Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

İddianamelerdeki hukuksuzluklar uluslararası FIDU raporunda: Sıradan yasal işler suç sayıldı

İddianamelerdeki hukuksuzluklar uluslararası FIDU raporunda: Sıradan yasal işler suç sayıldı


HABER-İNCELEME | İLKER DOĞAN

İtalyan İnsan Hakları Federasyonu (FIDU), Türkiye’nin 81 ilinin her birinden en az bir olmak üzere 118 savcılık iddianamesini detaylı şekilde inceledi. İddianamelerde, yüz binlerce kişinin sıradan yasal faaliyetlerinin suç sayıldığı, mantıksız komplo teorilerine başvurulduğu saptandı.

Ulusal ve uluslararası düzeyde insan haklarını savunmaya ve geliştirmeye yönelik faaliyet FIDU, “Sınırsız Kovuşturma Takdirinin Tehlikeleri: Darbe Sonrası Türkiye’de Terör Suçlarını Kovuşturmak” başlıklı yeni bir rapor hazırladı. 

Dr. Emre Turkut ve avukatlar Ali Yıldız ve Kevin Dent KC imzasıyla hazırlanan rapor, özellikle 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’deki savcılık uygulamalarına ışık tutuyor. Türkiye’de terörle mücadele ve güvenlik araçlarının endişe verici bir şekilde kötüye kullanıldığını ortaya koydu.

Uluslararası rapora göre, yüz binlerce kişinin sıradan yasal faaliyetlerin suç sayıldı, deliller tutarlı bir şekilde sunulmadı, şüpheliler ile iddia edilen suçlar arasında mantıklı bağlantılar kurulmadı, iddianamelerde ağır bir siyasi/ideolojik dil kullanıldı, mantıksız komplo teorilerine başvuruldu, makul şüphe bile aranmadı ve masumiyet karinesi tersine çevrildi.

HUKUKA AYRILIKLAR CİDDİ BOYUTLARDA

Terörle mücadele mevzuatı kapsamında en sık kullanılan 18 suçlama kriterini listeleyen FIDU, terör davalarındaki savcılık uygulamalarından “endişe duyduklarını” belirtti.

Raporda, hukuksuzluğa dikkat çekme için cemaat soruşturmalarındaki ‘iddianame kriterleri’ şöyle sıralandı:

-Bylock mesajlaşma uygulamasını kullanmak ya da indirmek, 
-Hareketle bağlantılı olduğu iddiasıyla darbe sonrası OHAL kapsamında kapatılan/açığa alınan bir sendikanın yöneticisi ya da üyesi olmak, 
-Hareketle bağlantılı olduğu iddiasıyla OHAL kapsamında kapatılan/açığa alınan süreli yayınlara abone olmak, 
-Hareketle bağlantılı olduğu iddia edilen yardım kuruluşlarına bağış yapmak, 
-Muhalefet partilerine destek vermek ya da hükümeti insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirmek, 
-1 USD’lik banknot bulundurmak, 
-Yurtdışına seyahat etmek,
-İsimsiz ihbar/ihbarlar ya da gizli tanık ifadeleri 

Raporda, savcıların uygulamalarının temel ulusal ve uluslararası standartlardan daha da uzaklaştığı, yüz binlerce kişi için sıradan yasal faaliyetlerin suç sayılmasında endişe verici bir artış olduğunun altı çizildi.

ULUSLARARASI KURUMLAR DA FARINDA

Rapor, bu uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi ve Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu (WGAD) gibi diğer BM sözleşme organları da dahil olmak üzere başlıca uluslararası insan hakları organlarının, Türkiye’nin darbe sonrası uygulamalarını temel insan hakları perspektifinden yoksun olması nedeniyle kınadığı çeşitli karar, hüküm ve görüşlere yol açtığı belirtildi.

İtalyan İnsan Hakları Federasyonu (FIDU) raporda, Türkiye’deki savcılara, “iddianameyi sade ve öz bir dille yazmaları, suçlamaların olgusal ve hukuki temelini açıkça açıklamaları, deliller ve suçlamalar arasında tutarlı bir gündelik bağlantı ve bağlantı sağlamaları, şüphelinin lehine olan delilleri dikkate almaları, mantıksız komplolara ve komplo teorilerine başvurmaktan kaçınmaları ve görevlerini yerine getirirken insan onuruna saygı göstermeleri ve insan haklarını korumaları” çağrısında bulundu.

Sorunun Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) muğlak bir şekilde yazılmış 314. maddesinden kaynaklandığına vurgu yapan raporda, ne TCK’nın 314. maddesinin ne de Türkiye’nin terörle mücadele çerçevesindeki diğer yasal hükümlerin silahlı terör örgütü üyeliğinin net bir tanımını vermediğinin altını çizildi.

İLK HEDEF GÜLEN HAREKETİ

Raporun yazarlarından Emre Turkut, 15 Temmuz sonrasında Erdoğan hükümetinin büyük bir baskı ortamı oluşturduğunu, bu baskıların birincil hedefinin Gülen Hareketi olduğunu söyledi. Turkut, Erdoğan’ın bununla yetinmeyerek baskıyı Kürt siyasi hareketinin üyeleri ve diğer dini grupların üyeleri de dahil olmak üzere ülkedeki tüm siyasi muhalifleri ve muhalif sesleri kapsayacak şekilde zaman içinde giderek genişlettiğini ve artırdığını kaydetti.  

İtalyan İnsan Hakları Federasyonu Başkanı Profesör Antonio Stango, “Rapor, Türk mevzuatında “terörizm” tanımının çok muğlak ve geniş olduğunu ve on binlerce kişiye çok kapsamlı bir şekilde uygulandığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır…” dedi. 

Kaliforniya Yüksek Mahkemesi emekli Mahkeme Komiseri Elizabeth M. Munisoğlu ise raporla ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Yazarlar, iddianamelerinin dilinde de görüldüğü üzere, Türk savcıların adaleti altüst eden, temel insan haklarına zarar verecek şekilde mantıktan ve gerçeklerden kaçan uygulamalarını özenli ve titiz ayrıntılarla belgelemişlerdir.”

Rapora bu linkten ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version