Ezgi YILDIZ
İSTANBUL – Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Maside Ocak, 21 Mart 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen ağabeyi Hasan Ocak’ın öyküsünü anlattı.
Ocak, 28 yıldır kayıplarının akıbetlerini sordukları ve faillerin yargılanmaları talebiyle her cumartesi günü gittikleri Galatasaray Meydanı’nın kendileri için önemini ise “Biz kaybettiklerimize en güzel sözleri orada söyledik, orada dertleştik ve sözleştik. Bu yüzden o meydan bizim için çok değerli” sözleriyle ifade etti.
Maside Ocak, Hasan’ın kaybedilmesini, ablalarının doğum günü kutlaması için evde bekledikleri sırada “Annemi arayıp balık alıp geleceğini söylemişti Hasan, ama gelmedi. O akşam evimizde doğum günü kutlanmadı. Ağabeyim de bir daha evimize giremedi” diyerek anlatmaya başladı.
‘GÖZALTINDA KAYIP POLİTİKASININ YABANCISI DEĞİLDİK’
Ocak, ağabeyi Hasan’dan önce de gözaltında kaybedilmelerin olduğunu, “Bu ülkede gözaltında kayıp politikasının yabancısı değildik” ifadeleriyle ağabeyinden birkaç ay önce aynı mahallede oturdukları komşularının çocuklarının da gözaltında kaybedildiğini ve ailelerinin yürüttüğü mücadeleye de arayışa da tanık olduklarını söyledi.
‘HASAN İLK KAYBEDİLEN DEĞİLDİ AMA SON OLSUN İSTEDİK’
Maside Ocak, Hasan’ı hızlıca aramaya koyulduklarını emniyet ve savcılıklara sorduklarında ‘bizde yok’ cevabını aldıklarını söyledi. Ocak, bunların üzerine Hasan’ın ailesi, arkadaşları ve insan hakları savunucularıyla bir kampanya başlattıklarını ifade ederek, “Hasan ilk gözaltında kaybedilen insan değildi ama biz son gözaltında kaybedilen insan olmasını istedik. Bu kampanyanın bir ayağı Ankara’da annem yürütüyordu. Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi başkanının katıldığı Akın Birdal davasında ayağa kalkıp ‘ben 15 gündür oğlumdan haber alamıyorum. Bana yardım edin, ben öğretmenimi bulayım’ dediği için mahkemenin düzenini bozmaktan bir ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yani bir anne evladına aradığı için hapsedilmişti” dedi.
‘OLAY YERİ İNCELEME RAPORU GÖZALTINDA KATLEDİLDİĞİNİN KANITI’
Ağabeyinin cenazesine 58 gün sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştıklarını belirten Maside Ocak, “Gözaltına alındıktan beş gün sonra kiraz toplamaya giden köylüler bulmuşlar Hasan’ın cesedini. Jandarmaya haber vermişler. Jandarma olay yeri tutanağında; Hasan’ın üzerinde; kimliğinin, kemerinin, ayakkabı bağcıklarının ve saatinin olmadığı, Hasan bulunduğu zaman ellerinde parmak izi alınırken kullanılan mürekkep lekelerinin de olduğunu söylüyor. Bu Hasan’ın gözaltında kaybedildiğinin, gözaltında katledildiğinin açıkça göstergeleriydi” ifadelerini kullandı.
Hasan’ı gözaltında gören görgü tanıklarından söz eden Ocak, tanık beyanlarının emniyette ya da savcılıklarca dikkate alınmadığını söyleyerek, “Biz, daha doğrusu tüm kamuoyu Hasan’ın bulunmasıyla birlikte gözaltında kaybedilen insanların başına nelerin geldiğini öğrenmiş olduk aslında” dedi.
‘BİR NEVİ SİVİL İTAATSİZLİK EYLEMİNİN BAŞLANGICI’
Ocak, Hasan’la ilgili yürüttüğümüz kampanyanın ilk döneminde ‘Hasan’ı sağ aldınız sağ istiyoruz’ diyerek başladıklarını, diğer kayıp yakınlarının da bir süre sonra kendileriyle birlikte kampanyada yer aldıklarını ifade etti. Maside Ocak, “Aslında bir nevi ‘Cumartesi Anneleri’ne dönüşen sivil itaatsizlik eyleminin başlangıcı Hasan’ın kampanyası sırasında olmuştu. Çünkü sadece Hasan’ı değil ‘tüm kayıplarımızı istiyoruz’ demeye başlamıştık” ifadelerini kullandı.
