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye’nin Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerinde bahar rüzgarları


Türkiye ve Mısır, ilişkilerin kopma noktasına geldiği on yılın ardından iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden büyükelçi seviyesine çıkarılmasına karar verdi.

Arap Baharı dalgasıyla Mısır’da cumhurbaşkanlığına gelen Muhammed Mursi’ye karşı 2013 yılında yapılan darbe ve Müslüman Kardeşlere uygulanan baskılar, Ankara-Kahire ilişkilerinde kırılma noktası olmuştu. Türkiye, Mısır’daki askeri darbeye destek veren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’la da artık yeni bir sayfa açmış durumda. VOA Türkçe, Türkiye’nin Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerindeki normalleşme sürecini derledi.

“Zalim Sisi, katil Sisi”den Mısır’la karşılıklı büyükelçi atanmasına uzanan süreçte yaşananlar

17 Aralık 2010’da kendini yakarak intihar girişiminde bulunan Tunuslu Muhammed Buazizi’nin bedeninden ateş alan Arap Baharı dalgası, Arap dünyasını uzun yıllar boyunca kavurdu. Bu olayın etkisiyle Tunus’un yanı sıra diğer Arap ülkelerinde de iktidarlara karşı ayaklanmalar başladı. Mısır’da Arap Baharı’yla başlayan halk hareketi sonucu, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa etti, ordu yönetime el koydu. 2013’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ise Müslüman Kardeşler’in aday gösterdiği Muhammed Mursi kazandı.

Mısır’ın demokratik bir şekilde seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olan Mursi, iktidarda yalnızca bir sene kalabildi. 3 Temmuz 2013 tarihinde Mursi’nin devrilmesiyle sonuçlanan darbenin ardından Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el -Sisi ülkenin başına geçti. Mursi koltuktan indirildi ve tutuklandı. Mursi’yi destekleyen Müslüman Kardeşler üyelerinin eylemleri de kanlı şekilde bastırıldı. Türkiyenin desteklediği Mursinin devrilmesi ve Müslüman Kardeşler’e karşı başlatılan süreç, ikili ilişkileri kopma noktasına taşıdı. Türkiye’nin duruma sert tepki göstermesinin ardından Mısır da Türkiyenin büyükelçisini persona nongrata” yani istenmeyen kişi ilan etti. Türkiye ve Mısır büyükelçilerini karşılıklı olarak geri çağırdı.

Erdoğan: “Beni Sisi ile barıştırmak isteyenler var, asla kabul etmiyorum”

Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Sisi’ye yönelik yaptığı açıklamada, ‘katil’ ifadesini kullandı. Erdoğan, “Darbeyle başa geçen şu andaki zalim Sisi, 50’ye yakın kişiyi idam etmiştir. Batı bu idamlara sessiz kalmıştır. Avrupa ülkeleri idamı yasaklarken, katil Sisi’nin davetine icabetle oradaki toplantıya iştirak etmişlerdi” dedi. Sisi’yle aynı masaya oturmayacağını da vurgulayan Erdoğan, “Beni Sisi ile barıştırmak isteyenler var. Asla kabul etmiyorum. Halkın yüzde 52’sinin oyunu almış Mursi’yi ve arkadaşlarını mahkum eden bir antidemokratla aynı masaya oturmam” şeklinde konuştu.

Askeri darbeyi protesto etmek amacıyla Mursi ve Müslüman Kardeşler destekçileri tarafından Mısır’da kullanılan ve “Rabia” olarak anılan el işareti de Türkiye’de Erdoğan tarafından AKP mitinglerinde kullanılarak benimsendi. Erdoğan, Türkiye’deki seçim kampanyaları sırasında rakiplerini sıklıkla “Sisi zihniyetinin bir yansıması” olmakla suçladı. Bu dönemde Sisi yönetimi baskısından kaçan birçok Müslüman Kardeşler yöneticisi ve üyesi Türkiye’ye yerleşmeyi tercih etti.

