Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Hukukçular: Artık polis devleti dediğimiz olgu gerçekleşmiş durumda

Hukukçular: Artık polis devleti dediğimiz olgu gerçekleşmiş durumda


Ezgi YILDIZ


İSTANBUL – Basın açıklaması yapmak isteyenlerin ve avukatların maruz bırakıldıkları polis müdahalesini değerlendiren hukukçular, “Çok tehlikeli bir gidişattan söz ediyoruz” diyerek uyardı. Kolluğun keyfi uygulamalarının yeni olmadığını fakat son yaşanılanların açıkça pervasızlık olduğunu söyleyen hukuçular, “Artık polis devleti dediğimiz şey gerçekleşmiş durumda. Kolluğun iki dudağı arasından çıkan söz kanun oldu, bunu görmek lazım. Kolluk, cumhuriyet savcısının talimatlarını dahi tanımaz hale geldi” dedi.

Türkiye’de iç hukukunda Anayasa’nın 34. Maddesi ile kişilerin “önceden izin almaksızın barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkını” koruma altına alırken, Türkiye’nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler anlaşmaları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de bu hakkı garanti ediyor. Ancak son zamanlarda yapılmak istenen eylem ve etkinliklerin birçoğu engelleniyor, eylemciler ise darbedilerek gözaltına alınıyor. Tüm bunlara avukatların darbedilmesi ve baro başkanlarının engellenmesi de eklendi. Geçtiğimiz hafta Suruç anmaları sırasında gözaltına alınanları savunmak için Vatan Emniyet’te giden avukatlar darbedilerek emniyetten dışarı atıldı. Aynı hafta içinde Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın eylemelerine destek vermek için gelen 16 ilin baro başkanları ve yöneticileri de engellendi.

Suruç gözaltıları için emniyete giden ve kolluk tarafından darbedilen Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Oğuzhan Topalkara, Cumartesi Anneleri’ni desteklemek için alana gelen açıklama yapmaları engellenen Hakkari Barosu Başkanı Ergün Canan ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Erinç Sağkan değerlendirmelerde bulundu.

TBB BAŞKANI SAĞKAN: KOLLUĞUN BU HALİ TÜRKİYE’Yİ POLİS DEVLETİ HALİNE GETİRDİ

Erinç Sağkan

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, “Bunlar açıkça anayasaya ve hukuka aykırıdır. AYM kararları emsal niteliğindedir. Bu barışçıl eylemlere izin vermeyenler ve buna ilişkin hukuka aykırı emri uygulayanlar açıkça suç işlemektedir. Her hafta yeni yasaklama kararı çıkarmak ise kimseyi cezai sorumluluktan kurtarmaz” dedi.

TBB Başkanı Sağkan 15 Temmuz sürecinden sonra kolluğun amir tanımaz hale geldiğini, kişilerin en temel anayasal haklarının kolluk tarafından yok edildiğini söyleyerek yargı bağımsızlığına vurgu yaptı. Erinç Sağkan şunları söyledi:

“Kolluğun, amir tanımaz cumhuriyet savcısının talimatlarını yerine getirmez hale geldiği bu zamanlarda kullandığı orantısız güçle Türkiye’yi maalesef hukuk devleti olmaktan çıkarıp bir polis devleti olmaya ilerletti. Kolluk, cumhuriyet savcısının talimatlarını dahi tanımaz hale geldi. Kendisine aldığı gücü ise yurttaşlar üzerinde gösterdiği bir süreci yaşıyoruz. Çok tehlikeli bir gidişattan söz ediyoruz. Burada en kötü sınavı yargı veriyor. Bu tarz gösteri ve yürüyüşleri engelleyen kararlara karşı suç duyuruları var. Kolluğun buralardaki hukuka aykırı tavırlara yönelik yaptıkları suç duyuruları yargıda karşılık bulmuyor. En çok ihtiyacımız olan şey bağımsız yargı. Fakat bakıyoruz ki suç işleyen kişilere karşı etkin bir süreç ilerletmiyor.”

‘BARO BAŞKANLARIMIZ HUKUK TANIMAZ TAVIRLA KARŞILAŞTILAR’

Geçtiğimiz hafta birçok ilin baro başkanlarının ve yöneticilerinin de destek verdiği Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın eylemi sırasındaki avukatların polis tarafından engellenmelerine yönelik değerlendirmede de bulunan TBB Başkanı Sağkan şunları söyledi:

“Geçtiğimiz hafta bazı baro başkanları ve yöneticileri avukatlık kanunundan kaynaklanan (madde 76 ve madde 95) insan haklarını korumak ve bu haklara işlerlik kazandırmak görevi kapsamında Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın her hafta gerçekleştirdikleri son derece demokratik hak taleplerinin yanında olmak istediler. Baro başkanları yasadan aldıkları yetkiyle orada bulunmalarına rağmen aynı hak tanımaz hukuk tanımaz tavırla karşılaştılar. Bizler tabii ki barolar başkanlarımızın ve yöneticilerimizin bundan sonra yürütecekleri hukuki süreçte yanlarında olacağız.”

