ANKARA– Ek bütçe görüşmelerinde diyalog sürecine dikkat çeken Yeşil Sol Parti Milletvekili Sezai Temelli, “Masayı devirdiniz ve o masanın altında bütün ülke kaldı, ekonomi de kaldı. O yüzden bizim yeni bir misaka ihtiyacımız var” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Meclis Başkanlığı’na sunulan ve Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçen ek bütçe teklifi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı.
Görüşmelerde söz alan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Mûş Milletvekili Sezai Temelli, ekonomik buhran olduğunu ve bu nedenle ek bütçenin hazırlandığını ifade etti.
‘BÜTÇE YAPMAYI BİLMİYORSUNUZ’
AKP’nin daha önce Türkiye’nin dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi olacağına dair ifadelerine dikkat çeken Temelli, bu durumun gerçekleşmediğini bunun yerine gerilme yaşandığını dile getirdi. Temelli, “Peki, geldiğimiz durum ne? Bunu söylediğinizde kişi başına yurt içi hasılaya göre gelir 12.500 dolardı, şimdi 10 bin dolar; 25 bin dolara ulaşmak yerine 10 bin dolara gerilemişiz. İhracat, yıl sonu hedefleri tutturulursa 500 milyar doların ancak yarısına ulaşabilecek, 2 trilyon dolarlık gayri safi yurtiçi hasıla hedefinin belki yarısına bile yine ulaşılamayacak. Yani bütün hedeflerde dramatik bir sapma söz konusu. Bu kadar sapmanın yaşandığı bir şey bize şunu söyler: Bütçe yapmayı bilmiyorsunuz” dedi.
‘3 TRİLYON PARA SAVAŞA’
Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde sarf ettiği, “savaşa 300 milyar harcadık” şeklindeki sözlerine de dikkat çeken Temelli, “Bu 300 milyar doları ekonomik gelişmeye, büyümeye, kalkınmaya, refaha harcasaydık ülke başka bir yerde olurdu. Silahlanmaya, savaşa, çatışmaya harcama yapmaya devam ettiniz. SIPRI’nin araştırmalarına göre 12 Eylül’den yani 1980’den bugüne bu ülkenin 3 trilyon dolar kaynağı silaha, savaşa, çatışmaya gitmiş” diye konuştu.
‘MASANIN ALTINDA BÜTÜN ÜLKE KALDI’
Diyalog sürecine de işaret eden Temelli, “Masayı devirdiniz ve o masanın altında bütün ülke kaldı, ekonomi de kaldı. O masayı düzeltmek gerektiğini defalarca dile getirmemize rağmen sürekli olarak bir düşmanlık anlayışıyla, bir silahlanma yarışındaki bu gayretle, bir savaş düşkünlüğüyle aslında ülkenin sürüklendiği yer işte bu ek bütçe gerekçesinde kendisini ortaya koyuyor. Bugün 14 Temmuz, Diyarbakır Cezaevinden bugüne geçen süreye baktığımızda yaklaşık kırk yıl geçmiş, acılar dinmemiş, büyümeye devam etmiş. Bugün de cezaevlerinde aynı sorunlar var çünkü toplumsal barışı sağlayacak, adaletli bir ülkeyi var edebilecek şekilde kaynaklarımızı bir türlü kullanamamışız” ifadelerini kullandı.
‘YENİ BİR MİSAK’ VURGUSU
Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üçüncü Dünya Savaşı farklı araçlarla, farklı bir anlayışla, bazen vekâlet savaşları, bazen bayağı sıcak tezahürlerle devam ediyor. Bizim en önemli gayretimiz ülkemizi ve bölgeyi yani Türklerin ve Kürtlerin yurtlarını savaştan uzak tutmak, barış içinde inşa etmek olmalı. Bunu sağlayabilecek bir iradeyi hep birlikte yapabiliriz. O yüzden bizim yeni bir misaka ihtiyacımız var. İşte, o masayı devirmek aslında bu misaktan da kopuş anlamına geliyordu. Oysa bunu başarabilirdik, hem ülkemizi hem bölgeyi savaştan uzak tutabilirdik. Oysa hep tersine gittiniz, hâlâ da gidiyorsunuz. Hâlâ NATO’yla yani bir savaş örgütüyle kol kola girerek savaşı âdeta Ukrayna’dan alıp Orta Doğu’ya hızla taşımak gibi bir niyetiniz var. Oysa tam tersini yapmalıyız. Dolayısıyla hem ülkemizde hem bölgemizde barışı savunmalıyız. Sürekli olarak bu ülkenin kurucusuna gönderme yapıyorsunuz değil mi, Mustafa Kemal Atatürk’e: ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ Bu sadece bir manşet olarak kalıyor. Biz, içeride savaş, dışarıda savaş; içeride şiddet, dışarıda şiddet… Nerede sulh, nerede barış?”
