Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Akın: Tecrit politikasından vazgeçin


ANKARA – PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride tepki gösteren Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Eşitlikçi, özgürlükçü bir ortamı inşa etmek istiyorsanız, önce bu tecrit politikasından vazgeçin” dedi. 

 

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü İbrahim Akın, haftalık Meclis grup toplantısında konuştu. Akın,  2 Temmuz 1993’te yaşanan Madımak Oteli katliamına değindi. Türkiye topraklarında yaşanmış en ağır katliamlardan birisini olduğunu dile getiren Akın, bu katliamın en ilk ne de son olduğunu kaydetti. Madımak katliamı ile birlikte bir gerçekliğin ortaya çıktığını ve bunun yok sayılamayacağını ve katliamın zaman aşımına uğratılamayacağını belirtti. 

 

KATLİAMLAR TARİHİ

 

Akın, “Türkiye katliam tarihi dedik, sadece Sivas’ta değil. Sivas’ın hesabı sorulsaydı, Maraş, Çorum ve sonraki katliamları yaşamayacaktık. Sonrasında yaşanan Gazi Mahallesi, Roboski, Suruç ve 10 Ekim Katliamı, sur katliamları hepsi arka arkaya gelen katliamlar tarihi olarak Türkiye tarihine gömülmüş oldu. Türkiye tarihinde sadece bu mu? Hayır! Daha çok katliamlar yaşanmış oldu. Bunları hala yaşamaya devam ediyoruz. 98 yıl önce Şeyh Said ve 47 yoldaşının idam edildiği bir tarih de yaşadık. Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarının nerede olduğu bilinmiyor. Bu aynı zamanda Türkiye için bir kara leke olarak duruyor. Yüzleşilmesi gereken bir tarih olarak önümüzde duruyor. Sadece bu mu?  JİTEM tarafından 32 yıl önce HEP Amed İl Başkanı Vedat Aydın da aynı şekilde katledilenler içinde yer alıyor. Katledilen bütün yoldaşlarımızı, kendini feda etmiş bütün dostlarımızı sevgiyle ve saygıyla anıyoruz” dedi. 

 

‘DÜZEN İLE SORUNUMUZ VAR’

 

Aynı zamanda katliamlarla birlikte işkence, zulüm, yoksulluk ve insanların ötekileştirildiği bir tarihin de olduğunu ifade eden Akın, “Bu düzenin tesadüf olmadığını, kader olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bu düzenle sorunumuz var. Aynı zamanda kadınların, emekçilerin, gençlerin, bütün düzen mağdurlarının sorun olduğunu biliyoruz. Yeşil Sol Parti olarak bu düzenle sorunu olanların sesi, sözü olmaya onlarla birlikte mücadele etmeye kararlıyız. Bu kararlılığı her yerde göstermeye çalışacağız. Sadece mecliste değil hayatın her alanında birlikte olmaya, omuz omuza olmaya çalışacağız. Bu mücadeleyi güçlendirme, toplumun sessiz, muhalefetsiz olmadığını her yerde söyleyeceğiz, bunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum” diye konuştu. 

 

‘ÖZELEŞTİRİ SÜRECİ BAŞLATTIK’

 

Akın, şöyle devam etti: “Bu seçimlerde partimiz, hiçbir partide olmayan açık yüzleşmeyi, özeleştirel süreci başlatmış oldu. Örgütlerimizle yaptığımız değerlendirme sonrası halkımız, bizi destekleyen yoldaşlarımızla ve kurumlarımızla açık ve onurlu bir mücadelenin güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalar sürecinde dayanışmayı büyütmeye, yerel demokrasiyi güçlendirmeye, doğrudan katılımlarla birlikte partimize sahip çıkmaya önümüzdeki dönemde daha güçlü bir şekilde Yeşil Sol Parti’nin hayata geçirilmesinde bütün dostlarımızı açıktan göreve çağırıyoruz. Bu görev, hepimizin görevidir. Türkiye tarihini yaşadığı bu ağır süreci ancak hep birlikte karşılayabileceğimize inanıyoruz ve desteklerinizi bekliyoruz.”

