Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sevmek zorunda mıyım?

Sevmek zorunda mıyım?


YORUM | MEHMET DOĞAN 

İnsan psikolojisinin en temel unsurlarından biri sevgi, diğeri de korkudur. İnsan ruhu bu iki ana motif üzerinde oluşup gelişir. Ailede çocuk, sevginin meyvesidir. Sevgiyle beslenir ve sevgiyle büyür. Anne-baba dalında çiçek açan çocuk, sevgi suyunu alamaz, sevgi gıdasından mahrum kalırsa kurur dökülür. Her insan, aldığı sevgiye, sevgiyle karşılık verir. Aldığı sevgilerden mahrum kalmaktan korkar. Sevdiklerini kaybetmek istemez.

Sevgi, inancı, güvenci doğurur. Bu duygular, birbirlerini karşılıklı besleyerek gelişir ve kuvvet kazanır. İnsan sevdiklerine inanır ve güvenir. Aile bağlarının ne kadar sağlam olduğu bu temel duygularla ölçülebilir. Seversek inanırız; inanırsak güveniriz. Güven duyduklarımıza her konuda yardım ve destekte bulunuruz. Dayanışmanın, paylaşmanın temel direğidir, sevmek ve güvenmek. Bu duygular olmadan bir toplum oluşmaz.

Ortak dünya görüşü ve hayat anlayışına sahip olduğum insan, beni sevmek zorundasın. Ben de seni sevmeye mecburum. Çünkü inancımız böyle diyor. “Hiçbiriniz inanmadan cennete giremezsiniz; birbirinizi Allah için sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” Öyle ise ben inanmış biri olarak, bütün eksiklerime, hatalarıma, kötü yanlarıma rağmen beni sevecek ve bana iyi, doğru, güzel olan her şeyi anlatıp öğretecek, beni hayra davet edecek, şerlerden de alıkoyacaksın. Bunun için en güzel yolu seçecek, sevdirecek, nefret ettirmeyecek; güzelleştirecek, çirkinleştirmeyeceksin ve müjdeleyecek korkutmayacaksın.

Allah’a tapınırken önümde, yanımda olacak, şefkat ve merhametinle beni sarıp sarmalayacak, sevgin ve saygınla kucaklayıp kuşatacaksın. Ben senin kardeşinim. Ben seninle varım ve sana her zaman muhtacım. Sen de benim için öylesin, öyle olacaksın. Dualarımda hep sen varsın. Senin dualarında da ben. Yüce dergâha el açtığımızda öyle demiyor muyuz: Allah’ım, anamı, babamı ve bütün inanan kardeşlerimi diyerek, hepsini dua parantezine almıyor muyuz?

Bir müminin dua parantezi ne kadar büyükse, muhtevası ne ölçüde zenginse o duanın kabul edilme ihtimali de o kadar büyüktür. Göklere açılan eller birer parantez gibi ne kadar dua öznesini kucaklarsa o elleri uzatan gönül de o ölçüde büyük, yüce ve zengindir. Dinimiz bizi buna teşvik ediyor, hatta zorluyor. Kendin için istediğini inanan kardeşlerin için de istemedikçe tam Müslüman olamazsın, eksik olursun, diyor.

Bütün hatalarım, kusurlarım senin yardımınla, dualarınla düzelecek. Hakikat yolculuğu halkın yolculuğudur. Halkı olmayan, topluluğu bulunmayan, millet ve ümmet çapına ulaşmamış bir inanç, hakikatini de tam bulamamış bir inançtır. Medeniyet ufkuna yükselmeyen, devletine eremeyen inançlar daima tehlike altındadırlar.

Allah’ın koruması, rahmeti, bereketi topluluklar üzerindedir deniliyor. Tek kişi, hatta iki kişi önemli görülmüyor. Çekirdek topluluk olarak üç kişi esas alınıyor. Allah’ın eli topluluk üzerindedir deniliyor. İlginçtir, üç kişi yani anne-baba-çocuk da en küçük toplum birimidir, hücresidir.

Aileyi bir araya getiren ve bir arada tutan psikolojik temel çizgi sevgidir. Sevgi temel duygusunun koruyucu zırhı da güven ve saygıdır. Korku duygusu ise bunları kaybetme endişesidir. Sağlıklı güçlü toplumlar, milletler; sağlam, sağlıklı ailelerden oluşurlar. Diri, dayanıklı aileler de haliyle seçkin fertlerden, anne ve baba adayı kişilerden oluşur.

Kadın anne olmaya, erkek de baba olmaya yürürken karşılıklı aşk, inanç, güven, saygı ikliminde buluşmak zorundadırlar. Kadın-erkek her insan da kardeş, arkadaş ve dost olmak, birer Allah dostu olmak için birbirlerini Allah için sevmek zorundadırlar. İnsanı sevmemenin mazereti yoktur. Çünkü insan bir potansiyel hazinedir. O hazine, Allah’ın gizlediği hazinedir. Anahtarlarını bulup açmak zorunda olduğumuz hazinelerdir, insanlar.

Her insan önce kendi hazinesini fethetmek, açmakla görevlidir. Çünkü kendini bilen ancak Hakkı bilir. Bildiği ölçüde de sever. Hakka layık olmak, Hakkı sevmek, istediği kıvamda insan olmakla mümkündür. Onun ahlakıyla ahlaklanmakla, yani insanlar arası ilişkileri Hakkın koyduğu ölçüler içinde düzenlemekle olur.

Sözün kısası, ey kardeşim, ben seni ruhundaki selam için sevmek zorundayım sen de beni sendeki ezeli özü taşıdığım için sevmek zorundasın. Ait olduğumuz milleti, ümmeti sağlam tutmak, yıkılmaz kılmak için buna mecburuz. Yunus Emre bu yolu gösteriyor:

“Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz”

“Ben gelmedim davi için / Benim işim Sevi için / Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim” diyor.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version