GALATASARAY MEYDANI’NDA OTURMAYA BAŞLAMA SÜRECİ
Hasan’ın cenazesine ulaştıktan sonra kimsesizler mezarlığından çıkartıp kendi geleneklerine göre Gazi Mezarlığı’nda defnettiklerini söyleyen Ocak, cenazenin ardından İnsan Hakları Derneği’nde kayıp yakınları ve insan hakları savunucularıyla bir araya gelerek neler yapabileceklerini konuştuklarını ifade etti. Ocak, sözlerine şöyle devam etti:
“Arjantin’de mücadele eden Plaza de Mayo Anneleri’nin yürüttükleri mücadele bize rehber olmuştu aslında. Biz de her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde sessizce oturma kararı aldık. Bu bizim için çok önemliydi. Her birimiz büyük bir umutsuzluğun, belirsizliğin ve boşluğun içindeydik. Çünkü ‘kayıp’ dediğimiz şey sadece ‘bir insanın kaybedilmesi demek’ değil. Geride kalanın yas sürecinin tamamlayamamasından dolayı bir belirsizlik içerisinde kalıp o belirsizliğin büyüttüğü boşluktaki umutsuzlukla baş başa kalması demekti. Aslında biz bunu kırmak ve bu ülkede artık hiç kimsenin gözaltında kaybedilmemesi için 27 Mayıs 1995’te ilk defa Galatasaray Meydanı’na çıktık. Biz orada otururken insanlar gözaltında kaybediliyordu fakat bu azalarak devam etti.”
‘KONULDUĞUMUZ NEZARETLERDEKİ KAN LEKELERİ TRAVMA YARATTI’
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın farklı gerekçelerle zaman zaman engellendiğini ve gözaltına alındıklarını söyleyen Maside Ocak, aralarındaki bazı insanların kanser ve astım hastası olduğunu belirterek “Her hafta konulduğumuz nezaretlerdeki kan lekeleri hepimizin üzerinde çok büyük bir travma da bırakıyordu. 30’uncu haftanın sonunda ara vermek zorunda kaldık. Ara verdiğimizi duyurduk ama kayıplar mücadelesine kayıplarımızı arayışlarımıza hiçbir zaman ara vermedik” dedi.
OCAK, ANAYASA MAHKEMESİ’NİN ‘HAK İHLALİ’ KARARINI ANLATTI
700’üncü haftalarında tekrar Galatasaray’a çıkmaya başlayan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın engellenip gözaltına alınarak içlerinden 46 kişiye dava açıldı. Maside Ocak, bu zamanları hatırlattı ve Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruya gelen yanıtı şöyle paylaştı:
“Anayasa Mahkemesi, 23 şubatta yaptığım başvurunun kararını Resmî Gazete’de yayımladı. Bugüne kadar yetkili idarenin bize yargılama konusu yaptığı izin almama ya da işte farklı kişilerin katılıp da orayı provoke edeceği konusunda söylemlerini aslında Anayasa Mahkemesi çok iyi bir şekilde çürütmüştü. AYM söze ‘Demokratik toplumlarda Cumartesi Anneleri gibi oluşumlara saygı duyulması gerektiği ile başlamıştı. Her hafta aynı yerde aynı saatte yapılan bir etkinlik için bildirimde bulunulmayacağını ve bulunulmasının da gerekmediğini söylemişti. Eylemlerimizle ilgili yasaklama kararının çıkartılması ve gözaltına alınmamızla ilgili koşulların oluşmadığını söyleyen Anayasa Mahkemesi, kolluğun görevinin bizi korumak bizi kelepçeleyerek gözaltına almak olmadığını söylemişti ki, 15 haftadır yine aynısını yaşıyoruz.”
GALATASARAY MEYDANI CUMARTESİ ANNELERİ/İNSANLARI İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
Maside Ocak Galatasaray Meydanı’nın Cumartesi Anneleri için önemini şöyle anlattı:
“Mezarsızlığa terk edildiğimiz dönemde Galatasaray Meydanı bizler için sadece bir mezar yeri olmadı. Her birimiz için; dayanışmanın umudun, mücadelenin, kayıplarımıza ulaşma mücadelesinin merkezi haline geldi. Galatasaray Meydanı ‘bir hafıza mekanıdır’ diyoruz ama hafıza mekanı olmasındaki en büyük etmen her bir kayıp yakınının orayı bir mezar yeri ama aynı zamanda umudu büyütme yeri görmesiyle de eş değer.
İnsanların bunu böyle anlamalarını, böyle dinlemelerini isteriz.”
‘SEVDİKLERİMİZE EN GÜZEL SÖZLERİ SÖYLEDİĞİMİZ YER’
Galatasaray Meydanı’na giderek farklı illerde kaybedilen insanların mezarlarına ulaşabildiklerini söyleyen Maside Ocak sözlerine şöyle devam etti:
“O meydandan geçerek biz bu ülkede gözaltında kaybetme politikasının önünde durabildik. Dolayısıyla orası sadece bir meydan değil, bizim kayıplarımızın kayıtlarımızda buluşma yerimiz. Çünkü biz gözaltında kaybedilen sevdiklerimize en güzel sözlerimizi o meydanda söyledik ve o meydanda onlarla dertleştik ve sözleştik. Dolayısıyla o meydanda olmak bizim için çok daha başka. O meydandaki ısrarımız; bir taraftan sevdiklerimizle buluşmak ama diğer taraftan kaybetme suçundan gözaltında kaybetme suçunu işleyenlerin cezalandırılması, adaletin sağlanması adına mücadele ettiğimiz alan olduğu için bizim kıymetlidir Galatasaray Meydanı.”
Kürt sinemasından birçok film ve yönetmen Van’da buluşuyor: ‘Cumartesi Anneleri’ne ithaf ediyoruz’
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***