 

‘TÜRKİYE’YE YAYILDI’

 

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolüne ve uygulanan tecride dikkat çektiği için tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ’ı da anımsatana Akın, Yanardağ’ın niçin tutuklandığını sordu. Akın, “Bu ülkede insanların onurlu ve hukuk içinde yaşaması, tecridin ortadan kaldırılmasını duyarlı bir yurttaş ve bir basın mensubu söz etti. Tecrit bu ülkede hiçbir hukuka anayasa, uluslararası sözleşmeye tabi olmadan uygulanan bir şeydir. Tecrit karşısında itiraz etmek, insanlık onuru açısından çok değerlidir. Tecrit bu ülkede bir suçtur. Bu suçu işleyenlerin suçunu itiraf etmeleri, aynı zamanda itiraz etmeleri de doğaldır. Merdan Yanardağ’a yönelik uygulama kabul edilemez. Merdan Yanardağ bir şey daha ortaya çıkarmıştır; Sayın Öcalan barış sürecinden bu yana yıllardır çok ağır bir şekilde mevcut hukukun hiçbir yerine sığmayan tecrit politikasını uygulandığını hepimiz tanık oluyoruz. Bu tecrit bütün Türkiye’ye yayılmış bir şekilde gelişiyor. Bu bir model haline gelmiş durumda” diyerek, tepkisini dile getirdi. 

 

YENİ BİR İNŞA İÇİN TECRİT SON BULMALI

 

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın büyük çabaları ile başlayan diyalog sürecine de değinen Akın, bu süreçte refahın ve birlikte yaşama iradesinin artığına işaret etti. Akın, bu süreçte halkların umutlanmaya başladığını ancak egemenler ve AKP eliyle masanın devrildiğini ve sürecin bitirildiğini kaydetti. Bu dönemin son ermesi ile birlikte Türkiye’de bir “darbe” döneminin başladığını ve bunun 8 yıldır sürdüğünü ifade eden Akın, “Kürt sorunu başta olmak üzere tecrit politikası uygulanmazsa, bu ülkenin Kürt sorununun çözümünde bir odak geliştirilebilinirse, anahtar rol olacak bir çözüm meselesi olacağını düşünüyoruz. Müzakere ve mücadele sürecinin birlikte işlediği bu dönemde eğer gerçekleştirilirse Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin aşılabileceğine inanıyoruz. Çoklu krizlerin sebeplerinden en önemlilerinden bir tanesinin Kürt sorununun çözümsüzlük politikalarından kaynaklı olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla iktidara sesleniyoruz; bu uygulamalarınızdan vazgeçin! Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması tecridin bir insanlık suçu olduğunu ortadan kaldıramaz. Tecrit suçtur, tecride karşı itiraz edenleri zindanlara tıkabilirsiniz ama bu uygulama insanlık suçu olarak devam eder. İktidara seslenmek istiyoruz; bu ülkede eşitlikçi, özgürlükçü bir ortamı inşa etmek istiyorsanız önce bu tecrit politikasından vazgeçin” diye kaydetti. 

 

ANAYASA TARTIŞMASI

 

Anayasa tartışmasına da değinen Akın, “Anayasa bir toplumsal sözleşmedir. Toplumsal sözleşmeler, Türkiye’de herkesin eşit, demokratik bir şekilde katılabildiği bir süreçte ortak tartışmalar sonrasında ancak gerçekleşebilir. Ancak Türkiye’de hiçbir sözün demokratik bir şekilde söylenemediği, her söyleyenin cezaevine atıldığı bir ortamda demokratik, katılımcı bir anayasa yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla önce şu andaki anayasadaki hukuka, kurallara uyun ve insanları yasada ve hukukta olmayan yöntemlerle cezaevlerine koymayın, işkenceye tabi tutmayın. Bunu yapmayan bir iktidarın bizim önümüze getireceği anayasa tamamen şu anlama gelir: Bu ülkede bir dikta rejiminin inşa edilmesini, Saray rejiminin daha çok güçlendirilmesini sağlayacaktır” şeklinde konuştu. 

 

DEMOKRATİK BİR ORTAM OLMADAN ANAYASA OLMAZ

 