‘EKONOMİ KİME BÜYÜYOR?’
Temelli’nin bu sözlerinden rahatsız olan AKP’li Adem Yıldırım, “Dışarda, nerede savaş var?” diye sordu. Temelli ise “Her yerde savaş var” diye yanıt verdi. Ek bütçede “savaşa” en az 30 milyar daha ayrıldığını ifade eden Temelli, “Ekonominin büyümesi her şeyin hallolduğu anlamına gelmez. Her büyüme, sağlıklı ve iyi büyüme anlamına gelmiyor, nitekim öyle oluyor: Ekonomi büyüyor, sorunlar da büyüyor; ekonomi büyüyor, krizler derinleşiyor; ekonomi büyüyor, yoksulluk artıyor; ekonomi büyüyor, çevre felaketlerinin ardı arkası kesilmiyor; ekonomi büyüyor, kadınlar yoksullaşıyor, kadınlar daha fazla şiddete maruz kalıyor. E, böyle büyüme eksik olsun. Bu büyümenin kime yararı var? Bu büyümeden kim nasipleniyor? Bu büyümeden bir avuç zengin nasipleniyor” şeklinde konuştu.
DİRENÇLİ MÜTEAHHİTLER
Durumun Türkiye’yi, “Organ yetmezliğine” götürdüğünü ifade eden Temelli, “İşte ‘çoklu kriz’ dediğimizde bu. Ülkemizin içinde bulunduğu en temel sorun bu. Bundan ülkeyi kurtarmamız gerekiyor. Biz ne yapıyoruz? Tam tersine, hâlâ kaynakları o zenginlerin açmış olduğu kara deliklerin içine tıkmaya devam ediyoruz. Böyle olduğu sürece bu yoldan çıkmak mümkün değil. Peki, bu ek bütçenin, iki gündür görüştüğümüz torba yasanın kamuflajı ne? Deprem. Şimdi, şöyle güzel bir kelime kullanmışsınız; çok da önemli, bu sunumun içinde var: “Dirençli şehirler yaratacağız.” Şimdiye kadar niye yaratmadınız? Deprem vergisi aldınız, topladınız, o dirençli şehirler neden yaratılmadı? Çünkü neden biliyor musunuz? Dirençli şehirler yerine dirençli müteahhitler yarattınız” diyerek, tepki gösterdi.
‘TEKSAS’A DÖNDÜ’
Kira düzenlenmesine de dikkat çeken Temelli, son olarak şunları söyledi: “Kiralar yüzde 25 olacak yani aspirinle kanser tedavisi gibi bir şey. Kiraları yüzde 25’te tutsanız ne olur, tutmasanız ne olur; ev sahibi kiracı öldürüyor, kiracı ev sahibi öldürüyor, ortalık Teksas’a dönmüş. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Ev sahipleri haklı demiyorum, ben de kiracıyım. Keşke kiraları sıfırlasak, herkesin barınma hakkından dolayı bir konutu olsa, bunu başarabildiğimiz bir ülke olsak keşke. Nedir kira vermek? Ama madem böyle bir sistem var, bunun nedeni ne biliyor musunuz? İşte, o dirençli müteahhitleriniz. Öyle bir rant alanı yaratıldı ki o rant alanının karşılığında o rantın yaratmış olduğu mülk fiyatları ister istemez böyle bir kira sorunu ortaya çıkarıyor. Ciddi bir konut sorunuyla karşı karşıyayız.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***