Mısır’la normalleşmenin sembolü Erdoğan-Sisi tokalaşması

Ancak ilerleyen yıllarda Doğu Akdeniz’de yaşanan bölgesel sorunlar, Türkiye’yi dış politikada Mısır’la yeniden masaya oturmaya itti. 2020’de Erdoğan’ın iki ülkenin istihbarat örgütleri arasında görüşmelerin olduğunu açıklamasıyla Mısır ile karşılıklı normalleşme süreci de başladı. Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları arayışında Mısır’ın Yunanistan ve İsrail’le yakınlaşması ve Türkiye’nin bölgedeki sismik arama planlarına karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile tırmanan NAVTEX gerilimine Mısır’ın da dahil olması, Ankara’yı Kahire’yle normalleşmeye iten başlıca sebeplerden oldu.

Kahire ile Ankara arasındaki ilk resmi yakınlaşma ise Dışişleri Bakanlığı yetkilileri düzeyinde 2021’de başladı. Salih Mutlu Şen, Türkiye’nin Kahire maslahatgüzarı olarak atandı. İlişkilerde dönüm noktasıysa, Erdoğan’ın 2022 FIFA Dünya Kupası’nın açılış törenine katılmak üzere gittiği Katar’da Sisi ile biraraya gelerek el sıkışması oldu.

Türkiye’nin 6 Şubat’ta yaşadığı deprem felaketinin ardından Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü Türkiye’yi ziyaret etti. Mart ayındaysa eski bakan Mevlüt Çavuşoğlu, Kahire’ye giderek, 11 yıl sonra Türkiye’den Mısır’ı ziyaret eden ilk dışişleri bakanı oldu. Gelinen aşamada Türkiye ve Mısır 4 Temmuz 2023’te iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin büyükelçi seviyesine çıkarılmasına karar vererek karşılıklı büyükelçi atadı.

Ankara-Riyad gerilim hattı

AKP iktidarının başından beri üst seviyede diplomatik temaslar ve ticari yatırımlarla gelişen Türkiye- Suudi Arabistan ilişkilerinde, Arap Baharı dalgasıyla keskin bir dönüş yaşandı. 2013’te Mısır’da Mursi’ye yapılan darbenin ardından Suudi Arabistan’ın Mısırdaki Sisi yönetimine destek amacıyla mali yardımda bulunmasını, dönemin başbakanı Erdoğan şiddetle kınadı, Müslüman Kardeşler’e destek çıktı.

Suudi Arabistan’ın 2014’te Türkiyenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olma girişimini engellemesiyle ilişkiler bir darbe daha aldı.

Türkiye ve Suudi Arabistan 2017’deyse Katar kriziyle karşı karşıya geldi. Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in yanı sıra Suudi Arabistan da Müslüman Kardeşler ve diğer muhalif gruplara destek verdiğini öne sürerek Katara ambargo uygulamaya başladı. Türkiye’yse bu ambargoya, Katarla ilişkilerini genişleterek yanıt verdi.

Cemal Kaşıkçı cinayeti

Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, 2 Ekim 2018’de Suudi kraliyet ailesine muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle daha da gerilimli bir döneme girdi. Kaşıkçı, İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na evlilik için gerekli belgeleri almaya girmiş ancak dışarı çıkmamıştı. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ölüm emrini verdiği, Kaşıkçı’nın konsolosluk binasında öldürüldüğü, bedeninin parçalara ayrılarak yok edildiği ve sorumluların cinayet sonrası Türkiye’den ayrıldığı öne sürüldü.

Riyad ise olaydan yaklaşık 20 gün sonra Kaşıkçı’nın “konsolosluk içinde yumruklu bir kavgada öldüğünü” savundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıkça Veliaht Prens bin Selman’ı suçlamasa da Kaşıkçı’nın öldürülmesi talimatının “yüksek mevkilerden” verildiğini söyledi ve “Unutulmamalıdır ki bu cinayet Türkiye toprakları içinde gerçekleşti. Kimse bu meselenin kapatılacağını aklından dahi geçirmesin” dedi. Dava 2020’de Türkiye’de görülmeye başladı.