Kobanê Davası’na da dikkat çeken Akın, HDP’de siyaset yürütenlerin safsata bilgilerle yargılanmak istendiğini ancak HDP’lilerin yargılanmak yerine sistemi yargıladığını vurguladı. Akın, şöyle konuştu: “Açıkçası arkadaşlarımız orada hem fiilen hem onurlu bir şekilde hem de hukuken güçlü bir şekilde Kobanê Davası’nın boş olduğunu, mevcut AKP siyasetinin HDP’ye dönük bir kapatma girişimi olduğunu artık açığa çıkmış durumda. Kobanê duruşmasında olan, aynı zamanda diğer duruşmalarda olan tüm hikaye şunu gösteriyor: Bu ülkede yargı, hukuk, siyasi erklerin elinde bir sopa gibi kullanılmış durumda. Biz iddia ediyoruz ki eğer demokratik bir anayasa yapmak istiyorsanız, önce bunlardan vazgeçin. Aynı şekilde KHK’lilerle ilgili durumu biliyorsunuz. En son ilginç bir örnek yaşandı. Ege Üniversitesi’ndeki Barış Akademisyenlerinin dosyasını takip eden, imza atan heyet itiraflarda bulundu. Bu itiraflar o kadar açık ki! Bir profesörün, ‘Ben istemeden bunun altına imza attım’ demesi kadar onursuz bir durum yoktur. Biz onlara buradan sesleniyoruz; onurlarını kurtarmak istiyorlarsa KHK’lılar için atmış olduğunuz imzaların özeleştirsini verin, bunlarla ilgili ortaya tutum koyun. Hükümete, devlete, şu anda anayasa yapmak isteyenlere sesleniyoruz; önce bu hukuksuzlukları ortadan kaldırın, ondan sonra gelin yüzünüz olsun konuşmaya. Onun için buradan bir kez daha şunu söylemek isterim. Bu ülkede demokratik bir ortam yaratmadan anayasa yapılamaz.

 

YEREL SEÇİMLER

 

Ağır bir seçim dönemi geride bıraktık dediğim gibi. Bunu karşısında mücadelemizi büyütmek için yeniden güncellenen örgütsel, siyasal faaliyetlerimizi yürütüyoruz. 2024’te bir yerel seçim var. Bu seçimler bizim için çok önemli. Kayyım siyasetinin ortadan kaldırılması için çok güçlü bir çalışmaya ihtiyacımız var. Bu çalışmayı, yaparak şimdiden başlayarak güçlü sonuç almak istiyoruz. Çünkü yerel seçimler iktidarın seçim kazandığı günden itibaren planlarının başında geliyor. Yerinden, yerelden, demokratik bir yerel yönetim inşasını başlatmak zorundayız. İnanıyoruz ve bu konuda kararlıyız. Seçimlerde bunlara bir kez kaybettireceğiz, mutlaka kazanacağız. Kazanacağız çünkü bu seçimler geçmişteki seçimlerden çok farklı olmak zorunda. Yürüttüğümüz siyaseti tekrar güncelleyeceğiz, değerlendireceğiz, ona göre yol haritamızı belirleyeceğiz. Bütün demokrasi güçleri, emek güçleriyle bu mücadeleyi etkili bir şekilde yürütmeye çalışacağız.

 

EKONOMİ POLİTİKASI

 

Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri de ekonomi. Biliyorsunuz, Türkiye’de çoklu krizlerden bahsediyoruz. Ancak ekonomi meselesi en temel konulardan birisi. Son zamanlarda faiz meselesi, kur meselesi aldı başını gidiyor. Bir ay önce bir asgari ücret belirlendi. Asgari ücret belirlendikten sonra bu ülkede yaklaşık 25-30 civarında enflasyon ortaya çıkmış oldu kur farkıyla beraber. Aslında verdikleri yüzde 34’lük farkı daha ceplerine girmeden insanların ellerinden almış oldular. Böylesi bir ekonomik modelle sürdürülmesi mümkün değil. Ne diyordu Erdoğan? ‘Ben var oldukça bu ülkede nas politikası uygulanacak.’ Ne demek istiyordu? Faiz yükseltilmeyecek ve faiz sebep, enflasyon sonuç diyordu. Bunu söyleyen ve bunun için meydan meydan dolaşan Erdoğan baktı ki faizler yükseldi.  Biz buradan söylüyoruz; bu halka bu yalanı söylemeye kimsenin hakkı yok. Erdoğan bunu hala iddia ediyorsa bunu çıksın açıklasın. İddia etmiyorsa bizim açımızdan şu anda ekonomik politikasının yönetimine kayyım atamaktan başka bir ifadesi oktur. Benim iddiam, benim iradem bu diyorsanız, size rağmen hala bu enflasyon uygulanıyorsa, Merkez Bankası, Maliye Bakanı bunu devam ettireceğim diyorsa, o zaman bu ülkede Merkez Bankasına, Maliye Bakanına kayyım atanmıştır diye düşünüyoruz. Bu iddiamızı takip edeceğiz, bunun hesabını da soracağız. Çünkü, seçim döneminde bu insanlara vaat edilen her şey bu ülkede sermayeye peşkeş çekilmeye neden oldu. Şu anda önümüzdeki günlerde açıklanacak memur maaşları, emekli maaşları, insanlarımızın yaşamlarını asgari geçim sınırında bile geçinemez hale gelmiş oldu.  