‘SURUÇ’TA BİRDEN ÇOK HAK İHLALİ VAR’

Son olarak Suruç’un 8’inci yıl dönümünde yapılan eylemlerde avukatların emniyetten darbedilerek çıkarılmalarını hukuksuz bir tavır olarak yorumlayan Sağkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Burada birden çok hak ihlali var. Birincisi tıpkı Cumartesi Anneleri/İnsanları’nda da olduğu gibi kişilerin barışçıl hak kullanımlarının hukuka aykırı bir şekilde kollukla birlikte engellenmesi. İkincisi ise ve bir o kadar önemli olan kişilerin savunma haklarının gasbedilmesi. Bir avukatın emniyetten apar topar çıkarılması sadece avukatın görevini yapmasının engellenmesi anlamına gelmiyor. Gözaltında bulunan kişiler etkin savunma hakkından mahrum bırakılması anlamına geliyor. Gözaltında olan biriyle avukat 7 gün 24 istediği her an görüşme hakkına sahiptir. Bunu kısıtlamak adil yargılanma hakkının ihlal edilmesidir. Haliyle avukatların şiddet gösterilerek oradan çıkarılması bir suçtur. Meslektaşlarımız gerekli suç duyurularında bulunacaklardır. TBB olarak sürecin takipçisiyiz.”

HAKKARİ BAROSU BAŞKANI CANAN: TÜRKİYE AB’YE GİRMEK İSTİYORSA YÜKSEK MAHKEME KARARLARINI UYGULAMALI

Ergün Canan

Cumartesi İnsanları/Anneleri’nin eylemine destek vermek için Galatasaray Meydanı’na gelen Hakkari Barosu Başkanı ve aynı zamanda 1996 yılında gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın yeğeni olan Ergün Canan, engellemelerin hukuka aykırı olduğunu söyledi. Ergün Canan, gözaltıların ardından Vatan Emniyeti’nde yapmak istedikleri basın açıklamasının da engellendiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Temel amacımız AİHM ve AYM kararlarının uygulanması gerektiğine vurgu yapmaktı. Uluslararası anlaşmalara uygun bir eylem tarzları var. Bütün bunlara rağmen engellemeler oluyor. Biliyorsunuz şu sıra Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girip girmeyeceği yine gündemde. Türkiye Avrupa Birliği ülkesi olmak istiyorsa bu tarz yüksek mahkemelerin kararlarını uygulamak durumundadır. Aksi hali çelişki yaratır. Amcam da gözaltında kaybedilen biri ben de bir kayıp yakınıyım. Baro başkanı olmadan önce ben de katılmıştım bu eyleme ama ilk defa o gün baro başkanı olarak gittim. Amacım bu kişilerin meşru haklarını kullanabilmeleriydi. Bu mücadele hepimizin. Burası bir hukuk devleti. AİHM gibi uluslararası sözleşmelere tarafız bunlar uygulanmadır. Dilerim ki AYM kararları uygulanır” dedi.

ÇHD’Lİ OĞUZHAN TOPALKARA: AVUKATLARIN BEKLETİLMESİ İÇERİDE İŞKENCE ANLAMINA GELİYOR

Suruç Katliamı’nın 8’inci yıl dönümünde gözaltına alınanların savunmalarını yapabilmek için Vatan Emniyet’e giden birçok avukat polis tarafından darbedilerek dışarıya atıldı. Bu şiddete maruz bırakılan avukatlardan biri de Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi Oğuzhan Topalkara. “Kolluğun keyfi uygulamaları yeni değil fakat son yaşanılanlar açıkça pervasızlık” diyen Topalkara o gün yaşanılanları, şu ifadelerle anlattı:

“Normal şartlarda hemen görebilmemiz gereken müvekkillerimizi görmek için 8 saat sabrettik. Ama yaklaşık onlarca avukata meydan dayağı atar gibi döve döve attıkları bir durumla karşı karşıya kaldık. Orada ‘Süpür, atın şunları, kaldırımda dahi durmayacaksınız’ sözlerini duyduk. 8 saatlik bekleme yalnız başına avukatlar için bir yorgunluk anlamı taşımıyor. İçeride bir işkence sürecine dönüşüyor ters kelepçe, açlık vb. uygulamalarla. Biz de artık görüşme noktasında ısrarcı olduk. Darp orada başladı. İlk de değil tabii bu uygulama bir yere kadar sürüklenir sonra müzakere sürecine başlardık ama bu defa farklı ilerledi. Her birimiz bir çembere alınıp sıkıştırılıp bir darba maruz kaldık. Ben düştüğümde polis bariyerine elmacık kemiğimi çarptım gözlüğüm kırıldı. Yaklaşık 100 tane polis memuru avukatları döve döve o alandan çıkardılar. Tamamen gözü dönmüşlük haliydi.”

‘POLİS DEVLETİ DEDİĞİMİZ ŞEY GERÇEKLEŞMİŞ DURUMDA’

ÇHD’li Topalkara, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmadığına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:

Cumartesi Anneleri ile birlikte AYM kararı tedavülden kaldırıldı. AİHM kararları Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi dosyalarla yürürlükten kalktı. Bunlar kademe kademe oldu. Mevzuat hala var. Fakat geldiğimiz noktada polisin yönetmeliği ve genelgesi bütün normların üzerinde. Suruç anmalarına yapılan saldırılar bunun son örneklerinden. Ertesi gün Vatan Emniyet’te bir protesto yapmak isteyen baro başkanları engellenerek çember altına alındı. Bu konunun önü alınmaz bir noktaya geldiğini görmek lazım. Hukuk tanımazlık, polis devleti dediğimiz şey gerçekleşmiş durumda. Kolluğun iki dudağı arasından çıkan söz kanun oldu bunu görmek lazım.”

Oğuzhan Topalkara, avukatların darp raporlarını alarak ortak suç duyurusunda bulunacaklarını ifade etti.

Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version