Suudi Arabistan’daysa Kaşıkçı cinayetinin ardından başlayan süreçte, Türk ürünlerine boykot yaygınlaştı, vatandaşlara Türkiye’ye gitmemeleri ve Türkiye’den gayrimenkul almamaları çağrıları yapıldı. Corona döneminde yasaklanan Hac ziyareti tüm ziyaretçilere açılırken Türk vatandaşlarına yasak olarak kalmaya devam etti. Türkiye’yse bu dönemde kötüleşmeye başlayan ekonomik koşulların da etkisiyle, özellikle Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası büyük zarar gören iki ülke arasındaki ticareti yeniden canlandırma hamlesine gitti.

Kaşıkçı davasının devredilmesiyle gerilim hattı ortadan kalktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suudi Arabistan Kralı Selman arasında 21 Kasım 2020’de gerçekleştirilen telefon görüşmesinde, ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesi için “diyalog kanallarının açık tutulmasında” mutabık kalındı. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Mayıs 2021’de dört yıl aradan sonra Suudi Arabistan’ı ziyaret etti.

İstanbul’da süren Kaşıkçı cinayeti davasının da Riyad yönetiminin talebi üzerine Suudi Arabistan’a devredilmesiyle, iki ülke arasındaki gerilim hattı resmen ortadan kalktı.

Körfez ülkeleriyle normalleşmenin dönüm noktası Al Nahyan ziyareti oldu

Türkiye, Körfez ülkeleriyle normalleşme adımlarının en büyüğünü ise Birleşik Arap Emirlikleri’yle attı. Suudi Arabistan’la normalleşme süreci devam ederken, Riyad’ın bölgedeki müttefiklerinden olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Ankara’yı ziyaret etti.

Arap Baharı’nın ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin kötüleşmesinin en önemli nedeni, BAE’nin de Mısır’da Sisi iktidarını desteklemesi oldu. BAE, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs ve Yunanistan’ın yaptığı askeri tatbikatlara da katıldı.

İki ülke, Libya’da yaşanan iç savaşta farklı noktalarda durdu. BAE, Libya’nın doğusunu önemli ölçüde kontrolu altında tutan General Halife Hafter yönetimine destek çıkarken Türkiye, Hafter’e karşı mücadele eden Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin destekçisi konumunda. Bu farklılık Suriye, Yemen ve Somali’de de aynı şekilde devam etti. BAE’nin İsrail ile başlattığı normalleşme sürecini de tepkiyle karşılayan Ankara, BAE’yi ‘Filistin davasını’ satmakla suçladı.

BAE’nin 15 Temmuz darbe girişiminde rolü olduğu suçlamaları

Türkiye özellikle 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi sonrası BAE’ye yönelik suçlamalarını arttırdı. BAE’nin darbe girişimde rolü olduğu suçlamaları yapıldı. 2020’de Türkiye, Prens Nahyan’ın önde gelen danışmanlarından Muhammed Dahlan için kırmızı bülten talebinde bulundu. Dahlan’a “15 Temmuz darbe girişimini finanse etmek, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek” suçlamaları yöneltildi.

Ancak Körfez ülkeleriyle başlayan normalleşme sürecinde Türkiye ile BAE arasında da 9 alanda Türkiye’ye doğrudan yatırım içeren anlaşmalar imzalandı. Türkiye ile BAE arasında yapılan anlaşmalar kapsamında 10 milyar dolarlık bir fon tahsis edildi. Türkiyenin ekonominin en büyük ihtiyacı olarak görülen doğrudan yatırımları arttırmak için Körfez ülkeleri ile ilişkileri normalleştirmeye çalıştığı birçok uzmanın ortak yorumu oldu. Merkez Bankası verilerine göre, Türkiyeye doğrudan yatırım yapan ilk 20 ülke arasında yer alan Körfez ülkelerinde 2002den bu yana yapılan yatırımların toplamında, başı Birleşik Arap Emirlikleri çekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki günlerde de Birleşik Arap Emirlikleri’ne bir ziyaret gerçekleştirecek. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan’ın NATO Liderler Zirvesi’nin ardından BAE’de görüşmelerde bulunarak iki ülke arasında bazı anlaşmaların imzalanacağını açıkladı.

Exit mobile version