 

KARŞINIZDA GÖRECEKSİNİ

 

Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na bir kez daha söylemek istiyoruz. Meydanlar boş değil, muhalefet dağılmış değil, dikensiz bir bahçesi değil ülke. Yeşil Sol Parti’yi her an yerde karşınızda göreceksiniz. Sizinle mücadelemiz devam edecek. Bu ülkede seçim dönemi her ne kadar meclis çoğunluğu onlarda olsa bile, Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilmiş olsa bile, ülkede yüzde 50’den fazla insanın değişim istediğini çok biliyoruz. Sokakta, sahada tablo budur. Seçim sonuçları her şey değildir, asıl olan sokaktaki mücadelenin örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Toplumsal değişimin sözcüsü sesi olmaya, Yeşil Sol Parti’yi bahsettiğimiz ilişkiler çerçevesinde yeniden güncellemeye, onu mücadelesinin örgütlenmesini ve temsiliyetini sağlamaya çalışacağız. AKP-MHP iktidarı asla bu meydanların boş olduğunu düşünmeyecek. Yeşil Sol Parti bu mücadelenin en etkili şekilde sözü olmaya devam edecek.

 

GENÇLERE VE KADINLARA SESLENDİ

 

Sevgili gençler ve kadınlar, bu ülkede yaklaşık 6 milyon seçmen vardı. Belki Yeşil Sol Parti olarak arkadaşlarımıza, dostlarımıza ulaşamadık. Ancak önümüzdeki dönemde şöyle bir kaygıya kapılmayın. Yaşlanmış, tutuculaşmış, ağırlaşmış siyasi kadroların karşısında umutsuzluğa kapılmayın, umut sizlerde. Ancak değişim isteyen herkes mücadelenin parçası olmak zorunda. Olmazsak izleyici hale geliyoruz: İzleyerek bir değişim sağlayamıyoruz. Gelin herhangi bir partiyle olmayabilir ama mücadeleye ortak, değişimin öznesi olmadan Türkiye’deki mevcut durumu değiştiremeyiz. Dışarda gelecek aramaktan çok, bu ülkenin topraklarındaki değişime siz de katılın, omuz omuza mücadele edelim. 

 

OMUZ OMUZA MÜCADELE

 

Kadın yoldaşlarım, Türkiye’deki değişim sürecinin en önemli aktörünün kadınlar olduğunu biliyoruz. Kadınlar, bütün renkleri, kimlikleri, özgürlükleriyle dünyada ve Türkiye’de değişimin adresi ve merkezi oldular. İran’da başlayan kadın mücadelesinde ‘jin jiyan azadî’ sloganı bütün dünyada evrensel bir slogan haline geldi. Bu evrensel sloganı hem yerel seçimde hem de mücadele içinde kadın yoldaşlarımızla birlikte omuz omuza, güçlü seslerinin yanında durarak, mücadeleye devam edeceğiz. Emekçi kardeşlerim, Türkiye’de emeğin örgütlenmesi konusunda her türlü engeller var. Sendikalaşma önünde engeller var, emeklilerin örgütlenmesi önünde engeller var. Bu engellerin ortadan kaldırılması, yan yana ortak mücadele etmek hepimizin görevi. Bu görevi kimsenin sağına soluna bakmadan, küçümsemeden, ortak olarak yürütmek hepimizin tarihsel görevidir. O nedenle emekçilerle yan yana mücadele etmeye varız.

 

MÜCADELE ETMEK ORTAK GÖREV

 

Son olarak şunları söylemek istiyorum; Kimse burada moral bozukluğu içinde olmasın, umutsuzluğa kapılmasın, baskıcı tekçi ırkçı ötekileştirici rejim karşısında mülteciler başta olmak ayrımcılığa karşı mücadele etmek hepimizin ortak görevi olsun. Bu görevi hem mecliste hem de alanlarda mücadeleyi ortaklaştırarak yapmamız gerekiyor. O nedenle Türkiye’deki ana muhalefet partisi iddiasını biz Yeşil Sol Parti’de görüyoruz. Umudumuz ve inancımız, bu mücadelede direnişin sembolü olan insanlarla birlikte olmamızdır. Bu mücadeleyi o anlamda daha güçlendirerek devam ettireceğimize inanıyoruz. Bu bozuk düzeni birlikte değiştireceğimize inanıyoruz. Hepinize sevgiyle selamlıyorum, iyi ki geldiniz.”

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version