Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Aspartam tartışması: Gerçekten kansere yol açıyor mu?

Aspartam tartışması: Gerçekten kansere yol açıyor mu?


“Kanserojen olma ihtimali bulunan maddeler” tanımı sıklıkla kafa karışıklığına yol açıyor. Bunun nedeni de, kansere yol açma ihtimalinin yüksekliği veya düşüklüğü hakkında hiçbir ipucu vermemesi.

Aynı kategoride yer alan diğer maddeler arasında aloe vera, dizel benzin ve Asya’da üretilen sebze turşuları da var.

Aspartamın içinde ne var?

Şekerden 200 kat daha tatlı olan aspartam, bu sayede kalorisiz bir şekilde yiyecek ve içecekleri tatlandırabiliyor.

Diyet veya şekersiz ürünlerin pek çoğunda ve sakızlarda da bulunan aspartam Coca Cola Zero ve Pepsi Max gibi içeceklerin vazgeçilmezi.

Aspartamın 6 bin farklı gıda ürününde kullanıldığı tahmin ediliyor.

Bu tatlandırıcı gıda güvenliği kurumlarından gerekli izinleri aldıktan sonra on yıllardır kullanılıyor.

Fakat bu süreçte aspartam hakkındaki tartışmalar da hiç eksik olmadı.

IARC bugüne kadar aspartam ve kanser arasındaki ilişkiyi inceleyen 1.300 araştırmayı tarama sürecini tamamladı.

Bu süreç hakkında bilgi sahibi kaynaklarla konuşan Reuters, aspartamın “kanserojen olma ihtimali bulunan maddeler” listesine ekleneceğini yazdı.

Fakat bu tanım ne anlama geliyor?

BBC’nin edindiği bilgilere göre resmi açıklama IARC tarafından 14 Temmuz’da yayımlanacak. Aynı tarihte gıda katkı maddeleri üzerine çalışan bir uzman komitesinin de açıklama yapması ve hakemli bilimsel dergi Lancet Oncology’de bir makale yayımlanası bekleniyor.

IARC’nin kullandığı sınıflandırma şu şekilde:

  • Grup 1: Kanserojen maddeler
  • Grup 2A: Muhtemelen kanserojen olan maddeler
  • Grup 2B: Kanserojen olma ihtimali bulunan maddeler
  • Grup 3: Sınıflandırılamayan maddeler

Fakat kafa karışıklığına yol açan şey de tam olarak bu tanımlar.

Open University’den istatistik profesörü Kevin McConway, “IARC kategorileri bize aspartamın ne kadar riskli olduğu hakkında hiçbir şey söylemiyor, çünkü bu kategorilerin amacı bu değil” diyor.

IARC kategorileri bir maddenin ne kadar riskli olduğunu değil, kanserojen olup olmadığı konusunda ne kadar bilimsel veri bulunduğunu gösteriyor.

İnsan veya hayvan deneylerinde “az miktarda kanıt” varsa bir madde 2B grubuna alınıyor.

Prof. Conway, “2B kategorisinde bulunan maddelerin kansere yol açabileceğine dair güçlü kanıtlar yok. Olsaydı 2A veya 1 kategorisinde yer alırlardı” diyor.

IARC kategorileri geçmişte de kafa karışıklığına neden olmuş, gereksiz endişeye yol açtığı gerekçesiyle de eleştirilmişti.

Kırmızı et 2A grubuna alındığında, et yemenin riskini sigara içmekle eş tutanlar olmuştu.

Oysa 100 kişiye hayatlarının geri kalanı boyunca, normalde yediklerine ek olarak her gün 50 gram daha domuz pastırması yedirsek, 100 kişiden yalnızca birinde bağırsak kanseri ortaya çıkardı.

Aspartam için ise buna benzer bir sayısal veri bulunmuyor ancak WHO ve Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) ortak uzman komitesinin Temmuz’da yayımlayacağı raporla daha fazla veriye erişebiliriz.

WHO 1981’den bu yana günlük 40 miligramlık aspartam tüketiminin güvenli olduğunu söylüyor.

Bu da 60 kilogramlık birinin her gün güvenli bir şekilde, ne kadar aspartam içerdiğine bağlı olarak 12-36 kutu içecek içebileceği anlamına geliyor.

Uluslararası İçecek Birlikleri Konseyi İcracı Direktörü Kate Loatman, “basına sızdırılan bu yorumlar” nedeniyle halk sağlığı kurumlarının “son derece endişelenmesi gerektiğini” söylüyor.

Loatman, tüketicilerin yanlış yönlendirilmeleri nedeniyle şekersiz alternatifler dururken şekerli içeceklere yönelebilecekleri uyarısında da bulunuyor.

Birleşik Krallık Gıda Standartları Ajansı Bilimsel Başdanışman Vekili Rick Mumford ise IARC raporunu derinlemesine inceleyeceklerini belirtiyor ve ekliyor:

“Bizim görüşümüz bu tatlandırıcının çeşitli bilimsel komiteler tarafından incelendiği ve mevcut limitlerde kullanıldığında güvenli olduğudur.”

2000’lerin başında yapılan bir araştırma aspartamı farelerde kanserle ilişkilendirmişti. Fakat aynı araştırmanın bulguları diğer bilim insanları tarafından eleştirilmiş ve diğer hayvanlı deneylerde bir kanser riski bulunmamıştı.

Geçen yıl ise 105 bin kişinin katıldığı bir araştırmada, büyük miktarda tatlandırıcı tüketen kişilerle hiç tatlandırıcı tüketmeyen kişiler karşılaştırılmış, sonuç olarak yüksek miktarda tatlandırıcı tüketimi daha yüksek kanser riskiyle ilişkilendirilmişti.

Fakat yüksek miktarda tatlandırıcı tüketen kişilerle hiç tüketmeyenlerin yaşam tarzlarında büyük farklılıklar olması da bu ilişkiyi bir nedensellik sağlamaktan uzak tutuyor.

Uluslararası Tatlandırıcılar Birliği’nden Frances Hunt-Wood, “Aspartam tarih boyunca en çok araştırılan gıda malzemelerinden biri ve dünya genelinde 90’dan fazla gıda güvenliği kurumu bunun güvenli olduğunu söylüyor” diyor.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version